Afrika’da ilacın yüzde 99’u ithal

0

Nüfusunun 2050’de 2.4 milyara ulaşması beklenen Afrika kıtasında, gıda ve su kadar hayati bir diğer ihtiyaç da ilaç… Ancak 70 milyar dolar büyüklüğe ilerleyen Afrika ilaç pazarında, Sahra altında ihtiyacın yüzde 99’u ithalata dayanıyor. Pandemiyle ilaç ve medikaldeki açık daha da gün yüzüne çıktı.

İthal ilaçların uluslararası fiyatlara göre yüzde 90’lara varan oranda yükselerek kıtaya erişmesi ise başka çarpıklığı ortaya koyuyor. Sahte ilaçlar da cabası… Türkiye’nin medikal desteği kıtaya ilham verirken, yerel üretimin geliştirilmesi için Afrika Birliği özellikle startup girişimleri teşvik ediyor.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 17.5 oranına sahip Afrika’da, sınırlı imkânlarla faaliyet gösteren yerel ilaç sanayinin, uluslararası üretimdeki payı yüzde 1’i bile bulmuyor. Kıtanın tamamındaki tüketimin büyük bir kısmı, yakın geçmişte olduğu gibi 21. yüzyılın başlarında da özellikle Avrupa, ABD ve Asya’dan ithal edilenlerle karşılanıyor. Bu uygulamanın olağanlaşmış konumunu devam ettirmesinden rahatsızlık duyanlar da çaresizlik içerisinde. Covid-19 virüsü ortaya çıkıp yeryüzünün her tarafında olduğu gibi bu devasa coğrafyadaki devletlere de ciddi zarar verince panikleyip, bunun tek çaresinin artık kendi ilaçlarının bizzat kendilerince üretilmesinden geçtiğini zorunlu olarak kabullendiler. Bir anlamda kıtalar arası boyutta olduğu kadar Afrika ülkeleri içinde de uzun yıllardır yaşanan dengesizliğin gün yüzüne çıkmasına vesile oldu.

PAZARIN AKTÖRLERİ

İlaç sanayinde 2019 yılı itibarıyla dünyada bir trilyon Euro’luk pazar sınırının aşıldığına dair veriler var. Bunun neredeyse yarısına yakını olan yüzde 47.5’lik hisse, tek başına ABD’li firmalara ait. Geçtiğimiz 10 yılda bu alanda yüzde 8’lik büyüme sağlayarak en yakın rakibinin Çin olduğu ise artık kabul ediliyor. Çin’in bu alandaki faaliyetleri ile ilgili 2008 yılına ait veri yokken, sadece 2018 yılında tüm üretici ülkeler arasındaki payının yüzde 8’i aşan bir orana ulaştığı belirlendi. Japonya’nın önceki yıllardaki üretimi yüzde 10’a ulaşmışken, şimdilerde ciddi bir düşüş yaşıyor. Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere gibi ülkeler yüzde 1 ila yüzde 2 gibi önemsenecek oranlarda üretim kaybındalar. Fakat Brezilya, İspanya ve Kanada ile hep birlikte ilk 10 ülke sıralamasındaki yerlerini koruyorlar. Hatta bu ülkelerdekiler ile İsviçreli ilaç firmalarının en büyük ilk 10’da yer alanları, 500 milyar Euro’ya yakın cirolarıyla tüm sektörün yüzde 40’tan fazla pazar payını ellerinde tutuyor. ABD (yüzde 47.5), Latin Amerika (yüzde 4.4) ve Kanada (yüzde 2.1) ile toplamda yüzde 54’lük ilaç üretimi ABD kıtasında, yüzde 23.2’lik kısmı tüm Avrupa ülkelerinde, yüzde 22.5’lik oranla da Asya Pasifik bölgesinde gerçekleşiyor. Türkiye’nin öne çıktığı Ortadoğu’daki mevcut üretimlerle bu pazarda üretim yapanların da yüzde 2’ye yakın bir pay aldıkları görülüyor. 54 ülkesiyle Afrika’nın ise bu pazara etkisi sadece yüzde 0.7 gibi yok denecek kadar az bir oranla temsil ediliyor. Bütün bu verilerden anlaşılacağı üzere Afrika’nın üreten değil, tüketen bir kıta olarak kalması, özellikle de onlarca milyar dolarlık yeni ilaçların üretiminde farklı ülke vatandaşlarının adeta kobay gibi kullanılmaları dahi istenebiliyor.

KRİTİK SORULAR

Mısır dışında Afrika’nın kuzeyinde Tunus, Cezayir ve Fas, batısında Nijerya, Gana ve Fildişi Sahili ile doğusunda Kenya, özellikle de Güney Afrika Cumhuriyeti, tüm kıtada ilaç üretebilen nadir ülkeler arasında yer alıyor. Gelinen noktada kuzey ve güney bölgelerinin ihtiyaçlarının yüzde 70 ila yüzde 80 oranındaki günlük ihtiyaçları yerel imkânlarla karşılanabiliyor. Hatta bunlar bu sanayi kolunda her sene yeni yatırımları ile giderek daha da güçleniyorlar. Özellikle içlerinden sonuncusu Johannesburg borsasındaki 5 milyar dolarlık işlem hacmine sahip bir ilaç firmasıyla kıtanın geleceği için ciddi umutlar veriyor. Fakat Sahraaltı Afrika’nın geriye kalan ülkelerindeki ilaçların yüzde 99’u ithalatla sağlanıyor.

Afrika’nın hali hazırda nüfusunun 1.3 milyara ulaştığı, 2050’de 2.4 milyarı bulacağı ve 2100 yılında ise 4.2 insanın bu coğrafyada yaşayacağı öngörülüyor. Gıda ve su kadar ilaç da son derece hayati bir konuda. Kıta insanın bu ihtiyacını da bir şekilde karşılamak zorunda kalacağını ifade etmeye gerek yok. Ama herkesin sorduğu kritik sorular şöyle sıralanıyor: Doğrudan kendileri mi üretecekler ya da yabancı yatırım kuruluşları bu alanda yerel ortaklıklar üzerinden mi yaparak ilerleyecekler?

Bugün Afrika’nın en kalabalık nüfusuna sahip Nijerya, tek başına ilaç sanayindeki 130 tesisiyle kendi ihtiyaçlarının yüzde 50’sini karşılayabiliyor. Gana da önemli bir konuma geldi ve 30 tesisiyle ilaç sanayinde yüzde 25’in üzerinde piyasasına ürün veriyor. Fildişi Sahili, sanayileşme açısından birçok alanda olduğu gibi şimdilik beş olan üretim tesisi sayısını artırma planları yapıyor. Ama geriye kalan 40 civarındaki Sahraaltı Afrika ülkesinde toplam dokuz ilaç üretimi yapan fabrika bulunuyor.

SAHTE İLAÇ VURGUNU

Afrika’da sağlık alanında ilaç gibi son derece önemli ve de çoğu zaman pahalı ürünlerin temininde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Aracıların ücretleri aşırı artıran payları, sahte ilaç üretimleri ve süresi dolmuş ürünlerin piyasaya sürülme tehlikesi bulunuyor. İhtiyaçların büyük bir kısmının uluslararası pazardan temin edildiği ilaçların öncelikle temininde, aracılar tüketiciye ürünü sunana kadar ücretlerin aşırı yükselmesine sebep oluyorlar. Dahası teslim sürelerinin uzaması da bilhassa acil durumdaki hastaların gereksinim duyduklarını alana kadar geçen sürede yaşadıkları hayati tehlike de dayanılmaz boyutlara varıyor. Afrika’da sahili olan ülkelerde nakliye ücretlerinin ve gümrük dahil vergilerin ilavesiyle ilaç fiyatları yüzde 50 artış gösterebilirken, içeride kalanlarda bu oran yüzde 90’lara varabiliyor. Bu da dünyada en pahalı ilaç temininin bu kıtada olmasına zemin hazırlıyor. Aynı durum Avrupa’da sahili olanlarla olmayanlar arasında yüzde 2 ila yüzde 24 arasında bir farklılık gösterebiliyor.

İLAÇ STARTUP’LARI TEŞVİK EDİLİYOR

Şimdilerde İngilizce tabiri yaygın olan ‘startup’, yani herhangi bir pazar ihtiyacını karşılamak üzere yenilikçi ürün, daha hızlı bir süreç, hatta gerekli servisi de sunabilen imkânlarıyla yeni kurulmaları yanında çabuk büyüyen özelliklere sahip firmalar, Afrika’da ilaç temininde önemli mesafe almaya başladı. Kıtada bu alanın sadece ithalatla karşılanmasının imkânsızlığı Covid-19 ile net olarak anlaşıldı. Artık en kısa zamanda üye ülkelerde yerinde üretime geçilmesi, bilhassa 2021 yılı için başta tüm ülkeler arasında kısaca ZLECA denen serbest ticaret anlaşması ile yeni hamleler Afrika Birliği’nin ilgili komisyonlarınca teşvik ediliyor. Şimdiye kadar parçalanmış bir dağıtım ağına sahip olan ilaç sektörü, böylece daha güvenilir bir konuma gelerek bu pazarın bütünleşmesine katkı sağlayacak.

70 MİLYAR DOLARLIK PAZAR

Daha çok tüketime odaklı Afrika ilaç pazarı, ithalat ve yerel üretimlerle 2020 yılında 70 milyara yakın bir büyüklüğe doğru ilerliyor. Kaliteli ilaç bulmanın zorluğu yanında yine de insanlar gelirlerinin yarıdan fazlasını hastalık anlarında tedavi giderleri için harcıyorlar. Çok sınırlı sayıdaki doktorları dahil tüm sağlık personelinin yakın gelecekte yetiştirilmesi, gerekli araştırma ve geliştirme laboratuvarlarının kurulması ve tam teşekküllü hastanelerin inşa edilip hizmete girmesiyle bu kıta, sadece sağlık turizminin başka kıtalara tedavi için giden pasif tarafı değil, bizzat iklim şartlarının da vereceği rahatlıktaki tedavi merkezleriyle de cazibe merkezlerine kavuşabilecek.  

TÜRKİYE KITAYA İLHAM VERİYOR

Covid-19, Afrika ülkelerinin sadece ilaç değil, birçok yardımcı malzemeleri bile ithal etmeleri yüzünden maske ve sıvı koruyucu maddeler dahil çeşitli maddeleri teminde sıkıntı çekmelerine sebep oldu. Bunların önemli bir kısmını kendilerinin üretebileceklerini gördüler. Türkiye’nin salgının ilk aylarında diğer kıta ülkelerine olduğu gibi Afrika’ya götürdüğü acil yardımlarla, ülkelerin alışageldikleri uluslararası büyük ilaç firmalarının aşılması güç duvarlarının aşılabileceğini gördüler. Hatta kıtada pazarlanan bazı ilaçların uzun yıllar ülkemizde bu firmalarca üretilip pazarlandığına şahit olduk. Yakın gelecekte ilaç sanayimizin tecrübelerini bu kıtadaki yatırımcılarla paylaşmaları mümkün hale geldi.

Bu yazı 25 Aralık 2020 tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı