Türkiye ve Ortadoğu’da öylesine hızlı günler yaşanıyor ki kafamızı kaldırıp “dünyada neler oluyor”a bakamıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurtdışı seyahatleri olmasa, kimsenin umurunda olmayacak, küresel bir köy olan dünyadaki varlığımız. Malumunuz ülke gündemi Afrin Operasyonu ve ABD’nin entrikalarına kilitlendiği için Afrika ülkelerinde ne olup bittiğini de ıskalayıp duruyoruz.
Gelin birlikte hem Erdoğan’ın gezisini irdeleyelim, hem de Afrika’ya genel bir bakışta bulunalım.
Erdoğan, dört Afrika ülkesini (Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali) ziyaret edecek. Diğer bir ifadeyle Kuzey Afrika (Cezayir) ve Batı Afrika/Batı Sahra (Moritanya, Senegal ve Mali) ülkelerinde temaslarda bulunacak. Biraz daha bakış açımızı değiştirirsek, bu ülkeler aynı zamanda eski Fransa sömürge ülkeleridir(Frankofon ülkeler). Analitik bakış açımızı, Müslüman yoğun ülkeler şeklinde de tasnifleyebiliriz. Stratejik düşünürsek de enerji yoğun bir ziyaret görülmesi yanlış olmaz. Senegal, Tayyip Bey’in Şubat aylarında ziyaret ettiği vazgeçilmez bir destinasyonudur (3. Ziyaret)
Cezayir, sıvılaştırılmış doğalgaz ve petrol alanlarında önemli bir ihracat ülkesi haline geldi. Kıtanın ekonomik açıdan dördüncü büyük ülkesi, fakat, Türkiye ile tarihi, kültürel ve dini bağları bulunmasına rağmen, ilişkiler arzu edilen seviyelerde değil. Erdoğan’ın sık ziyaretlerine rağmen (5. Ziyaret) bürokratik problemler aşılamamaktadır. Haliyle ticaret hacmi, enerjiye endeksli ilerlemektedir. Moritanya, başta AB, Rusya, Ukrayna, Japonya ve Çinli firmalar, balıkçılık sektöründe aktif. Umarım Türkiye’nin balıkçık dışında da başka bir enstrümanı vardır. Her ne kadar, eski Tarım Bakanı Faruk Çelik, balıkçılık ve hayvancılık konuları için bir ziyarette bulunsa da; Moritanya’nın birçok –yeni– potansiyelinden de istifade edilecek konular bulunmaktadır. Ülke de ABD-Fransa arasında bir iktidar savaşı sürekli yaşanmaktadır. Mesela 2008 Paris-Dakar rallisi bile bu gerilim hedefinde yer almıştır. 2008 Dakar Rallisi sırasında Moritanya–Senegal sınırında 4 turistin öldürülmesinden sonra saldırıyı el-Kaide üstlenmiştir. Bazı Fransız kaynaklar, bu saldırıyı ABD’nin sipariş ettirdiği yönünde görüş bildirmişti. Ayrıca, Senegal-Moritanya arasında sürekli bir sınır problemi de vardır.) Senegal ABD, Çin ve Fransızların kapıştığı önemli bir sahadır. Senegal’de bulunan doğalgaz zenginliği tüm dünyanın dikkatini bu ülkenin üzerine çekmiştir. Senegal, ticarette lojistik açıdan önemli bir rol üstlenebilecek kapasiteye sahiptir. Ülke, üçüncü bir dünya ülkesi gibi algılansa da önemli kalkınma hamleleri arayışındadır. Son olarak Mali. Türkiye’de daha çok iç gerilimleri ve Fransa’nın altın ve petrol yataklarını ele geçirmek için yaptığı askeri müdahalelerle bilinmektedir. Erdoğan’ın ilk kez ziyaret edecek olması, geziye önemli kılan bir diğer unsurdur. Türkiye-Mali arasındaki ticaret hacmi, orta ölçekli bir şirketin yıllık cirosu kadar olduğundan, Mali’de uygulanacak politika biraz daha sosyal yönleri güçlü politikalar olmalı. Buradaki elde edilebilecek stratejik hedefler ve değişen fırsatları buradan yaz(a)mayacağım. Ancak ziyaretin ekonomi temelli olduğu ve siyasi anlamlar taşıdığı aşikâr. (Aşağıda detayları okuyabilirsiniz.)
Afrika’nın son durumunu özetlemek gerekirse:
Kuzey Afrika, yani eski Osmanlı hinterlandı bildiğiniz gibi… Mısır, malumunuz ABD ve İsrail’in generali Sisi iş başında, devam ediyor. Şu sıralar Mısır’ın Akdeniz’de enerji kaynaklarını ABD ve İsrail şirketlerine peşkeş çekmekle meşgul. Britanya-ABD geriliminde tansiyon her geçen gün yükseliyor. Libya hala harap bitap-yıkık viran durumda, ülke üçe bölünmüş. Fas ve Cezayir’de laik/seküler yönetimler iş başında. Tunus’ta ABD-Fransa arasında bir gerginlik yaşanıyor. Başbakan ABD’ye göz kırparken; Cumhurbaşkanı daha çok Fransa’ya sempati besliyor. Sahra üstü Afrika’da ekonomik durgunluk, toplumu ciddi şekilde psiko-ekonomik nedenlerden ötürü germeye başladı. Fas, turizm ile ayakta durmaya çalışırken, Cezayir ve Tunus ihracat kalemlerinin çeşitlendirmesinden ötürü nispeten daha iyi bir görünüme sahip. Özetle sahra üstü Müslüman ülkelerde, Britanya ve Fransa sömürgeleri ABD ve İsrail’in hücumuna uğramış durumumda. Çin ise “İş-İştir“ politikasını yürütmeye devam ediyor.
Orta Afrika’yı (BM’ye göre tanım farklı) Doğu Afrika ve Batı Afrika şeklinde ikiye ayırmak lazım. Orta-Batı Afrika’da ABD’nin petrol ve doğalgaz yataklarını hedef alan çalışmaları devam ediyor. Haliyle bu politikadan en çok rahatsız olan Fransa, kukla yönetimlerce bir şekilde ayakta durmaya çalışıyor veya mücadele ediyor. Özellikle Nijerya’da Britanya ve ABD açıktan gerilim yaşıyor. Orta-Doğu Afrika’da ABD ve yakın partneri İsrail, Britanya’nın her geçen artan düşmanlığını kazanmakta. Özellikle Sudan’ın bölünmesi ve Kızıldeniz’e yakın/kıyısı olan ülkelerde iktidarların değişmesi ve iç karışıklıklar, bölge ülkelerin “Fillerin dansında ezilmesine’’ neden oluyor. Çin ise stratejik hedeflerini tek tek uygulamaya koyarken, Türkiye, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi aktörlerinde varlığı her geçen gün artmaktadır.
Güney Afrika veya Afrika’nın Güneyi: Britanya ve Portekiz sömürgeleri, ABD ile kıyasıya bir mücadelenin içinde. Özellikle Güney Afrika’da Britanya’nın desteklediği Zuma, ABD’nin desteklediği yayın organlarında yolsuzluk suçlamaları ve kendi siyasi partisinin ısmarlama davetiyle görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Angola ve Mozambik’te Brezilya etkisini her geçen artırırken, ABD’nin Brezilya iç siyasetinde oluşturduğu siyasi kaostan ötürü, Brezilya şirketlerinin yatırım hızı yavaşladı.(Daha önceki yazımlarımda Brezilya ile ilgili detayları okuyabilirsiniz) Son bir yılda ABD, Afrika’da desteklemiş olduğu 10 ülkede iktidarları devr aldı.(Nijerya, Güney Afrika ve Mısır en önemlisi) Ancak toplumsal meşruiyetleri olmadığından gelecek açısından ABD, Afrika haklarını kendisine düşman etti bile.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok önemli anlamlar işaret eden bir gezi yapıyor. Erdoğan’ın ziyaret ettiği bu ülkeler Fransa’nın siyasi ve kültürel etki alanındadır. Erdoğan’ın Tunus ziyareti akıllara geldiğinde (Fransa Başkanı Macron, Erdoğan’ın ziyaretinden hemen önce Tunus’u ziyaret etmiş ve gövde gösterinde bulunmuştu). Fransızlar, Erdoğan’ı adım adım izleyecektir. Ancak, yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Erdoğan’ın Cezayir’den, Macron’a (Afrin konusu) telefon açması, aslında Paris’e “Bizde sizi takip ediyoruz“ mesajıydı. Yani eski gücünde olmayan Fransa’nın burnunun dibinden selam göndermek, Türkiye’nin gövde gösterisidir. Başka bir ifadeyle Fransa sömürgesi olan Suriye’de Türkiye’nin Afrin operasyonu için Başkan Macron’un eski Başkan Hollande’ın pozisyonuna gelmesini istemektedir. Ezcümle Türkiye, dünyanın yükselen sahası olan Afrika’da yerini almak için yoğun presini Erdoğan liderliğinde sürdürüyor. Bu bağlamda Fransa ve Britanya sömürgeci ülkeler en büyük rakipleri olmaya devam ederken; ABD, Çin ve Rusya gibi emperyal ülkeleri karşısına almayı çekinmeyecektir.
Not: Bu analiz, Milat Gazetesi‘nde 27.02.2018 tarihinde yayınlanmıştır.