Fransa’nın Afrika Konseyi: Geçmişi Unut, Geleceğe Bak Siyaseti

0

Ülkeler vardır tarihlerine şöyle derinlemesine değil, ana hatlarıyla bakamazsın. Azıcık ilgi duysan da neler yaşanmış desen, yok yok bu sayfayı derhal kapatalım, başımıza iş açmayalım, biz geleceğe bakalım demekten başka çaren kalmaz. Bahse konu Fransa, özellikle Afrika’daki etkinliği için hep farklı yönetmeleri devreye sokarak varlığını hissedilir şekilde devam ettirme derdinde. Bir yıl kadar önce devletbaşkanlığı çatısı altında bu kıta ile ilgili bir konsey kurdu. En köklü bilim kurulu olan Fransa Koleji (Collège de France) çatısı altında iki asırdır bu devasa coğrafyadan elde ettiği kaynaklarla onlarca kürsü kurup akademik çalışmalar yaptırırken “Afrika Dünyalarının Tarihi ve Arkeolojisi” (Histoire et Archeologie des Mondes africains) isimli kürsüyü 2018 yılı Kasım ayında açabildi. Böylece 21. yüzyılda bilhassa kıtanın Sahraaltında kalan bölgelerindeki toplumların da tarihi ve arkeolojik değerleri hakkında binlerce çalışma yapıp yüzlerce eser yayınlasa da bunları bir ilim kürsüsü bünyesinde taçlandırmadı.

Devletbaşkanlığı Afrika Konseyi, Fransa için açılması açısından çok geç kalınmış bir kuruluş. Aslında kıta ile gelecekte daha etkin olmak isteyen her ülkede amaçları kimi zaman benzeşse de belki çok zaman farklı istikametlerde bunun gibi oluşumlara çok ihtiyaç var. Aksi takdirde günlük siyasi söylemlerle değil geleceğe hazırlanmak, bugünü bile anlamamız mümkün olmayacak. Temelleri onlarca yıl önceden atılmış fakat geliştirilemeyen düşünceler ve bunların meyvesi konumundaki kurumlar ancak atalarımızın tabiri ile Ebu Cehil Karpuzu gibi, nerede duracağı, ne ile besleneceği, hatta ne işe yaradığı konusunda bilgi sahibi olunamayan bitki misali gibi oradan oraya savrulup dururlar. Bu bağlamda akla bir soru gelmektedir. Fransa, üniversitelerinde açtığı ve yıllardır faal olan Afrika bölümlerinde yüzlerce yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlattığı kıta hakkında 2016 yılına kadar kurma ihtiyacı hissetmediği devletbaşkanlığı çatısı altındaki bu konseyi neden kurma ihtiyacı hissetti? Kıtanın her köşesini avucunun içi gibi bilen, ihtiyaç hissettiği anda istediği yere asker yığan, silah sevkiyatı yapan, tanklarını, savaş gemilerini ve uçaklarını istediği anda gönderen, en ufak ticari işlem için banka şubeleri açan, askerini, sivil memurunu, siyasetçisini yetiştiren, hatta dilini en ücra bir köydeki -yemeye bir dilim ekmek, içmeye bir yudum su bulamayan- bir çocuk için öğrenme zorunluluğunu dayatan bir ülke olarak neden yeni bir kurumu daha faaliyete sokar? Hedef ülke, herhangi bir uluslararası toplantının düzenleyeni değilse bile, mutlaka orada alınan kararları belirlediği halde bunlar yetmez deyip özel bir heyete neden ihtiyaç duyar?

Bu soruların hepsinin en temel cevabı şudur: “Fransa, Afrika ile yeni bir gelecek inşa etmek istiyor”. Tüm çabası ve sokaklarını darmadağın eden “Sarı Yeleklilere” rağmen devlet siyasetinden vazgeçemeyeceği, ödün vermeyeceği konulardan birisinin bu kıta olduğu anlaşılıyor. Zira Fransa, Frankofon Afrika’nın iç düzeninde istediği baskıyı kurar, nice zararlarına rağmen sıfır hata ile kendini temize çıkarır, başkaları bu topraklarda bunun onda birini yapsa dünyayı başlarına yıkmak ister, ama son aşamada sütten çıkmış ak kaşık misali her şeyi yoluna koydum der. Anlaşılan o ki, Afrika’daki yaşadığı güç kaybının bilincinde olarak ilişkilerini yenilemek istediği için kurar bu konseyi. İyi de 2017’ye kadar ilişkilerinde ne yanlışlık gördü de bunu devreye sokup tarzını değiştirmek istiyor? Fransafrik, yani Fransa Afrikası, diye bilinen sömürgecilik sonrası etkinliğini en üst seviyede temsil eden siyasetinin birçok darbe sonrasında yaşanan süreçlerdeki neticeleri ortaya çıktıkça Fransa, gerçekleştirdiği ölümcül müdahalelerin bir gün gelip hesaba çekileceğini net olarak bilmekteydi. Kıtada dikkatleri mutlaka başka şeylerle meşgul etmeliydi, Afrikalılar dünü tamamen unutmalılar, bugünü fazla düşünmemeliler, geleceğe umutla bakmalılar, işte bunu yapacak olan bir heyete ihtiyaç vardı. Çok kalabalık olmalarına gerek yoktu aslında. Sadece iki elin parmakları kadar olsa kâfi idi. Ama bizdekiler gibi her konuda görüş beyan eden ve her kurula ismini yazdırmayı marifet sayan cinsinden değil. Sadece önüne konan işle meşgul olan kimselerle geleceğin şimdiden şekillenmesini sağlayacak bir yapı. Farklı görüşlere sahip kimseler, hatta sadece diaspora Afrikalısı veya değil, değişik kimlikleri temsil eden kişileri bizzat Macron bir araya getirdi. Bunlar sahaya inecekler, ulaşabildikleri her toplumun nabzını tutacaklar, özellikle Fransa hakkında ne düşündüklerini, geçmişte ve halen yaşanan süreçlerin etkisini ölçecekler ve elde edecekleri bilgilerle ülkenin yarınlarında daha etkin olabilmesinin yollarını açacaklardı.

Afrika Konseyi’nde görev alanlardan ve bu yapının koordinatörü Benin asıllı Fransız vatandaşı Jules-Armand Aniambossou geçtiğimiz günlerde Tunus’ta çevre konularında faaliyette bulunan Sarah Toumi ile Çad’a gidip yerinde incelemelerde bulundu. Burada toplumda kendi imkânları çerçevesinde sosyo-kültürel alanda öne çıkan sivil toplum temsilcilerini dinlediler. Aslında yerel muhatapların bu iki konsey üyesi ile buluşmalarında dile getirdikleri konuları Fransa bilmiyor mu? Elbette ki biliyor, ama onları hem de kendilerine benzeyen kimselerle muhatap alıp dinlemesi, bir de sanki arada perde yokmuş gibi dinlemesinin kişilerde oluşturacağı hazzı denemek istiyor. Kısa süreli görevleri bitip bu kişiler Paris’e dönecekler ama geride kalanlar epeyce bir süre Anadolu’nun o güzel tabiriyle yağ çıkmayacağını bilmelerine rağmen “havanda su dövmeye” devam edecekler. Her iki tarafta çok iyi biliyor ki aslında tüm konuşulanlar malumun ilamı ve her konuda tıkanmış bir idarenin geldiği noktanın belki de tek sorumlusu Fransa’dır.  Peki, neden bu oyun bile bile devam ettirilir dendiğinde en kestirme cevap “siyaset” budur da ondan denir. Öyle ki yerelde muhatap alınanlar diyorlar ki “bu kadar mesele birikmiş bunları elbette ki Fransa’nın tek başına çözmesi mümkün değil, hiç olmazsa sesimizi duysun, yol göstersin”. İyi de Fransa tam 100 yıldır Çad’da, 1917’de Çad’ın manevi alanda yol gösteren yüzlerce âlimini Abeşe’nin ortasında sömürge askerlerine katlettirirken acaba bu güce erişinceye kadar bu coğrafyada kaç nesli yok ettirmişti. Bu konuda en ufak bir özür dahi dileme ihtiyacı hissetmedi. Yarın kendisinin Çad’daki varlığı için tehdit oluşturacak kişiler çıktığında onlara karşı takınacağı tavır ne olacaktır? Bu konsey geçmişin dosyalarına elbette ki bakmayacak, böyle bir görev tarifi yok zaten, amacı geleceğe dosya hazırlamakla sınırlı kalacaktır.

Bu süreçte karşılarına aldıkları muhatapların bir şekilde içlerinde biriken duygularını dökerek ifade etmelerine de gayret ediyorlar. Fransa’nın 1900’de sınırlarından içeri girse de tamamını işgal edip bir milyondan fazla yüzölçümü olan Çad’a, “Fransa’nın Askeri Bölgesi” adını verdiği -1920’den sonra fiili olarak 40 yıl kaldığı- ülkenin gençlerine verdiği üniversite bursu 20 olmuş. Bunu şimdilerde 40 yapmış. Aslında 2015’te sadece bir elin parmaklarından da azdı. Türkiye Çad’da yüzlerce öğrenciye burs verince, bu durum Fransa’yı da hareketlendirmiş olmalı. Mesele Afrika geneli için geçerli Çad sadece bir örnek. Macron’un bu ülkede Sahel adı verilen Büyük Sahra Çölü ve güney bölgesinin güvenliğini koruma bahanesiyle oluşturduğu Barkan Operasyonu’nun kumanda merkezi bu ülkededir. 3.000 Fransız askerinin Noel’ini kutlamak için “Sarı Yelekliler” konusuna ara veren Macron bir günlük Çad ziyaretinde yeni kurduğu Afrika Konseyi’nin de bir dokunuşla nelere çözüm üretebileceğini yerinde görmüş oldu. Mamadou Djimtebaye tchadinfos.com sitesinde “Emmanuel Macron Çad’da, projesi nedir?” (Emmanuel Macron au Tchad, c’est quoi le projet? “18 décembre 2018”) başlıklı yazısı ile ister istemez o da yatırım, eğitim, sağlık, kalkınma, teknolojide yenilik gibi konularda gelecek için ümitli olmaya gayret ederek tam bir asır sonra ilk defa Fransa’nın kendi aralarına iki kişilik de olsa bir heyet göndermesini önemsemiştir.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap