20. yüzyılın ilk katliamı: Almanların Herero ve Nama katliamları

0

Geçtiğimiz yüzyılda uluslararası soykırım suçu sayılan eylemler sonucunda öldürülenlerin sayısının 180 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Sömürge kontrolü altındaki yerlerde sayısız başka insan hakları ihlalleri de meydana gelmiştir. Sömürge yönetimleri nedeniyle en fazla insan hakları ihlaline maruz kalanlar ise Afrika ülkelerinin vatandaşları olmuştur. Birçok bilim insanı tarafından 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak kabul edilen Namibya’da gerçekleştirilen Herero ve Nama katliamlarının, Almanların Yahudi soykırımı ile benzerlikler gösterdiği iddia edilmektedir.

Güney Afrika’nın batı kıyısında yer alan ve 1968’e kadar uluslararası alanda Güney Batı Afrika olarak adlandırılan Namibya (resmi adıyla Namibya Cumhuriyeti) Angola, Zambiya, Botsvana, Güney Afrika ve Atlantik Okyanusu ile komşudur. Namibya 106 yıllık Alman ve Güney Afrika sömürge yönetiminden sonra, 21 Mart 1990’da demokratik çok partili bir anayasa ile bağımsızlığını kazanmıştır. Başkenti Windhoek olan ülke batıdan doğuya üç ana topografik bölgeye ayrılmıştır: kıyıdaki Namib çölü, Merkez Platosu ve Kalahari. Ülkenin uzunluğunun çoğunu yaklaşık 130-160 km uzunluğundaki Namib çölü oluştururken; Merkez Plato, Namibya’nın tarımsal yaşamının çekirdeğini oluşturmaktadır.

Alman Sömürge Dönemi Öncesi Namibya

Ülkenin farklı bölümlerine kıtanın çeşitli bölgelerinden gelen halklar yerleşmiştir. En eski Namibyalılar, avcılık ve toplayıcılığa dayanan hayatta kalma odaklı bir kültüre sahip göçebe San halkıdır. Ancak klan yapılarının küçük olması ve federe olamamaları nedeniyle zamanla ülkenin çöl kenarlarına doğru çekilmişlerdir. Güney Namibya’yı ilk fethedenler ise Nama halkıdır. Klanlar arası ittifakları güçlü ve daha büyük bir klan sistemi bulunan Namalar otlatıcılığa dayalı bir ekonomiye sahiplerdir. Ülkedeki diğer bir grup ise Orta Afrika’dan gelen avcılık, otlatıcılık ve bakır eritme işlemi yapan Damara halkıdır. Kuzeydoğu ve orta Namibya’da ise Orta Afrika’dan diğer bir halk olan Hererolar, büyük bir şef tarafından yönetilen birbirine kenetlenmiş klan sistemleri kurmuştur. Ülkenin kuzeyinde ise Ovambo halkı Kunene Nehri’nin her iki tarafında krallıklar kurmuştur. 18. yüzyılın sonlarından itibaren Orlam halkı bölgeye gelmiştir. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Hererolar, Orlam ve Nama gruplarının askeri ve siyasi hegemonyasını başarılı bir şekilde aşarak Orta Namibya’nın en büyük gücü haline gelmiştir. Bu olay Hererolar arasında dikkate değer bir sosyal ve ekonomik dönüşüme neden olmuştur.

İzole coğrafi konumu nedeniyle 19. yüzyıla kadar dış dünya ile sınırlı temas sağlayan Namibya ile Avrupalıların teması 1860’lardan sonra, Avrupalı tüccarların Namibya kıyısındaki Walvis Körfezi’ndeki faaliyetleriyle başlamıştır. 1860’tan önce Alman misyonerler, çeşitli milletlerden kâşifler, İngiliz tüccarlar ve Norveçli balina avcıları gibi baskın bir rol oynamamıştır. Bunun yerine, ticaret için ilk yolları oluşturmuş ve yerel halkı ateşli silahlar ile tanıştırmışlardır. Az nüfuslu ve büyük kesimi çöllerin hakimiyetinde olmasına rağmen, büyük miktarda altın, elmas, uranyum ve diğer değerli mineral zenginliğine sahip olması bu ülkeyi Avrupalı sömürgeciler için çekici bir hedef haline getirmiştir.

Alman Sömürgeciliği

Almanya’nın sömürge dönemi 1880’lerde Alman girişimci Franz Adolf Lüderitz’in, bazı Namibya kıyılarını satın almasıyla başlamıştır. Adolf Lüderitz 1883’te güneybatı Afrika’da bir ticaret merkezi kurmuş, ayrıca Lüderitzland adını verdiği bitişik kıyı bölgesini de ücret mukabili sahiplenmiştir. 24 Nisan 1884’te Bismarck, Adolf Lüderitz’in Güney-Batı Afrika mülklerinin Alman İmparatorluğu’nun koruması altına alınacağını ilan etmiştir. 580.000 kilometrekarelik bir alan üzerinde bir “koruyuculuk” ilan edilmesiyle, Alman sömürgesinin genişlemesinin temeli atılmıştır. Bu bölgeler Alman koruması altındaki ilk sömürgeyi oluşturmuş, işgal daha sonra iç bölgelere doğru yayılmıştır. Temmuz 1884’te Togo ve Kamerun ve Şubat 1885’te Carl Peters’in Doğu Afrika’daki mülkleri de Alman İmparatorluğu himayesi altına girmiştir. 1884–85 Berlin Konferansı’nda, Almanya’nın sömürgeleri uluslararası düzeyde onaylanmıştır. 1889’da Almanlar Walvis Körfezi’ni de ele geçirmiş ve sonraki 15 yıl içinde bazı yerel şeflerle iş birliği yaparak ve diğerleriyle savaşarak iç kısım üzerindeki kontrollerini kademeli olarak genişletmiştir. Almanların sömürgelerinin bulunduğunu iddia ettikleri bölgede 80.000 Herero, 20.000 Nama ve 450.000’e kadar Ovambo’nun yaşadığı tahmin edilmektedir.

1884-90 yılları arasında Almanya tarafından resmen sömürgeleştirilen Namibya, Almanya’nın tek gerçek yerleşimci sömürgesi olmuştur. Yüzyılın başında Alman yerleşimciler bölgeye gelmiş, bakır madenciliği yapılmış; Swakopmund ve Lüderitz’den demiryolu inşaatı başlamış ve Lüderitz yakınlarındaki elmaslar keşfedilmiştir. 1903 yılına gelindiğinde, ülkeye yaklaşık 3.000 Alman yerleşmiştir. Küçük de olsa, bu yeni yerleşimci toplumun başlatılması, bölgenin sosyoekonomik dengesini bozmuş ve çatışmalara neden olmuştur. Sömürgecilik karşıtı kaygıların yanı sıra, başlıca sürtüşme noktaları toprak, su ve sığır gibi kıt kaynaklara erişim olmuştur.

İlk Çatışmaların Ortaya Çıkışı

Ekonomisi hayvancılığa bağlı olan Namibya’da 1897’de ölümcül bir hastalık olan sığır vebası ortaya çıkmıştır. Bu durumdan temel besinleri süt ve süt ürünleri olan Hererolar daha fazla etkilenmiş, sığırlarının neredeyse yüzde 90’ını kaybetmişlerdir. Geniş kapsamlı ekonomik felaketi şiddetli bir sıtma salgını izlemiştir. Alman misyoner Jakob Irle’ye göre, 1898’de 10.000 kişi sıtmadan vefat etmiştir. Herero halkı derin bir ekonomik ve kültürel krizle karşı karşıya kalmıştır. O zamana kadar Avrupalılara toprak satmayı reddeden halk, hayatta kalmak için topraklarını Avrupalı yerleşimcilere ve arazi şirketlerine satmıştır. Bazı Herero şeflerinin, halklarının topraklarını çok düşük fiyatlara satmaları ciddi bir iç gerilim yaratmıştır. Birçok kişi, Afrikalılar ve Avrupalılar arasında yeni bir güç hiyerarşisine yol açan ​​ücretli işçiliğe zorlanmıştır. Bu durum Avrupalıların Afrikalılara karşı daha acımasız davranışlarına neden olmuş, Alman çiftçiler ırkçı bir tutum ile yeni Afrikalı işçilere kötü muamelede bulunmuştur. Bu arada, dinamik bir Avrupa sınır toplumu ortaya çıkmıştır. Afrikalılar gittikçe daha fazla ötekileştirilirken ve toplu özgüven krizi yaşarken, Alman toplumu zenginleşmiştir. 1904’te Namibya’nın Avrupalı nüfusunun 5.000 olduğu tahmin edilmektedir.

Namibya’daki Alman sömürge işgali, yapılandırılmış ve ayrıntılı bir plana göre ilerlememiştir. Namibya’da az sayıda bulunan memurların idari sorumlulukları bulunmaktadır. Memurlara, sömürgeci kontrolü elde etmek için barışçıl yöntemler kullanmaları talimatı verilmiş olsa da memurlar önemli bir idari serbestliğe sahiplerdir. Birçoğu daha önce II. Leopold’ün “Özgür Kongo Devleti”nde görev yapan görevliler, orada yerli halka karşı işlenen sayısız zulümde yer almışlardır. Bu nedenle, bu ilk sömürgeci memur grubu Afrikalılarla şiddetli çatışmalara girmiş, iyi silahlanmış ve kendilerinden sayıca üstün olan Herero ve Nama halklarıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Ülkede yaşanan sosyoekonomik gelişmeler nedeniyle 1894–1904 yılları arasında çıkan ayaklanmalar (Nama-1894 ve Herero-1896) dönemin sömürge valisi olan Binbaşı Theodor Leutwein, tarafından bastırılmıştır. 1889’da ilk resmi Alman yönetiminin Hererolar tarafından sınır dışı edilmesinin ardından, Alman hükümeti, birliklerinin Afrikalıların eline geçmesinden duyduğu endişe nedeniyle takviye birlik göndermiştir. Curt von François, 1889’da Güney Batı Afrika’ya gönderilmiştir. Von François, hem Hererolar’a hem de Namalar’a karşı saldırıları başlatmış ve acımasız savaş yöntemlerine başvurmuştur. Ancak Alman yerleşimciler ve yerel halklar arasındaki gerilimler 1904-1907 yılları arasında yaklaşık 65.000 Herero ve 10.000 Nama’nın ölümüyle sonuçlanan tam ölçekli bir savaşa yol açmıştır.

Savaşın ilk aşaması Almanlar ve Hererolar arasında yaşanmış, 12 Ocak 1904’te, Samuel Maharero’nun komutasındaki Hererolar büyük bir isyan başlatmıştır. Başlangıçta yalnızca 750 kişiden oluşan ve bir topçu bataryasıyla desteklenen Alman kuvvetleri, 4.000’i silahlarla donatılmış yaklaşık 8.000 kişilik bir grupla karşı karşıya kalmıştır. Lothar von Trotha komutasındaki Alman birliklerindeki asker sayısı takviye kuvvetleriyle arttırılmış, destek kuvvetlerinin gelmesinden sonra von Trotha, 11 Ağustos 1904’te Waterberg’de Hererolar’a saldırmıştır. Çatışma Almanya’nın bariz üstünlüğüyle sonuçlanmış ve toplu katliamlara yol açmıştır. 2 Ekim 1904’te, Hererolar yenilgiye uğradıktan sonra, Alman Güney-Batı Afrika askeri komutanı von Trotha, Afrikalılara soykırım emri olarak kötü şöhretiyle bilinen bir bildiride Herero halkına şu şekilde seslenmiştir: “Ben, Alman birliklerinin büyük generali, bu mektubu Herero halkına gönderiyorum. Herero artık Alman tebaası değildir. Herero halkı ülkeyi terk etmelidir. Halk bunu yapmazsa, onları topla zorlayacağım. Alman sınırları içinde, silahlı veya silahsız, sığırı olsun veya olmasın, her Herero vurulacaktır. Artık kadınlar ve çocuklara istisna tanınmayacaktır, onları kendi ülkelerine geri göndereceğim veya vurulmalarına izin vereceğim.” Lothar von Trotha, Waterburg’da ana Herero ordusunu yendiğinde Hererolar’ın hiçbirini esir almadan Kalahari çölüne sürmüştür. Tarihçiler genellikle Hererolar’ın çöle sürülmesinin ve susuzluktan ölmelerine izin verilmesinin von Trotha tarafından çok önceden planlandığını iddia etmişlerdir.

Ekim 1904’te güney Nama toplulukları da Alman sömürgeciliğine karşı ayaklanmıştır. Almanların Namalar’a karşı üç yıl süren savaşı, Hererolar’a karşı mücadelelerinden önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Namalar açık çatışmalardan kaçınmış ve Alman devriyelerine ve askeri karakollara sistematik saldırılar düzenlemiştir. Bu saldırılar sömürgeciler için önemli sorunlara yol açmıştır. Diğer yandan, von Trotha’nın sömürgeleri bir an önce yatıştırmak için siyasi baskı altında bulunması nedeniyle farklı taktikler uygulanmıştır: köyler, tarlalar ve tahıl ambarları yakılmış ve sivil halk Atlantik kıyılarında kurulan birkaç toplama kampına sürülmüştür. Direniş sonunda Namalar’dan sağ kurtulanların büyük çoğunluğu, liman kenti Lüderitz’in kıyısındaki Köpekbalığı Adası kampına gönderilmiştir. Kamplardaki savaş, açlık ve diğer yaşam koşulları Namalar’ın üçte ikisinin hayatına mal olmuştur. Köpekbalığı Adası’ndaki mahkumların yüzde 80’inin orada öldüğü tahmin edilmektedir.

Toplama Kampları ve Zorla Çalıştırma

* Omaheke’nin kurak çölünden kaçıp sağ kurtulan Hererolar 

https://museeholocauste.ca/en/resources-training/herero-genocide-namibia/

İmparatorluk Almanya’sı Herero ve Namalar üzerinde açıkça imha, kabile kültürünün ve sosyal örgütlenmenin yok edilmesi, toplama kampları, zorla çalıştırma, tıbbi deneyler ile kadınların ve çocukların sömürülmesi gibi yöntemleri uygulamıştır. Ayaklanmaların ardından Almanlar, hayatta kalan az sayıdaki kişiyi köleliğe zorlamış, haklarını ellerinden almış, bir kısmını da toplama kamplarında ve zorunlu çalışma programlarında işçi olarak çalıştırmıştır.

Toplama kamplarının en önemli işlevi, kronik işçi kıtlığına bir çözüm sağlamaktır. Kamu alanına ve özel şirketlere büyük insan emeği rezervleri sunan gerçek çalışma kampları olarak hizmet etmişlerdir. 2.000’den fazla Afrikalı erkek, kadın ve çocuğun Arthur Koppel AG tarafından istihdam edildiği Otavi demiryolu inşaatında, çok sayıda Afrikalı hayatını kaybetmiştir. Eski bir Herero şefi olan Traugott Tjienda’ya göre, köle işçiler arasında ölüm oranı yaklaşık yüzde 30’dur.

Von Trotha’nın ayrılmasından sonraki aylarda, toplama kamplarında kaydedilen can kayıpları çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Mart 1907’ye kadar, toplam 17.000 Afrikalı mahkûmdan 7.682’sinin otuz aylık bir süre içinde hayatını kaybettiği raporlanmıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra ise kadınlara karşı cinsel şiddet olayları İngiltere’ye rapor edilmiştir. Orta ve güney Namibya, Swakopmund’dakiler ve Lüderitz yakınlarındaki Köpekbalığı Adası’nda bulunanlar en kötü koşullara sahip olan toplama kamplarıdır. Bu kamplar Atlantik kıyısının sert ve soğuk iklimi, işkence, yetersiz beslenme ve tıbbi bakım eksikliği gibi olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir.

Nazi ırk deneylerinin önünü açan Alman genetik bilimci ve antropolog Eugene Fischer, ırkçı tıbbi deneylerine Güney Batı Afrika’daki toplama kamplarında başlamıştır. Alman yerleşimcilerin ve Herero kadınlarının çocukları olan melez çocukları kobay olarak kullanmış, ırklar hakkındaki teorilerini araştırmak için Herero erkeklerine ve kadınlarına işkence etmiştir. Bulgularını “İnsan Kalıtımı ve Irk Hijyeni İlkesi” adlı kitapta bir araya getirmiştir. Fischer daha sonra, Nazi toplama kamplarında ölümcül deneyler gerçekleştiren Josef Mengele de dahil olmak üzere Nazi doktorlarına tıp öğrettiği Berlin Üniversitesi’nin rektörü olmuştur.

1910’a gelindiğinde idam, savaş ya da açlık ve susuzluktan kaynaklanan can kaybı nedeniyle Herero halkının yaklaşık yüzde 80–85’i hayatını kaybetmiştir. Birçok soykırım uzmanı Herero ve Namalar’ın toplu katliamını yirminci yüzyılın ilk soykırımı veya “ilk Alman soykırımı” olarak tanımlamaktadır. Çatışmaların sonunda, tüm Herero halkının yüzde 80’i ve Nama halkının yüzde 50’sine denk gelen on binlerce Nama ve Herero erkek, kadın ve çocuk katledilmiş; geri kalanların birçoğu zorla çöle gönderilmiş, burada açlıktan ve susuzluktan ya da su kuyularının zehirlenmesi sonucunda can vermiştir. Hayatta kalanların çoğu toplama kamplarına yerleştirilmiş, Afrika’daki diğer Alman kolonilerine gönderilmiş veya zorla çalıştırılmıştır. Bu arada, sömürge yetkilileri ülkedeki Alman yerleşimcilere çiftlik arazisi vermiş; elmas ve diğer doğal kaynakların keşfi ise büyüyen bir sömürge ekonomisine yol açmıştır.

Bu katliam sırasında “soykırım” terimi henüz uluslararası hukukta tanınmamış veya tanımlanmamış olmamakla birlikte, 1904’te Alman Güney Batı Afrika’daki Herero halkı ile Alman sömürge birlikleri arasındaki çatışma ve sonraki birkaç yılda Herero nüfusunun yaklaşık yüzde 75’inin ölümüyle sonuçlanan olaylar çoğu bilim insanı tarafından soykırım olarak tanımlanmıştır.

Sonuç Yerine

Afrika’da bağımsızlığını kazanan son ülkelerden biri olan Namibya Cumhuriyeti, 1884–1919 yılları arasındaki Alman sömürge yönetimi altında ülkedeki Hererolar’ın yüzde 80’inden fazlası ve Nama halkının yaklaşık yüzde 75’i dört yıl süren çatışmalar sırasında hayatını kaybetmiştir. 31 Mart 1907’de savaş durumu resmen sona erdirilse de Afrika toplumlarının yıkımı hız kesmeden devam etmiştir. Yerli halkın haklarından mahrum bırakılmasının ve topraklarının kamulaştırılmasının ardından, 1907’de Afrikalıların hareket özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlayan ve boyunlarına bir kimlik kartı taşımaya zorlayan bir dizi “yerli kararname” çıkartılmıştır. Sömürgecilerin yerlileri kontrol etme takıntısı, emekçilerin çiftliklerden kaçma girişimlerini engellemek için tüm Afrikalılara dövme yaptırmak da dahil olmak üzere totaliter politikalara yol açmıştır. Herero ve Namalar boyunduruk altına alınmasına rağmen, Almanlar olası Afrika ayaklanmalarından korkmuş, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için Windhoek ve Berlin’deki sömürge yetkilileri, Afrikalıların Kamerun’daki Alman topraklarına ve hatta Papua Yeni Gine’ye büyük ölçekli sürgünlerini değerlendirmiştir. Ancak I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, planlarının uygulanmasını engellemiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Güney Afrika Birliği’nden birlikler Namibya’yı işgal etmiş ve sömürge topraklarındaki Alman savunma kuvvetleri, 9 Temmuz 1915’te, Güney Afrika kuvvetlerine teslim olmaya zorlanmıştır.  Savaştan sonra Güney Afrika, Namibya’yı yönetmek için uluslararası yetki almış ve bu durum Namibya’yı bir Güney Afrika eyaleti haline getirmiştir. 1920’lerde Güney Afrika hükümeti, sömürgesi üzerindeki kontrolünü güçlendirmek için yüzlerce beyaz aileyi Namibya’ya yeniden yerleştirmiştir. Yerli halklar, 1920’ler ve 1930’larda Güney Afrika yönetimine karşı birkaç kez ayaklanmış, ancak her isyan Güney Afrika güçleri tarafından bastırılmıştır. Güney Batı Afrika, 1990 yılında Namibya adı altında bağımsızlığını kazanana kadar Güney Afrika’nın kontrolü altında kalmıştır.

1966’da Alman tarihçi Horst Drechsler, Almanya’nın Herero ve Namalar’a karşı yürüttüğü çalışmaların soykırımla eşdeğer olduğunu ilk kez ortaya koymuştur. Uluslararası alanda Hererolar, ülkelerinde gerçekleştirilen katliamların toplama kampları, zorla çalıştırma gibi uygulamalar nedeniyle Yahudi soykırımı ile paralellik gösterdiğini dile getirmeye başlamıştır. 1990’ların sonlarında Herero temsilcileri, Eylül 2001’de ABD Federal Mahkemesi’nde Alman hükümetine ve üç Alman şirketine karşı bir dava açmıştır. Böylelikle ilk kez bir etnik grup, soykırımın yasal tanımına uyan sömürge politikaları için tazminat talep etmiştir. Davacılar, yasal ve siyasi engellerin üstesinden gelmek için, atalarına karşı yapılan soykırım ile Yahudilere yönelik Nazi soykırımı arasındaki paralelliğe dikkat çekerek halkın sempatisini kazanmaya çalışmışlardır. Ancak 7 Mart 2019’da New York’taki Federal Mahkeme, Namibya’nın Almanya’ya açtığı soykırım tazminat davasını reddetmiştir. Hererolar’ın tarihi adalet ve mali tazminat talebinin yanı sıra, Namibya’daki sömürge yönetiminin faaliyetlerine ilişkin artan kamuoyu bilinci, Alman yetkililere Almanya’nın imparatorluk geçmişiyle hesaplaşmaları için önemli bir baskı yaratmıştır. Ağustos 2004’te Alman Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, Namibya’yı ziyaret etmiş ve Hererolar’ın kesin bir yenilgiye uğradığı Waterberg’deki savaşın yüzüncü yılı vesilesiyle bir anma törenine katılmıştır. Wieczorek-Zeul, Namibya’daki Alman zulmü için resmi olarak özür dileyerek Almanların, tarihi ve manevi sorumluluğunu ve o dönemde gerçekleştirdiği suçları kabul ettiğini belirtmiştir. Bu durum bir yandan geçmişte yaşanan acı tecrübelerin sınırlı bir şekilde de olsa tazmin edilebilmesinin yolunu açarken, diğer yandan Herero soykırımının tarihsel gerçekliğini ve önemini pekiştiren bir rol üstlenmiştir.

*Şehir merkezinde yer alan Windhoek toplama kampı

https://www.lemonde.fr/afrique/article/2016/11/25/herero-et-nama-premier-genocide-du-xxe-siecle_5038156_3212.html

KAYNAKÇA

 Erichsen, C. (2020, Ocak 5). German-Herero Conflict of 1904–07. Britannica: https://www.britannica.com/topic/German-Herero-conflict-of-1904-1907

Flandrin, A. (2017, Ocak 6). Herero et Nama, premier génocide du XXe siècle. Le Monde: https://www.lemonde.fr/afrique/article/2016/11/25/herero-et-nama-premier-genocide-du-xxe-siecle_5038156_3212.html

Fritz, J.-C. (1993). La Namibie indépendante. Les Coûts d’une Décolonisation Retardée. Cahiers d’Études Africaines, 326-330.

Génocide des Hereros et des Namas en Namibie: la procédure en réparation contre l’Allemagne rejetée à New York. (2019, Ağustos 3). France Info: https://www.francetvinfo.fr/monde/afrique/politique-africaine/genocide-des-hereros-et-des-namas-en-namibie-la-procedure-en-reparation-contre-l-allemagne-rejetee-a-new-york_3223859.html

Gottschalk, K. (1988). The Political Economy of Health Care: Colonial Namibia 1915-1961 . Social Science & Medicine, 577-582.

Green, R. H. (2019, Aralık 2). Namibia. Britannica: https://www.britannica.com/place/Namibia

Griffiths, R. J. (1996). Democratisation and Civil: Military Relations in Namibia, South Africa and Mozambique. Third World Quarterly, 473-485.

Herero and Nama Genocide. (tarih yok). United States Holocaust Memorial Museum: https://www.ushmm.org/collections/bibliography/herero-and-nama-genocide

Herero Genocide in Namibia. (tarih yok). Montreal Holocaust Museum: https://museeholocauste.ca/en/resources-training/herero-genocide-namibia/

Lemarchand, R. (2011). Forgotten Genocides: Oblivion, Denial and Memory. Philadelphia: University of Pennsylvannia Press.

Middleton, J. (2002). Africa: an Encyclopedia for Students Volume 3: Leakey-Rwanda. New Jersey: Charles Scribner’s Sons.

Sarkin, J., & Fowler, C. (2008). Reparations for Historical Human Rights Violations: The International and Historical Dimensions of the Alien Torts Claims Act Genocide Case of the Herero of Namibia. Human Rights Review, 331–360.

Saunders, C. (2007). The Role of the United Nations in the Independence of Namibia. History Compass, 737–744.

Saunders, C. (2018). SWAPO, Namibia’s Liberation Struggle and the Organisation of African Unity’s Liberation Committee. South African Historical Journal.

Silvester, J. (1996). Demons and Democrats Namibia’s Liberation Struggle: The Two-Edged Sword. The Journal of African History, 342-343.

The Editors of Encyclopaedia Britannica. (2016, Aralık 6). German South West Africa. Britannica: https://www.britannica.com/place/German-South-West-Africa

 

Share.

Yazar Hakkında

Sivil Toplum Sektörü, Vaka Analisti. Gamze Düzler 1991’de İstanbul, Üsküdar’da doğdu. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünden 2014 yılında mezun oldu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler anabilim dalında yüksek lisansını tamamlamıştır. Sivil toplum kuruluşunda çalışmaktadır. İngilizce ve Fransızca’yı iyi seviyede bilmektedir. Yoğunlaştığı alanlar, insani yardım, ekonomi politik, Afrika’da soykırımlar ve hak ihlalleridir.

Yoruma Kapalı