Giriş
Elyaflarından iplik yapma imkânının keşfedilmesinden bu yana günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olan pamuk; tarih boyunca dünyanın farklı bölgelerinde üretimi, ticareti ve tekstil sanayisinde kullanımıyla, küresel siyaset ve ekonomiye doğrudan etki eden bir ürün olmuştur. Ayrıca pamuklu üretimi, Sanayi Devrimi’ni hazırlayan süreçte uluslararası ticaretinin ve özellikle de sömürge faaliyetlerinin tipik bir yan ürünü olmuştur. İlk sanayileşen ürün ve küresel tüketim malı olarak kabul edilen Beyaz Altın’ın, Sanayi Devrimi’ne öncülük eden bir sektör oluşunu Eric Hobsbawm “Her kim Sanayi Devrimi’nden bahsediyorsa, pamuktan da bahsediyordur” şeklinde ifade etmiştir. [1] Pamuk üretiminin küresel ölçekte kazandığı bu değer, dünyanın dört bir tarafına yayılan “savaş kapitalizmi” modeliyle mümkün olmuştur. Sven Beckert’in “Kölelik, yerli halkların mülklerine el konması, emperyalist genişleme, silahlı ticaret ve girişimciler tarafından halklar ve topraklar üzerinde egemenlik ilan edilmesi” olarak tanımladığı savaş kapitalizmi; süreksiz, çok merkezli ve yatay bir düzene sahip olan pamuk endüstrisini; bütünleşmiş merkezileşmiş ve hiyerarşik bir pamuk imparatorluğuna dönüştürmüştür.[2] Bu kavram aynı zamanda üretim teknolojilerini ve hammaddeyi dışarıdan temin eden devletlerin nasıl oluyor da tüm dünyada pamuk ve diğer endüstriyel ürünlerin piyasalarını kontrol edebildiğini açıklamaktadır.
Pamuk Emperyalizmi
Köleler, sömürgeler, işgaller ve savaşlarla; kısaca kanla kurulan pamuk imparatorluğunun gerçek kurucuları esasında pamukla en geç tanışan ve en az üretimini gerçekleştirenler olmuştur. Avrupalıları işaret eden bu açıklama, dilleri incelenerek örneklendirilebilir. Birçok Avrupalı dilin pamuğu tanımlamak için benzerlerini kullandığı kelimenin kökeni, Arapça قطن “kutn” kelimesinden türetilmiştir: Fransızca coton, İngilizce cotton, Almanca kattun, İspanyolca algodon, İtalyanca cotone.[3] Bu dillerde Arapça bir kelimenin kullanımı, pamuğa dini bir anlam yükleyen ve günlük kullanımını teşvik eden[4] İslam’ın bu bölgelere doğru yayılmasıyla yakından alakalıdır. Müslüman fetihlerine kadar Avrupalıların pamuğa ilişkin bilgileri kısıtlı kaldığı bilinmektedir. Hindistan’dan kısıtlı miktarda ithali gerçekleştirilen bu ürünün hammaddesi, Avrupalı halkın zihninde bir bitkiyle bir hayvanın(kuzu) karışımı şeklinde canlanmaktaydı.[5] Kuzu bitkisi de dedikleri bu egzotik ürün, ancak 950’li yıllara gelindiğinde Müslümanların kurduğu tesisler ile Sevilla, Cordoba, Granada ve Barselona gibi Avrupa şehirlerinde yaygınlaşabilmiştir.[6]
Avrupa’da İslam’la birlikte yaygınlaşan pamuk tüketimi, XII. yüzyıla gelindiğinde Hıristiyan halkın da üretim çabalarına neden olmuştur. Kuzey İtalya’da atılan ilk pamuklu sanayi girişimi, İslam dünyasından gelen hammadde ve teknoloji ile hızla büyümüş ve Avrupa’yı Akdeniz pamuk ticaretine dahil etmeyi başarmıştır.[7] Fakat İtalya’daki bu gelişmeler, XIV. yüzyılın başlarında artan pamuk fiyatı ve Avrupa pazarındaki zayıflayan talep nedeniyle küresel pamuk piyasasında yankı uyandırmamıştır. İtalya’nın ürün geliştirme ve teknolojideki muhafazakârlıklarına, yüksek ücretler ve mali baskılar nedeniyle rekabet etme yeteneğinin sınırlanması da eklenince Avrupa’nın ilk pamuk endüstri girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.[8]
Avrupa’nın güneyinde gerçekleştirilen başarısız pamuk üretimi denemelerinin ardından, İngiltere küresel pamuk ağlarını yeniden şekillendirerek uzun yıllar kontrol etmeyi başarmıştır. Bunu başarmasının sebebi gelişmiş teknolojilerinden ziyade; silahlı ticaret gücü, askeri ve mali bir güce sahip devlet teşkilatı, sermayedar ve hükümdarlar arasındaki ticari ittifaklar, topraklara el koyma ve köleleştirme politikaları olmuştur.[9] Bu sürecin kırılma noktalarından birisi olan 1497’de Vasco da Gama’nın Ümit Burnu’ndan geçerek yeni bir Hindistan güzergâhını keşfetmesi, o zamana kadar hane halkı tarafından küçük ölçekte gerçekleştirilen pamuk üretiminin küresel bir boyut kazanmasını hızlandırmıştır. 1790’lara kadar devam eden Güneydoğu Asya’daki köle emeğine dayalı hammadde tedariki, bu tarihten itibaren ABD’nin güneyinde yeni ve sınırsız bir kaynağa kavuşmuştur. Doğu’da Hindistan’ı, Batı’da Amerika’yı sömürerek hammadde ihtiyacını karşılayan başta İngiltere olmak üzere Avrupalı emperyalistler, Pamuk İmparatorluğu’nu üzerine inşa ettikleri bir diğer sacayağı, “ucuz iş gücünü” ise Batı Afrika kıyılarından satın aldıkları köleleri Amerika’ya taşıyarak sağlamışlardır.[10] XVI. yüzyılda bir milyondan biraz daha az sayıdaki köle Amerika’ya götürülmüşken; 17. yüzyılda bu sayı üç milyonu, 18. yüzyılda ise yaklaşık yedi milyonu bulduğu tahmin edilmektedir.[11] Bu süreçte Amerika’daki pamuk tarlalarında çalıştırılmak üzere Afrika’dan satın alınan kölelerin bedeli, Hindistan’dan tedarik edilen pamuklu tekstil ürünler ile karşılanmıştır.[12] Böylelikle işgal ve köleliğin üzerine kurulan bu pamuk ağı, dünyanın dört bir köşesini yük ve savaş gemileriyle birbirine bağlamıştır.
Afrika Boyutu
Emperyalizm ve sömürgecilik boyutuyla incelediğimiz bu konunun Afrika kıtasını ilgilendiren bir diğer boyutu ise, köleliğin kaldırılmasıyla birlikte ucuz iş gücü ve toprağından faydalanmak üzere Avrupalı devletlerin, Afrika topraklarında pamuk üretme girişimleridir. Esasında, kaynaklar Afrika kıtasında XI. Yüzyıldan itibaren pamuk üretimi dokumacılığının yapıldığını ve günlük hayatta kullanıldığını göstermektedir.[13] Fakat kıtadaki pamuk üretimi, uzun yıllar hane halkı tarafından veya atölyelerde yerel/bölgesel ihtiyacı karşılayacak şekilde yapılmıştır. Ta ki Pamuk İmparatorluğu’nun Amerika İç Savaşı nedeniyle hammadde ve ucuz iş gücü arayışına girmesiyle, kıtayı Savaş kapitalizminin bir parçası haline dönüştürmesine kadar. Bu bağlamda Avrupalıların kıtadaki en dikkat çekici pamuk üretme girişimleri Togo (Almanya), Fildişi Sahili (Fransa), Angola ve Mozambik’te (Portekiz) gerçekleşmiştir.
XIX. yüzyılın başlarında dünyadaki en büyük üçüncü pamuk endüstrisine sahip olan Almanya, aynı zamanda hammadde temininde dışa en bağımlı devletti. Başlangıçtan beri hammadde tedarikini büyük ölçüde ABD’den sağlayan Alman pamuk endüstrisi, arz güvenliğini tehdit eden Amerikan İç Savaşı‘yla birlikte yeni tedarik yolları aramaya başlamıştır. Bu arayışa paralel olarak Afrika’da kurulan koloniler, “pamuk sorununu” çözmek için yeni bir fırsat olarak görülmüş; bu bölgelerde pamuk yetiştirme fikri, tekstil sanayicileri ve devlet adamları arasında hızla yayılmıştır.[14] Almanya bu fikir ve arayışlar neticesinde, ilk olarak Togo’da pamuk yetiştirmeye yönelik sistematik denemelere girişmiştir. Alman hükümeti, bölgede pamuk yetiştiriciliği yapmak için 1900 yılında Amerika’dan, nesiller boyu pamuk tarlalarında çalış(tırıl)mış dört Afrikalıyı (eski köle, yeni çiftçileri) getirterek, pamuk tarımı için uygun ortamı oluşturmak ve pamuk yetiştiriciliğini öğretmekle görevlendirmiştir. Togo’daki bu sömürü faaliyetleri sırasında köylülerin üretim tercihleri yeniden şekillendirilerek, pamuk üretimini arttırmaları için baskı uygulanmıştır. Söz konusu baskılar neticesinde yedi yıl içinde otuz beş kat artan (14,5 tondan 510 tona) Togo’nun pamuk ihracatı, her ne kadar Alman ithalatının küçük bir payını oluşturmuş olsa da Afrika’daki sömürge pamuğunun geleceği konusunda tüm sömürgecileri heyecanlandırmıştır.[15]
Bir diğer pamuk sömürgeciliği faaliyeti olarak, Fransa’nın Fildişi Sahili’nde uyguladığı politikalar örnek gösterilebilir. 1910-22 yılları arasında, ulaşım ağlarının geliştirilmesi ve sömürge yönetiminin ihracata yönelik pamuk üretimini dayatması yoluyla yeni üretim koşulları oluşturulmuştur. Bu baskılar neticesinde çok geçmeden savan bölgelerinde pamuk üretiminin giderek yayıldığına şahit olunmuştur. Fransızların baskısıyla gerçekleştirilen bu üretim, sömürge öncesi üretim biçimlerinin çöküşüne ve ihracata yönelik bir köylü sınıfının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.[16] 1920’lerin başındaki küresel kriz nedeniyle pamuk üretimini genişletmeyi hedefleyen Fransa, Fildişi Sahili’ndeki sömürgecilik faaliyetleri sayesinde tatmin edici sonuçlar almış, 1912 yılına kadar neredeyse hiç pamuk arz etmeyen bölge, 1925’te 1995 ton ihracat gerçekleştirmiştir.[17]
Farklı aktörlerin faaliyetleriyle aynı süreçleri yaşayan Angola ve Mozambik’teki pamuk üretme çabaları, XIX. yüzyılda Portekiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Angola sömürge yönetimi, üretilen tüm pamuğu satın alma sözü vermesinin yanı sıra, 150 kilo pamuk üretmeleri halinde yerli halkı askerlikten muaf tutmayı teklif ederek pamuk ekimini teşvik etmeye çalışmıştır. Pamuk üretimini artırmak amacıyla birçok yol deneyen Portekiz, söz konusu ödüllendirmeler işe yaramayınca baskı ve şiddete başvurmuştur. Mozambik’ te cinsel istismar ve dayakla yapılan işkenceler nedeniyle, yerli halk için “pamuk” sözcüğü 1970’lere gelindiğinde bile “acı” duygusunu akla getirmiştir.[18] Bununla birlikte, teşviklerin ve baskıların fayda etmediği Portekiz sömürgelerindeki pamuk üretimi çok geçmeden sömürge yönetimi için yük olmaya başlamış ve durmuştur.[19]
Bu örnekler haricinde de birçok Afrika ülkesinde denenen pamuk üretimi, Afrika insanının ekonomik hayatını ve üretim alışkanlıklarını olumsuz etkilemiştir. Yerli halkın kendi ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekleştirdiği tarım üretiminin, pamuk tarlaları nedeniyle yetersiz kalması hem besleneme sorunlarına hem de pamuk ihracatına bağımlı bir ekonomiye neden olmuştur. Buna ek olarak, dış faktörlere bağlı dahi olsa yeterli üretimin gerçekleşmemesi ise sömürgecilerin artan baskı ve şiddetiyle sonuçlanmıştır. Afrika, bu kez de sahip olduğu bir başka zenginlik nedeniyle savaş kapitalizminin kurbanı olmuştur.
[1] Eric Hobsbawm, Industry and Empire: From 1750 to the Present Day (New York, 1999), s.34-35.
[2] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu: Tek Bir Meta ile Kapitalizmin Küresel Tarihi, Çev. Ali Nalbant, Say Yayınları, 2014, s. 16.
[3] https://www.etymonline.com/word/cotton
[4] Nebi Bozkurt, Pamuk, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt.34, 2007, s.155.
[5] Henry LEE, The Vegetable Lamb Of Tartary; A Curious Fable Of The Cotton Plant, Londra, Sampson Low, Marston, Searle, & Rıvıngton, 1887, s.46.
[6] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu, s. 51.
[7] Maureen Fennell Mazzaouı, The Fırst European Cotton Industry Italy And Germany 1100-1800, The Spınnıng World A Global History of Cotton Textiles, 1200-1850, Ed. Gıorgıo Rıello And Prasann An Par Thasarathı, Oxford University Press, 2009.
[8] Mazzaouı, The Fırst European Cotton Industry, s. 83.
[9] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu, s. 60.
[10] Giorgio Riello, Cotton: The Making of a Modern Commodity, East Asian Journal of British History, Vol. 5, 2016, s.142.
[11] Eric Hobsbawm, Industry and Empire: From 1750 to the Present Day (New York, 1999), s.30.
[12] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu, s. 63.
[13] Prasannan Parthasarathı ve Gıorgıo Rıello, Cotton Textiles and Global History, Riello, eds. The spinning world: a global history of cotton textiles, 1200-1850. Oxford University Press, 2011. S.4.
[14] Sven Beckert, From Tuskegee to Togo: The Problem of Freedom in the Empire of Cotton, The Journal of American History ,2005, Vol. 92, No. 2, s. 504.
[15] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu, s.496.
[16] Thomas J. Bassett, The Development of Cotton in Northern Ivory Coast, 1910-1965, The Journal of African History , 1988, Vol. 29, No. 2 (1988), s.269.
[17] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu, s.482.
[18] Sven Beckert, Pamuk İmparatorluğu, s.503.
[19] M. Anne Pitcher, Sowing the Seeds of Failure: Early Portuguese Cotton Cultivation in Angola and Mozambique, 1820-1926, Journal of Southern African Studies, Vol. 17, No.1, 1991,s. 46-47.