Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında BM’de yapılan oylamada 54 ülke ile temsil edilen Afrika kıtasından 17’si çekimser oy kullanılırken, 7’si ‘hayır’ dedi ve sadece 30’u, 141 kabul oyu içinde yer aldı. Aslında bunu kimse beklemiyordu. Peki, bu tavrın arka planında ne vardı? Sovyetler dönemine uzanan ilişkilerden ekonomik beklentilere kadar Afrika’nın kararsızlık gerekçeleri…
Afrika ülkeleri, Birleşmiş Milletler’de (BM) Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı karşısında alınacak kararı destekleme yönünde beklenmedik bir tavır sergiledi. Toplam 193 üyesi bulunan dünyanın en fazla üyeye sahip bu bütünleşme hareketi içinde 54 ülke ile temsil edilen Afrika kıtasından 17’si çekimser oy kullanılırken, 7’si ‘hayır’ dedi ve sadece 30’u 141 kabul oyu içinde yer aldı. Bunu kimse beklemiyordu. Gerçi oylama öncesinde bazı devlet adamlarının açıklamaları, onların ne kadar kararsız bir tavır sergileyeceklerine işaret ediyordu.
Çok ağır sömürgecilik geçmişleri bulunan Afrika ülkeleri, aslında bu tür durumlarda birbirlerine destek verip Afrika Birliği çatısı altında ortak kararlara imza attı. Tamamı değilse de büyük çoğunluğu genelde aynı doğrultuda hareket edebiliyordu. Ukrayna da Afrikalıların tarihiyle ortak süreçlerden geçmişti. Ancak onlar kadar talihli değildi. Zira bağımsızlık yolunda daha yeni idi. Herhangi bir ön şartlanmaya tabi tutulmasalardı 54 devlet aynı istikamette hareket etmese de belki birkaç fire vermesi dışında bu ülkeyi sömüren devlete karşı cephe almaları beklenirdi.
BM Güvenlik Konseyi’nde Afrika adına bulunan ülkelerden Kenya Dışişleri Bakanı, ülkelerin kanaatlerini yansıtmadan önce bir konuşma yapmış ve ona Gana ile Gabon da destek çıkmıştı. Bu süreç, gerçekten de kendileri için tarihten ders almayı gerektirecek türdendi. Ya eski sömürgeci devletin yanında yer alarak kendilerine bu süreci yaşatan Avrupalılar geçmişte haklıymış diyecekler ya da bir ülkenin bağımsızlığına kasteden Rusya’nın bu saldırısından vazgeçip Ukrayna’dan çekilmesini destekleyeceklerdi. Onun bu arzusu ancak kendisiyle birlikte 30 Afrikalı devlet temsilcisini etkileyebildi.
RUS DİPLOMASİSİ
Afrikalı devlet adamlarının sayıları az bulunsa da, ya doğrudan BM’nin kararına karşı çıkmaları veya çekimser davranmalarının ardında yatan başlıca sebep, Sovyetler Birliği döneminde bu kıtada uygulanan Rus diplomasinin daha yoğun devam etmesiyle alakalı. Henüz bağımsızlıklarını elde etme sürecindeki Afrika’daki sömürge karşıtlarını destekleyen Ruslar, bilhassa 1960’lı yıllarda bunların meyvelerini toplamaya başlamıştı.
Ülkelerin başlarına kendileriyle aynı ideolojilere sahip kişileri devlet başkanlığı dahil birçok önemli göreve geçirdikleri kişilerle adeta bu kıtanın geleceğinde önemli rol oynayacaklarının işaretlerini veriyorlardı.
Bugün Mali’nin neden Rusya ile yakın hareket ettiğini anlamak isteyenler, 1990’lı yıllarda bu ülkede bir Rus lisesi bulunduğunu bilseler, sefaretinin Fransa’nınkinden çok daha büyük inşa edildiğini görseler, asker ve sivil çok sayıda yöneticinin Rusya’daki yine bir Afrikalı devlet adamının adının verildiği Patrice Lumumba Üniversitesi dahil birçok Rus lisesinde okuduğunu bilseler, bu ülkenin mevcut tavrını anlamak için fazla düşünme ihtiyacı hissetmezler. Orta Afrika’da, Benin’de ve daha birçok ülkede yakın geçmişte devlet başkanlığı makamına oturanların Sovyetler döneminde veya sonrasında bu ülkede eğitim aldıkları dünya medyasına yansımıştı. Bugün de Rusya’da çok sayıda Afrikalı öğrenci eğitimine veya iş hayatına devam ediyor. Ukrayna’ya gelince bu ülke de aslında geçmişteki mirastan etkilenmiş ve son 30 yılda Afrikalı devletlerle yakın temaslar kurmakta gecikmemişti. Her ne kadar Kiev’de Afrikalı diplomatik temsilcilik az ise de Rusya’nın saldırısı öncesinde üçte birine yakını öğrenci, geriye kalan çoğunluğu ise farklı sebeplerle hayatını devam ettiren 76 bin Afrikalı yaşıyordu. Gelecekte Ukrayna’nın dış politikasında en önemli dayanaklarından biri bu etkileşime bağlıydı. Ama maalesef tamamına yakını ilk fırsatta sahip bulundukları tüm değerlerini arkalarında bırakıp canlarını kurtarma pahasına bu ülkeyi terk etti.
GÜVENLİK ÇEKİNCELERİ
30 milyon km2lik Afrika’daki 54 devletin, Rusya ve Ukrayna ile ilişkileri aynı değil. Afrikalı devlet adamlarının şimdiden gelecek aylar için ciddi sosyo-ekonomik buhranları kararsız kalmalarında en büyük etken. Dahası Rusya’dan temin edilen farklı silahlar sayesinde kendi güvenliklerini temin ettikleri kanaati var. Aslında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının bir iki haftada sonuçlanacağı beklentisi de onları BM’de kararsız bıraktı. Zannediyorlardı ki, elinde kimsede bulunmayan silahlarla Kiev yönetimi birkaç günde dize getirilecek. Bunun gerçekleşmemesi şimdilerde satın aldıkları silahlarla ne kadar güvende bulunduklarını sorgulatmaya ve yeni çareler üretmeye sevk ediyor.
Yine son yıllarda sıkça duyduğumuz Wagner isimli en azından Rusya tarafından resmi hüviyeti yok denen silahlı milislerin birçok Afrika ülkesinde karargah kurmalarıdır. Özellikle 21. yüzyılda çok sayıda Afrika ülkesinin gerek iç tehditler gerekse kıta içi yaygın terör grupları ile mücadelelerinde bu varlığı uluslararası camiada sıkça tartışılan silahlı güce kendilerini bağlı hissetmeleri. Afrika’da sömürgeciliğin yerleşmesinde özellikle yerel idarecilerin yakın rakipleri karşısında bir taraftan Avrupalılardan silah almaları, diğer taraftan kendi gençlerini onlara zorunlu veya gönüllü silahlı güç olarak vermeleri, ciddi anlamda yanlış kararlar aldırdı. Bir müddet sonra sömürgecilik kurma niyetlerini anlamadıkları Avrupa devletlerinin kıtayı kendi aralarında paylaştıklarını anladılar. Bugün toplam sayıları 50 bin olarak ifade edilen Wagner mensubunun en az 10 bin kadarının Libya, Sudan, Orta Afrika ve Mali dahil kıtanın başka ülkelerine de gönderildiği biliniyor.
AFRİKALI SAVAŞÇILAR
Bu arada Ukrayna da, Afrika’da son 30 yılda kurduğu bağlantıları sayesinde Afrikalı savaşçıları da ülkesine kabul edeceğini duyurdu. Bunların en büyük arzusu Ukraynalılara gidip yardım etmek değil, birincisi yeni bir ülkeye gidip yerleşebilme, belki oradan da bir Avrupa ülkesine geçmek.
Amaç, daha ziyade gelecekleri için bu gelişmeyi bir fırsata dönüştürebilmektir. İlk planda 20 bin kadar yabancı gönüllünün cepheye sürüleceği iddiası her ne kadar doğrulanmasa da şimdiden birçok Afrika ülkesinin bu tür bir macera konusunda vatandaşlarına uyarılarını beraberinde getirdi. Rusya, halen 16 bin yabancının Ukrayna saflarında çatıştığını iddia ediyor. Eritre gibi kendi şahsına mahsus davranış sergileyen ülkeden ise 5 bin savaşçının Rusya’ya destek için gönderileceği, sosyal medyanın güncel paylaşımları arasında yer alıyor. Afrikalı yöneticiler için bu savaş Afrika’ya uzak bir coğrafyada yaşanıyor ve kendilerini ilgilendirmiyor. Ancak Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Yemen’e ve Suriye’ye kadar yaşanan tüm çatışma ortamlarında yabancı unsurlar hep öne çıkarıldı. Hem Rusya hem de Ukrayna’nın bu yolu deneyecekleri de kaçınılmaz görünüyor.
AFRİKA POTANSİYELİNİ KULLANMIYOR
ABD ve Avrupalı eski sömürgeciler, son yarım yüzyılda büyük yatırımlarını Çin’e taşıdıkları gibi Afrika’da da dünya ile rekabet edecek siyasi düzenlerin kurulmasına gereken katkıyı vermemenin sancısını bugün ağır bir şekilde hem kendileri hissediyor hem de Afrikalıların yaşamasına sebep oluyorlar. En basit ürünleri bile küresel ticarete malzeme yaptırdılar. Koskoca kıtanın sadece tüketen kalması için her türlü uygulamanın önünü açtılar. Afrika ülkeleri kendi başlarına aldıkları kararları uygulamada rahat bırakılsalar Rusya’ya, Ukrayna’ya, hatta Çin ve Hindistan’a da büyük oranda kendilerini bağımlı hissetmezlerdi. Şubat ayında ortaya çıkan bu iki komşu devletin gerginliği arasında sıkışıp kaldılar. Dengeli davranma açıklamaları, tabii bir siyasi davranıştan ziyade çaresizliğin işaretidir. Senegal gibi birçok ülkenin çekimser davranmasını yanı başındaki askeri darbelerin yaşandığı Mali, Gine ve Burkina Faso gibi aynı safta yer almasını eleştirenler de var. 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı konusunda Afrika ülkelerinin sessiz kalmaları, bugün de benzeri davranışta bulunmalarını açıklamaya yeterli.
TÜRKİYE’NİN TUTUMU
Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki tutumu, Afrika ülkelerinde yeteri kadar tartışılmadı. Oysa ki, burada Ankara’nın tavrının Afrikalı muhataplarına gerektiği gibi yansıtılması gerekiyor. Dahası, birçok Afrika ülkesi gıdadan petrol ve doğalgaza kadar kıtanın kaynaklarını kendi aralarında paylaştıkları takdirde daha bağımsız hareket edecekler. Bu konu aslında bazı Afrikalı yöneticilerin yıllardır Türk iş adamları ve yatırımcıları ile yakın temas kurmalarına sebep oldu. Çünkü 54 ülkenin bağımsızlıktan itibaren büyük oranda eski sömürgecilere, 21. yüzyılda da Rusya ve Ukrayna gibi ülkeler dışında tercihe zorlanmaları çok isabetli bir davranış değildi. Ankara’nın hemen hemen Afrika ülkeleri ile ilişkilerinde ilk 10 ülke arasında yer alması son 20 yılda takip ettiği siyasetin ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor.
BUĞDAY VE YAĞ BAĞIMLILIĞI
En büyük buğday ihracatçısı Rusya ile ayçiçek yağının yüzde 80 üreticisi Ukrayna, her ülkenin yarınlarında derin yaralar açabilecek sıkıntıları birlikte yaşatıyorlar. Birçok ülke, yağlı tohumlarda da bu ikisine bağımlı. Sadece Mısır, Rusya’dan yıllık 14 milyon ton buğday alınca bu savaşta hiçbir şekilde Ukrayna ile yakınlık gösteremeyecek. Bu gerginliği 20. yüzyılın soğuk savaş dönemine benzetenler varsa da henüz mevcut konumu bunu tasdik etmiyor. Ama önü alınamazsa gelişmelere 3. dünya savaşının ayak sesleri olarak bakanlar da var.
Share.