Arap Ülkeleri Üzerindeki Stratejik Hamlenin Asıl Kaybedenleri: Afrikalı Müslümanlar

1

Körfez ülkeleri ile Katar arasındaki diplomatik krizin başlamasından itibaren Suudi Arabistan, Afrika ülkelerini işin içine sokarak onların desteğini kazanmak için Katar’la olan ilişkilerini kesmelerinde ısrarcı davranıyor. Bu talep karşısında kıta ülkeleri üç gruba ayrılmaktadır: İlişkilerini tam kesenler, temsilcilerini geri çağıranlar ve bu çağrıyı kulak vermeyip aralarında olan bu sorunun çözüme kavuşturulması için çağrıda bulunanlar.

Afrika Ülkeleri Renk Verdi: Nijer, Senegal, Çad, Moritanya, Komor, Mısır ve Cibuti

Nijer, Senegal, Çad, Moritanya, Komor ve Mısır olmak üzere altı ülkenin büyükelçilerini Doha’dan çağırmaları uluslararası kamuoyunda Suudi Arabistan’dan yana tutum göstermeleri olarak algılandı.Ortaya koydukları bu tavır açısından en uç noktada yer alanlar ise Mısır ve Moritanya oldu. Bu iki ülke temsilcilerini çağırmakla kalmayıp tüm Katar ile ikili ilişkilerini tamamen kestiler. Cibuti ise Katar’ın arabuluculuk yaptığı sınır tartışmalarını (Cibuti-Eritre sınırları) göz önünde bulundurarak Doha’daki elçiliğinde çalışan personelinin sayısında azaltmaya gitmekle yetindi. Ancak son anda Cibuti Katar’la olan ilişkilerini tamamen kestiğini bildirince, karşı hamle olarak Katar da bu arabuluculuktan elini çekti ve durumu BM’ye bildirdi.

Suudi Arabistan, Afrika ülkelerinin Katar’la olan ilişkilerini kesmeleri için hem büyükelçileri hem de Riyad’dan bu amaca yönelik özel görevlileri doğrudan devlet başkanları ile görüşmeler yapmak üzere gönderdi. Doha’daki misyonlarını geri çağırmalarını ve Katar ile ilişkilerini tamamen kesmeleri talebini ilettiler. Bu hamle adımını atarken ise iki baskı aracını kullandılar.İlki, bu ülkelerde sürdürülen insani yardımlar ve yatırımların durdurulması (Arap Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Fonu’nun yaptığı yatırımlar hariç).İkincisi ise, hac ve umre vizelerinde kısıtlama uygulamak. Yapılan bu teklifler söz konusu ülkelerin devlet başkanlarını halklarının nazarında zor durumda bırakacak boyutta idi. Dolaysıyla Suudi Arabistan’dan yana tutum alırken ne hükümetlerinin ne de Dışişleri bakanlarının görüşlerini almaya ihtiyaç duymadan bir oldu bittiye getirdiler.

Fas, Tunus ve Cezayir, Sudan ve Somali’nin Katar Krizindeki Tutumu

Afrika’da oldukça etkin konumları olan ve toplumlarının neredeyse tamamına yakını Müslüman çoğunluğa sahip bulunan Cezayir, Fas, Somali ve Sudan ise ne Suudi Arabistan, ne de Katar’dan yana tutum almışlardır. Aksine sulh ve diyalog çağrısı yapmayı tercihe ttiler. Bunun ana sebeplerinden biri ise her iki tarafla olan güçlü ilişkilerdir. Ancak bu durum Fas’ın Katar’a gıda maddeleri ve malzemeleri göndermesine engel olmadı.Bu teşebbüsü, Fas’ın Katar tarafını tuttuğu manasına da gelmemektedir.

Eşi benzeri olmayan tutum ise Afrika ülkelerinden Nijerya’dan geldi. Afrika’nın en kalabalık nüfusuna sahip bulunan ülkenin eski başkanı Goodluck Jonathan, 2013 yılında Katar’da bir temsilcilik açtı ve bundan önce de iki ülke (Katar ve Nijerya) OPEC’te (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) çerçevesinde ikili ilişkilerini sürdürmektedirler. Dış ilişkileri ve içişleri konularında dışarıdan emir almaktan hoşlanmayan şuanki devlet başkanı Muhammed Buhari de 2016’da hem Suudi Arabistan’a, hem de Katar’a diplomatik ziyaretler gerçekleştirmişti.Bu krizde ise hiç kimseye kulak vermemekle beraber Donald Trump’ın Müslüman ülkelerinin devlet başkanları ve krallarıyla bir araya geldiği son toplantıya da sadece alt düzeyde bir heyete bazı bakanlarını göndermekle yetinmişti. Nijerya’nın iç siyasetinde de bir akım bu tutumu desteklemektedir. Diğer taraftan ülkede azımsanamayacak sayıdaki Hıristiyanlar, Nijerya’nın Müslümanların sorunlarına doğrudan müdahil olmasını istememektedirler.

Suud-Katar-Afrika:

Unutulmamalıdır ki Afrika ülkelerinin büyük kısmı, Müslüman çoğunluğa sahiptir ve buradaki camilerin ve insani yardım faaliyetlerinin büyük bir kısmı Suudi Arabistan ve Arap Emirliklerinin kurdukları kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Bunun yanında Suudi Arabistan’la olan Afrika ilişkileri, Katar’ın oluşumundan önce meydana gelmiştir ki bu durum Riyad’ın lehine çevrilebilir.

Durumun, Katar’ın aleyhine gelişmesinin sebeplerinden biri, diplomatiktir. Ramazan ayının başlamasıyla beraber çoğu Katarlı diplomat, Ramazan ayını bu ülkelerde geçirmeye gittiler ve en önemlisi de Katar’ın dış politikasında Arap dünyasının ve Batının büyük güçlü ülkelerine öncelik verildi. Bu bağlamda Katar’ın Senegal Cumhurbaşkanının en tehlikeli rakiplerinden biri olan eski başkanın oğlu Abdul-Kerim Wadd’a destek vermesi dikkatle okunmalıdır.Bu adım, başta Fransa olmak üzere birçok Batılı ülkeyi rahatsız etti.

Sahraaltı Afrika ülkelerinin son 15 senede Katar’da temsilcilik açmaları ciddi bir hamleydi ve bugünlerde faydası görülecektir. Bu anlamda Güney Afrika ilk başlatan ülke oldu (2003), onu Kenya (2010) ve Nijerya (2013) takip etti. Ancak Svaziland, Liberya ve Senegal gibi jeopolitik olarak belli ağırlığı olan birkaç ülkenin Katar’da temsilciliği olmakla beraber yatırım konusunda bir gelişme gösteremedikleri ise ayrı bir konudur. Güney Afrika’nın SASOL nükleer şirketi aracılığıyla Katar’da yaptığı yatırım, Sudan, Uganda, Eritre, Etiyopya, Kenya ve Tanzanya’ya seyahat eden Katar Hava Yolları, Kongo Cumhuriyeti’ndeki TOTAL petrol şirketiyle 15 % ortaklık ve farklı ülkelerde Nibras Power şirketi aracılığıyla elektrik yatırımları büyük önem arz etmektedir. Barış ve arabuluculuk alanında hem Sudan’da hem de Cibuti-Eritre ihtilaflarında iki taraf arasında uzlaşı çabası içerisindedir Katar.İnsani yardım konusunda QatarCharity ve Katar Kızılay Vakıfları gibi Afrika’nın farklı ülkelerinde etkinliklerini sürdürmektedirler.Bütün bular Suudi Arabistan’ın kıtadaki ağırlığı ve köklü ilişkilerinin yanına koyulduğunda, Katar’ınki oldukça hafif kalmaktadır. Buna rağmen nedense ilişkileri kesme kararını alan hükümetlere karşı, Afrika’nın farklı yerlerinde halk tepki göstermeye başladı,ki Komor adalarında geçen Cuma namazından sonraki yapılan protestolar bunun ilk örneğiydi.

Tarihten Bir Ders-Anekdot:

Tarihten bir hatırlatma yapacak olursak şunları hatırlamak mümkündür.1973 yılında bütün Arap ülkeleri, İsrail ile ilişkilerini kesmişlerdi. Mısır’ın Afrika Birliği’ne üyesi olması hasebiyle ve İsrail Meselesi onu doğrudan ilgilendirdiği için bütün Afrika ülkeleri ona destek olmak amacıyla bütün temsilcilerini Tel Aviv’den çekip, İsrail’in tüm temsilcilerini kovmuşlardı. Ama 1978-79’de Camp David Anlaşması’nda Arap ülkeleri İsrail’le olan ilişkilerini düzeltirken Afrika ülkelerinin önemli bir kısmı bu işin içinden zor çıkarken bazıları hala ilişki kurmaktan çekiniyor.

1991’da Irak-Kuveyt Krizi’nde Senegal ve Nijer, Irak’a karşı ve Körfez ülkelerden yana tavır alarak, cephede savaşmak üzere 500’er asker göndermişlerdi. O dönemde 99 askerini kaybeden Senegal, savaştan sonra Kuveyt’in dostluğunu kazanmakla beraber Irak ile ilişkileri giderek kötüleşmişti. O tarihten itibaren Senegal, Kuveyt’in Beytü’z-Zekat kurumundan yardım ve destek aldıysa da 2000’lerde bugün Katar’a yapılan terörü finanse etme suçlamasının baş listesine iftiralarla bu ülke konmuş ve İslam ülkelerine yaptığı tüm insani ve dinî yardımlara büyük destek veren fon aslı olmayan nedenler dolayısıyla kapatılmıştır.

Afrika, özellikle Sahraaltı ülkelerinin, Ortadoğu ve Körfez sorunlarına müdahil olurken dikkatli bir inceleme yapmadıkları aşikârdır. Bu sorunlu meselelerde herhangi bir karar almadan önce kendi maslahatını, bu bölgenin hızlı değişkenliğini ve jeopolitiğini göz önünde bulundurarak davranmaları, kendi halkları için daha yapıcı bir tutum olacaktır.

Share.

Yazar Hakkında

Mouhamed Gueye, 1984’te Dakar-Senegal’de doğdu. Hartum-Sudan’da bulunan Uluslararası Afrika Üniversitesi’nin (International University of Afrika) Tarih Öğretmenliği bölümünden 2011’de mezun oldu. Hâlihazırda İstanbul Üniversitesi’nde doktorasına devam etmekte olup akademik çalışmalarını aynı üniversite bünyesinde sürdürmektedir. Arapça, Wolofça, Fransızca ve İngilizce’nin yanı sıra Türkçe’yi çok iyi seviyede bilmektedir. Yoğunlaştığı alanlar Senegal merkezli olmak üzere Batı Afrika’da İslâmiyet’in yayılışı, Afrika’da Klasik ve Modern Eğitim ile Sömürgecilik öncesi Afrika Siyasi Tarihi’dir. Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesidir.

Yorum Yap