Hint Okyanusu’nda Bir Ada Mayot (Mayotte)

0

İslam dünyasının önemli coğrafyalarından birisi Hint Okyanusu’nun doğu ve batısını çevreleyen çok sayıda ada devletidir. Bunların içlerinde kimi zaman 1000 km2yi bile bulmayanları dahi var. Birçok adanın bir araya gelmesiyle Endonezya ve Maldivler gibi bir devlet bayrağı altında toplananlar olduğu ve eski sömürgecilerin ellerini çekmemekte ısrar ettikleri için onların idaresinde kalanlara da rastlanmaktadır. Bunlardan birisi de çevresindeki irili ufaklı adacıkların ortasında diğerlerine göre epeyce büyük ve Mayot (Mayotte) olarak isimlendirilen ada olup hemen güneydoğusunda Madagaskar, kuzeybatısında ise üç adadan teşekkül eden Komorlar Cumhuriyeti yer almakta ve coğrafi konumu dışında tarihi, kültürü, dili ve dinî yapısıyla bunların tabii bir parçasıdır. Büyük Komor, Moheli ve Anjuan isimli üç Komor adasının ortak devlet yönetimi, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği Mayot’u da diğerlerinin bir parçası olarak kabul etmektedirler. Yerel halkına tüm Komorluların konuştuğu Sevahili lehçesinde “Maore”, Malgaş dilinde “Maori” denmektedir. Afrika kıtasına yakınlığı ve Mozambik kanalı girişindeki konumu sebebiyle Fransa’ya 176 yıldır bölgedeki askeri operasyonlarında paha biçilmez fırsatlar sunmaktadır! Adanın mevcut Fransız idari taksimatına göre üçü Mamutzu merkeze bağlı olmak üzere toplam 19 bucak ve bunlara bağlı köyler bulunmaktadır. Mayot’un nüfusu 2017 yılı itibarıyla 253 bine ulaşmıştır ve kilometre kareye 675 kişi düşmektedir.

Adanın İslamlaşması

İslamiyet’in buraya geliş tarihi konusundaki rivayetler farklı olmakla birlikte yerliler arasındaki yaygın kanaate göre ilk temas henüz Hulefa-yı Raşidin döneminde olmuş. İki Komorlu, Hz. Osman’ın halifeliği zamanında (h.15) Medine’ye giderek İslamı öğrendiler ve dönüşlerinde de halka bunu tebliğ ederek İslamlaşmalarını sağladılar. Arap denizcilerinin de VIII. yüzyıldan itibaren yoğun olarak uğradıkları bu adalara İslamiyetin yayılmasında katkıları olduğunda şüphe yoktur. İslam dininin ilk defa Anjuan’dan yayılmaya başladığı rivayeti yaygındır.

Madagaskar ve kuzeyinde yer alan adalar hakkında ilk bilgi veren kaynaklara göre XVI. yüzyılın başında Avrupalı sömürge donanmaları gelene kadar her biri kendi düzenini kurarak mümkün mertebe birbirleri ile geçinip gidiyorlardı. Arap yarımadası ve İran bölgesinden çok erken dönemde ayrılan bazı Müslüman toplumlar Hint Okyanusunun doğu sahilleri kadar batı sahillerine de gidip yerleşiyorlardı. Bunlar arasında en batıdaki Madagaskar adası ile etrafındaki Komorlar dışında Lamu, Mafya, Mombasa, Mozambik, Pemba ve Zengibar gibi Doğu Afrika kıyılarına yakın adalar artık onların yurdu oldu. Genellikle ifade edildiği üzere 9. yüzyılda yerleştikleri adalardan birisi de Mayot oldu. Burası o dönemden bugüne kadar Madagaskar ile Doğu Afrika ve Arap dünyası arasında en fazla bilinen yerlerden birisi oldu. Hem kıta tarafından Bantu soylu yerliler, hem de Arap coğrafyası ile İran’ın Şiraz bölgesinden gelenlerin buralardaki varlıklarını giderek kalıcı hayata dönüştürmeleri bölge tarihi açısından çok önemlidir. Zira Hint Okyanusunun batı tarafında XVI. yüzyılın başından itibaren Avrupalı sömürgeci devletlerin dikkatlerinin buraya yöneldiği XIX. yüzyılın ortalarına kadar kendi hallerinde varlıklarını ciddi bir sıkıntı yaşamadan devam ettirdiler.

Mayot bulunduğu coğrafi şartları gereği sınırlı imkânları ile Komorlar içinde halkının büyük çoğunluğu melez olup Bantu soylu Afrika tarafından gelenler Sevahili’nin bir lehçesi olan Şimaore (Shimaore), Madagaskar asıllı olanlar ise Şibuşi (Shibushi) dilini hala konuşmaktadırlar. Müslüman halk İslam’ın yayılışından itibaren Arapça’yı öğrenmeye özen gösteriyor ve adada yaşayanların tamamı belli bir seviyede de olsa mutlaka Arapça okuyup yazmayı öğreniyorlar. Fransızca öğrenimi ise 150 yıllık sömürge idarelerine rağmen 2000’li yıllara kadar çok yaygın değildi. Okullaşmanın artmasıyla birlikte bu oran epeyce yükselse de Fransa’nın sömürge düzenini devam ettirdiği tüm denizaşırı coğrafyalardaki tebaalarınınkinden daha düşüktür.

I. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar Tanzanya sahilindeki Kilve sultanlığı ile Madagaskar arasında ulaşım Komorlar üzerinden gerçekleştiği için her iki devlet zaman zaman buraları idarelerine aldılar. XVI. yüzyılın başında Piri Reis’in kaleme aldığı Kitâb-ı Bahriye isimli eserinde Komor Adaları’nın konumu, bölgede cirit atmaya başlayan Portekizlilerle münasebetleri, yerli ahali ve bir Müslüman toplum olarak kendilerine mahsus hayat tarzları, idari yapıları, köle ticareti, bitki örtüsü, burada yaşayan canlılar gibi konularda teferruatlı bilgilere rastlanmaktadır. Piri Reis’e göre yerlilerin Tinku, Portekizlilerin ise San Loranzo (Saint Laurent) dedikleri Madagaskar adasına ilk Arap coğrafyacıları Büyük Komor demekteydiler. Buranın adının değişmesinden sonra Hint Okyanusunda seyahat edenler eski ismi bu defa kuzeyindeki takımadaların en büyüğüne verdiler. Komorlar’ın dört adadan oluştuğunun Osmanlı Devleti’nin Hint Donanmasının bu kaptanı tarafından da ifade edilmesi tarih boyunca bunların birlikteliğine işaret etmektedir ve yerliler dahi o dönemde bunlara Mû’alî (Moheli), Mâğûtâ (Mayotte), Zuvânî (Anjouan) ve Kazîce (Ngazidja) isimlerini vermişlerdi.

İslami Geleneklere Bağlılık

Mayotte adası diğer komşusu ve soydaşı Komorlar adaları gibi geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olup tamamı Şafii mezhebindendir. Bu adada Şazeli, Kadiri ve Rufai tarikatları müntesipleri bulunmakta olup halk özellikle zikir halkalarına epeyce rağbet etmektedir.

Başşehirdeki Büyük Camii ile tüm mahallelerindeki çok sayıdaki ufak camiler ile hemen hemen her bucak ve köy merkezinde en az bir ibadethane bulunmaktadır. 1841 yılında Fransa işgaline uğradıktan sonra yeni camii yapımına gereken önem verilmemiş, tamamına yakını Fransız olan yerel yöneticiler açtıkları çok sayıda gençlik evlerine ilgiyi artırmak için oyun ve film gösterimi gibi eğlence ortamı oluştursalar da gereken ilgiyi bir türlü sağlayamamaktadırlar. Buna karşılık bilhassa cuma günleri camiler yediden yetmişe halk tarafından doldurulmaktadır. Adadaki sağlam binaların genelde kamuya hizmet verenleri Fransızların inşa ettikleri olup, diğerleri halkın inşa ettiği camilerdir.

Fransa’da yaşayan altı milyon Müslümana pek çok konuda taviz vermezken Mayotlu Müslümanların dinî hayatları hakkında katı laiklik uygulamasına rağmen bu adayı elde tutmak için taviz verebilmektedir. Üçü Mamudzu’da, 16’sı ise bucaklarda görev yapan ve birisi başkadı olmak üzere toplam 19 kadıya maaş ödemektedir. Camilerde görev yapan imamların ve müezzinlerin çok azına maaş verilirken çocuklara Kur’an-ı Kerim okutan ve yerel dinde “fundi” denilen eğiticilere ise herhangi bir ücret ödenmemektedir.

Aileler çocuklarını dört yaşından itibaren mutlaka camilere Kur’an-ı Kerim ve temel bilgileri öğrenmeleri için göndermektedirler. Ayrıca okul çağındaki öğrenciler de sabah erken saatte veya öğleden sonra camilere giderek İslam eğitimini almaktadırlar. Endonezya ve çevresinde olduğu gibi Mayot takımadasında da anaerkil aile yapısı esastır. Anne evin geçimi ve özellikle çocukların eğitimi ile doğrudan ilgilenmektedir.

Mayot Müslüman halkının günlük hayatında geleneksel merasimlerin çok büyük yeri bulunmaktadır. Mevlit bunların başında en önemli yeri tutmakta ve 12 Rebiülevvel günü yaptıkları törenlere tüm ada halkı iştirak ediyor. Hem kırsal kesimde, hem de başşehirin merkez camii ve çevresindeki merasime katılım çok yüksek oluyor. Berzenci Mevlidi tüm Arap coğrafyalarındaki gibi törenlerde mutlaka okunmaktadır. Bir de yılın herhangi bir mevsiminde yeni doğan çocukları için, sevindikleri herhangi bir haber vesilesiyle camilerden ziyade evlerde ve diğer ortak mekânlarda mevlit törenleri yapılıyor ve buna daha ziyade erkekler katılıyor. Tasavvuf ehlinin camilerde yaptığı zikirlere “dahira”, hacı karşılama ve çocukların sünnet merasimi için tertip edilenlere “debah”, erkekler arası gece düzenlenen düğün törenlerine ise “şigoma/chigoma” denmektedir.

Fransızlar burayı işgal ettikten kısa süre sonra 1850’li yıllarda ilk kiliseyi Mamudzu’da faaliyete geçirmişler. İkincisi ise daha sonraları Zaudzi’de inşa edilmiş, bir de protestan kilisesi olup Mayot’taki nüfusun %5’inden az orandaki Hristiyanlar genelde Fransa, Madagaskar ve Reunion’dan gelenler ile son yüzyılda İslam’dan irtidat ederek Hristiyanlığı kabul etmiş bazı kişilerden oluşmaktadır.

Fransa’nın Mayot İslam’ına Bakışı

2009 yılında Fransa Mayot’u kendi idaresinde bu kadar uzun süre tutabilmesinde tek çarenin burayı il yapmakla mümkün olduğuna karar verdi. Dönemin devlet başkanı Nicolas Sarkozy’nin bu uygulaması beraberinde ciddi eleştirileri de getirdi. Zira 2025 strateji planı çerçevesinde 2011 yılında Fransa’nın 101. ili, uzak coğrafyalardaki Güney Amerika’daki Guyana, Guadelup, Martinik ve Reunion isimli 4 denizaşırı ili “DOM/Departement d’Outre Mer) arasında 5. il burası oldu. Ancak diğer dört denizaşırı ilden farkı bu ada halkının tamamına yakını Müslümandı ve birtakım dinî beklentileri Fransa’nın laiklik konusundaki uygulamalarıyla çatıştığı hâlde karşılanacaktı. Fransa’da yaşayan altı milyon Müslümana verilmeyen birçok dinî hakların bir kısmı Mayolulara verildi ve dinî bayramlar resmî tatil yapıldı. Fakat bir taraftan da halkın planlı bir şekilde laikleşmeye zorlandığını artık herkes fark etmektedir.

Müslüman halk tarafından kadılara maaş verilmesi, bazı dinî alanlardaki idari tasarruflar aslında bazı çevrelerce Fransa’nın Mayot halkını sömürgeleştirme niyetinin devamı olarak görülmektedir. Bizzat kendi ülkesinde Alsace ve Lorraine bölgelerine mahsus dinî ayrıcalıklı uygulamalarından sonra ilk defa Mayot’ta da hem de Müslümanlar için devletin kurucu kanunları dışına çıkılarak halkın gönlü alınmaya çalışılmaktadır. Genelde adli konularda Fransız kanunları geçerli iken, şahsi konularda İslami kuralların kadılar eliyle görülmesine sınırlı da olsa müsaade edilmektedir. Son yıllarda 15 yaştan itibaren evlilik yapılmasına verilen izin iptal edilerek yaş sınırı 18’e çıkarıldığı gibi 2010 yılında çok eşlilik de yasaklandı. Dahası kamu okullarında başörtüsü yasağını uygulama, kamu binalarında namaz kılmanın imkânsızlığı ve İslami emirlerin yerel yöneticilerce uygulanmaması genel anlamda memnuniyetsizliğe de sebep olmaktadır. Fransa Mayot Müslümanlarına kendisini kabul ettirmek için az da olsa verdiği tavizlerle gönül alacağını düşünülse de 2000’li yıllarda adada bilhassa gençlerin bazı İslam ülkelerinde yaşayan siyasi gelişmelerin içine çekilmesi ve Suriye iç savaşına katılacak kadar ileri gidenlerini engelleyememesi eleştirilmektedir.

Fransız Meclisine seçilen 577 milletvekili arasında 253 bin nüfuslu Mayot’tan daha önce sadece bir milletvekili seçilirken 2017 seçimlerinde ada iki seçim bölgesine ayrıldı. Sosyalist Parti adayı Ramlati Ali ve daha önceden de defaatle milletvekili seçilen Cumhuriyetçilerin adayı Mansur Kamardine Mayot’u Paris’te temsil edecekler. İkisi yanında Fransız Meclisine Fransa’da yaşayan altı milyon Müslümanı temsilen de beş milletvekili daha seçilerek toplam 7 milletvekili oldular.

Mayot’un İktisadi Hayatı: Yeni Bir Cazibe Adası

Fransa’ya bağlandığı günden itibaren Mayot halkı Komorlu kimliğini ifade etmekten korkar hale gelmiş, dahası diğer adalarla birleşme ihtimali çok azaldığı için hiç bir zaman bağımsız konuma gelebilme teşebbüsü de olmamıştır. Halen turizm, balıkçılık, ylang-ylang ağacından elde edilen parfüm sanayi için gerekli hammadde, ziraat ve hayvancılık en önemli gelir kaynağıdır.

Fransa Mayot’u 101. ili olarak doğrudan merkeze bağlasa da sekizgen olarak da ifade edilen ana topraklarındaki vatandaşlarına verdiği hakların aynısını Mayotlulara vermemekte, Fransızlar haftada 35 saat çalışma zorunluluğu hakkına sahipken bu durum Mayot’ta 40 saattir. Yine aile yardımı, ihtiyaç sahiplerine lojman ve emeklilik konularında da farklı muamele uygulanıyor. Çalışma yasası Fransa’daki ile ancak %25 uyumludur. Fransız halkı zenginlik, eğitim ve sağlık seviyesi bakımından dünya sıralamasında 20. sırada iken buranın artık bir ili de olan Mayot ise 107. sıradadır.

Not: Diyanet Aylık Dergi’de yayınlanan bu makaleyle ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak için lütfen tıklayınız.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap