DAEŞ Saldırıları Bağlamında Uluslararası Sistemin Dönüşümünde Afrika

0

Son aylarda özellikle Batı Afrika ülkelerinden Mali ve Burkina Faso’da artan DAEŞ saldırıları, örgüt lideri Ebu Bekir El-Bağdadi’nin ABD operasyonuyla öldürülmesi ve örgütün Ortadoğu’da alan kaybetmesi gibi olaylar, bu terör örgütünün yönünü Afrika’ya çevirdiği düşüncesini doğurmaktadır. Bununla birlikte Afrika’da Fransız Frangı kullanan ülkeleri ifade eden CFA bölgesinden -özellikle son yıllarda artan bir şekilde retorik haline gelen- çıkmak istediklerini ifade eden Afrikalı liderlerin söylemleri, bölgede yaşanacak muhtemel bir dönüşümün başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Buradan hareketle bu yazı, Batı Afrika ülkelerinin Fransa’yı eleştiren söylemleri ve son aylarda yükselen DAEŞ saldırıları üzerinden Afrika’nın geleceğine dair bir öngörüde bulunmayı amaç edinmektedir.

Son yıllarda Afrika’nın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar pek çok ülkesinde toplumsal hareketlerden tedhiş hareketlerine kadar olaylar yaşanmakta. Yaşanan bu olaylar, uluslararası sistemdeki dönüşümün Afrika’ya olan yansıması bağlamında değerlendirilebilir. Nitekim siyasi ve ekonomik açıdan küresel sistemde yaşanan sarsıntılar Afrika’da da terör hareketleri ve ekonomik kırılmalar başta olmak üzere, kendisini pek çok farklı alanda göstermektedir. Bu bağlamda makalede Afrika’da son dönemde yaşanan tedhiş hareketleri ve CFA konusundaki retorikler birlikte ele alınarak Afrika’nın yakın geleceğinde bu olayların nasıl bir etki-tepki doğuracağı konusu ele alınacaktır.

Batı Afrika’da DAEŞ Tehdidinin Yükselişi

DAEŞ günümüzde Kuzey Afrika’daki Libya ve Sina’dan, Güneydoğu’daki Mozambik’e kadar kıtanın kırılgan devletlerine karşı artan bir şekilde tehdit oluşturuyor. Nitekim son yıllarda Mali’deki tedhiş hareketleriyle uluslararası medyada da çokça tartışılan DAEŞ saldırıları kıtanın geleceği açısından endişe vermekte. Son birkaç aydır ise Burkina Faso, Mali’ye yakınlığı nedeniyle DAEŞ’in hedefi haline gelmekte. DAEŞ özellikle mayıs ayından bugüne Mali, Nijer ve Burkina Faso’nun sınır bölgelerinde terör faaliyetleri yürütmekte ve onlarca insanın ölümüne yol açmakta.

Mali son yıllarda darbe, iç savaş ve terörizm gibi olumsuzluklarla mücadele etmek zorunda kaldı. Ülke yaşadığı problemlerin bir kısmını aşmayı başarsa da terör olayları noktasında ciddi sıkıntılar çekmekte. Mali Cumhuriyeti bugün orta, kuzey ve güney bölgelerinin yanı sıra Nijer ve Burkina Faso sınırlarını kontrol etmekte güçlük çekiyor. Ülkedeki son terör saldırısı ise “Tongo Tongo” olarak bilinen Mali ve Nijer ortak devriyesi sırasında 18 Kasım Pazartesi günü kuzeydeki Tabankort bölgesinde gerçekleşti ve bu saldırıda 24 Mali askeri hayatını kaybederken 17 terörist ise öldürüldü. Bu bağlamda Mali resmi makamları BM Güvenlik Konseyi’nden destek talebini yinelemekte.

Bu bağlamda Mali’deki BM Barış Gücü olan MINUSMA, Fransa’nın Barkhane Operasyonu kapsamında Batı Afrika’da bulundurduğu barış gücü askeri birliği ve 2014 yılının Şubat ayında Mali, Moritanya, Çad, Burkina Faso ve Nijer devletleri tarafından kurulan G5 Sahel Ortak Gücü’nün işbirliğinde bölgedeki DAEŞ terörüne karşı yaklaşık 14.000 askeri personelle mücadele veriliyor. Ancak söz konusu ortak barış gücünün maddi anlamda kısıtlamalara sahip olduğu da belirtilmekte. Örneğin Senegal’in Dakar kentinde 19 Kasım’da başlayan “Afrika’da Güvenlik ve Barış” konulu forumda konuşan Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani bölgesel ve uluslararası güçlerin koordinasyonunun yetersizliğine işaret etmiş; BM Güvenlik Konseyi’nin barış güçleri için yapılan yatırımların hem maddi açıdan yetersiz olduğu hem de geniş yetkiler verilmediğinden dolayı eleştirmiştir. Bu bağlamda son haftalarda yaşanan olaylardan dolayı yüzlerce askerin hayatını kaybettiği bir ortamda; gerçekleşen ortak harekatın başarılı olup olmayacağı ise önümüzdeki günlerde netlik kazanacaktır.

Uluslararası Sistemdeki Dönüşümün Gölgesinde Sahraaltı Afrika’da Değişen Paradigmalar

Günümüzde Afrika kıtasında Çin, Türkiye, Rusya, Japonya ve Hindistan gibi yeni aktörlerin kayda değer anlamda bir yükselişi söz konusu. Dolayısıyla kıtada geçmişten beri var olan Fransa, İngiltere ve ABD gibi güçlerin hegemonyası ciddi anlamda sarsılmakta. Nitekim kazananın asla olmayacağı ve dünyaya şimdiden zarar vermeye başlayan korumacı politikalarla sürdürülen Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları hem küresel ekonomi sistemini hem de ülkelerin diplomatik hamlelerini derinden etkilemektedir.

Bu bağlamda uluslararası sistemde yaşandığı gibi Afrika’da da söz konusu güçler üzerindeki dengeleme, sistemi değişime zorlamaktadır. Bu durum son olarak Benin Cumhurbaşkanı Tolon’un CFA konusundaki kararlı açıklamalarında ve Burkina Faso’nun Fransa’yı izinsiz insansız hava aracı uçuşları olması halinde söz konusu taşıtların vurulacağı noktasında uyarmasında görüldü. Dolayısıyla artık bölgede de mevcut sistemin değişmesi yönünde bir kararlılık söz konusu. Bu kararlılık hem Afrikalı ulusların halklarının dünyanın çeşitli ülkelerindeki diasporaları noktasında hem de yurt içinde yaşayan genç, dinamik ve nitelikli nüfus potansiyeli bu argümanın açık bir kanıtıdır. Dolayısıyla Afrika’da dönüşümün sinyalleri verilmeye başlanmış; ancak bu değişim 5-10 yıl gibi kısa vadede değil, 30-40 yıl gibi orta vadede gerçekleşecektir.

Bu bağlamda Afrika’daki tedhiş hareketleri bütünüyle değerlendirildiğinde Batılı güçlerin kontrolü mümkün olmayan silahlı terör unsurları aracılığıyla bölge ülkelerini dizayn etme noktasında askeri müdahaleye açık bir alan ve silah pazarının potansiyel bir müşterisi haline getirilmesine zemin hazırladığı açıktır. Buradan hareketle söz konusu ülkeler tarafından DAEŞ ve benzeri tedhiş hareketlerinin isimlerine bölgede bundan sonra daha çok dikkat çekileceği ve küresel aktörlerin uluslararası müdahalelerle istenilen kazanımları elde etmek için çaba sarf edebilecekleri öngörülebilir.

Not: Bu makale, AA Analiz’de 03.12.2019 tarihinde “Afrika’da artan DEAŞ saldırıları Batı’nın müdahalesine zemin hazırlıyor” başlığıyla yayınlanmıştır. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız. 

Share.

Yazar Hakkında

Kaan Devecioğlu, 1991 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında Ankara Turgut Özal Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden, onur öğrencisi olarak lisans derecesini aldı. 2017 yılında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler anabilim dalında “Türkiye-Afrika İlişkilerinin Politik Ekonomisi: Sudan Örneği” konulu tez çalışması ile yüksek lisansını, yüksek onur öğrencisi olarak tamamladı. Bununla birlikte 2016 yılında tez araştırma bursuyla Almanya Erfurt Üniversitesi, Devlet Bilimleri fakültesinde politik ekonomi konusunda hem dersler aldı hem de araştırmalarda bulundu. Yüksek Lisans yaptığı süreçte akademik projelerde asistanlık yaptı. Uluslararası hakemli dergilerde kitap incelemeleri ve uluslararası hakemli kongrelerin bildiri kitaplarında tam metin olarak yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. İleri düzeyde İngilizce bilmektedir. İlgi alanları; Türk Dış Politikası, Politik Ekonomi, Sudan özelinde Afrika ve Uluslararası İlişkilerde Yapay Zeka’dır.

Yoruma Kapalı