Afrika’da 5. yatırımcı ülke konumundaki Hindistan, 41 ülkede halen 11 milyar dolarlık yatırım projeleri yürütüyor. 3 milyon Hintli’nin yaşadığı kıtaya yaklaşık 20 yıldır ciddi oranda yatırım yapmasına rağmen Hindistan’ın bu uğraşılarının bilinçli olarak mı gizli tutulduğu ya da kimse önem vermediği için mi dikkatlerden kaçtığı sorgulanıyor.
Uluslararası ilişkiler alanında dünyanın birçok ülkesinin bir şekilde ‘ben de varım’ dediği kıtalar arasında Afrika iyice öne çıkıyor.
Hindistan’ın 2020’lere geldiğimizde kıtada ulaştığı gücü; İsviçre, Kanada, İsrail ve Rusya’nınkiler gibi bilinenler yanında bilinmeyen olarak dikkat çekiyor. Yaklaşık 20 yıldır kıtada ciddi oranda yatırım yapmasına rağmen bu uğraşılarının bilinçli mi gizli tutulduğu ya da kimse önem vermediği için mi dikkatlerden uzak olduğu konusu sorgulanıyor. Geçtiğimiz 30 yılda herkes gözlerini Çin’in Afrika’ya abanmasına çevirse de (ne var ne yok adeta tüketircesine), hem Asya’da hem de bu kıtada Hintlilerin tavırları da artık merak konusu.
TARİHİ DAYANAK
Hintliler, üst düzey ziyaretlerde Afrikalı devlet adamları ile karşılıklı konuşmalarında mutlaka atalarının da kendileri gibi bu kıtayla yakın temaslarının varlığını ifade etme ihtiyacı hissediyorlar. Hatta hızlarını alamayıp 2000 yıl öncesine gidip eski Yunan kaynaklarında bu coğrafyanın doğu kıyılarındaki Hintlilerin faaliyetlerinden dem vuruyorlar. 1498’de Ümit Burnu’nu ilk defa dolaşan Avrupalı Vasco da Gama’nın bugünkü Mozambik’ten itibaren sahillerde Arapları ve Hintlileri görmesini kaynak olarak gösteriyorlar.
Oysa ki Hindistan’daki İngiliz sömürgeciliği öncesinde bu devasa coğrafyayı Bangladeş, Pakistan ve Afganistan dahil idare eden Babürler ve öncesinde tüm Müslüman Delhi sultanlıklarının Hicaz’a gelip dönerken Kızıldeniz güzergahını kullandıkları biliniyor.
Özellikle farklı coğrafyaların Müslümanları tüm coğrafyalar gibi Afrika bölgesiyle de ciddi bağlar kurmuşlardı. Sömürgeci Avrupalılar’dan özellikle Portekizliler ve İngilizler de bu süreci daha yoğunlaştırdılar. Aslında Hindistan için bugünkü ekonomik temaslarına en sağlam ilişki başlangıcı, 1955 yılında Endonezya’da düzenlenen Bandung Konferansı’nda, Üçüncü Dünya diye tarif edilen birçok ülke gibi Afrika’dakileri de Hindistan’a yaklaştırma süreci oldu.
AFRİKA’NIN HİNTLİLERİ
54 Afrika ülkesinin her birinde geniş kitleler olarak bulunmasalar da toplam 3 milyon Hintli’nin bu kıtada yaşadığı biliniyor. Bunların büyük bir kısmı İngiliz sömürgeciliği döneminde özellikle 19. yüzyılın ortasında köle ticareti yasaklanınca Afrikalı kölelerin yerine Hindistan’da bir dönem kalıp geri döndürülmek üzere anlaşmalı getirilen işçiler. Ne var ki değil bunların ülkelerine dönmesi sonrasında iktisadi sebeplerle eski İngiliz sömürgeleri Kenya, Tanzanya, Uganda, Malavi, Güney Afrika, Zimbabve, Zambiya yanında Mozambik ve Angola gibi Portekiz sömürgelerine de çok sayıda Hintli gelip yerleşti. Bunlar Afrika yerlileri ile İngilizlerin arasında kısmen de olsa ayrıcalıklı bir konumdaydılar ve herhangi bir karışıklıkta kendilerini getirenlerin tarafında yer alıyorlardı.
Bağımsızlık süreçlerinde Asyalılar da denen bunların çoğu tüm varlıklarını geride bırakıp gitmek zorunda kaldılar. Ne var ki bugünkü Hintli yetkililer, 1893-1915 yılları arasında Güney Afrika’da yaşamak zorunda kalan Mahatma Gandi’nin sömürge karşıtı tavrının Afrikalı bağımsızlık hareketlerine öncü olduğunu dile getiriyor.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 2018 yılında Afrika ülkelerine resmi ziyareti sırasında Uganda’daki konuşmasında İngiliz sömürgeciliğine karşı birlikte mücadele ettiklerini söyleyerek dikkat çekmek istedi. Muhataplarının dikkatlerini bununla kendi ülkelerine çekmeyi denerken aslında bağımsızlık öncesinin Afrikalıları, Hintlilerin Avrupalı sömürgecilerle birlikte kendilerine karşı tavırlarını unutmuş değiller. Dahası Hint toplumunda günümüzde hâlâ devam eden sınıflara dayalı kast düzeni, Afrikalıların neredeyse tüm ananevi anlayışlarına tamamen zıt düşüyor.
HİNT-ÇİN REKABETİ KIZIŞIYOR
1990’lı yılların başında Sovyetlerin yıkılışıyla Afrika’da oluşan boşluğu eski sömürgeci Avrupa devletleri yanında ilk dolduran Hindistan ve Rusya oldu. Hintlilerin o zamanki ticaret hacmi 2 milyar doları buluyordu. Bunda Afrika’da daha önce yerleşmiş kendi vatandaşı tüccarlarının etkisi büyüktü. Çin’in aynı dönemde yaptığı ticaret ancak 500 milyon dolar kadardı. Hindistan bu ilgisini her ne kadar devam ettirse de 2000 yılına geldiğinde en fazla yüzde 50 artışla 3 milyar dolar seviyesine ulaşmıştı.
Aradan geçen 30 yılda Hindistan, ithalat ve ihracatı ile Afrika’da 200 milyar doları aşan hacmiyle Çin’i yakalayamasa da 2014 ve 2020 yıllarında 70 milyar dolarlık karşılıklı ticarî büyüklüğü gördü. Ama rakibi onun neredeyse dört katı ticaret yapar hale geldi.
Gerçi Hintlilerin miktarı da aslında öyle küçümsenemeyecek bir rakam değildi ve Afrika’da 30 ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Milli Hasılaları toplamından fazlaydı. Çin ise 2000’li yıllarda yakaladığı hızlı artışı özellikle son yıllarda sağlayamıyor. Bunda özellikle çok sayıda büyük yatırım projelerinin ve sözleşmelerinin iptalleri etkili oldu.
Asya’daki en büyük rakibi olan Çin ile Afrika’da da kıyasıya mücadele alanı açan Hindistan, özellikle bu kıtadaki 3 milyon vatandaşının varlığını bir taraftan değerli kılarken kalifiye eleman dışında işçi getirmeyip yerelleri çalıştırmakla övünüyor. Yine Afrikalı devletleri ödeyemeyecekleri borç almaya zorlamasını da ciddi ciddi eleştiriyor. Öte yandan Çin’in devlet destekli büyük projeleri ile yetinmesi yerine kendi özel müteşebbislerinin yatırımlarıyla Afrikalıları üretime sevk ettiğini, sadece bir pazar olarak görmediğini dile getiriyor. İlaç sanayi ve iletişim ise Afrika’da Hindistan’ın öncelikli alanları olarak biliniyor.
HİNTLİ’NİN İHTİYACI HAMMADDE
Afrika’da Hindistan’ın bu kadar etkinlik sağlama gayretinin ardında yıllık yüzde 8’i bulan kalkınma hızını devam ettirmek için hammadde kaynaklarına her geçen gün daha fazla ihtiyaç duymasıdır. Arap dünyasının petrolleri yanında Angola ve Nijerya’dan da ciddi anlamda alış yapıyor. Avrupa pazarlarından umduğunu bulamadığı için önemli ürün kalemleri için mutlaka farklı pazar payı araması da etkiliydi. Gerçi toplam ihracatının henüz yüzde 11 kadarını Afrika’ya gerçekleştiriyor.
Afrika’da Hindistan’ın 2020-2021 yılları arasında en çok ithalat ve ihracat miktarları ile en fazla ticaret yaptığı ülkeler arasında Nijerya ve Güney Afrika Cumhuriyeti geliyor ve her biri yıllık 10 milyar doların çok üstüne çıkıyor. Bunları Tanzanya, Gana, Angola, Gine, Kenya, Mozambik, Togo ve Senegal takip ediyor. Sadece Gana’da ithalat ve ihracatta 3 milyar doları aşan ticaret hacminde kıymetli madenler 1.7 milyarlık kısmını kapatıyor. Bu ülkede irili ufaklı toplam 730 proje Hintli iş adamları tarafından üstlenilmiş durumda ve bunların toplam bedeli ise 1.7 milyar tutarında.
Hindistan ile Çin’i Afrika’da rekabete sürükleyen aslında petrolden doğalgaza ve tüm hammadde kaynaklarına daha kolay ve fazla ulaşabilme mücadelesi. Aslında sadece bunlar değil, Fransa ve Almanya gibi bu kıtadan sayısız kaynak alanların neredeyse hiçbiri yerel üretilmiş ürün ithal etme derdinde değiller. Sadece hammadde kaynakları alarak bu devasa coğrafyanın sanayisinin gelişmesine hangi seviyede katkı sağlayacakları hiç gündeme gelmiyor. İkili ilişkiler her ne kadar her ortamda kazan-kazan siyaseti şeklinde tekrarlansa da aslında bu işten kârlı çıkanlar sadece dünyaya yön veren tedarikçi ülkeler.
GÜÇLÜ OLDUĞU ALANLAR
Çin kıtanın birçok ülkesinden tedarik yaparken, Hindistan da aynısını Nijerya gibi bazı Batı Afrika ülkelerinden, genelde ise Doğu Afrika’daki eski İngiliz sömürgelerinden yapıyor. Çin, kıtanın tüm pazarlarına ucuz pahalı demeden her türlü ürününü sevk edip adeta yerel pazarları da darmadağın ederken, en yakın rakibi ise mesela ilaç sektörü gibi hayati bir alana ağırlık veriyor. Kimya endüstrisi, zirai üretim, teknoloji aktarımı yanında iletişim sektöründe özellikle Airtel ile 15 Afrika ülkesinde etkinlik kurmuş durumda.
Şimdiden 80 milyonu aşan abonesi 21 kıta ülkesinde 210 milyon müşteriye ulaşan Fransa’nın Orange şirketinden sonra önemli bir konuma geldi.
RAKİPLE MUKAYESE
Hintliler, Çinli rakipleri kendileri ile mukayese ederken kendilerini Afrikalılara daha yakın dost gösteriyorlar. Kıtanın neredeyse her tarafında büyük yatırımları bulunan Çin, her türlü insan kaynağını kendi ülkesinden getirirken Hindistan ise halen neredeyse yarısına yakını Güney Afrika’da olmak üzere Kenya, Uganda ve diğer bazı ülkelerde 100 bini bulan sayıları, toplamda
3 milyonu aşan kendi insanına rağmen Afrika’ya sadece mühendis ve kalifiye görevli getirmesi dışında yerellerle çalıştırdığını iddia ediyor. Ayrıca Afrika ülkelerinin verilen kredilerle borçlandırılmalarını da eleştirilerine ilave ederken, özellikle 1960 yılından itibaren ciddi yatırımlar için müşavirlik hizmeti vermekle övünüyorlar. Kaldı ki Hindistan da Afrika devletlerine kredi veriyor ama bunların faizleri Çin kredilerine göre çok daha düşük seviyede. Afrika’da 5. yatırımcı ülke olarak toplamda verdiği 180’den fazla kredi ile 41 ülkede halen 11 milyar dolarlık yatırım projeleri devam ediyor. Oysa ki Çin ile kıyas edildiğinde o kadar çok kredi açacak güce sahip bulunmuyor. Cibuti’nin başkentinden Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa tren yoluna 300 milyon kredi vermesi, Çin’den farklı davranmadığını gösteriyor.
HİNDİSTAN-AFRİKA ZİRVELERİNİN İKİLİ İLİŞKİLERE YANSIMALARI
Türkiye gibi 2008 yılında Hindistan da daha önce uluslararası ilişkilerinde pek alışık olmadığı bir etkileşime girerek ilk defa Afrika’da denediği devlet adamlarının katılımları ile zirveler düzenlemeye başladı ve bunlar her üç yılda bir tekrarlanacaktı. İlkini 2008 yılında 11 devlet adamı ile Yeni Delhi’de yaparken, 15 üst düzey devlet adamı katılımıyla 2011’de ikincisini Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da ve üçüncüsünü de yine kendi başkentinde 2015’te gerçekleştirdi. Fakat aradan geçen 7 yıla rağmen bir daha zirve için girişimde bulunmadı. Hindistan’ın Afrika’ya ilgisi sadece ekonomi, yatırım, pazar ve diplomasi ile sınırlı değil. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyeliği için Çin gibi Afrika’nın 54 ülkesinin siyasi desteğini istiyor.
DİL AVANTAJLARI
Hindistan’ın Afrika’da elini kolaylaştıran bir diğer konu, Hintlilerin İngilizceye hakim olmaları… Bu durum Afrikalılarla daha rahat irtibat kurmalarını sağlıyor. Hindistan’da birçok hastane, birçok kıta ülkesindeki sağlık kuruluşları ile uzaktan görüntülü tıbbî etkileşim ağları kurdu. Aynı şekilde 20 binin üzerinde Afrikalı genç Hindistan’daki bir üniversiteye kaydolup uzaktan yükseköğretimlerine devam ediyor.
DİPLOMASİ NE DURUMDA?
Hindistan, Afrika’da artırdığı ekonomik gücüne bağlı olmaya çalışırken diplomaside çok gerilerden geldiğini fark etti. Narendra Modi’nin 2015’te başbakanlığa gelmesinden sonra elçilik sayısı 13 artırılarak önce 30’a çıkarılmıştı. 2018 Temmuz ayından 2021 yılına kadar ise 18 yeni sefaret açmaya karar verdi. Sayılarını 2021’de 43 yaptı ve dahası 5 yeni büyükelçilik açma çalışmaları da devam ediyor.
Hem Asya’da hem de Afrika’daki en güçlü rakibi Çin ise aynı dönemde 48 olan sefaretini 52’ye çıkardı. Daha da dikkat çeken taraf, Afrika’da Çin 7 bin 500 diplomat bulundururken ve Singapur gibi küçük bir ülkenin bile 850 diplomatı varken Hindistan’ın bu rakamı 940’ta tutması bir zafiyet olarak görülüyor.
Share.