1516 yılında başlayan Osmanlı/Türkiye-Cezayir ilişkilerinin 500. yılındayız. Osmanlıları devletten imparatorluğa dönüştüren adımların başında Yavuz Sultan Selim’in Mısır’dan Fas’a kadar tüm Kuzey Afrika bölgesinde kurduğu hâkimiyet alanında Cezayir’i İstanbul’a bağlaması en önemli hamledir. Osmanlılar tarafından Barbaros Hayreddin’in Cezayir hâkimi olarak atanmasıyla başlayan bu süreç, takip eden 300 yıl boyunca Anadolu’dan bu coğrafyaya bölgenin güvenliğini sağlamak üzere on binlerce Anadolu gencinin taşınmasını zorunlu kılmıştır. Bu durum Türkiye-Cezayir ilişkilerini daha ileri bir safhaya taşıyarak akrabalık ilişkilerine dönüştürmüştür. Dolayısıyla bugün Cezayir’de kökü Türkiye’ye dayanan pek çok aile yaşamakta ve aynı şekilde çeşitli vesileler ile Anadolu’ya göç çok sayıda Cezayir soylu yaşamaktadır. Sosyolojik bir vakıa olarak iki ülke arasında değişik dönemlerdeki istenmeyen kısa kesintilere rağmen silinmesi imkânsız izler sayesinde ortak tarihimiz boyunca süreklilik arz etmiştir.
Böylesine önemli bir ortak tarihi tecrübeyi, ikili münasebetlerin 500. Yılı münasebetiyle eşit iki ülkenin paylaşımı olarak hatırlanması ve yâd edilmesi, gelecek nice yüzyıllar boyunca da mevcut köklü bağların yaşatılmasına zemin hazırlayacaktır. TİKA ve Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) işbirliği ile gerçekleştirilecek olan bu faaliyetler zincirinin iki ülke ilişkilerine ve Türkiye’nin Afrika politikalarına ciddi katkılar sağlayacağından hiç kuşku yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Kuzey Afrika halklarıyla varolan ilişkilerin kısa bir süreliğine durağanlaştığı bilinmekle birlikte küreselleşmenin giderek etkin olduğu uluslararası ilişkiler bağlamında Türkiye ile Cezayir arasındaki karşılıklı ziyaretlerde artış yaşanmış ve iki ülke arasındaki işbirliği yelpazesi giderek genişlemiştir. 2005’te Afrika’ya açılım eylem planının uygulanmaya geçirilmesiyle birlikte Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde gerçekleştirdiği 2006 Mayıs ayındaki Cezayir resmi ziyareti bu açıdan çok önemlidir. Bu ziyaretin ardından imzalanan “Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” her iki ülkenin ilişkilerinin büyük bir ivme kazanmasında adeta bir mihenk taşı teşkil etmiştir. Bilhassa Türkiye’nin başta Keçiova Camii olmak üzere Osmanlı bakayası ve diğer tüm tarihi eserlerin restorasyon projeleri her iki ülkenin birbirine yakınlaşmasında büyük bir görev üstlenmiştir.
Türkiye ile Cezayir arasında bilimsel ve entelektüel işbirliği imkânlarının araştırılmasına vesile olacak olan “Uluslararası 500. Yılında Türkiye-Cezayir İlişkileri Sempozyumu”, her iki ülke arasında varolan sağlam bağların güçlenerek geleceğe taşınmasına zemin hazırlayacak, toplumların uluslararası camiada yek-vücut hareket etmelerine ve geleceğe daha emin adımlarla yürümelerine imkân sağlayacaktır. Bilhassa bu uluslararası sempozyum vesilesiyle her iki ülkenin birbirinden nasıl ve ne ölçüde siyasi, iktisadi, kültürel, sosyal ve dini açılardan etkilendiğinin ve bir yönüyle beslendiğinin tebarüz ettirildiği bir zemin oluşturulmaya çalışılacaktır. Bunların yanında ortak tarihi şahsiyetler, ön plana çıkarılarak müşterek ‘kahramanlarımız’ ele alınacaktır. Bu sayede sempozyum, özellikle dini-tasavvufi önderlerin mesajlarının ve misyonlarının yeniden hatırlanmasına/hatırlatılmasına vesile olacaktır.
Devamını okumak için lütfen buraya tıklayınız.