Giriş
Yüzyıllarca çevresindeki bölgenin yaşam kaynağı olan Çad Gölü, Sahraaltı Afrika’da, Sahel-Sahra kuşağında; Nijer, Nijerya, Çad ve Kamerun’un ortasında yer almaktadır. Sömürgeler tasfiye edilirken çizilen yapay sınırlar nedeniyle bu dört ülkenin paylaştığı havza, dünyada jeopolitik açıdan en karmaşık alanların başında gelmektedir. Nitekim, mevcut durumda çeşitli silahlı gruplarla hükümetler arasında çatışmalar yaşanmakta; sürdürülebilir barış ve istikrar sağlanamamaktadır. Öte yandan, günümüzde önemli bir olgu olan iklim değişikliğinin ciddi sorunlara sebebiyet verdiği coğrafyalardan biri de burasıdır. Çad Gölü, uzun süreli kuraklık ve sıcaklığa bağlı olarak küçülmekte ve çölleşmektedir. Bu yazının amacı söz konusu olgunun bölgesel denklemleri nasıl etkilediğini incelemektir. Zira, havzanın büyük oranda daralması, çevresel, siyasal ve ekonomik sorunların yanı sıra güvenlik sorunlarına da sebep olmaktadır.
1.Sahel Kuşağı: Jeopolitik Bağlam
Sahra Çölü’nü ve tropikal savanları birbirinden ayıran Sahel kuşağı, bugün, Atlantik kıyısındaki Senegal’den, doğuda Eritre ve Aden Körfezi sahilleriyle Hint Okyanusu’na uzanan geniş bir alanı kapsamaktadır. 1970’li yıllarda yaşanan kuraklıkla baş gösteren kıtlıkla birlikte, aynı coğrafî kaderi paylaşan ülkelerin yer aldığı bölge, bu tarihten sonra jeopolitik açıdan derinleşti.[1] O dönemde bağımsızlıklarını henüz kazanmış olan söz konusu devletler benzer zorluklar yaşadı ve Sahel, elli yılda uluslararası sistemin yeni kriz alanlarından biri haline geldi. Zengin yer altı ve yer üstü kaynakları ve coğrafi konumuyla stratejik bir kuşak olan hat, basit bir ‘‘çevre’’den ziyade, ‘‘merkez’’î bir alan olduğundan kısa sürede bölgesel ve küresel yapıların odağı oldu.
Çad Gölü havzasını paylaşanlar ve diğer Sahel devletleri yıllarca Fransa ve Büyük Britanya tarafından idare edildiği için bağımsızlık kazandıkları 1960’lı yıllardan sonra uluslararası sisteme entegre olurken hayli zorlandı. Sömürgeciler siyasi ve iktisadi olarak tamamen bağlarını koparmadığından, bu ülkeler kırılgan ekonomilerin, zayıf demokratik kültürlerin, istikrarsız yönetimlerin, iç/dış askeri müdahalelerin, aşırıcı/isyancı grupların, tedhiş hareketlerinin ve az gelişmiş yapıların kıskacında kaldı. Öte yandan; petrol, doğal gaz, altın, elmas, uranyum gibi önemli doğal kaynakların büyük tedarikçileri olan bu ülkeler, gelecek vadeden, genç, dinamik ve yoğun bir nüfusa sahiptir. Söz konusu sorunların ve potansiyel varlıklarının haricinde Sahel’in geçmişini etkileyen ve geleceğine yön verecek olan en büyük olaylardan biri de küresel iklim değişikliğidir. Öyle ki, burası iklim sorunun en çok etkilediği yerlerin başında gösterilmektedir. Bölgenin merkezinde yer alan Çad Gölü havzasında gözlemlenen olağan dışı hava şartları batıdan doğuya tüm kuşağı etkilerken kırılgan özellikleri yukarıda sayılan ülkelerin istikrarsızlığını tetiklemektedir.
Harita 1: Sahel Bölgesi Kaynak: The Conservation
2.İklim Değişikliği: Siyasi Bağlam
İklim değişikliği, 1970’lerde dünya gündemine giren ve günümüzde de önemini koruyan meselelerdendir. Kavram, uzun yıllar süregelen ve benzer özellikler gösteren hava şartlarının büyük oranda değişmesini ifade eder. Doğal nedenlerden kaynaklanan bu farklılık, insan faaliyetlerinin yaşam döngüsüne müdahalesinden (sera gazları, tarım, yanlış arazi kullanımı, kentleşme vb.) de etkilenmektedir. Bu faktörler, sıcaklıklarda artışa, aşırı veya düşük oranlı yağışlara, deniz seviyelerinde değişimlere ve nem miktarında farklılıklara sebep olmaktadır.[2] Hava olaylarındaki bu anomaliler (olağan dışı durumlar), hem insan hayatını hem de diğer canlı ekosistemlerini ve biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkilemektedir.
İklim değişikliğinin insanlar üzerindeki en büyük etkisi temel ihtiyaç olan beslenme üzerindedir. Giderek artan küresel ısınma içilebilir su oranını düşürürken, tarım faaliyetlerinden alınan verimi azaltarak gıda güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Dolayısıyla bireyler, hayatta kalabilmek için ya bulundukları yerlerde birbirleriyle çatışmakta ya da farklı coğrafyalara göç etmektedir. Bu göçün sonucunda ise ortaya yeni sorunlar çıkabilmektedir: (a) göç edilen bölgede hızlı nüfus artışı ve (b) var olan kaynakların (su, gıda, enerji vb. doğal kaynaklar ve konut, iş vb. beşeri kaynaklar) tükenmesi riski; (c) göçmenlerin gittikleri yerlere uyum sağlayamaması durumunda çıkabilecek çatışmalar ve (d) siyasi istikrasızlık sorunu.
İklim değişikliği, çevre üzerindeki etkilerinin yanında siyasi bir sorun olarak da tanımlanmaktadır. Tek başına güvenliği tehdit etmemekle birlikte, mevcut kırılganlıkları şiddetlendirebildiği için özellikle 90’lı yıllardan sonra siyasallaştırılarak güvenlik meselesi haline gelmiştir. Uluslararası sistemin temel aktörü olan devletler kendi varlıklarını sürdürebilmek için; tüm küreyi ilgilendiren bu sorunla mücadelede bölgesel ve küresel iş birliğine ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda, Çad Gölü havzasında yaşanan süreç iklim değişimiyle siyaset ve güvenlik arasında doğrudan bağlantı kurulabilecek önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Harita 2: Çad Gölü’nün Konumu
Kaynak: Dünya Bankası
3.Çad Gölü’ndeki Kuraklık: Ekolojik Bağlam
Çad Gölü, iklim koşullarının değişmesiyle yer kürenin fazla ısınması ve suyun bilinçsiz kullanımından dolayı büyük oranda kurumuştur. Cezayir, Libya, Sudan ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nin dolaylı olarak bağlandığı; Orta ve Batı Afrika’nın kalbi olan göl, geniş bir tatlı su havzası olduğundan bölge ekonomisinin ana kaynağıdır. Şari (Chari) ve Logon Nehirleri’nin beslediği bu havzada yerel halk çoğunlukla tarım ve balıkçılık yaparak geçinmektedir. Ne var ki, yağış rejimindeki değişiklik ve dünya yüzeyinde artan sıcaklık bölgenin hidrolojik döngüsünü bozarak kuraklığa neden olmuştur.
1970’lerde yıllık 800 milimetreye yakın yağmur yağarken, günümüzde bu sayı 400 milimetrenin altına inerek gölün beslendiği nehirlerin debilerini %75 oranında düşürmüştür. Bilimsel araştırmalara göre, Sahel-Sahra kuşağında, bu tarihten sonra her on yılda 0,2 ila 0,8 dereceye kadar yükselen sıcaklık değerleri, küresel ortalamadan bir buçuk kat daha hızlı artmaktadır. Bu artış ise göl suyunun buharlaşmasını yılda yaklaşık 2500 ila 3000 milimetre hızlandırma etkisine sahiptir. Dolayısıyla hızla kuruyan gölün yüzölçümü[3] 1963’ten günümüze, 25 bin km2’den 2 bin 500 km2’nin altına düşerek on kat(% 90) küçülmüştür.[4] Birleşmiş Milletler’in ekolojik felaket (ecological catastrophe) olarak ifade ettiği bu olay, a fortiori, bölgenin üretim kapasitesinin bozulmasına ve gıda güvensizliğine neden olmaktadır.
Son elli yılda çok sık yaşanan sel, fırtına, kuraklık, erozyon gibi olumsuzluklar havzadaki yerleşik düzenin ve tarım sistemlerinin değiştirilmesine sebep olmuştur. Özellikle kuraklığın etkisiyle, kırsal kesimlerde nüfusun eskiden kullanılmayan arazileri tarım amaçlı kullanmaya başlaması su kaynakları üzerindeki baskıyı artırmıştır. 1993’te kullanılan 2 milyon 800 bin hektarlık alan % 250 artarak günümüzde 7 milyon hektara ulaşmıştır. Gölün çekilmesiyle ortaya çıkan nemli araziler ve ormanların kasten tahrip edilmesiyle elde edilen alanlar bu büyümeyi açıklayan iki önemli unsurdur. Artan su gereksinimi, sulamanın kaynağı olan gölün seviyesini hızla düşürmüştür. Ormansızlaştırma ise yer altı sularının çekilmesine sebep olmuştur.[5]
30 milyondan fazla insanın faydalandığı bu eşsiz vahada, yapılan çeşitli ıslah faaliyetleri, suyun yanlış ve bilinçsiz kullanımı ve hızlı nüfus artışına bağlı olarak artan su talebi gölün kurumasını hızlandıran diğer etkenlerdir. 1976 yılında çevresinde 700 bin kişinin yaşadığı havza, bugün yaklaşık 2,2 milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır. İstatistiklere göre bu sayı 2025’te 3 milyona ulaşacak ve toplamda 49 milyon insan gölün kaynaklarından yararlanacaktır.[6] Çöldeki mucize olarak betimlenen Çad Gölü havzasındaki bu su kıtlığı, mevcut dinamikleri olumsuz etkileyerek bölgedeki karmaşayı artırmaktadır.
Görsel 1: Çad Gölü’nün Yıllara Göre Değişimi
Kaynak: GRID Arendal
4.Bölgesel Etkiler
İklim değişikliği, devletlerin ve toplumların istikrarını giderek daha fazla tehdit eden bir durum olmuştur. Mevcut risk ve tehditlerle etkileşime girerek siyasi sorunları ve çatışma ihtimalini artırabilmektedir. Nijer, Nijerya, Çad ve Kamerun halihazırda eğitim, sağlık, siyaset, ekonomi, güvenlik, toplumsal yapılanma(etnik aidiyetler) gibi birçok alanda zayıflıklarla mücadele etmektedir. Dolayısıyla, bu sistemlerde, iklim sorunuyla mücadele etmek; sebebiyet verdiği olumsuzlukları en aza indirmek oldukça güçtür ve iş birliği gerektirmektedir. Kısaca, iklim değişikliği ile Çad Gölü havzasının ve Sahel’in güvenliği arasında ince bir etkileşim bulunmaktadır.
Son yıllarda, aşırıcı grupların ve tedhiş hareketlerinin merkezi haline gelen kuşak, bölgesel ve küresel güçlerin askeri müdahalelerde bulunduğu bir alan olmuştur. Köktendinci diye tasvir edilen ideolojilerin yanı sıra mevcut sosyo-ekonomik sorunların türettiği bu oluşumlar bölgesel ve küresel güvenliği tehdit etmektedir. Özellikle 2002 yılında Nijerya’nın kuzeydoğusunda, hükümet yolsuzlukları ve toplumsal eşitsizliğe karşı mücadele etme söylemiyle ortaya çıkan ve daha sonra komşu ülkelere (Kamerun, Çad ve Nijer’e) de yayılan Boko Haram terör örgütü, 2014’ten sonra aktif şiddet eylemleri gerçekleştirmektedir. Güvenlik güçleri ve hükümet yanlısı gruplarla çatışan örgüt; çiftçi, çoban, balıkçı ve avcı gibi mesleklerden oluşan sivilleri de hedef almaktadır. Kuraklıktan dolayı verimli toprağın azalması, meraların tarım amaçlı kullanılması, düzensiz veya az seviyedeki yağışlar ve su kıtlığı gibi faktörler de çatışmaları giderek artırmıştır.
Nüfus, terörist/silahlı gruplarca; doğal kaynaklara, tarım arazilerine ve gıdaya erişimde büyük oranda kısıtlanmaktadır. Bunlar, özellikle ekilebilir alanları ve meraları ele geçirerek çiftçilerin kaçmasına sebep olup gıda üretimini durdurmaktadır. Son zamanlarda suya erişebilmek için gölün çevresinde yoğunlaşan nüfus, bu kez de terörist eylemler sebebiyle üretim yapamamaktadır. Ekilen yerler, ya milisler tarafından ele geçirilmekte ya da ürünler tahrip edilmektedir. Diğer taraftan, halklar arasında da, mülkiyet ve ekonomik rekabetten dolayı sıklıkla anlaşmazlıklar çıkmaktadır.
Eskiden iklim ve hava şartlarına göre belirlenen tarım stratejileri bu şartlar altında daha az uygulanabildiği için gıda güvenliği de tehlikeye girmektedir. Düşük verimle elde edilen ürünler, yüksek nüfusa sahip bu bölgenin kendine yetebileceği seviyeden az kalmakta ve sayıları milyonları bulan insanlar yoksullaşmakta, yardıma muhtaç hale gelmektedir. Öyleyse denilebilir ki, iklim değişikliğinin burada sebep olduğu en önemli sorun gıda güvensizliğidir. Göldeki balık avı da % 60 oranında düşerken, biyolojik çeşitlilik azalmaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’ne göre havzada 7 milyonun üzerinde kişi gıda güvensizliği yaşarken, yaklaşık 11 milyonu yardıma ihtiyaç duymaktadır.[7] Bu durum, insanları ülke içinde yer değiştirmeye veya yasa dışı göçe zorlamaktadır. Yani kısaca, iklim değişikliğinin çatışmaları tetiklediği; çatışmaların da bu sorunla mücadeleyi ve alternatif yönelimleri baltaladığı bir döngü söz konusudur. Bunun en çok etkilediği kesim ise çoğunluğunu çocuk, kadın ve yaşlıların oluşturduğu sivillerdir. Yıllardır silahlı çatışmalar ve şiddetle karşı karşıya kalan Sahel ve Çad Gölü havzasında insani durum oldukça vahimdir. BM Mülteci Ajansı’na göre bölgede yaklaşık 3,8 milyon kişi ulusal sınırları içinde yer değiştirmiş ve 270 bini komşu ülkelere sığınmıştır.[8]
Terör örgütleri ideolojilerinin haricinde; işsiz kalan, geçinemeyen, haksız muamele gören, göçe zorlanan veya yerinden edilen bireylerin katılma eğilimi gösterdikleri oluşumlar haline gelmiştir. Çad Gölü havzasında yayılan ve kapasitesini artıran örgütlerle mücadele için bölge ülkeleri askeri harcamalarını artırırken diğer hizmetlerde yetersiz kalmaktadır. İklim değişikliği de siyasi ve ekonomik koşulları kötüleştirdiği için çatışmaları önleme çabalarını olumsuz etkilemektedir. Diğer tarafta, havza ülkeleri, sağlık, eğitim, ulaşım vb. temel kamu hizmetlerinin işlevsiz ve erişilemezliği; sınırlı altyapı ve düşük sosyo-ekonomik kalkınmayla küresel ortalamanın oldukça gerisindedir.[9] Az gelişmişlik, iklim değişikliğinin sebep olduğu sosyal gerilimleri ve çatışma ihtimalini artıran dolaylı bir unsurdur. Bu ülkeler, yönetici seçkinlerin yolsuzlukları, otoriter rejimler, bölücü reformlar ve eşitsizliklerle bilinen benzer profillere sahiptir. Güçlü yönetim sistemlerinin olmamasının idarî boşluğu derinleştirmesi; Çad Gölü çevresindeki hükümetlerin bölgenin karşı karşıya olduğu farklı riskleri etkili bir şekilde ele alamamasına sebep olmaktadır. Söz konusu ülkeler, ortak bir çözüm bulmak yerine, sorunu siyaseten ihmal ederek istikrarsızlığı pekiştirmiştir. Böylece, yoksulluk, yer değiştirme, çatışma ve siyasi istikrarsızlıklar arasında bir kısır döngü oluşmuştur.[10]
Sonuç ve Değerlendirme
Çad Gölü’nde kurumaya sebep olan iklim değişikliği; gıda güvensizliği, zayıf yönetim sistemleri, göç ve aşırıcı hareketler arasında bir döngüye sebep olarak barışı ve birliği tehdit etmektedir. Havza, Sahel’de barış ve güvenlik için önemli bir varlıktır ve istikrarın merkezidir. Tarih boyunca bölge ekonomisine can veren, sınırlar arası ticareti sağlayan ve refah kaynağı olan bu tatlı su kaynağı kuraklıkla mücadelede doğru adımlar atılarak korunabilir.
Çad Gölü’nün kurumasının bölgesel dinamiklere doğrudan ve dolaylı etkileri kısaca şöyle özetlenebilir:
- Gıda güvensizliği ve yoksulluk
- Demografik değişimler ve göç
- Yönetim sorunları ve siyasi istikrarsızlık
- Güvenlik boşluğu ve artan terör
Sınırdaş ülkeler ve diğer bölge ülkeleri, söz konusu sorunlarla mücadale etmek için idari yapılanmalarını güçlendirmeli ve müşterek hareket etmelidir. Bölgeyi barışa ulaştıracak anahtar, askeri eylemler değil; su ve gıda tedariğinin güvenliğidir. Göl, onu paylaşan dört ülke tarafından dikkatle yönetilirse, geçim kaynakları sürdürülebilir hale gelir. Böylece, yoksulluk ve toplumlar arası şiddet ve aşırıcı hareketlere yönelimin önüne geçilerek kalıcı, istikrarlı bir düzen kurulabilir. Terörizmle mücadelede önemli bir avantaj elde edilebilir. Aynı zamanda yasal veya yasa dışı göçe de gerek kalmayacağından, yardıma muhtaç duruma düşen ve mülteci konumundaki insan sayısının da azalacağı öngörülebilir.
Referanslar
Arnold, Ombiono Kitoto Patrick (2016), ‘‘Réchauffement climatique et migration vers les rives du lac Tchad’’, Migrations Société, No 163, p. 149-166.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO (2017), Crise du bassin du lac Tchad Stratégie d’intervention (2017–2019), http://www.fao.org/3/a-bs126f.pdf, s.1. (erişim: 10 Şubat 2021).
Bonnecase, Vincet ; Brachet Julien (2013), ‘‘Les « crises sahéliennes » entre perceptions locales et gestions internationales’’, Politique africaine, No 130, p. 5-22.
Murakami, Luis Felipe Romero Hicks (2020), ‘‘Forced Migration, Conflict, And Climate Change In The Lake Chad Region: Perspectives On International Dynamics And The Anthropological Response To Enhancing Migrant Resilience And Community Cohesion’’, Project Paper of Cornell University.
Nagarajan, Chitra; Benjamin Pohl, Lukas Rüttinger, Florence Sylvestre, Janani Vivekananda, Martin Wall and Susanne Wolfmaier (2018), ‘‘Climate-Fragility Profile: Lake Chad Basin’’, Adelphi, https://covid19.alnap.org/system/files/content/resource/files/main/Lake%20Chad%20Climate-Fragility%20Profile%20-%20adelphi.pdf, (erişim: 15 Ocak 2021).
Vivekananda, Janani ; Wall, Martin ; Florence, Sylvestre ; Chitra, Nagarajan et Oli Brown (2019), “Renforcer La Stabilité En Luttant Contre Les Risques Du Changement Climatique Et De La Fragilité Dans La Région Du Lac Tchad”, Adelphi, https://shoring-up-stability.org/wp-content/uploads/2019/06/Renforcer-la-stabilité.pdf, (erişim: 15 Ocak 2021).
Vural, Çağla (2018), ‘‘Küresel İklim Değişikliği ve Güvenlik’’, Güvenlik Bilimleri Dergisi, No 7 (1), s. 57-85.
Skah, Maha ; Lyammouri, Rida (2020), ‘‘The Climate Change-Security Nexus: Case study of the Lake Chad Basin’’, Policy Center for the New South, https://media.africaportal.org/documents/the_climate_change_security_nexus.pdf, (erişim: 15 Ocak 2021).
The UN Refugee Agency (2020), ‘‘UNHCR calls on warring parties to protect civilians in the Sahel and Lake Chad regions’’, https://www.unhcr.org/news/press/2020/4/5ea177394/unhcr-calls-warring-parties-protect-civilians-sahel-lake-chad-regions.html, (erişim: 17 Ocak 2021).
*AKEM, Araştırmacı, E-posta: dgn.melissa@gmail.com
[1] Vincet Bonnecase, Julien Brachet (2013), « Les « crises sahéliennes » entre perceptions locales et gestions internationales », Politique africaine, No 130, p. 5-22.
[2] Çağla Vural (2018), ‘‘Küresel İklim Değişikliği ve Güvenlik’’, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 7 (1), s. 59.
[3] Çad Gölü’nün Paleolitik Çağ’da 315 bin km2 genişlikte ve 165 metre derinlikte olduğu tahmin edilmektedir.
[4] Ombiono Kitoto Patrick Arnold (2016), ‘‘Réchauffement climatique et migration vers les rives du lac Tchad’’, Migrations Société, No 163, p. 154.
[5] Patrick Arnold, a.g.e., s. 161.
[6] Nagarajan, Chitra; Benjamin Pohl, Lukas Rüttinger, Florence Sylvestre, Janani Vivekananda, Martin Wall and Susanne Wolfmaier (2018), ‘‘Climate-Fragility Profile: Lake Chad Basin’’, Adelphi, s. 10.
[7] Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO (2017), Crise du bassin du lac Tchad Stratégie d’intervention (2017–2019), http://www.fao.org/3/a-bs126f.pdf, s.1. (erişim: 10 Şubat 2021).
[8] The UN Refugee Agency (2020), ‘‘UNHCR calls on warring parties to protect civilians in the Sahel and Lake Chad regions’’, https://www.unhcr.org/news/press/2020/4/5ea177394/unhcr-calls-warring-parties-protect-civilians-sahel-lake-chad-regions.html, (erişim: 17 Ocak 2021).
[9] Maha Skah, ; Rida Lyammouri (2020), ‘‘The Climate Change-Security Nexus: Case study of the Lake Chad Basin’’, Policy Center for the New South, p. 22.
[10] Janani Vivekananda vd. (2019), “Renforcer La Stabilité En Luttant Contre Les Risques Du Changement Climatique Et De La Fragilité Dans La Région Du Lac Tchad”, Adelphi, https://shoring-up-stability.org/wp-content/uploads/2019/06/Renforcer-la-stabilité.pdf.