Güney Afrika’ya 19. yüzyılın ikinci yarısında gönderilen Erzurumlu Müderris Seyyid Ebubekir Efendi’nin torunları Güney Afrika’da artan suç oranlarından ötürü dede toprağı Türkiye’ye dönmek istiyorlar. Yıllarca dedelerinden Türkiye hikayeleri ile büyüyen yeni nesil, geçen yıl ziyarete gittikleri Türkiye’ye karşı çok sıcak duygularla Güney Afrika’ya geri döndüler. Güney Afrika’da artan soygun, tecavüz ve benzer suç oranlarından ötürü Türkiye’ye geri dönmek isteyen Ebubekir Efendi’nin torunları Devletbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istiyorlar.
1862 yılında Osmanlı Hilafet makamını temsilen Ümit Burnu’na doğru yola çıkan Erzurumlu Emcedizadelerden Seyyid Müderris Ebubekir Efendi, Cape Town şehrinde bir İslam mektebi açmış ve binlerce yerli öğrenciye İslâm ilimleri öğretmişti.[i] Onun Cape Town’da vefat etmeden 5 ay önce Ahmet Cevdet Paşa’ya yazdığı vasiyet mahiyetindeki mektubunda çocuklarına sahip çıkılmasını rica ediyordu.[ii] Ne yazık ki Sultan Abdülhamid Han yönetiminden bu yana ihmal edilen Güney Afrika’daki Osmanlı nesli artık Güney Afrika’da yaşanmayacak bir tehlikenin mevcudiyetine binaen dede toprağı olan Türkiye’ye dönmek istiyorlar. En büyük sorunlarının vize olduğunu söyleyen aile reisi Hişam Nimetullah Efendi duygularını şöyle ifade etmektedir:
“Dedemin geldiği toprakları ziyaret etmem için benden vize istenmesi bizler için çok üzücü. Pretoria’daki Türkiye büyükelçiliğine Türk pasaportu için başvurdum fakat iki yıldır hiçbir gelişme yok, buna rağmen umudumuzu halen kaybetmedik. Büyükelçiliğimizin burada hayata geçirdikleri çok güzel faaliyetler mevcut. Apartheid döneminde Müslüman olduğumuz için yeterince beyaz olmadığımız bahanesiyle ikinci sınıf vatandaş olarak muamele gördük. İkinci sınıf olarak addedilen siyahilerle aynı otobüse binip aynı marketlerden alışveriş yaptık. Aynı sokaklarda yürüdük, aynı sahillerde denize girebildik. Asli kimliğimiz unutturulmaya çalışıldı fakat kim olduğumuzu hiçbir zaman unutmadık. Biz Osmanlıyız, Türküz, Müslümanız.
1994 yılı genel seçimlerinde herkese eşit haklar verileceği vaat edilmişti. Nelson Mandela bana da bizzat 40 yılı aşkın öğretmenlik hayatımdaki hizmetlerimden ötürü ödül verdi fakat onun ölümüyle Güney Afrika siyasi çevresi sadece siyahi yerlileri destekleyen bir ırkçılık hastalığının içerisine düştü. Apartheid devrinin tam aksine şimdi de yeterince siyah olmadığımız için çocuklarımız devlet işlerine giremediler. Eğitimsiz siyahi yerliler her yerde iş bulurken biz Afrikalı Osmanlılar yüzyıla aşkın yaşadığımız topraklarda her daim ırkçılıkla yüzleştik. Sahip çıkılmadık.
Özellikle 1994’den sonra siyahi politikacılar tarafından sanki eski acı günlerin intikamını alırcasına resmen yağmalanan ülke kaynaklarıydı. Biz arada kalan Osmanlı Müslümanları ise büyük dedemiz Profesör Ebubekir Efendi’nin hizmetleri vesilesiyle saygı duyulması gerekilirken dışlandık. Bu sorunun 1652 yılından beri Güney Afrika’da ırkçılık tohumları ekilen topraklarda sağlıklı analizler yapacak eğitim enstitülerinin olmayışına bağlı olarak her şeyi bilip bilmeden protesto eden sağlıksız bir toplumdan ileri geldiğini belirtmeliyim. Sonuç olarak şimdi maaşını alamayan demiryolları çalışanları trenleri yakıyor, otobüs şoförleri grev diye anayolları kesiyor. 1994’den bu yana ciddi manada tehlike oluşturan suç oranları toplumun her kesimini fakat en çok da bizler gibi arada kalan ve hatta dışlanan kesimi etkiledi. Bizlere ne Osmanlı mirası olarak Türkiye ne de vatandaşı olarak Güney Afrika sahip çıkıp kucakladı.
Kaç yıldır söylüyorum evimde dedemden kalma bir sürü madalya ve ferman var, bunları burada müze ya da İslam okulu açıp oraya koyalım. Türkiye’den beni ziyaret edip bunları gören çok oldu. Fakat bir çözüm hâlen yok. Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi, Güney Afrika’ya gelmiş gitmiş haberim bile olmadı. Eminim o da Ebubekir Efendi’nin torunlarıyla bizlerle tanışmak isterdi. Lâkin belli ki Cumhur ve Cumhurbaşkanının arzu ettiğini, makam sahipleri, yetkili merciler istemiyor yahut alâkadar olmuyor. Yoksa tarihine o denli düşkün olan Sn. Erdoğan gibi bir devlet liderinin illâ biz Osmanlılara verecek bir selamının olduğuna inanıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devletbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’dan tek isteğimiz bize eski bir Erzurumlu aile mensubu olarak vatandaşlık verilmesidir. Asıl vatanımız Türkiye’ye 1 aylık turist vizesiyle gitmek bizim için çok üzücü ve yaralayıcı. Biz büyük dedemiz Ebubekir Efendi’nin ölümünden sonra iki ülke arasında kalan ve ihmâl edilen bir toplum olarak kaldık.”
Hişam Nimetullah Efendi’nin yaptığı açıklamalara ek olarak kuzeni Vaşila Hanım ise çocuklarının geleceklerine dair endişelendiğini ifade ediyor. Vaşila Hanım,
“Filistin’de, Suriye’de, Myammar’daki haksızlıklara dur diyen tek Müslüman lider, döneminin Abdülhamid’i, Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Lütfen dedemizin Ahmet Cevdet Paşa’ya yazdığı vasiyete sahip çıkmanızı ve bizlere yardım etmenizi talep ediyoruz. Biz artık Türkiye yaşamak istiyoruz. Oğlum Amin, üç kere saldırıya uğradı ve evimiz birçok defa soyuldu. Bu ülke artık yaşanmaz hale geldi. Lütfen bizlere destek olun. Türk olup Türkiye vatandaşı olmayan Güney Afrikalı Osmanlı nesline ne olur sahip çıkın.”Vaşila Hanımın çocukluk arkadaşı olan ve Güney Afrika’nın önde gelen mücahitlerinden addedilen Şehit İmam Abdullah Harun’un kızı Fatma Harun ise Vaşila Hanımla aynı duyguları paylaştığını ifade etti. Fatma Hanım;
“Ben Sn. Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hayranım. Filistin’i düşünen tek dünya lideri odur. Geçen hafta Sn. Recep Tayyip Erdoğan Johannesburg’daki konuşmasında babamdan bahsetti. Çünkü haksızlığa karşı mücadele eden bizler nasıl Ebubekir Efendi’yi örnek aldıysak Sn. Erdoğan da babam Abdullah Harun gibi bir mücahiti rol model olarak örnek alıyor. Kendisine müteşekkirim ve çok tanışmak isterim.
Söylemek istediğim bir başka husus ise, artık renk ayrımının ve ırkçılığın bir hastalık haline geldiği Güney Afrika’da biz Müslümanlara yaşayacak yer bırakmadılar. Burada Müslüman halkın Feto’ya sahip çıkmasının tek sebebi aslında buydu. Burada sahip çıkılmayan yerli Müslümanlar yanıbaşında İstanbul’dan Ankara’dan geldiklerini söyleyen Türkleri görünce sarılacak bir Müslüman Türk (Osmanlı) bulduklarını zannettiler. Onları heryere yardım eden Türkiye’nin bir parçası zannettiler. Sonunda kendi çıkarlarına çalışan bir örgüt olduğu ortaya çıktı. Fakat Türkiye şunu anlamalıdır. Biz Türkiye’yi ve Türkleri seviyoruz. Bizim Türkiye Devletine karşı hiçbir cemaat veya lidere karşı bir sempatimiz olmamıştır, olamaz. Babam İmam Abdullah Harun Ebubekir Efendi’nin oğlu Müderris Hişam Nimetullah Efendi’nin öğrencisiydi. Bizdeki Türkiye sevgisi Osmanlıdan geliyor. Türkiye Hükümeti yol gösterse ve müsade etse ömrümün kalan yıllarını Türkiye’de yaşamak isterim.”Güney Afrika’nın son Osmanlı başkonsolosu Mehmet Remzi Bey’in torunu Helene Remzi-Bey ise:
“Her zaman Türk kimliğinden gurur duydum. Benim dedem Osmanlı diplomatıdır ve onun büyüdüğü İstanbul’a gitmeden ölmek istemiyorum. Keşke Türk vatandaşlığım olsaydı ve İstanbul’da yaşasaydım. Dedemin büyüdüğü Soğuk çeşme ve Beyoğlu sokaklarını görebilseydim. Vatandaşlığımız olsa Türkiye’de yaşamak isteriz. Eminim dedem Mehmet Remzi Bey de öyle isterdi. Ne yazık ki dedemin mezarı bile bize sorulmadan Johannesburg’da sapkın (heretical) bir cemaatin mezarlığına taşındı. Burada bizi arayan soran, derdimizi dinleyen kimse yok, biz Türküz ve Osmanlıyız. Babam Dr. Raci her zaman Türk kimliğinden gurur duyardı. Türkiye’de yaşamak ve ölmek isterdi. O yapamadı inşallah bana nasip olur.”Cape Town’da Sultan Abdülhamid hatırası Nuru’l-Hamidiye Camii mütevelli heyeti başkanı Dr. Abdurrauf Bux uzun yıllardan beri Osmanlı Devleti’nin hatırasını yaşatan bu caminin Türkiye tarafından unutulduğunu ve ihmâl edildiğini ifade etti. Dr. Bux:
“Ben Cape Town Nuru’l-Hamidiye Cami Mütevveli heyeti başkanıyım. Camimiz bölgedeki diğer camilerden farklı olarak Osmanlı izleri taşır. Hayran olduğum Sn. Erdoğan’a iyi dileklerimi iletmek ve mürşidimiz Seyyid Ebubekir Efendi’nin bir mektubunu takdim etmek için Sayın Erdoğan’ın konuşma yaptığı yere gittim. Fakat yetkililer görüşmemize müsaade etmediler. Hayal kırıklığı yaşadım. Sn. Erdoğan zahmet edip Güney Afrika’ya kadar geldi, lakin görüşemedik, çok üzgünüm. Bizler bilseydik yolunu gözlerdik, onu karşılardık. Müsaade buyurursa biz Ankara’ya gelelim, iade-i ziyaret edelim, zat-ı âlilerini görelim, hediyemizi takdim edelim.” şeklinde duygularını ifade etti.
[i]Gencoglu, Halim. 2015. “Two forgotten medical doctors: Mohammed Shukri and Havva Khayrunnisa Effendi”. Quarterly Bulletin of the National Library of South Africa. 69 (1): 52-57.[ii] Gençoğlu, Halim. 2018. Ottoman traces in Southern Africa: the impact of Turkish emissaries and Muslim theologians. Istanbul: Libra Kitapçılık ve Yayıncılık.