Potansiyeli itibariyle dünya tarım sektöründe başat rol oynayabilecek durumda olan Afrika kıtası, hâlihazırda bu alanda oldukça ciddi ve düşündürücü bir ikilemin içerisinde bulunuyor. Kıta ülkeleri bir yandan verimli topraklara ve zengin ürün çeşitliliğine sahip olmalarına rağmen zaman zaman ortaya çıkan kıtlık ve açlık gibi sorunlarla mücadele ederlerken, diğer yandan Afrika’da bulunan devasa araziler kıta dışından ülkelerin ilgisini buraya çekiyor. Bu husus kaygı verici bir soruyu ve beraberindeki soruları da beraberinde getiriyor: Afrika kıtası muhtemel bir tarım emperyalizmi ile karşı karşıya olabilir mi? Eğer öyleyse, kıtada kazandır-kazan politikası ile hareket eden Türkiye ne yapabilir? Ülkemiz bir yandan kıta ülkelerinin vahşi kapitalizmin ve onun tetikleyicisi olan emperyalizmin ağına düşmelerini engelleyip, diğer yandan Afrika’da tarım sektörünün gelişmesi için ön ayak olabilir mi?
Kıtanın Mevcut Potansiyeli
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım verilerine göre gezegenimizde bulunan ekilebilir tarım alanlarının yaklaşık % 16’sı Afrika kıtasında bulunmaktadır. Üstelik çeşitli toprak analizlerinden elde edilen veriler ışığında Afrika’daki mevcut tarım alanlarının olası verimlilik ömrünün Avrupa ve dünyadaki diğer tarım alanlarına nispeten iki veya üç kat daha fazla olduğu sıklıkla dillendirilmektedir. Günümüzde, kıtadaki çalışan iş gücünün yaklaşık % 65’i tarım alanında çalışmakta, Afrika’nın toplam gayri safi yurt içi hasılasının da % 30’undan fazlası tarım gelirlerinden elde edilmektedir. Kıtada yüzyıllardır başta buğday, mısır, pirinç, pamuk, kakao, fıstık, kauçuk, tütün ve üzüm olmak üzere çeşitli tarım ürünleri doğru yöntemler kullanıldığında oldukça yüksek verim olanakları ile yetiştirilmektedir. Bu yönüyle Afrika kıtası, kaynakları her geçen gün daha da kıt hale gelen dünyamızın, tükenmeyen yüzü ve besin umudu olma vasfına hiç olmadığı kadar yakındır. Bu durum bir yandan kıta ülkeleri için önemli bir potansiyel anlamına gelirken, diğer yandan emperyalist tehdidin Afrika üzerine daha da yoğunlaşma ihtimali Afrikalıları ve kıta ülkelerinin gerçek/samimi dostlarını tedirgin etmektedir.
Afrika’da Tarımsal Kalkınmanın Önündeki Engeller
Her ne kadar yukarıda pozitif bir resim çizilmişse de, Afrika kıtası tarım sektöründe kıtanın ve dünyanın besin güvenliği için bir an önce çözülmesi gereken hayli ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Söz konusu sorunlar Afrika’da tarıma bağlı kalkınmanın önünde birer set olarak durmakta ve müreffeh tarım toplumları olabilecek ülkelerden bazılarını ekonomik sıkıntılara sokmaktadır. Böylece, Afrikalı ülkeler devasa bir zenginliğin üzerinde oturmalarına rağmen en basit tarımsal ihtiyaçlarını dahi dışarıdan ithal etmek zorunda kalmaktadırlar. Afrika’da tarım sektöründeki sıkıntıların başında tarımda halen daha geleneksel yöntemlerin -büyük oranda basit araç ve gereçlerle- kullanılıyor olması ve modern tarıma geçişte birçok engellerle karşılaşılması gelmektedir. Bu durum temel olarak iki nedenden kaynaklanmaktadır. İlk olarak, kıta ülkeleri modern tarıma entegre olabilecek gerekli ekonomik kaynaklara ve teknolojiye ulaşmakta yetersiz kalmakta ya da bırakılmaktadırlar. İkinci olarak ise, kıtada bu alanda verilen eğitimler, modern tarımsal yöntemlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bu nedenle, geleneksel tarımdan modern tarıma geçiş aşamasında kaynak sorunu olduğu kadar gerekli eğitimin eksikliği de söz konusudur. Tarımda makineleşmenin yeterli seviyelere getirilememesi ve ilgili eğitimlerin tam manasıyla verilememesi ise kıtanın bereketli topraklarından alınabilecek verimi ciddi oranda düşürmektedir. Sulama konusunda yaşanılan yetersizlikler ile güçlükler, gübre üretiminin ve kullanımının dünya ortalamasının epey altında olması, devlet ya da özel sektör destekli kolektif tarım üretimi yerine bireysel veya daha küçük çaplı üretim şekillerine odaklanılması ve genç nüfusun tarım alanında çalışmaya ve bu alanı sahiplenmeye yeteri kadar istekli olmaması/teşvik edilememesi de kıta ülkelerinin tarım sektörü bağlamında başını ağrıtan, üretimde verimliliği azaltan diğer nedenlerdendir. Bütün bu sayılan nedenlerin şu ya da bu şekilde sömürgecilik dönemi uygulamaları ile ya da küresel güçlerin Afrikalı ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından uyguladığı tahakküm politikaları ile organik bir bağı bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.
Tarım Emperyalizmi Tehlikesi mi?
Afrika’da tarım sektörünün yeteri kadar gelişmemesinde ve kıta ülkelerinin kıtlık ile buna bağlı açlık gibi sorunlarla karşı karşıya kalmasında büyük rol oynayan etkenlerden biri de tarım emperyalizmi olgusudur. Söz konusu emperyalizm, geniş tarım alanlarına ve verimli arazilere sahip Afrikalı halkların kıtlık ve açlık gibi sorunlar ile karşı karşıya kalmasına neden olmakta ve hatta daha da ileri bir boyuta giderek kendi toprakları üzerindeki milli egemenliklerinin sekteye uğramasına neden olmaktadır. Bu yaklaşım biçiminin temelinde, Afrikalıların topraklarının yabancılar tarafından satın alınması ya da kiralanması ve yine bu yabancılar adına endüstriyel tarım kapsamında değerlendirilmesi yatmaktadır. Bu husus bahis konusu olduğunda, Afrikalı yerli üretici büyük zararlar görmekte ve tarım sektörü ölümcül yara almaktadır. Ek olarak, söz konusu firmalarda istihdam edilenlerin büyük bir kısmı Afrikalılar değil, yatırım yapan kurum ve kuruluşların kendi ülkelerinden getirdikleri vatandaşlarıdır. Bu nedenle tarım emperyalizmi, her türlü döviz ve teknoloji girdisi beklentisine rağmen, Afrika’da tarım sektörünün bekası ve devamlılığı için dikkat edilmesi, alternatif üretilmesi ve mücadele edilmesi gereken meselelerin başında gelmektedir.
Türkiye “Eşit Ortaklık” Denkleminde, Afrika’da Tarım Sektöründe
Dış politikasında Devlet Başkanı Erdoğan’ın “dünya beşten büyüktür” politikasını kendisine şiar edinen ve Afrika’ya “kazandırarak kazanmayı” amaçlayan Türkiye için, gerek tarım emperyalizminin kıskacında bulunan Afrika’yı bir nebze olsun rahatlatmak, gerek kıta ülkelerini tarım sektöründe gereken standartlara ulaştırmak, gerekse kendisi de bu alanda kuracağı ilişkiler vasıtasıyla ekonomik alternatiflerini arttırabilmek adına Afrika’da tarım meselesi ile daha fazla ilgilenmek bir zaruret halini almıştır. Ülkemizin resmi ve özel girişimler neticesinde Sudan, Etiyopya, Zambiya, Çad ve Nijerya gibi ülkelerde tarımsal yatırımları mevcuttur. Bu yatırımların bir yandan hem Türkiye’ye hem de Afrika ülkelerine ekonomik katkı sağlaması öngörülürken, diğer yandan Afrikalıların eğitilmesi ve tarım sektörünün modernize edilmesi amaçlanmaktadır. Sudan’da kiralanan 780 hektarlık arazi üzerinde girişilen tarım yapma ve yerlileri tarımsal anlamda eğitme projesi bu kapsamda atılan en somut adımlardandır. Ülkemizin Sudan’dan kiraladığı bu arazi, Türkiye’nin önemli tarımsal arazilerinden olan Sivas’a yakın bir büyüklüğe karşılık gelmektedir. Ayrıca, TİKA başta olmak üzere Türkiye’ye ait çeşitli kurum ve kuruluşlar kıtada bu alanda bazı projeler yürütmektedir. Bu anlamda, ülkemizin Afrika’da tarımsal faaliyetler konusunda yeterli olmamakla birlikte nispeten ivme kazanan bir gelişme kaydettiği yadsınamaz bir gerçektedir.
Afrika’da Tarım Sektöründe Neler Yapılabilir?
Bu aşamadan sonra Türkiye kıta ülkeleri ile olan tarihsel bağlarını ya da geçmişinde kıtaya yönelik hiçbir sömürme girişiminin bulunmadığı gerçeğini iyi değerlendirmelidir. Zira Türkiye’nin kıta ülkelerinde gerek tarım sektöründe gerekse genelde anahtarı kilide sokup da açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Ülkemiz bu özelliği doğrultusunda Afrikalılara güven vererek, kıtada yeni ve başka bir tarım sistemi oluşturulabileceğini, bu oluşturulabilecek sistemden de hem kıta ülkelerinin hem de Türkiye’nin adil bir biçimde faydalanabileceğini muhataplarına hissettirilmelidir. Ancak bu durumun yalnızca söylem bazındaki faaliyetlerle hayata geçirilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Bunun yerine Türk devlet kurumları, özel işletmeler ve bireysel iş adamları kıtada bu alandaki kazanımlarını daha da ileri götürerek bireysel, toplu ya da devlet destekli projelerle kıta ülkelerindeki tarımsal faaliyetlerin modernleşmesi için çeşitli eğitim programları düzenlemeli; elinden geldiğince tohum, fidan/fide yetiştiriciliği, gübre, ilaç (vs.) gibi kaynaklara ilişkin maddi ve manevi destekte bulunmalı; Araştırma ve Geliştirme (Ar-ge) faaliyetleri ile kıtada tarımın nasıl ileriye götürüleceğine dair çalışmalar yapmalı ve Afrika kıtasının daha iyi bir tarım sektörüne sahip olması için ihtiyaç duyduğu altyapı ve teknoloji desteğini vermekten kaçınmamalıdır. Bu kapsamda, her ne kadar Afrika’da etkisini günden güne hissettiren güçlerden biri olan Brezilya’nın kıta ülkelerine yönelik izlediği tarım politikası, sağladığı imtiyazlı krediler ve aile çiftliklerinin desteklenerek kolektif tarıma uygun hale getirilmesi gibi projeler ülkemiz için minimal düzeyde örnek oluşturabilecek durumdaysa da, Türkiye geliştireceği özgün pratiklerle Afrika’da tarım alanında var olmak ve kıtanın tarımsal kalkınmasında öncü rol oynamak zorundadır. Unutulmamalıdır ki, Afrika’nın kazanıp kalkınması ile Türkiye’nin âlî menfaatleri birbiri ile doğrudan ilişkilidir.
Not: Bu makale, AA Analiz Haber’de 25.10.2018 tarihinde yayınlanmıştır. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.