Afrika’ya İnsani Yardım ve Yardımda Üslup Meselesi

0

Türkiye’den Afrika’ya yönelik insani yardım faaliyetleri her geçen gün artıyor. Bu yardımların önemli bir kısmı TİKA, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) gibi devlet kurumları nezdinde yapılırken diğer taraftan da Anadolu insanının destekleriyle kurulan sivil toplum kuruluşları üzerinden yürütülüyor.

Türkiye için Afrika aslında çok yakından biliniyor gibi görünse de son zamanlarda “Afrika” söylemi ve algısı ile ilgili yaşanan tartışmalar bu kıtadaki insani yardım çalışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Devlet kurumları ve kıtada faaliyet gösteren STK’lar yıllara dayanan tecrübeler vesilesiyle yardımlarla gönül köprüsü kurmakta hayli mesafe kat ederken Afrika’ya yeni gelen dernek ve şahısların yardımları ulaştırmada takındığı tavır ve kullandığı üslup bazen tepkilere yol açabiliyor. Temelde iyi niyetle yapılan ama üslup açısından sorunlu bir temele oturan yardımları gölgeleyebiliyor ve rencide edici olarak anlaşılabiliyor.

30 milyon kilometrekarelik Afrika kıtasının herhangi bir köyüne gidip çektikleri video ve fotoğrafları “ilk defa temiz suyla yıkandı,” “ilk kez balonla karşılaştı”, “daha önce hiç et yememiş Afrikalı” cümleleriyle paylaşan yardım gönüllüleri, hem koca bir kıtaya genellemeci bir bakış açısıyla yaklaşıp bu kıtayla ilgili Türkiye’de yanlış bir algının oluşmasına neden oluyor hem de bu kıtada yaşayan insanların Türkiye’ye olan bakışını da olumsuz etkileyebiliyor.

Bu yanlış Afrika söylemine itirazlar, kıtanın farklı bölgelerinde yıllardır insani yardım ve eğitim çalışması yürüten Türk STK’ların bazıları tarafından zaman zaman dillendirilse de çok fazla gündem olamadı. Ancak son yıllarda Türkiye’den mezun olan Afrikalı öğrencilerin artması bu söylemden duyulan rahatsızlığın yeniden gündeme getirilmesinde en önemli nedenler arasında yer aldı.

Bu analizde, Türk STK’lar tarafından Nijerya’da yürütülen insani yardımları dikkate alarak Türkiye’de Afrika ile ilgili tek taraflı söylemin oluşmasındaki nedenleri ve sonuçları ele alacağız.

Türk Halkının Yardımseverliği ve Yanlış Neticeler Doğuran Afrika Algısı

Dışarıdan ve özellikle Türkiye mezunu Afrikalı öğrencilerin gözünden bakıldığında Anadolu insanı yardımseverliği, hoşgörüsü ve misafirperverliği ile bilinmekte. Mevzu bahis olan Afrika olduğunda ise Anadolu insanında “duygusal” yanı ön plana çıkan özel bir hassasiyetin olduğu gözlemlenmekte.

Afrika ile ilgili duygusal bakış açısının oluşmasında birkaç neden sayabiliriz. Bunlardan ilki Afrika ile ilgili çekilen belgesellerin bu kıtayı olumsuz ve tek taraflı tanıtmasıdır. Bu belgeseller daha çok insani yardıma ihtiyaç duyan Afrikalıları, zor şartlarda eğitim almaya çalışan çocukları ya da mülteci kamplarında yaşayan milyonlarca insanı konu almakta. Oysa ki Etiyopya’dan Senegal’e, Güney Afrika’dan Nijerya’ya kadar 1,3 milyar insanın yaşadığı Afrika kıtası haberlere ve belgesellere yansıyabilecek tarihi, kültürel ve coğrafi olarak birçok zenginliği sınırlarında barındırmakta.

Yanlış Afrika algısının oluşmasında bir diğer önemli etken ise Türkiye’den Afrika’ya yaklaşık bir hafta süreyle yardıma giden gönüllülerin yaşadıkları kısa deneyimler. Çünkü zaman darlığının vermiş olduğu telaşla hızlı bir yardım programı kapsamında koca kıtada sadece küçük bir kasaba ya da köye giderek yardım yapan gönüllü, tüm ülkenin ya da tüm Afrika’nın böyle olduğunu varsayarak geri dönebiliyor.

Diğer taraftan kısa süreliğine bir bölgeye gelen yardım gönüllüsü Afrika’da genellikle insani yardıma muhtaç ve ekonomik olarak alt gelir seviyesindeki insanlarla muhatap oluyor; orta ve üst sınıf insanları tanıma fırsatı elde edemiyor. Bu da Afrikalılarla ilgili algının yanlış olmasına neden oluyor. Aslında iyi niyetli bir adım olarak başlayan kısa süreli Afrika ziyaretleri, yardıma muhtaç insanlarla ilgili çekilen yüzlerce fotoğraf ve videonun sosyal medyada paylaşılmasıyla tek taraflı bir Afrika algısının oluşmasına önemli ölçüde katkı sağlıyor.

Türkiye’nin büyükelçilikler, TİKA, Anadolu Ajansı, Maarif Vakfı okulları gibi devlet kurumlarıyla bu kıtaya geç gelişi de Afrika ile ilgili doğru bilginin aktarılmasına engel oldu. Türkiye tarafından Afrika açılımı kapsamında 2000’li yıllardan sonra Afrika’nın farklı noktalarına temsilcilikler açıldı. “Afrika açılımı” Türkiye olarak kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla bu kıtaya yönelik atılmış önemli ve kapsamlı bir adım olsa da açılım öncesi “Afrika” kavramı üzerine yeterince istişare yapılmaması bugün yaşadığımız tartışmaların ana nedenlerinden birini oluşturuyor.

Türkiye’nin yönünü daha çok Avrupa ve ABD’ye çevirmesi, Afrika’nın medya takibi anlamında da geri plana itilmesine neden oldu. Türkiye’de çıkan gazetelerde Afrika ile ilgili haberlere bakıldığında yakın zamana kadar Reuters, AFP ve AP gibi uluslararası basın kuruluşlarının kaynak olarak kullanıldığı gözlemlenmekte. Bu haberlerse daha çok iç savaş, kuraklık, kıtık ve bir terör saldırısını konu almakta ya da yaşanan hadiselere kendi zaviyelerinin bakış açısıyla yansıtmakta. Anadolu Ajansı, 2016 yılında Afrika’nın bazı ülkelerine gönderdiği muhabirlerle Batı merkezli haber akışını ve tek taraflı Afrika algısını kırmayı hedefledi.

İnsani Yardım ve Nijerya Örneği

Türkiye merkezli sivil toplum örgütleri tarafından Nijerya’da yürütülen yardım çalışmalarını yaklaşık dört yıldır takip etmekteyiz. Adam-der Derneği, Dar’ul Erkam Vakfı gibi yıllardır bu ülkede insani yardım ve eğitim çalışması yürüten STK’lar olduğu gibi Diyanet Vakfı, Hasene Derneği, İDDEF ve Hayra Vesile Ol gibi yerel kişilerle bağlantı kurarak yardım çalışması yürüten kurumlarda bulunuyor.

Nijerya’da kalıcı olarak faaliyet gösteren gönüllülerin yıllardır bu topraklarda su kuyusu, gıda yardımı, kurban eti dağıtımı gibi insani yardımların yanında okul açılması, burslu öğrenci okutulması gibi eğitim yardımlarını da koordineli şekilde ihmal etmedikleri görülmekte. Nitekim Nijerya’da açılan ve ücretsiz olan okulların yanında bu STK’lar eğitim almaları için Türkiye’ye öğrenci gönderiyor. Diğer taraftan bu STK’lar attıkları her adımda, faaliyet gösterdikleri bölgedeki insanlara teknik bilgi ve bilinç anlamında destek vermesi yapılan yardımların kalıcılığına yönelik atılan en önemli adımlardan birini teşkil ediyor.

Nijerya’da kalıcı olarak faaliyet gösteren ve kendilerini adeta “vakfetmiş” gönüllülerin en önemli özelliklerinden biri de yıllarca faaliyet gösterdikleri bu toprakları iyi tahlil etmeleri ve sahadan doğru bilgiyi aktarmaları. Sahadan doğru ve objektif bilginin aktarılması, Afrika’nın farklı bölgeleriyle ilgili koordine edilecek ve çizilecek yol haritasında ve bu kıtaya yönelik bakış açısında yukarıdaki eleştirileri dikkate alırsak çok büyük önem katıyor. Bu gönüllülerin kendi çalışmalarını kamuoyuna yansıtırken de bu ülkedeki tecrübelerinin bir yansıması olarak eylem ve söylemlerine dikkat etmektedirler.

Yapılan Yardımların Söylemine Dikkat Edilmeli

Afrika’nın farklı bölgelerine insani yardım için gelen gönüllüler sadece ihtiyaç sahibi muhataplarını değil toplumun her kesimini gözlemlemeleri ve bulundukları mekanların tarihi geçmişini, ilmi ve sanatsal çalışmaları ile güncel durumunu araştırmaları sahadan doğru bilginin aktarılmasında çok önemli bir husustur.

Yapılan yardımlar tabi ki karşılıksız olmalı ancak sürekli muhataba yardım yapılması bu kişilerin kendi toplumunun refahı için zihnen ve fiilen bir şey üretememesine neden olabilir. Bu noktada yardım çalışmaları koordineli, planlı ve belli bir hedefe uygun olarak yürütülmelidir.

Afrika’da yardım çalışmalarıyla ilgili Türkiye’de bazı kesimlerce yapılan eleştirilerden biri de Türkiye’nin Afrika ile mukayese edilmesi ve neden öncelikli olarak Türkiye’ye yardım edilmediğidir. Birincisi Afrika’nın birçok bölgesinde yardım faaliyeti yürüten STK’ların önemli bir kısmı zaten Türkiye’de de bu çalışmalarını yürütmektedir. İkinci olarak da Afrika’nın birçok bölgesi ihtiyaç anlamında Türkiye ile kıyas dahi edilemeyecek durumdadır. Bu noktada gıda yardımı, kuyu açılması ve kurban kesimi gibi insani yardımlar küçümsenmemelidir.

Yardım çalışmalarının tanıtımı ve kamuoyuyla paylaşılması önemli bir husustur ve göz ardı edilemez. Ancak bu çalışmaları yaparken ötekileştirici, küçümseyici ve rencide edici söylemlerden uzak durulmalıdır.

Anadolu insanı olarak yardımlaşmak en önemli özelliklerimiz arasındadır ancak menfi de olsa birçok uluslararası yardım kuruluşu Afrika’da faaliyet göstererek insani yardım çalışması yürütmektedir. Bu noktada Türkiye olarak yapılan yardımların sınırlı olduğunu da dikkate almak ve yapılan yardımların tanıtılması noktasında da mütevazi olunması gerektiğini gözden kaçırmamak durumundayız. 

Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki Afrika iç çatışmaların, terör saldırılarının, kıtlık ve salgın hastalıkların sıklıkla yaşandığı, kalkınma ve sanayileşmesinin tam olarak tamamlanamadığı, birçok ülkede yolsuzlukların hüküm sürdüğü, zengin ile fakir arasındaki uçurumun çok fazla olduğu bir kıtadır. Afrikalı zengin elitlerin çoğunluğu adeta koloni idarelerini taklit edercesine kendi halkını sömürdüğü gözlemlenmektedir. Bu açıdan bakıldığında kıta halkları çok farklı sıkıntılarla muhatap olsa da Afrika’nın kurtuluşu yine Afrikalıların elinden olacaktır ve yapılan yardımlarda bu durum göz ardı edilmemelidir.

Share.

Yazar Hakkında

Anadolu Ajansı, Abuja-Nijerya

Yoruma Kapalı