Editör: Prof. Dr. Ahmet Kavas
Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM), Afrika Kitaplığı Nu: 7
Alelmas Yayıncılık, İstanbul 2020, 322 s.
Dağıtım firması üzerinden sipariş vermek için 0226 825 42 42 ile bağlantı kurabilirsiniz.
Kitap Hakkında
Varlıklarının asırlar içinde kendilerine sağladığı özel imkânları Tanzimat Fermanı ve benzeri yeni uygulamalarla kaybeden Osmanlı idaresindeki Kuzey Afrika’da bir sınıf oluşmuştu: Bunlara “Kuloğlu” deniyordu. Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’ta nüfus bakımından ne kadar oldukları hakkında elimizde bilgi bulunmazsa da her üçünde de on binlerce, hatta yüzbinlerce insan kendini bu isimlendirme içinde görüyordu. O tarihi süreçlerle 20. yüzyılda tüm bağlarımız koptu derken 2020 yılında bir anda herkes bu coğrafyada Osmanlı bakiyesinin sadece tarihi eserler olmadığını, insan unsurunun da bulunduğunu merak etmeye başladı. Çok kimsenin “kim bu Kuloğulları?” sorusu dilden dile dolaştı. Artık ciltler dolusu kitap okumaya, yüzlerce arşiv belgesi tespit edip bunları tahlil etmeye kimsenin ne vakti, ne de isteği var. Mesela rastgele bir yerde gördükleri kayıtlardan hareketle bunların Abbasilerin ilk asrı içindeki 800’lü yıllarda Mısır’a getirdikleri Türklerin “Kuroğlu” isimli bir kolundan geldikleri iddia edildi. Bu yaklaşım aslında tarihi bilgilerle de uyuşuyor gibiydi. Üstelik Tolunoğulları 868’de, ihşitler ise 935’te Nil Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü bu yerlerde kendi hanedanlarını kuran Müslüman Türklerin devlet içinde ilk devletleş- me süreçlerine verilen isimlerdi. Devam eden asırlarda da Asya’nın farklı bölgelerin- den on binlerce Türk genci Irak, Suriye, Filistin ve Mısır’a mütemadiyen askeri faaliyetler için üzere getirildi. Ama onlarla Kuloğullarını birbirlerine bağlamak imkânsızdı.
Bugün Afrika kıtasında sömürgecilik sonrası bağımsız devletlere dönüşen birçok sahil şehri ve çevresinin aslında Osmanlı Devleti’nin gayretleri ile en az üç asır boyunca Avrupalılarca istilasına fırsat verilmeyerek birer Endülüs olmaları önlenmişti. Bunda en büyük fedákarlık Anadolu’nun bilhassa sahil şehir, kasaba ve köylerinden her yıl sevk edilen binlerce gence aittir. İçlerinden büyük bir çoğunluğu bir süreliğine getirildiklerini düşündükleri Arapların “Mağrip”, Türklerin ise “Garp Ocakları” dedikleri Kuzey Afrika’nın özellikle Cezayir, Tunus ve Trablusgarp şehirleri ve çevrelerine yerleştirildiler. Neredeyse hepsi Berberi, Arap ve Endülüs asıllı kızlarla evlendiler. İşte bu evliklerinden doğanlara, hatta bunların soylarından gelen yeni nesiller de dahil hepsine “Kuloğlu” denildi. Herhangi bir tarihî kayda dayanmadan iddia edildiği gibi bu bölgede “Kuroğlu” isimli bir Türk boyu hiç olmadı. Tüm mesele bu isimlendirmedeki bazı harflerin yerel lehçelerdeki telaffuz farklılığından ibarettir.