Afrika’da yüzde 80’in bankayla teması yok!

0

Afrika kıtasında 46 banka grubu bulunuyor. Bu bankalarda işlem gören meblağın 1 trilyon 300 milyar doları bulduğu biliniyor. Bankaların 2019 yılındaki toplam yıllık kârı ise 80 milyar dolar oldu. 36 ülkede ağ kuran Ecobank ise kıta genelinde varlık gösteriyor.

Günümüzde Fransa’da 100 bin nüfuslu bir şehirde ortalama 69 banka şubesi hizmet verirken Sahraaltı Afrika’da aynı nüfusa üç şube düşüyor. Kıta nüfusunun yüzde 80’inin bir banka şubesi ile teması yok. Bu durum bir fırsat penceresi olarak görülüyor.

Teknolojiye bağlı gelişmelerin en hızlı şekilde uygulandığı yerlerden biri de bankacılık hizmetleri. Bu sektördeki dönüşüm, sadece gelişmiş ülkelerle sınırlı değil. Afrika’da özellikle nüfusun kalabalık olduğu Sahraaltı bölgesinde 2000 yılından bu yana pazar paylarının kapışılması kimseden gizli kalmıyor.

Bu coğrafyada, alışageldiğimiz klasik uygulamadan modern bankacılık hizmetlerine geçişin ne zaman yaygınlaşacağını beklerken daha farklı bir şey yaşanıyor. Farklı finansal teknoloji süreçlerinin toplumların hayatlarına girmelerinden öte, adeta bir anda kapladıklarına şahit oluyoruz.

SÖMÜRGE MEMURLUĞU

19. yüzyılın ortalarında Afrika’da adım adım ilerleyen ve 20. yüzyılın başına gelindiğinde adeta ayak basmadık yer bırakmayan Avrupa sömürgeciliği kendi kıtasında giderek güçlenen bankacılık alanındaki tecrübelerini çok sınırlı olmakla birlikte bu kıtaya da taşıdı. Çünkü kurdukları her bir sömürge idaresinin özellikle merkezlerindeki memurları ve taşıdıkları Avrupalılar için de bu hizmete ihtiyaç vardı. 1960 yılında büyük oranda bağımsızlıkları verilen yeni ülkeler, her ne kadar kendi devlet bankalarını kursalar bile bir müddet daha eski yönetimden kalan ve Paris, Londra, Brüksel, Madrid, Lizbon ve Roma gibi başkentlerden gelen desteklerle çalışmalarını sürdürenler yanında kendilerininkilerin güçlenmeleri uzun zaman alacaktı. Köklü İngiliz ve Fransız bankaları 1990’lı yılların sonunda bankacılık alanında hakim oldukları kıtadan yavaş yavaş çekilseler de faaliyetlerini durdurmadılar. Özellikle bu ikincisinin 76 ülkede 32 milyon müşteri sayısına ulaşan Société Générale isimli bankası, halen Sahraaltı Afrika’da 19 ülkede bin şubesi ile ve yenilenen hizmet sunumları ile etkinliğini en üst seviyede devam ettiriyor.

ÜLKE BANKALARI

Yaşanan problemlere rağmen Afrika ülkeleri bu zorlu süreçleri ve birçok sıkıntıyı aştılar. Kıta ülkelerinin her birinin kendi bankası olduğu gibi batı, doğu, orta ve güney bölgelerinde ortak para ve banka birlikleri kurdular. Mısır ve Fas Krallığı özelinde Libya, Tunus ve Cezayir, kıtanın birçok ülkesinde de bankacılık alanında ciddi hamleler yaptı.

KALKINMA BANKASI

Ayrıca 1963 yılında kurulan ve 2017’de sermayesini 67 milyar dolara yükselten Afrika Kalkınma Bankası var. Bu banka, kıta ülkelerinin tamamının yanı sıra Türkiye dahil Asya’dan 8, Avrupa’dan 16 ve Amerika’dan 4 ülke ile güçlü bir finans kurumu.

ECOBANK FARKI

Afrika devletleri, finans sistemine özel bankaları ilave etmede fazla gecikmediler.
Öyle ki artık bir ülkenin özel bankası birçok ülkede kendisine etkinlik alanı açıyor. Ecobank gibi 36 ülkede bir ağ kurarak kıta genelinde varlık gösterenler oldu. Halen kıta genelinde 46 banka grubu bulunuyor.

Tüm bu gelişmelere rağmen Sahraaltı Afrika özelinde (49 ülke) henüz nüfusun yüzde 35’inin bir banka ile teması bulunuyor. Yani en azından bir işlem yaptığı tespit edilmiş. Fakat bunun içinden Afrika’nın 100 en büyük bankasının yüzde 35 bilançosuna sahip dört bankanın sahibi Güney Afrika Cumhuriyeti ve Nijerya gibi bu alanın güçlü banka ağları olanların halkları istisna tutulunca bu oran yüzde 20’lere kadar düşüyor. Yani o bölgedeki insanların henüz yüzde 80’inin bir banka şubesi ile teması yok.

Günümüzde Fransa’da 100 bin nüfuslu bir şehirde ortalama 69 banka şubesi hizmet verirken Sahraaltı Afrika’da yok denecek kadar az. Aynı oranda bir kitleye sadece üç şube düşüyor.

Seneden seneye yaşanan olumsuzluklara rağmen Afrika’nın tamamında bankalarda işlem gören meblağın 1 trilyon 300 milyar doları bulduğu biliniyor. 2019 yılındaki toplam kârlarının 80 milyar dolar olduğu hesap ediliyor.

PARA TRANSFERİ ÇİLESİ

Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da yaşayan milyonlarca Afrika kökenlinin kendi ülkeleri ile temaslarını koparmaması da finans alanındaki faaliyetleri görünmez şekilde etkiliyor.

Ayrıca kıtada, diğer ülkelerin ticari faaliyetleri de bu konuyu ilgilendiriyor. Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Vietnam, Endonezya ve Körfez ülkeleri ile Türkiye ve Rusya gibi ülkelerle Afrikalıların ticaretleri de ciddiye alınmalı. Bunların hepsinden bir şekilde para akışlarının yapılması gerekiyor.

Rakam olarak küçük miktarlarla işlem yapılsa da sonuçta toplamda büyük bir hacim oluşuyor. 2910 yılında, zengin ülkelerden gelir seviyesi düşük ülkelere bankacılık ağları dışından 550 milyar dolar civarında para aktarıldığına dair veriler var. Bunun yaklaşık beşte birisi ise Afrika ülkelerine yapılıyor.

Devletlerin, sınır ötesine kayıt dışı kaynak aktarıldığını tespit edecek yöntemleri devreye alması fazla uzun sürmedi. Bu tür işlemler, 1960’ların sonunda küçük miktarlarda başlasa da 2010’a gelindiğinde, kaynakları sınırları dışına çıkarılanların tahammül edilemeyecekleri miktarlara ulaştı. Öyle ki bu tür transferler, kıta devletlerine gelen doğrudan yabancı yatırım miktarlarını da katlayacak bir seviyeleri gördü.

MALİ TAKİP

Zengin ülkeler, sahip bulundukları teknolojik gelişmeleri bu alana kaydırarak, bu gidişi önleyecek yolları keşfedeceklerdi. Zira bu kadar büyük para çıkışları kendi ekonomilerini derinden etkilemekteydi. Öncelikli iki konunun üzerinde ısrarla durarak tüm uluslararası kamuoyunun adeta onayını aldılar. Birincisi kara para aklanmasının önlenmesi, ikincisi ise terörü finanse eden yolların kapatılması idi. Sadece bu iki bahane bile tüm tedbirleri almayı gerektirecek kadar önemliydi ve hemen kabul gördü.

Şimdilerde ne yapıp edip dünyada mobil paranın en hızlı ve çok fazla işlem gördüğü bölge olarak Sahraaaltı Afrika seçildi ve artık kimin cebinde ne kadar parası var, tam değilse de ciddi oranda bilinecek hale gelindi.

LÜBNANLILAR KENDİ FİNANS KURUMLARINI KURDU

Afrika ülkelerinde yaklaşık 500 bin Lübnanlı yaşıyor. Bunlar bu kıtada hayatlarını kazanırlarken, genelde ticaretle uğraştıklarından tedariklerinin tamamına yakınını Avrupa ülkelerinden yapıyor. Elde ettikleri ciddi kazançlarını ise daha kârlısını bulamadıkları sürece Beyrut Bankalarındaki hesaplarında tutmaktaydılar. Bilhassa Şii mensupların hesaplarını yakın takibe alan ABD ve bazı Avrupalı ülkelerin tavırları onları iyice Lübnan’a bağlı hale getirdi. Ancak ülkelerinde yaşanan bunalımlar yüzünden neredeyse kendi ana paralarını dahi çekemeyecek hale gelmeleri onları yaşadıkları ülkelerde kendi finans kurumlarını kurmaya sevk etti.

Bu yazı 5 Mart 2021 tarihinde İTOHABER sitesinde yayınlanmıştır. 

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı