Afrikalı kakaodan 100 milyar dolar kazandırıyor, 2 milyar dolar kazanabiliyor

0

Çikolatanın hammaddesi olan kakaonun anavatanı Latin Amerika… Ancak günümüzde Afrika, toplam kakao üretiminde lider kıta konumunda. İlk 5 üretici arasında 4 ülkesi bulunan Afrika; yüzde 75’lik oranla 1., anavatan Amerika 2. ve Asya 3. sırada yer alıyor.
 
Çok uluslu 12 çikolata şirketinin tekelindeki dünya kakao piyasasının 100 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne ulaştığı belirtiliyor. Üreticiye sadece yüzde 6 kadar bir ödeme ulaşsa da aslında bizzat istifade ettikleri oran yüzde 2 olarak ifade ediliyor.
 
 
Halen günlük hayatta tükettiğimiz birçok gıda maddesi gibi kakaonun ana vatanı da Latin Amerika. Bu bitkinin ismi Maya, İnka ve Aztek diye genellenen kıtadaki üç ana toplumdan sonuncusunun yerel Nahuatl dilindeki ‘kakahuatl’ kelimesinden geliyor. Mayalar ise ‘kakav’ diyorlardı. Avrupalılar’dan ilk önce İspanyollar buna 1535 yılında ‘kakao’ demeye başladılar ve bu ürüne değer vermeleriyle birlikte 19. yüzyıl dahil dört asır boyunca çoğunlukla sömürgelerinden bunu temin ettiler. Bu devasa coğrafyada özellikle Meksika, Brezilya, Ekvator, Şili, Peru, Bolivya, Karayip Adaları’ndan Dominik gibi ülkelerden bazılarında kakao miktar olarak fazla üretilmese de çikolata sanayicileri tarafından bazı özellikleri ile tercih ediliyor. Kim bilir, gelecek asırlarda çok uluslu şirketlerin yegâne fiyat belirleyen tavırları yüzünden anavatanındaki birçok ülke tekrar en çok ürün çıkarmaya zorlanabilir.
 
AFRİKA SERÜVENİ
 
Afrika ülkeleri arasında adını herhalde en az duyduklarımızdan biri de Sao Tome ve Principe ada devleti. 1001 kilometrekare yüzölçümü ile BM’nin tanıdığı 193 ülke arasında 181. ve 223 bin nüfusu ile de 187. sırada en küçüklerden biri. Bugün hâlâ ekonomisinin büyük bir kısmı kakaoya bağlı ülkeye bu bitki, ilk defa Portekizliler tarafından 19. yüzyılın sonlarında getirilip şeker kamışı yerine dikildi. Aynı dönemde Ekvator Ginesi’ne bağlı Annobon ve Fernando Po adalarında da İspanyollarca yetiştirilmeye başlandı. Yaklaşık yüzyıl önce, 1918 yılında ise dünya kakao üretiminin en fazla üretildiği ülke Sao Tome ve Principe adaları olarak kayıtlara geçti. Bugün bile ağaçlarının çok yaşlanmasına rağmen ülke ekonomisinin yüzde 80’i kakao, kahve ve kariteden elde ediliyor.
 
Sao Tome ve Principe adasının kakaodaki en büyük üretici ülke konumunu, önce başka bir Afrika devleti olan Gana aldı. Fakat bunun da tahtına şimdilerde dünya kakao üretiminde yüzde 40 gibi büyük bir oranı yakalayıp birinci sıraya yerleşen Fildişi Sahili oturdu. Yakın komşusu Gana ise ikinci sıraya indi ve bunu şimdilerde Kamerun ve Nijerya takip ediyor. İlk ikisi, dünya kakao ihtiyacının neredeyse yüzde 60’tan fazlasını karşılıyor. Bunlara kıtada ilave olarak Madagaskar, Tanzanya, Ekvator Ginesi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kongo Cumhuriyeti ve Orta Afrika Cumhuriyeti de eklendi. Bunlardaki verimli arazilere milyonlarca fidan dikiliyor, yakın gelecekte de uluslararası pazarlarda isimleri daha çok duyulabilecek.
 
YENİ ÜRETİCİLER
 
Amerika ve ardından Afrika’dan sonra dünyanın önde gelen çikolata üreticilerinin ilgisi, Güney Asya bölgesine de yöneldi. Başta Endonezya olmak üzere bazı ülkelerde son dönemlerde kakao üretiminde ciddi üretim miktarlarına ulaşıldı. Fildişi Sahili ve Gana’nın ardından üçüncü sırayı 2013’te 777 bin ton, 2017’de ise 659 bin ton ile Endonezya’nın aldığı görüldü. 2020’li yıllara girdiğimiz dönemde kakao üretiminde belli bir denge sağlanmış gibi görünüyor. 2017 yılında dünyanın belli başlı kakao üreticisi ülkelerinden Fildişi Sahili yüzde 40, Gana yüzde 17, Endonezya yüzde 13, Nijerya yüzde 6.3, Kamerun yüzde 5, Brezilya yüzde 4.5, Ekvator yüzde 4, Peru yüzde 2, Dominik yüzde 1.6 ve Meksika yüzde 0.5 oranı ile bu pazara en fazla ürün temin edenler arasında yer alıyor. İlk 5 üretici arasında 4 ülkesi bulunan Afrika, yüzde 75’lik oranla birinci, anavatanı Amerika ikinci ve Asya da üçüncü sırada geliyor. Bio kakao üretiminde toplam ürünün yüzde 60’ı ise sadece Dominik Cumhuriyeti, Meksika ve Bolivya’da üretiliyor.  
 
SANAYİCİ KAZANIYOR
 
Kakaonun araziden tüketicisine kadar her türlü işleminde çalışan üreticiler, alıcı konumundaki tüccarlar, bunları işleyenler ve çikolata sanayinde de son halini verenlere kadar birçok iş kolu bulunuyor. Bu bitki, Afrika kıtasına getirildiği 16. yüzyıldan itibaren daima insan emeğinin sömürülmesiyle özdeşleştiriliyor. Günümüzde de çok uluslu çikolata şirketlerinin insafına kaldığına dair çok ağır suçlamalar var. Her bir üretici 10 dönümü bulmayan arazilerinde daima fakir kalan taraf olarak konumunu korudu. Önce tek başına Fildişi Sahili 1988 yılında, ikinci olarak da 2019 yılında aynı devlet Gana ile aralarında anlaşıp tarihi bir adım atıp işbirliği yaparak ortak bir taban fiyatı belirlediler. Üreticilere dayatılan farklı fiyatlar arasındaki açık oldukça azaldı ve satışlarda belli düzenin kurulması istendi. Fildişi Sahili’nde toplumun üçte birinin geliri doğrudan veya dolaylı şekilde geçimlerini kakaodan sağlıyor. 2019 yılında ton başına belirlenen 2.600 dolarda karar kılınan değer bile aslında üreticilerin yoksulluğunu gidermeye yetmedi. Zira tüm pazar payından kendilerine ödenen yüzde 6’lık oranın yüzde 70’i üreticinin kazancı olarak hesap edilse bile bunun para olarak karşılığı her bir üreticiye aylık 150 dolar seviyesinde. Toplamda aslında küçümsenecek bir rakam olmayıp Fildişi Sahili’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 15’lik oranı kakao ihracatına dayanıyor. Ama en az yararlananların üreticiler olmasına anlam verilemiyor. Dünya Bankası verilerine göre Fildişili üreticilerin bu üründen günlük ortalama gelirleri 1.2 dolar, yani yıllık 450 doları bulmayan bir seviyede. Haliyle Burkina Faso ve Malili binlerce genç iş bulma umuduyla Fildişi Sahili’ne geliyor.
 
ŞİRKETLERİN TEKELİ
 
Tamamına yakını Avrupalı 12 kadar çok uluslu çikolata şirketinin tekelindeki dünya kakao piyasasının 100 milyar dolarlık pazar büyüklüğünden üreticiye sadece yüzde 6 kadar bir ödeme ulaşsa da aslında bizzat istifade ettikleri oran yüzde 2 olarak ifade ediliyor. Milyonlarca çiftçinin el emeği kadar kakaonun dikiminden alıcılarına kadar uzanan süreçteki tüm masraflar bunun içinde yer alıyor. Aslında verilen ücret, yapılan masrafları zorlukla karşılarken çileli emek adeta hiç hesaba katılmıyor. Ürünün yüzde 94’lük kısmı alıcılardan itibaren taşıyıcılar, tamamına yakını Avrupa’da bulunan önde gelen çikolata üreten sanayi kuruluşları ve tüketiciye arz eden pazarlamacıların kazancına dahil oluyor. Oysa ki, bu yüzde 6’lık payı alanlar bu ürünü hiç üretmeseler, üretici ile tüketici arasındakilerin bütün gelir kaynakları ortadan kalkacak.
 
ÇİKOLATA TÜKETİMİ ARTIYOR
 
Afrika’da giderek genişleyen orta sınıfın çikolata tüketimi 21. yüzyılda epeyce artsa da dünyadaki tüketimin sadece yüzde 4.5 oranına ancak ulaşabildi. 2009-2013 yılları arasında ekonomide hızlı gelişen ülkelerden Hindistan’da yüzde 80, Çin’de yüzde 75 ve Brezilya’da ise yüzde 23 çikolata tüketiminin artmasının, kakao çekirdeğinin uluslararası pazarlardaki rekabetini artıracağı da bir gerçek.
 
SANAYİSİNİ KURAMADILAR
 
Gerek Fildişi Sahili gerekse Gana, kakao üretiminde rakiplerinden çok önde bulunmalarına karşılık bunu kendi ülkelerinde sanayileştirmede gerekli başarıyı yakalayamadı. Oysa ki, her ikisi dünya kakao üretiminin üçte ikisini temin ediyor. Avrupa ülkeleri yüzde 49 ve Kuzey Amerika da yüzde 21’lik oranla toplamda yüzde 70’lik bir oranda kakaonun en fazla alıcısı konumunda.
 
ÜRÜNDE FİYATLAR DÜŞÜYOR
 
1977 yılında ton başına 3.000-3.500 doları gören kakao çekirdeğine aradan geçen 40-45 yıldan sonra bugün neredeyse bunun yarısına yakın fiyat önerilebiliyor. Afrikalı bir üretici, şimdilerde yüzde 6 oranındaki bedeli kabule zorlanırken ve ton başına 2 bin 600 dolar aldığı varsayılsa bile bu ürünün uluslararası pazarlardaki tüm işlemlerinde dönen yüzde 94 oranındaki miktar ise 45 ila 50 bin doları buluyor. 5.2 milyon ton kakao ürününün sağladığı toplam 100 milyar dolarlık bu pazardan üreticilerin en fazla 5-10 milyar dolar aldığı, ki genelde bu miktarın 6 milyar dolar seviyesinde olduğu belirtiliyor.
 
ALTERNATİF ÜRÜNE YÖNELİŞ
 
Uluslararası pazarlarda kakao fiyatları düşerken çikolata fiyatları ise tam aksine hep yükseliyor. Ancak bu durum, üretici dışındaki her sektöre artı değer olarak yansıyor. Bu yüzden sadece kakao üretimine bağımlı kalmak istemeyen Fildişili ve diğer komşu ülkelerdeki üreticiler kauçuk gibi yeni ürünlere yöneliyorlar. Gerçi bunun da fiyatlarında benzer oynamalar yaşanıyor. Şimdi-lerde yer fıstığı, manyok, tatlı patates, mısır gibi ürünler de mecburen bir çıkış yolu olarak tercih ediliyor.

Bu yazı 21 Mayıs 2021 Cuma tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı