Arazileri iştah kabartan Afrika’da organik tarım

0

Dünyanın tamamında toplam 70 milyon hektar arazide organik tarım yapılıyor. Bu oran, 181 ülkenin tarım arazilerinin sadece yüzde 1.4’ü demek. Afrika’nın bu üretime ayırdığı arazi ise sadece 2.1 milyon hektar. Yani mevcut organik tarım alanlarının 35’te biri kadar.
 
2050 yılında 10 milyara yakın bir nüfusun öngörül-düğü dünyamızda, özellikle en fazla artış Afrika’da olacak. Bu nedenle bölgede araziler iyi değerlendirilmeli. Kira ya da satın alma yoluyla arazileri kapışılan Afrika, 25 kadar kıta dışından gelen ülke yatırımcılarının iştahını kabartıyor.

DÜNYADA geçtiğimiz 20 yıl içinde giderek artan derecede önem kazanan organik tarım için Afrika’nın tamamında tahsis edilen tescilli araziler ve yakından takip edilen sertifikalı üreticiler bakımından henüz başlangıç seviyesi bile yakalanmış denilemez. Tüketiciler bakımından da durumun bu usulle yetiştirilen tüm ürünlerin yüzde 90’dan fazlasını tüketen ABD’li ve Avrupalıların yanında Afrikalıların sadece kazançlarına katkıda bulundukları anlaşılıyor. Mevcut girişimler, konuya aşina çevrelerce ilmi araştırmalar, bizzat bu alana yatırım yapan gerek üretici birlikleri, gerekse kendilerini sertifikalandıran uluslararası kuruluşlar, hatta onları farklı dernekleşme ve etkileşim ağlarıyla değerlendiren çevrelerin kayıtlarına göre gelecekte ibreler kıtanın daha çok dikkat çekeceğini gösteriyor. Toplam 30 milyon kilometrekare yüzölçümünün üçte ikiye yakınında yapılan geleneksel tarım yanında organiğe aşırı bir yönelme bulunuyor.
SADECE 35’TE BİRİ
2017 yılı verilerine göre dünyanın tamamında toplam 70 milyon hektar arazide organik tarım yapılıyor. Bu oran 181 ülkenin tarım arazilerinin sadece yüzde 1.4’üne denk geliyor. Kayıtlara göre de 2.9 milyon sertifikalı çiftlik bulunuyor. Afrika’nın bu üretime ayırdığı arazi ise sadece 2.1 milyon hektar. Yani mevcut organik tarım alanlarının 35’te biri kadar bir miktar. Tahsis edilen ekim yerlerinin küçük ölçekte olmasından kaynaklandığı için üretici sayısı neredeyse üçte bir oranından daha fazla. Tüm kıtada 820 bin civarında tescilli üretim alanında farklı ürünler elde ediliyor. 2019 yılı verilerine göre 93 ülkenin bu alandaki düzenlemelere tabi oldukları ve bu rakamın bu coğrafyada da her sene arttığı biliniyor.
2016-2017 yıllarında Okyanusya bölgesi ülkelerinden Avustralya ve Yeni Zelanda’nın başı çektikleri organik tarıma tahsis edilen arazilerdeki artışı hiçbir kıta henüz yakalayamadı. Bir anlamda bu üretimin bu coğrafyaya öncelikli olarak kaydırıldığı anlaşılıyor. Zira 8.5 milyon hektar yeni arazinin Avustralya’da tahsis edilmesi buna işaret ediyor. Böylece toplamda 35 milyon hektarı yakalamış durumda. Asya’da bu artış aynı dönemde 1.2 milyon hektarla 6 milyon hektara, Avrupa’da çok düşük bir artış olan 0.98 milyon hektarla toplamda 15 milyon hektara, Latin Amerika’da 0.52 milyon hektar artışla 8 milyon hektara, Kuzey Amerika’da ise yok denecek kadar az bir artışla 0.025 milyon hektar ilavesiyle 3.2 milyon hektara çıkarılmış oldu. Bu alana önceden çok ilgi duyan Avrupa ve Kuzey Amerika’nın şimdilerde neredeyse mevcutlarını koruyup yeni ilavelerde bulunmadıkları anlaşılıyor. Afrika’da ise 0.25 milyon hektar arazinin mevcut alanlarına ilave edildiği görülüyor. Çin 740 bin, Brezilya 386 bin, Arjantin 374 bin, Rusya 367 bin hektar arazisini organik tarım için kullanmaya başladı.
TOGO ÖNE GEÇTİ
54 Afrika ülkesi içinde bu yıllarda 27 bine yakın çiftlik ile en fazla sertifikalı yeni üretici artışı bakımından Togo tüm kıta ülkelerinin önüne geçti. Birim üretim alanı sayısı bakımından Hindistan, Uganda ve Meksika, 2017 yılı verilerine göre ilk üç sırada yer alıyor. Yani bir Afrika ülkesi bu bakımdan organik tarıma ne kadar fazla değer verdiğini ispat etmiş oldu. Mevcut organik tarımın yüzde 80 kadarının sadece 10 ülkede yapıldığı ve Avustralya’nın tek başına yüzde 51’lik oranla neredeyse üretimin yarısını sağladığı anlaşılıyor. Bunu Arjantin yüzde 5, Çin yüzde 4, her biri yüzde 3’lük oranla İspanya, ABD, İtalya, Uruguay, Hindistan, Fransa ve Almanya takip ediyor. Geriye kalan yüzde 20’lik kısım ise diğer devletlerde üretiliyor. Tarıma elverişli topraklarının yüzde 18’ini ayıran Sao Tome ve Prencipe ada devleti ile yüzde 15’ini tahsis eden Tunus, bu alanda kıtanın en başarılı ülkeleri. Uganda ise organik tarımla meşgul çiftçi sayısında 200 bini aşarak tüm kıtanın yüzde 26 oranına sahip.

En büyük tüketici ABD

Günümüzdeki verilere göre organik ürünlerin en fazla tüketildiği ülkeler ABD (yüzde 41), Almanya (yüzde 11), Fransa (yüzde 9), Çin (yüzde 8), İtalya (yüzde 4) ile toplamda yüzde 72 oranı bu beş ülke müşterileriyle buluşturuyor. Bunları her biri yüzde 3’lük orandaki tüketimle Kanada, İsveç, İngiltere ve İsviçre; yüzde 2’lik oranla da İspanya, Avusturya, Danimarka, Hollanda ve Japonya takip ediyor. Diğer ülkelerin tükettiği oran ise yüzde 5-6 arasında. Ürünler, Afrikalı tüketiciler için henüz ciddi ihtiyaç olmadığı genelde çoğu başkentlerdeki süpermarketlerde ayrılan küçük reyonlarda, lokantalarda, bazı otellerde ve özel mağaza zincirlerinde müşterileri ile buluşuyor. Gelir seviyesi yüksek veya orta sınıfı temsil eden, sağlığına önem verenler için bu ürünler şimdilerde farklı girişimcilerin desteğiyle köy pazarlarına da getiriliyor. Fiyatlarının yüksek olması, ister istemez herkesin bunlara yönelmesini engelliyor. Girdi sağlama bakımından Afrika ülkelerinden bu alana ciddi fırsatlar tanıyan Fas Krallığı, 50-100 milyon dolar arası gelir elde ediyor. İkinci sırada 10-50 milyon dolar arasında oranla Etiyopya takip ediyor. Kenya da artık önemli girdi sağlayan ülkeler arasında.

Üretici sayısı artıyor

Neredeyse tüm müşterileri Afrika dışındaki pazarlar hedeflenerek elde edilen organik ürünler ise epeyce çeşitli. Kahve, zeytin, çay, yağlı tohumlar, kabuklu yemişler, kakao, pamuk, ananas, mango gibi ürünler, artık başta ABD ve AB süpermarketlerinin reyonlarında bolca yer alıyor. Organik ürün pazarının 2018 yılı itibarıyla dünya genelinde 100 milyar dolarlık seviyesi, ister istemez diğer kıtalarda olduğu gibi Afrikalı üreticilerin sayısının da her geçen sene artmasına vesile oluyor. Bu miktar 1999’da, yani yaklaşık 20 yıl önce sadece 15 milyar seviyesindeydi. Özellikle de 2010’larda giderek önem kazanması ile son 10 yılda 50 milyar doların üzerinde bir artışa şahit oluyoruz. Afrika, organik tarımın henüz etkinliğinin fazla önemsenmediği, 2000-2003 yıllarında mevcut üretimin neredeyse yarısının elde edildiği kıtaydı. Bunun getirisini fark eden diğer kıtalar bir anda bu alana aşırı yüklendiler ve büyük oranda üretimi ele geçirdiler.

25 ülkeden yatırımcı arazi için geliyor

Organik tarım rastgele bir faaliyet olmadığı için bunun geleneksel tarımın bilimsel faaliyetlerle bilinçli bir şekilde geniş kitlelerce benimsenmesi önemseniyor. Tunus, özellikle bu alanda okul açması, çok sayıda insana eğitim vermesi, hatta organik ürün haftası düzenlemesi gibi devlet eliyle ciddi katkı sağlıyor. 2010’lu yıllarda Afrika Birliği öncülüğünde iki-üç yılda bir uluslararası organik tarım üzerine konferanslar düzenlenmesi, yakın gelecekte bu alanın Avrupa ve Okyanusya bölgelerinde belli bir doyuma ulaştıktan sonra Afrika’daki verimli arazilerin devreye girmesini zorunlu olarak sağlayacak. 2050 yılında 10 milyara yakın bir nüfusun öngörüldüğü dünyamızda, özellikle en fazla nüfus artışının olacağı bilinen Afrika’da arazilerin iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Gıda güvenliği açısından bunların muhafaza edilip, kimyevi maddeler içeren ilaçların ve gübrelerin sorumsuzca kullanılmalarıyla toprakların verimsizleştirilmesi önlenmek zorunda. Bu açılardan bakıldığında sadece ABD ve Avrupalı müşterilere ürün üretmenin ötesinde kendi insanlarının da tüketeceği ürünlerin kendi pazarlarında yer alacağı günler çok uzak görülmüyor. Organik tarım, elbetteki sadece tohum ve çiftçilere sertifika vermek değil. Bu alanda gerekli teknolojinin de önünün açılacağı ve birçok yan sektörü ilgilendirdiği biliniyor. Bir anlamda artık organik tarım kapsama alanını genişlettikçe bazı çevrelerce yeşil devrim olarak isimlendiriliyor. Bunun da yakın gelecekte Afrika’da kira ya da satın alma yoluyla arazileri kapışılan 25 kadar kıta dışından gelen ülkenin yatırımcılarının iştahlarını kabarttığı artık kitaplara, makalelere ve haberlere konu oluyor.

Bu yazı 19 Haziran 2020 tarihinde https://www.itohaber.com/ web sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı