Türkiye’nin Nijer Özelinde Afrika’daki Sağlık Faaliyetleri: Zorluklar, Öneriler

0

Türkiye’de yurt dışı sağlık faaliyetleri denilince ilk akla gelen; konuşmaya, hareket etmeye, bakmaya, nefes almaya yani kısacası yaşamaya mecali kalmamış bir deri bir kemik Afrikalı çocuk ve onu hayata tutundurmaya gayret eden sağlık ekibinin fotoğrafıdır.

Bu tarz simge fotoğraflar sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kamuoyu oluşturmak ve yardım toplamak amacıyla kullanılmaktadır. Bunlardan en çarpıcısı da fotoğrafçı Kevin Carter’ın 1994 yılında Sudan’daki bir kampta çektiği ve Pulitzer ödülü alan fotoğrafıdır.

Afrika’nın bu yürek yakan görüntüleri çoğunlukla mülteci kamplarındandır ki, kamplarda dahi bu tip terminal dönem vakalara sık rastlanmamaktadır. Ülkemizden bu kıtaya sağlık yardımı amacıyla giden STK’ların şahit olduğu terminal dönem vakaların sayısı da oldukça azdır. Bu tarz acıklı tablolar, Afrika’daki buzdağının görünen kısmı olup, temeldeki sağlık sorunları çözülmeden bu tabloların da önüne geçilmesi çok zor görünmektedir. Bu yüzden yurt dışında sağlık faaliyeti yürüten STK’ların öncelikli hedefi çalışılan ülkelerde kalıcılık olmalıdır.

Gönüllü sağlık yardımı kuruluşlarının en az 3 ay öncesinden başladığı seyahat çalışmalarında yaklaşık 90 kalemlik bir ön hazırlık ayağı bulunmaktadır. Afrika sağlık çalışmalarında bizleri yoran, şevkimizi kıran hatta seyahatleri iptal etmemize neden olan en büyük sıkıntıyı ise Afrika’daki bürokratik engel ve engellemeler oluşturmaktadır. Kafiledeki medikal ve paramedikal katılımcıların hepsinden vize istenmektedir. Medikal gruptan ise sadece hekimlere yönelik istenen belgeler oldukça kabarık olup; “savcılıktan alınan iyi hal kağıdı”, “nüfus cüzdanı tasdikli sureti”, “ sağlık raporu”, “tabip odasından alınan hekim olduğuna dair belge”, “diploma ve uzmanlık belgelerinin aslı ve Fransızca tercümesi” istenenlerden sadece birkaç tanesi. Gerekli belgelerin hepsini tamamladıktan sonraki süreç ise, bunların gidilecek ülkenin Sağlık Bakanlığı ve diğer gerekli kurumlarında işleme sokulması.  Tüm hekimlerimizin gidilen ülkenin  “Tabib Odası”na kayıt olması gerekliliği bunlardan sadece bir tanesi. Bazı derneklerin Nijer’de şubesi, Nijerli bir yerel sekreterinin bulunması, hatta tüm seyahatlerden 1 ay önce bu ülkeye bir lojistik görevlisi göndermesine rağmen işler çok yavaş yürümektedir. Yüzyıllarca Afrika ve Afrikalı’yı sömüren Batı (Avrupa Sömürgeciliği), buralara dilini, dinini ve de bürokrasisini nakşetmiş. Hem çok hantal bir devlet yapısı, hem bunu daha da hantallaştıran insan faktörü Afrika’daki işleri oldukça zorlaştırmaktadır. Bu zorlu süreç Afrika’ya gidildiğinde de peşinizi bırakmamaktadır.

Birçok Türkiye kökenli sağlık organizasyonu, prensip olarak gidilen ülkelerin mahrumiyet bölgelerinde faaliyetlerini yürütmektedir.  Çünkü Afrika’da merkezi ve büyük şehirlerde hastaların hastane ve doktora ulaşması kısmen mümkünken, periferide bu imkan neredeyse imkansızdır. Türk gönüllü sağlık kuruluşlarının yoğun çalıştığı Nijer’in Tissava (Tessaoua)  bölgesi de bu bölgelerden birisi olup,  başkent Niamey’den 18 saat uzaklıkta yaklaşık 700.000 kişinin yaşadığı bir yerleşim alanıdır.  Mevcut hastanesinde de sadece 2 aile hekimi bulunmaktadır ki, bu hekimler de basit inguinal hernie (kasık fıtığı), hidrosel ve sezeryan dışında cerrahi müdahale yapamamaktadırlar. Kullanılan malzemeler ve operasyon teknikleri de oldukça eskidir.  Ayrıca hastanenin yetersizliği, branş uzmanlarının bulunmaması,  sağlık hizmetlerinden ücret alınması gibi faktörler sebebiyle hasta yoğunluğu ve çeşitliliği çok fazla olup, Türkiye şartlarında göremeyeceğimiz uç vakalar Afrika’da sıradan hale gelmektedir.

Afrika’daki kadınlarca  “ölümden önceki dram” diye adlandırılan ve Afrika’daki  her 100.000 doğumda 124 oranında gözlenen veziko vaginal fistül hastaları bu uç vakalara örnektir. Veziko vaginal fistüllü vaka sayısı, tüm dünyada yaklaşık 2 milyon civarıyken bunun büyük çoğunluğu Sahraaltı Afrika ülkelerinde ve yaklaşık 200.000’i de Nijer’de bulunmaktadır. Çok zor şartlarda yaşayan fistül hastalarının periferide bu tarz bir ameliyatı yapacak hekime ulaşma imkânı bulunmamaktadır. Nijer’de komplike veziko vaginal fistül ameliyatlarını yapabilecek hekim sayısı ise 4 civarıdır. Nijer’e sadece veziko vaginal fistül ameliyatlarına yönelik düzenlenen seyahatlerde Nijer Niamey Üniversitesi Tıp Fakültesi Lamarde Hopital  Fistül Merkezi’nin deneyimli ekibiyle  ortak çalışmalar yapıldı  ve sonuçlar akademik bir zeminde yurtiçi ve yurt dışı sempozyumlarda sunuldu.  Daha önce bahsettiğimiz bürokrasi maalesef fistül ameliyatları için de geçerli olup, yardım amaçlı gelen sağlık ekiplerinin Nijer’de yapacağı fistül vakaları için bu merkezden onay alması gerekmekte ve  hatta yapılan her fistül ameliyatı içinse belli bir miktar para post-op bakım (ameliyat sonrası bakım) ve rehabilitasyon masrafları adı altında  talep edilmektedir. TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) tarafından yaptırılan ve çok kısa zaman içinde açılması planlanan Niamey Türk Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nin bu tip sorunları ortadan kaldıracağına inanmaktayız ki bu adım, Afrika insanının gönlünde Türkiye’yi ölümsüz kılacaktır ve dış politika aracı olarak sağlık hizmetlerinin işlevsel bir yönü bulunmaktadır.

Diğer önemli bir sorun da “katarakt” olup, görülme yaşı 30’a kadar düşmüştür. Güneş ışınlarının dik gelmesi, proteinden fakir beslenme gibi birçok faktöre bağlı olarak gelişen kataraktın tedavisi için Türkiye’den bir çok STK’nın katılımı, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve TİKA’nın da desteğiyle 2007 yılında başlatılan  “Afrika Katarakt Projesi” kapsamında 100.000 kataraktlı hastanın ameliyatı planlanmış olup proje halen devam etmektedir.

Türkiye’den bu bölgelere giden sağlık ekiplerinin nihai hedeflerinden birisi de veziko vaginal fistül, katarakt gibi sık görülen hastalıklara yönelik branş hastanelerinin, bu hizmetin sunulmadığı periferik bölgelerde açılması ve yerel yönetimlerle beraber işletilmesini sağlamak olmalıdır. Yapılan organizasyonlarda görülen, sağlık hizmetini 12 aya yayıp kalıcı olunmadığı sürece yapılan sağlık yardımları taşıma suyla değirmen döndürmeye benzemektedir. Gönüllü kuruluşlarımızın üzerinde çalıştığı ve Nijer’in Tissava şehrinde planlanan “Nijer-Türk Köyü” gibi projeler bittiğinde; hastane, ebelik eğitim merkezi, hayvancılık ve zirai eğitim merkezi ile misafirhaneden oluşan bu kompleks ile kalıcılık planlanmaktadır. Hedef Nijer’e sağlık yardımı faaliyetinde bulunan tüm yerli ve yabancı kuruluşların bu merkezi kullanması ve böylece hizmet devamlılığının sağlanmasıdır.

Son 10 yılda ülkemizden yurtdışına özellikle de Afrika’ya yapılan sağlık faaliyetlerinde belirgin bir artış görülmektedir. Bu faaliyetlerin hız kazanmasındaki en büyük etken TİKA’nın bu tarz sağlık çalışmalarına verdiği destek olmuştur. Bu destekler sayesinde Türkiye’nin birçok bölgesinden sağlık ekipleri STK’ların organizasyonuyla Afrika’nın Nijer,  Mali, Burkina Faso, Somali, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kamerun ve Çad gibi ülkelerinde faaliyette bulundular. Gidilen ülkelerdeki bıktırıcı bürokrasi ve lojistik yönden sıkıntıların mevcudiyeti, çalışılan hastanelerdeki medikal cihaz parkurunun çok yetersiz olması, Türkiye’den götürülüp kullanılan ve sonraki seyahatler için orada bırakılan tıbbi cihazların korunma ve bakım problemleri, gönüllü sağlık ekiplerinin çalıştığı kurumlarla yaşadığı izin sorunları ve en önemlisi STK’lar arasındaki koordinasyonsuzluk sebebiyle son dönemlerde bu faaliyetlerin hızı biraz kesilmiştir. Bu hız kesmedeki etkenlerden birisi de alt yapısı zayıf ve uzun vadeli programlara sahip olmayan ekiplerin, Afrika faaliyetlerini devam ettirememeleridir. Devam ettiren grupların ise bazen aynı ülkede çalışsalar bile birbirlerinden habersiz çalışmaları nedeniyle verimin düştüğü ve ülkemizin insani ve finansal kaynaklarının heba olduğu görüşündeyiz. Bu konudaki önerimiz ise sağlık alanında yurt dışı faaliyetleri gösteren STK’ların TİKA çatısı altında koordine olup her ekibin bir ülkede veya bir alanda özelleşmesi, sağlık gönüllülerinin ortak bir havuzda toplanıp, ekiplerin kurulması esnasında bu havuzlardan faydalanılması, seyahatler öncesi gidecek ekiplere brifing verilmesi, seyahatlere götürülecek tıbbi cihaz ve malzemelerin standardize edilmesi şeklinde atılacak adımlarla gereksiz iş gücü ve maddi kayıpların önüne geçilebileceği ve sağlık yardımlarının daha verimli olacağı düşüncesindeyiz.

Kaynakça

  1. http://www.gonulluler.org/
  2. http://www.who.int/features/factfiles/obstetric_fistula/en/
  3. Vangeenderhuyzen C, Prual A, Ould el Joud D. Obstetric fistulae: incidence estimates for sub-Saharan Africa. Int J.Gynaecol Obstet 2001, 73(1): 65- 6.
  4. http://www.fistulafoundation.org
  5. http://www.tika.gov.tr/faaliyet-alanlari/sosyal-altyapilar-ve-hizmetler/saglik/2
  6. http://tr.wikipedia.org/wiki/Afrika_Katarakt_Projesi
Share.

Yazar Hakkında

Tıp Doktoru, Üroloji Uzmanı, Üsküdar Devlet Hastanesi, İstanbul. 1970 yılında Burdur’da doğdu. 1991 yılında 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Batman SSK Hastanesi’ndeki mecburi hizmeti (1991-1993) sonrası İstanbul Haydarpaşa Numune Hastanesi Üroloji Kliniği’nde Üroloji uzmanlık eğitimi (1993-1997) aldı. Halen Üsküdar Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği’nde çalışmaktadır. Gönüllüler BİSEG Derneği Yönetim Kurulu üyeliği ve Sağlık Komisyonu Başkanlığı, Tüm Afrika’nın Dostları Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerini sürdürmekte olan Serhat Onur, Afrika Araştırmacıları Derneği ve Türk Üroloji Derneği üyesi olup, Afrika ve sağlık konularında çeşitli dergilerde yayınlanmış yazıları bulunmaktadır. Gönüllü sağlık yardımları ve eğitimleri kapsamında Sağlık Bakanlığı ve TİKA’nın desteği ile 15 kez Nijer, 2’şer kez Çad ve Uganda, 1’er kez de Mali ve Filistin’de görevde bulunmuştur. Evli ve 2 kız çocuk babasıdır.

Yorum Yap