Mali’de askeri darbelerin ortak noktası: Salı günü

0

Afrika Askeri Darbeleri İçinde Mali’nin Konumu

Afrika’dan bahsedilince hep darbeler kıtası akla gelmekteydi. Bunun sebebi çoğu 10/15 yıllık bağımsızlık süreçlerini doldurmayan devletler 1970’li yıllarda 30, 1980’lerde 20, 1990’larda 15, 2000’lerde 10 kadar askeri müdahale ile yaşamışlardı. 2010’lu yıllara gelince ise Mali’de, Mısır’da, Burkina Faso’da, Sudan’da olduğu gibi artık birkaçı dışında iyice azalmıştı. Bunların içinde Mali’de 60 yılda hepsi de Salı günü yapılan dört darbe ve buna bağlı veya demokratik seçimle yedi devletbaşkanı da iktidara gelmiş oldu. Modibo Keita (1960-1968) ile başlayan süreç Moussa Traore (1968-1991), Alpha Oumar Konare (1992-2002), Amadou Toumani Toure (2002-2012), Amadou Haya Sanogo (2012) ve Ibrahim Boubacar Keita (2013-2020) ile devam etti. İçlerinden dördü bir darbe ile iktidarlarını kaybettiler ve ilk üçünde çok sayıda insan ölürken ve de yaralanırken ilk defa 2020’dekinde bu müdahale kansız bir şekilde gerçekleşti.

Bağımsız Mali’nin İlk Devletbaşkanı: Modibo Keita      

1960 yılında Fransa tarafından tüm eski sömürgeleri gibi Mali’ye de bağımsızlığı verildi. O günün şartlarında devletin başına geçirilebilecek çok az yetişmiş insandan birisi de Modibo Keita idi ve onun geçmişi bu göreve 22 Eylül 1960 günü gelmesini kolaylaştırdı. Sovyetlerin dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Afrika ülkelerinin birçoğu gibi Mali’de de meydana gelen idari boşluğu doldurma gayreti meyvesini vermiş ve Bamako yönetimini de hemen sosyalist çizgiye çekmeleri zor olmadı. Aslında ilk devletbaşkanının geçmişinde panafrikanist ve bağlantısız eğilimi öne çıkarken sosyalist bir ideolojik eğitimden geçmesi söz konusu değildi. Sadece ülkeyi henüz terk eden Fransızlardan mümkün mertebe kurtulmak için başka bir taraftan destek alma umudundan ibaretti. Maliler zamanla onu çok sevdiler ve hala adı saygıyla anılır. Ne var ki 1968 yılında bir Salı günü devrilene kadar, hatta tutuklanıp, ardından ülkenin kuzeyine götürüldüğü 1977 yılında hala nasıl öldüğü bilinmeyen bir şekilde öldüğü hala bilinmemektedir. Cenaze törenine çevre ülkelerden gelenler dahil çok sayıda insan katıldı.

Mali’nin İlk Darbeci Subayı: Teğmen Moussa Traoré

Fransız sömürge ordusundaki eski bir askerin oğlu olan ve 1960 yılında Fransa’daki Fréjus subay okulunda subaylık eğitimi alan Mousa Traore genç bir teğmen olarak Mali tarihinin ilk darbecisi unvanını Modibo Keita’yı devirerek aldı. İdarenin başına da kendisi geçip 1968-1991 yılları arasında tüm siyasi oluşumları yasakladığı ülkeyi büyük bir baskı altında yönetti. Onun son günleri ömrünü tamamlamak üzere olan Sovyetlerin Afrika’daki koruyucu etkisinin göstermelik olduğu anlaşıldığı aylara denk gelmektedir. Neredeyse tüm sömürgecilik süreçleri gibi bağımsızlıkla birlikte Gana’nın ilk devletbaşkanı Kwame Nkrumah’ın isimlendirdiği “yeni sömürgecilik” süreci hemen hemen her ülke gibi 1990’lı yıllara kadar Mali’yi de adeta buzdolabına koymuş, en ufak bir kalkınma hamlesi, dünyadaki hızlı gelişmelere kendilerinin en basit şekilde katılması yönünde en ufak bir hareket gösterilmiyordu. Eğer bu iki sömürgecilik sonrası yaşanmadan bu ülkeler kendi halleri ile 20. yüzyıla girebilselerdi mutlaka diğer kıta toplumları gibi gözle görülür ilerlemeler yaşayacaklardı. Mali’nin ilk devletbaşkanının bu konuda gerçekleşmese de hedefledikleri en azından uygulansaydı ülkesi kendi kendine yetebilirdi. İlk askeri darbe tam aksine Mali’yi sadece dış dünyaya kapatmakla kalmadı ve devamlı fakirleştirecek süreci başlattı.

Yarbay Amadou Toumani Toure ve İkinci Müdahale: Mali Halkını Umutlandıran Darbe

Aradan geçen 23 yıl içinde ülkede yaşanan kuraklık, geri kalmışlık, öğrenci ve sendika grevleri geri dönüşü olmayan bir sürece doğru ilerledi. 22 Mart 1991 tarihinde başkent Bamako’da binlerce öğrenci Moussa Tarore rejimine karşı gösteri düzenledi ve güvenlik güçlerinin açtığı ateşle yüzden fazlası öldü. 26 Mart günü Malilerin isim ve soyadının başharfleri ile kısaca ATT dedikleri Yarbay Amadou Toumani Toure yine bir Salı günü darbesiyle ikinci devletbaşkanını devirdi ve tüm aile fertleri dahil kendisini tutuklattı. Tüm Afrika darbeler tarihinde ilk defa bir devlet adamı mahkemeye çıkarıldı ve hanımıyla beraber ölüm cezasına çarptırıldı. Mahkemede öğrencilerin öldürülmesinde sorumluluğu olmadığını, bunun siyasi muhaliflerin ve Fransa’nın gönderdiği özel milislerce yapıldığını, kendisinin böyle bir emir vermediği şeklinde savunma yaptı. Tutukluluk hale devam ederken bir dönem siyasi açılım denemesi sırasında Kültür Bakanı yaptığı, 1992’de de devletbaşkanı seçilen Alpha Oumar Konare görevinin ikinci dönemi bitmek üzereyken onun ölüm cezasını 1999 yılında önce hafifletti ve sonra da affederek 2002 senesinde serbest bırakılmasını sağladı.

ATT yaptığı darbenin hemen ardından ülkenin idaresini demokratik seçimler yapılana kadar geçici sivil bir yöneticiye bırakacağı vadini yerine getirdi ve Soumana Sacko geçici devletbaşkanı oldu. Ardından da 1992 yılında yapılan seçimlerde ADEMA/PASJ Partisi başkanı tarih profesörü Alpha Oumar Konare Mali devletbaşkanı oldu. Bu görevini ikinci defa girdiği seçimlerde de başarı elde ederek bir dönem daha devam ettirdi. 2002 yılında da herhangi bir darbe teşebbüsü ile karşılaşmadan görevini tamamlayan tek devletbaşkanı olarak normal hayatına döndü. Fakat onun demokrasi adına Mali’de gösterdiği ilerleme Afrika’da takdirle karşılandı ve 2003-2008 yılları arasında Afrika Birliği Başkanlığına getirildi.

Mali’de ikinci darbeyi yapan ve Rusya ile Fransa’da birçok askeri eğitime katılan ATT 1 Eylül 2001’de askerlikten ayrılıp sivil hayata geçti. 2002 yılında yapılan devletbaşkanlığı seçimlerini seçmenin %65 oyuyla kazanarak ülkenin dördüncü devletbaşkanı oldu. Hiçbir siyasi partiye mensup olmayıp herkese eşit mesafede bir kişiliğe sahipti. 2007 yılında tekrar aday olunca çok sayıda siyasi partinin desteğini aldı ve içlerinden 14’ü siyasi bir birlik oluşturarak kendisini açıkça destekledikleri için birinci turda %71 oy oranıyla kolayca kazandı. Rakibi ise 20 Ağustos 2020 askeri darbesiyle devrilen Ibrahim Boubacar Keita idi ve %19 oranında oy alabilmişti.

Ne var ki uzun zamandır ülkenin kuzeyinde Alpha Oumar Konare’nin kısmen de olsa rahatlattığı Tuareg toplumun Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi giderek eylemlerini artırmakta ve Mali ordusunu zor durumda bırakmaktaydı. Başkent Bamako’da halk daha 1993 yılında Tuareglerin silahlandırılmasından Fransa’yı sorumlu tutup büyükelçiliğini basıp tahrip etmişlerdi. Mali’nin neredeyse Türkiye coğrafyası kadar büyüklükteki Sahra bölgesine tüm can tehlikesine rağmen farklı amaçlarla giden başta Fransızlar olmak üzere Avrupalıların bir kısmı kaçırılıyor, istenilen fidyeler verilmezse hatta acımasızca öldürülüyorlardı. Bu bölgede kaçırılan Avrupalılar, onları fidye için alıkoyanlar ve karşılığında alıkonanların ülkeleri ile pazarlıkları yürüten aracılar türedi. Milyonlarca dolar fidyelerin ödendiğine dair haberler çoğaldı. Fransa’nın 2010 yılı Şubat ayında Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in Bamako’ya bu konu ile ilgili ani ziyareti Mali yerel medyasında ciddi yankı uyandırdı. ATT kendisinden Sahra güvenliğini mutlaka sağlamasını isteyen Fransız bakana dünyada hangi ordunun 800 bin km2’lik bir çölü koruyabileceğini, bunun zorluğunu ifade edip vatandaşlarının neden bu riskli bölgeye gitme arzusu taşıdıklarını ve de bundan vazgeçmelerini söyledi. Bernard Kouchner’in son derece hiddetlenip kendisine ikram edilen içeceği dahi almadan görüşmeden ayrıldığı yine yerel gazetelere yansımıştı. Aslında bu süreç ATT hakkında sonun başlangıcı gibi oldu ve kendisini büyük beklentilerle seçen halkın bir kısmı ona karşı tepki göstermeye başladı.

Üçüncü Darbenin Mimarı: ABD Eğitimli İngilizce Öğretmeni Yüzbaşı Amadou Haya Sanogo

20 yıl gibi uzun bir süre demokratikleşmede Afrika’da örnek ülke olarak gösterilen Mali’de siyasi ortam çok gerilmeye başladı. Üçüncü darbeyi 2004-2010 yılları arasında ABD’de askeri eğitim alan ve orduda İngilizce öğretmenliği yapan Yüzbaşı Amadou Haya Sanogo isimli 30 yaşında genç bir subay ile çoğu sıradan askerler ve astsubayların harekete geçmesiyle gerçekleşti. Askeri birlikler sömürgecilik döneminde Fransız Batı Afrikası vali yardımcısının kullandığı ve bağımsızlıkla birlikte devlet başkanlığı sarayına dönüştürülen Koulouba tepesindeki alana 15 kilometre mesafedeki Kati askeri kışlasından gelip görev süresinin bitmesine iki ay kala 21-22 Mart 2012 gecesi ATT’yi devirip idareye el koydular. Kısa zamanda görevini bıraktırdılar ve 15 Aralık 2019’da Bamako’ya dönene kadar Senegal’de sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Mali o dönem için 50 yıllık tarihinde üçüncü askeri darbeyle yine bir Salı günü tanışmış oldu. Uluslararası baskı karşısında Mali’nin güçlü adamı ve 20 günlük devlet başkanı sıfatını çabuk bırakan genç subay ve çevresi ülkenin geçici olarak sivil bir yöneticiye devredilmesini kabul ettiler. Meclis Başkanı Dionkounda Traore bu görevi üstlendi. Özellikle darbecilerin başı Amadou Haya Sanogo tutuklandı ve 28 Ocak 2020 tarihine kadar hapiste kaldı. Mali için yeni demokratik sürece geçiş için seçimlerin 2013 yılında yapılması kararlaştırıldı.

Mali’nin Son Darbesi: 5 Darbeci Albayın Tercihi de Salı Günü

1994-2000 yılları arasında Alpha Oumar Konare’nin döneminde başbakanlık yapan ve Malililerin yine isim ve soyadının baş harfleri ile İBK dedikleri İbrahim Boubacar Keita seçimleri kazanarak ülkenin dördüncü devletbaşkanı oldu. İlk beş yıllık döneminde ülkenin kuzeyindeki Tuareg Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Mali ordusuna verdiği önü alınamayan kayıplar halkın ciddi tepkisini çekmekteydi. 2012 yılında Iyad Ag Gali isimli Bamako’nun serkeşlerinden birisinin ortaya çıkıp ülkenin adeta üçte ikisini başkent Bamako’dan koparıp “Ensaruddin” isimli bir şeriat devleti kurma iddiasındaki bir terör örgütüne bağlaması durumu iyice karmaşık hale getirmişti. Bu istenmeyen durumlar İBK’nın ilk döneminde tüm şiddetiyle devam etti. Hatta 2015 yılında Bamako’daki lüks otele yapılan baskın ve çok sayıda insanın ölmesi başkentte bile güvenin kalmadığı şeklinde algılandı. Halk artık ülkedeki yolsuzluk, fakirlik, özellikle Avrupalıların dayattığı %95’lik orandaki Müslüman inançları hiçe sayan ve geleneklerine ters düşen yeni aile kanunu ve özellikle eşcinselliğe serbestlik verildiği iddia edilen dayatmaya, hatta ders kitaplarında seksoloji ile ilgili bilgilerin içeriğe konulması da aşırı tepkileri körükledi.

Böylesine kırılgan bir süreçte 2018 yılında İBK yapılan devlet başkanlığı seçimlerine tekrar aday oldu. 8 milyonu aşan kayıtlı seçmenin %65 kadarı, ki 5,5 milyondan fazla oy demekti, seçimleri boykot etti. Sandığa gidenlerden %35 oranındaki seçmenin %66 kadarının, ki 1,7 milyonun oyuna denk geliyordu, desteğiyle ikinci defa iktidarına devam etmeye başladı. Uzun zamandır ertelenen 147 milletvekilli Millet Meclisi’ne yeni vekillerin seçimi de nihayet 2 Mayıs 2020 tarihinde yapıldı. Bu seçim de aynen önceki gibi sadece %35 oranında seçmenin sandığa gittiği ve İBK’nın partisine 1,7 milyon oyun verilmesiyle neticelendi.

Afrika’da demokrasi için örnek gösterilmekte olan Mali’de dördüncü askeri darbenin hızla yaklaşmasında bu son milletvekili seçimleri etkili oldu. Ülkede artık İBK’nın iktidarını istemeyenler M5 ve RFP adıyla bir toplumsal tepki oluşumuna gittiler. 5, 10 ve 19 Temmuz günleri yaptıkları sivil protestolarla Bamako’nun meydanlarına yüzbinlerce gösterici toplandı. 5 Temmuz gününden dolayı 5 Temmuz Hareketi karşılığında (Mouvement 5) ve Yurtsever Güçler Topluluğu (RFP-Rassemblement des Forces Patriotiques) adıyla artık ülkede sosyal hayatı kilitleyecek seviyeye geldi. Devreye giren Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) adına Bamako’ya gelen devlet adamları M5 ve RFP’nin İBK’dan talep ettikleri arasında görevi bırakması dışında Anayasa Mahkemesinin bazı üyelerinin değişikliğinin yapılması, 31 milletvekilinin haksız yere seçildiği için yerlerine halkın rıza göstereceklerinin getirilmesi, milli birlik hükumeti kurulması makul görüldü. Yine başkentteki yabancı diplomatların da katıldığı bir toplantıda taraflar aynı konuları görüşüp benzeri bir tutum sergilendiği gözlendi. Ancak İBK bu istenenleri yapıyormuş gibi davranıp göstericilerin daha da tepkisini çekecek uygulamaları tercih edip zaman kazanarak M5 ve RFP’nin kendi içinde parçalanması için zaman kazanma gayreti olarak yorumlandı. Bu duruma ilaveten özellikle yıllardır cephelerde terör örgütleri ile çarpışan askerlerin de emeklerinin karşılığının verilmediği için onların da tepkileri artık önlemez seviyedeydi. Göstericiler büyük buluşmalarda orduyu bir an evvel idareye el koymaya davet ederken onların da kendilerine destek vereceklerini biliyorlardı.

Bamako’da Bağımsızlık Meydanı’nı dolduran kalabalıklara yön veren eski siyasetçiler, emekli askerler yanında 2008-2019 yılları arasında Mali İslam Konseyi Başkanı olan Mahmoud Dicko tüm yerel ve uluslararası medyanın dikkatini çeken şahsiyet oldu. Aslında o da başlangıçta İBK’nın gitmesi yerine diğer taleplerin gerçekleşmesine göstericileri ikna etmişti. Ama ECOWAS ve diplomatlarla yapılan istişare toplantılardaki çözüm önerileri yerine getirilmeyince Mahmoud Dicko’nun da halka söyleyeceği fazla bir şey kalmadı. 10 Temmuz günü yapılan gösteri sonrasında güvenlik güçleri İmam Mahmoud Dicko olarak da isimlendiren ve gösterilerde ahlaki değerlere vurgu yapan bu şahsiyeti Badalabougou mahallesindeki evi ve caminin olduğu mekanda tutuklamaya gittiklerinde yüzlerce gencin direnişiyle karşılaştılar. Resmi rakamlar 11 veya 14 olarak ifade etse de göstericiler o gün 23 gencin açılan ateş sonucu öldüğünü belirtiyor.

Tarih 18 Ağustos 2020’i gösterirken ve yine bir Salı günü Mali’nin dördüncü askeri darbesi gerçekleşti. Önceki gibi Kati’deki Souncata Keita kışlasındaki askerler ve bu defa ülkenin her tarafındaki tüm ordu birliklerinin komutanları beş genç albayın yönetiminde İBK’yı devirdikleri gibi hükumetine de son verdiler. Bu defa Mali ordusunun kara ve hava birliklerindeki en yetkili görevlerdeki subaylar, polis, milli muhafız, gümrük ve sivil savunmanın en üst sorumluları bu müdahaleyi desteklediler. 2012 darbesini de destekleyenler arasındaki General Cheikh Fantamady Dembele de daha o dönemde ordudan ayrılıp siyasi hayatı tercih etmiş ve en son M5-RFP’ye yön verenler arasında yer almıştı. Beş albayın (Sadio Camara, İslamil Wagué, Assimi Goita, Malick Diaw ve Modibo Kone) isimleri belli olunca yerel ve uluslararası medya bunlar hakkında bilgi vermeye başladı. İdareye el koyduktan sonra yeni yönetimin adını Halkın Kurtuluşu Milli Komitesi (Comité national pour le salut du peuple (CNSP) koyan darbeci subayların başkan yardımcısı ve sözcüsü Hava Kuvvetleri komutan yardımcısı Albay İsmail Wagué’nin ve Modibo Kone’nin yakın geçmişleri hakkında henüz yeterli bilgi bulamasalar da ilk planda ismi cuntanın başı olarak gösterilen Sadio Camara’nın 2020 Ocak ayından itibaren Rusya’da askeri eğitimde olduğu ve Ağustos ayı başında izinli olarak Bamako’ya geldiği, General Moussa Sinko Coulibaly’e yakınlığıyla bilinen albay Malick Diaw’ın da Rusya’da eğitim gördüğü yazılmaya başlandı. 19 Ağustos günü ise askeri müdahalenin başının Albay Assimi Goita olduğu resmen duyuruldu. Bunun da Fransa, Almanya ve Mısır’da askeri eğitim aldığı, daha da önemlisi bunların hepsiyle yakın irtibatı olan ve 2012 yılındaki darbeyi yapan Amadou Haya Sanogo gibi ABD tarafından kendisine birçok defa özel askeri eğitim verildiğinin yazılmasıydı. Yine önceki darbeyi yapanlara destek veren General Moussa Sinko Coulibaly’e yakınlıkları da iddialar arasında.

Askeri Darbe mi Halk Darbesi mi?

Uluslararası Kuruluşlar, devletler ve medya 18 Ağustos askeri müdahalesine “askeri darbe” derken bunu “halkın darbesi” olarak ifade eden göstericiler 21 Ağustos günü de bunda görev alan subayların da iştirakiyle bir kez daha meydanları doldurdular. Ardından CNSP adına ilk görüşmenin İmam Mahmoud Dicko ile yapılması basın tarafından ilginç bulundu. Oysaki Albay Assimi Goita’nın 2012 yılında emrindeki askerlerle kuzeyde Tuareglere esir düşmesi sonrasında durum çok kötüydü ve askerler derhal öldürülüyordu. Ama 2013 yılında bunların serbest kalmalarını sağlayan Mali Yüksek İslam Konseyi eski başkanı idi ve ziyaret etmeleri de bu açıdan anlamlı bulundu. Yine Bamako’daki Rus büyükelçisi ile de ilk diplomat bağlantı kurup görüşmeleri de önemli bir nokta olarak medyaya yansıdı.

Batı Afrika Ekonomik Topluluğu üyesi ülkeler Mali’ye sınırlarını ilk planda kapatırlarken aynı şekilde Mali de komşuları ile sınırlarını kapattı. Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler, Fransa öncülüğünde Avrupa Birliği, Türkiye dahil birçok ülke İBK’nın hemen serbest bırakılmasını ve görevine iade edilmesini istediler. Ne var ki göstericileri meydanlara çeken M5 ve RFP’yi oluşturan sözcüler devrik devlet başkanı ile ülkenin kaynaklarını gerektiği yerlere kullanmayan yetkililerin ikinci devlet başkanı Mousa Traore gibi mahkeme önünde hesap vermelerini istiyorlar. Mali’de CNSP aldığı bir kararla 22 Ağustos itibarıyla sınırlarını açtığını ilan ederken ECOWAS’ta Bamako’ya Nijerya eski devlet başkanı Goodlock Jonaton başkanlığında bir heyet gönderdi ve görüşmeler ılımlı geçti, IBK’yı da ziyaretlerine müsaade edildi. ECOWAS’ın Bamako’daki temasları daha ayrıntılı olarak ortaya çıkıyor. IBK’nın Bamako’da yaşamak üzere veya sürgüne gitmesine müsaade edilecek. CNSP’nin Mali’de 3 yıllık bir geçiş dönemi yaşanacağı ve bunun da asker birisinin devletin başında kalarak devam edeceği yönündeki haberler yalanlandı. ECOWAS ile yapılan görüşme sonrası ileri sürülen bu iddianın bizzat CNSP tarafından gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Mali’de kurulacak yeni idarenin nasıl olacağina sadece topluma yön veren resmi ve sivil kuruluşları temsil eden Malililerce karar verileceğini bizzat darbenin sözcüsü Albay İsmail Wagué açıkladı.

Darbenin üzerinden henüz birkaç gün bile geçmeden özellikle Batı Afrika bölgesinde “Mali Modeli” diye bir tabir üretilmeye çalışılıyor. Özellikle hemen her ülkenin anayasasında bir devlet başkanı için belirlenen iki dönemlik görev süreleri ile ilgili süreçlerin değiştirilip adeta kaydı hayat şartına bağlanan düzenlemeler yapanlara karşı halk hareketlerinin önünün açıldığı algısı oluşturulmaktadır. Hatta M5 ve RFP’nin İBK’yı devirme şeklini “Afrika Baharı” için başlangıç sayıp bunu kıta için genişletmeye çalışanlar bile var.

CNSP darbenin hemen ardından yaptığı ilk açıklamasında dört aşamalı bir süreç takip edeceğini ve bunların ilki için geçici devlet başkanlığına Mali toplumunda herkesin üzerinde mutabık kalacağı, geçmişte siyasî ve dinî görev almamış, tarafsız ve güçlü kişiliğe sahip birisinin getirileceğini bildirdi. İkincisi milli birliği temsil edecek bir hükumetin kurulması olacak. Üçüncü olarak ise genel durumu değerlendirmek üzere bir konferans düzenlenecek. Son olarak da her türlü yolsuzluk iddiaları ile ilgili mevcut dosyalar adalete teslim edilecek.

 

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı