Osmanlı Arşivlerinden Cezayir Meselesine Bakış

0

Cezayir’in Paşası Hüseyin Dayı Bâb-ı Âli’ye gönderilen son yazışmalar

1830’da Cezayir Ocağı’nın düşüşü, tüm Kuzey Afrika’daki Osmanlı varlığı için bir dönüm noktasıydı. Zira Cezayir’in düşmesinden bir süre sonra Tunus ve ardından Trablusgarp düşmüştü.[1] Bu nedenle Kuzey Afrika’da cereyan eden olayları anlamak için Cezayir meselesini anlamak çok önemlidir. Bu yazımızda Cezayir’den Bâb-ı Âli’ye 1827 yılında ulaşan en son arşiv yazışmalarından yola çıkarak Cezayir meselesinin hakikatini ortaya koymaya çalışacağız.
Cezayir meselesinin gerçek nedenleri, Fransız iddiaları ile Cezayir’den gelen resmi yazışmalar arasında farklılık gösteriyor. Fransa’nın Cezayir’e savaş ilan etmesinin iki ana sebepten iddia ettiğini görüyoruz: Birincisi, Cezayirli paşalar Fransa ile yapılan barış antlaşmalarını her seferinde ihlal etmesidir.[2] İkinci sebep, Cezayir’deki Fransız Konsolosu Cezayir Garbî Valisi “Hüseyin Paşa” tarafından hakaret edilmesidir.[3] Bahsedilen iki sebep Fransa’nın kendisine Cezayir’e savaş ilan etme hakkını vermiş ve bu Fransız-Osmanlı Antlaşması’nın on birinci maddesinin metnine dayanıyormuş.[4]
 Bu, Fransa’nın Cezayir’e savaş ilan etme hakkını şart koşar.[5]Ancak bunu Bâb-ı Âli’nin bildirimi ve kabul ettikten sonra yapmak şartıyla gerçekleşebilir ve bu şartlar gerçekleşmemiştir.
Fransa, savaş ilan ederek, paşaların kendi çıkarlarına aykırı olan savaş eylemlerinde çok ileri gittiğini görmüş[6] ancak aynı zamanda Osmanlı Devleti ile yapılan antlaşmada öngörülen hiyerarşiye saygı göstermemiştir. Fakat Fransa Cezayir’e savaş ilan etmeden önce, olup bitenleri Bâb-ı Âli’ye bildirmesi gerekiyordu ki, Osmanlı Devleti uygun gördüğü hamleyi yapsın. Bâb-ı Âli’nin müdahale etmemesi durumunda Fransa savaş ilan etme hakkına sahipti. Her neyse Fransa’nın aldığı savaş ilan etme kararı, Bâb-ı Âli’yi olup bitenlerin gerçeğini anlamak için harekete geçirdi ve bunun için adamlarından birini Cezayir meselesini araştırmakla görevlendirmiştir.[7]
Osmanlı Devleti, Cezayir tarafıyla iletişim kurmak için “Halil Efendi’yi tayin etmiştir[8] ve hemen Cezayir tersane emini “İbrahim Efendi” ile iletişim kurmuş. Bir süre sonra İbrahim Efendi Osmanlı Devleti’ne ayrıntılı bir mektup göndermişti[9], O sırada “Hüseyin Paşa” olup bitenleri Bâb-ı Âli’ye bildirmesi gerektiğini anlamıştı. Bu yüzden Osmanlı Devleti’ni önemli adamlarına mektuplar göndermiş ve onlara olayılar ayrıntılı olarak anlatmıştı.
Cezayir’den Bâb-ı Âli’ye ulaşan yazışmalar, asıl sorunun kökeninin Fransa’nın iddia ettiği gibi Cezayir’deki Fransız konsolosuyla ilgili olmadığını göstermişti. Daha ziyade, sorunun kökü, Cezayir’e borçlu olunan Fransızların borçları meselesidir. Cezayir Paşası “Hüseyin Paşa” Fransa’dan eski borçları talep etmiş ve kendisine bu hususta üç defa Fransa Kralına mektup yazmış fakat hiçbir cevap alamamıştır.[10]
Cezayir Paşası Hüseyin’in Fransız konsolosu “Pierre Duval”a vurması ise Konsolos’un gösterdiği inat ve görgüsüzlükten kaynaklanmaktadır. Öfke patlaması sırasında Hüseyin Paşa elindeki yelpaze ile bahsi geçen konsolosa iki hafif tokatla vurmuş.[11]
Fransa, barış ister gibi görünerek Bâb-ı Âli’yi aldatmaya çalışmış ve barışı reddedenin Cezayir Paşası olduğunu söylemişti, Ancak Fransız mektubu, Cezayirli Hüseyin Paşa’ya sunduğu barış şartlarından bahsetmemiş.[12] Dolayısıyla Cezayir Paşası, incelediğimiz yazışmalarda, alçaltıcı bulduğu bu şartları Cezayir’e ve Bâb-ı Âli’ye arz etmiştir.[13] Yazışmalarında, konsolosun kendisine söylediği gibi değil, gerçekte ne olduğunu doğrulamak için Fransızlardan birini göndermesini istediğini açıkça belirtmiş[14].
Hüseyin Paşa, Fransız deniz ablukasını kırmak için yaptığı girişimden de yazışmalarında bahsetmiştir. Mevlit gecesinde 1827’de bir dizi küçük Cezayir gemisinin denizdeki Fransız gemilerine saldırdığı ve bu gemilerin Fransız gemilerine karşı küçük bir zafer elde etmiş ve onları Cezayir’in sahillerinden biraz uzaklaştırmıştı.[15] Bu girişim, Bâb-ı Âli’yi, Cezayir’in her zaman olduğu gibi, Fransız saldırısına karşı koyabilme becerisine inandırmıştır.[16] Osmanlı Devleti, Cezayir meselesine çözmenin onun müdahalesini gerektirmediğine sanıyormuş. Belki de Bâb-ı Âli’nin meseleyi umursamıyormuş gibi yapma ve Fransız elçisi talep etmedikçe bu konuyu tartışmaya açmama kararını haklı çıkaran da budur.[17]
Dayı “Hüseyin Paşa”, tüm Akdeniz’deki itibarı, şöhreti ve tecrübesi nedeniyle Anadolu’dan bir dizi Türk askerinin alınması talebiyle mektubunu sonlandırmış. Padişahın bu isteği kabul etmesi ve Kapudan(kaptan) Paşa’ya Seraskeri emir göndermesini emretmişti.[18]
Son olarak, Osmanlı devletinin Fransızların Cezayir’i işgaline karşı konumu hakkında hala saklı kalan gerçekleri araştırmak için bu belgeleri göstermenin önemine işaret etmeliyiz. Şimdi son Cezayir paşalarından Bâb-ı Âli’ye gelen mektupların ve içindeki gerçeklerin gösterecektir. Türkçe olarak sunacağız.
Cezayir Garbı Beylerbeyi Hüseyin Paşa gelen mektubu[19]
“Devletlü inâyetlü merhametlü übbehetlü veliyyü’n-ni’am amîmü’l-cûd ve’l-himem efendim sultânım hazretleri,
Arîza-yı Ubeydânemdeki ocağ-ı mansûrenin Fransalı zimmettlerinde olan beytü’l-mâl-i Müslimîn akçesini taleb ve irsâl eylemeleri zımmında üç defa Fransa kralına dostâne taraf-ı acizânemden mektûb tahrîr ve irsal olunmuş ise de zerretmâ havâle sem’i ve îtibar etmeyerek cevâbı zuhûr etmediğinden tarafımızda mukîm Fransa konsolosluğuna mihmân-nüvâzîye[20] riâyet olunarak kelâm-ı leyyin[21] ile sual eğer Fransa devlet ile ocağ-ı hakkânî miyânında mün‘akid olan dostluk der-kâr ise seleflerimiz paşaları düvel nâsârâ taraflarından irsâl olunan mektûblar indlerimizde mevcut olmağın bende dahi şevktlü kerâmetlü küdertlü pâdişâh-ı Âlem- penâh efendimiz hazretlerine bendesi ve ocağ-ı mansûrenin muhâfazasına tâyîn ve memûr bir vezîrim devletinin tarafına tahrîr ve irsâl eylediğim mektûblerimin cevâbı niçün zuhûr etmiyor deyü suâl olunduğu konsolus-ı mesfûr taanud[22] ve tekebbürlüğünden nâşi Fransa kralı ve cumhûruyesi sana kağıd tahrir etmez ve mersûl kağıdları dahi karşılık irsal etmez deyerek tahkîrâta kelâmlardan mâada mugâyir-i rızâ-yı dîn-i Muhammedî ve menâfi-i nâmus hazret-i cihân-bânî kelâmlara cesâret eylediğinden tahammül hâric dâire tâkat olmağın dest-i âcizânemde olan senglen[23] İle şecaât İslam’ı âşikâra mebnî iki üç defa darb hafif ile darb eylediğimden konsolos-ı mersûm fitne ve fücûr ve-liyâze billah sevâhil Afrika’ya buharı dimag habiselerine suûd ederek düz ve şep fitne nâri işalı cesaret eylediğinden bir mâh mürurundan bir kıtâ süküna liman-ı Cezayir’e derûne körfeze lenger-endâz ve ber-mucib kâide ocağı hâkânî düvel-i tekneleri derûn-ı körfeze vusûllerinde tarafımızda olan konsolosları liman reismizin flukası derûnuna duhûl ve teknelerine gide geldikleri âdet-i müstemirre ise de konsolos-ı mesfûr dahi sükûna-i menhûsasını azîmet ve taşra çıkacak vekilim deyi cevâb ve flukamızı geri iâdsı eylediğinden ferdâsı gün ale’sabâh bir kıtâ iki anbarlı ve iki firkaten ve bir korvet tekne menhuslerı rûy-ı diyârda nümâyan ve körfezde olan o süküneleri hani fekk-i lengerirle refiklerine vusul birisi evâl gün ve ferdâsı admirılarından[24] bir kıtâ kağıd tarafımıza irsâl ve yirmi dört saate değin cevâbını isterim diyerek bast-ı kelâm etmemişler ise de bade’l-tercüme meâli buna karârgâh-ı âcizi olan kasaba-i mâmûreyi Fransız bandırasını salb ve tahtına İslâm sancağını keşîde ve kal‘a-i pâdişâhînin res-i ammâresi ve beyne’d-devlet şöhret şâyiası olan Küpekli Barca dehi hâkeza salb ve keşide ve burclarımızdan cümleye i‘lân içün yüz aded top endahte olunması ve rüesâ-yı ocağını hâkânî ve küberâ-yı resanı mesken ârifleri daha tekne menhuslerini vararak rica etmelerini ve envâ-i dürlü şân-ı İslam’a halel vererek teklif teklîf mâlâ-yutâk tahrîr ve yirmi dört saate kadar bunlar kabul olduğunu febihâ ve ilâ adâvetimiz derkâr deyü inhâ eylemiş ise de bu bendeler daha cevâb olarak kağıd tahrîr bu misillü teklifler kâr-ı ukalâ-yı devlet olmayup ancak dâr-ı şukkâda mükim mecnûnların kelâmına müşabih olmağla eğerce mâdenin künh ve hakîkatına ve konsolos ile vukû‘bulan husûsun mebden ve menşen neden zuhûr ettiğini suâl ederek husûs-ı mezkûr bade’l-ayân ol misillü fitne konsolos sizleri ve bizlere el vermez diyerek bir umûr-ı dîde adam konsolos nasb etmeniz memûl iken bilâ-suâl bu türlü haltatan mürekkeb kelâmlara itibârımız yoktur Eğerçi yirmi dört saate değin ber-minvâl-i muharrer sizler dâhi bir adam irsâl edersiniz ne âlâ Yok ise adâvetimiz der-kâr deyü sâye-i pâdişâhîde delirâne ve şecîâne cevâb tahrîr olunmuştur. Eyâlet-i mansûrenin Şark cânibinde kâin belde-i Anaba’da[25] Bastion[26] tâbîr olunan ahz ve î‘tâ ve sayd-ı mercân sinîn-i mütevâfireden bir Fransalı ahdesinde olduğundan o mahallede mesken etmeler için üç beş nefere kifâyet edecek bir sagirce mahalleyi binâey iken hâlık olan Bonapart hürüc ve tuğyânı esnâsında mahâl merküm hedm olanarak bir daha vech bu misill binâyı cesâret etmemelerini mukâvele ve şert etmişler ise de sinin(yıllar) cedidden biri bir muktezâyı vakit ve hal leyl-nehâr kıyam bir muhkem Barıca binâ derûnuna on dört aded hadîd top ve iki aded nuhas top ve iki humbara vaz‘ederek yüzden mütecâviz soltat[27] ve bir nefer soltatbaşı vaz’i ile fikr fesadlarından muzmer olan melaneti icrâyi sürat eyledikleri âşikâr ise de cebel-i şâhikde olan kabâillerimizin adem-i itâatları olmadığı ecilden barut ve tüfenk ve sâir âlât-ı harb getirip bey‘ etmemeleri dahi dâhil-I şürût ise de mugâyir-i şürût hareket ve barut ve tüfenk bey‘edildikleri mesmû‘-ı ubeydânem olmağın adamlar irsâl ve mahâll-i mezkûrlerinde küllî barut ve tüfenk hürûc etmiştir. Sene-i mâzîyenin evvel-bahar hüceste? âsârında veli-nimet-i âlem ve kâffe-i ümem olan şevketlü kerâmetlü mehâbetlü padişahımız veli-nimetimiz efendimiz hazretlerinin uğruna can ve ser-fedâ ederek hizmet-i şâhânelerinde istihdâm olunmamız için sefînelerimizi techîz ve âmâde ve maiyyet-i donanma-yı hümâyûn irsâl olunacağı ecilden küffâr-ı mekkârların bu makule tavır ve hareketlerine müsâmaha ve iğmâz-ı ayn (göz kapatma) olunmuştur. Adâvetmiz nümâyân oldukda iki aded tekne-i menhûsalarını irsâl ve muvâfık-ı havâ ile Bastion vusûl derûnunda olan kefereleri ve eslihalarını ahzetmişlerdir. Ve bu bendeleri hanı burc muzkürü mâlarz hedmi ile (…) Olduk a’dâ milleti beyzâ sevâhil islâmiyeyi itâlet dest itida etmek(saldırmak) (…..) Usât Rûm ile yeni den (….) Olarak bila sebeb Ocağının mansura ile adâveti ve sefayın manhuselerini baharn bişü gâhı Cezayiri muhâsara ve sefayın cıhâdiyelermiz hürğci mümkün olmadığı ecelden Rûm aşkiyesinin tenkeleri on beş tene mütecâviz Trablusten Cebel-i Aktar boğazını değin güzarına ahli İslam’ı tazyik ve gerizân Eyledikleri zâhirden ve ila hâzâ ân küfâr hâkâr Franslı altı yedi kıtâ küvetlü teknelerile bahran ocağının Mansurayı muhasara eylediyor ise de lilâhülhamed ve şükür zerretmâ (pek ufak) bir şeyi mùzâyekâ ve ihtiyacımız olmayıp biaven ve inâyet Cenab bâri ve husen tevcihat hazret şâhinşah ile yalınız Fransalı ve kul düvel sâı’re dâhi mân muhasara ile ise de sâye hazret badişahda cevap dâfı’ vermeyi liyakat ve küdretimiz vardır Cenab kayirinnasirin Şevketlü krametlü küdretlü badişahımız efendimiz hazretlerini a’dâlarını makhur ve müdemmer (yok edilmişt) ve cüyuş İslâmiye Mansur ve müdâffer ile âmin cünd seneden biri Ocağı mansûre cânıb Rûmdan Türk asâkır adam vurûdu darkâr ise min kulvücuh Türk asâkirine muhtac ve şan şöhreti asâkir merkümün vefret ve kesretini menut ise de tarafimimizde asâkirin kiletçe ve nedreti mâlû ilm Ârayı Veli-nimet buyuruldukda şu aralıkı medine İzmir ve sevâhil sâ’irden bir miktar asâkir irsal hususunı himem ve Âlânahum hîdîvâneler şâyan (…) Buyurulmak hakm veli-nimetlerden (…..) Franslının sefâyın habayıs eyneleri Ocağanın mansurayı bahran muhâsara hâliyâsile bişigâh Cezayirde (…….) Eden iki bettâriyeli iki enbârlı bulamadım mesâbesinde bir firkatin kabir ve diğer bir firkatin ve iki büyük ibrik[28]ve bir sükune cema’n[29] beş aded küvetlü cangı teknesile dûz ve sep kzârân oldukları bu küvetlerini ve guzât zafer semât kullarını gezâ ve cihâda miyel ve şevkini müzdâd etmeli derûnı Limanımızca olan bir Sahir köhne(eskimiş) firkteyin ve bir sagir krut ve mâadâ Süküne ve İbrkten ibâresi bil cümle avel bir sagir sefâyin cihadiyelerimiz techiz ve âmâde ve derûnlar guzât mücâhidin ile mehalı olarak iş bu sâl nûsrete istimâlının Rebî-i evvel on ikinci gecesi bâde’lmagrib mütevekkilen al-Allah ve mütevessilan bi Resûl-Allah devi derya-yı Azimet ve ferdâsı mübarek mevlid şerif günü âle-sebah küffâr bir (….) Tekneleri nimâyen ve sefâyin cihâdiyelermiz hani hafta sır azdır mesellü hücum etmişler ise de bir emri-Allah taâlâ hübub eden havâ hilâfi matlûp olduğundan sefâyinı sefinelerimiz tahat el-rihde kalmağa say’ ve gayrat ededen adanın Sularına vasıl ve sefayin-i adâ ile mütekâbil ve fil hâl iş’al nâr ceng ve kıtâl mübâşiresi ve üç saatten mütecâviz Kavari’ Top ile devi deryaya göre nâr eyledilernidâde mecâl mükable ve ihtmâl mükâtele bertaraf ve sefinelerini zabıt girde İslam olacağını cezm ile mübtellâ inde ve esef olarak Nesimfevz ve nüsret cânıb İslamiyân magâzî simât ve zâta Akım kahar ve nekbet semanı îâdeyi dizeden(kaleden) bir ile üç aded boş top indehet ve muvâfik rüzgar ile sayyâddan nâfir tuyur misali deryâ cânibine ferâr eylemişlerdir üç âded sefinemiz adâm müsadeyi rüzgar ve yorumuz olmak Hepsile mûhârebeyi vusul olamamışlar bi avn ve inâyet cenâb hayırı-nâsirin ve iânet rûhâniyet fahir-lmürselin ve kuvve-i kudusiyyet halîfeyi rûy-ı zemin kadar şedid mühârebesi sefinlerimize bir ziyen etmeyerek fakd bir nefer avlet araba serbet şehâdeti nûş ve sekiz nefer mecruhumuz vardır bir mâh merurundan sonra mahrusa tunus tarafından ve bilâd nasârâ taraflarından vrud eden kağitlerde hûna muhârebede àdânın armârantı sefinesinde büyük fityanlarının birini yed manhusası senin top ahz ve nâr sekra idhâl ve keferayı aşrar indehteyi hâvyeyi kahr ve demâr olundan ma âdâ mecruh olanları yılında vâki ispitalılarını vaz’ eyledikleri elli altı kefere ve alârivâyâ ziyâde deyi ecnas sâire tehrir eylemişlerdir cenâb bârı hamişe asâkırı İslam’ı fevz ve nüsrette dâim ve adâ dini kahr ve nekbette kâi’m ile âmin bicâhı nebî el emin keyfiyet asr üzere tehrir ve terkim ve hâkanı hacet Serdar ekrmilerine takdim kalınmıştır albâb’da ve herhâlde emir ve ferman lütf ihsan Devletlü inayetlü merhametlü veliyyü’n-ni’am amim-ül cud-ı ve’l-kerem efendim hazretlerinde
Abedehu Hüseyin vâli mahmiye Cezayiri Garbı”

Cezayir Garbı Beylerbeyi Hüseyin Paşa’da gelen mektubun aslı

0rade/Dosya Usulü (0__DU0T___00138_000075_001_002)

[1] Daha fazla ayrıntı için bkz. · Mehemd Nuri ve Mahmud Naci: Trablusgarp Osmanlının son Suğûr-i İslâmiyesi, Editör Ahmet KAVAS, ALELMAS, 2018. [2] HR.SYS. Dosya N° 425. Gömlek N°4 Tarih 1827. 07. 02. Belge N°3. I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1827. 07. 27. Belge N°4. [3] [4] Kuran, Ercüment: Cezayir Fransızlar tarafından işgal karşısında Osmanlı siyaseti 1827-1847, yenilik basım evi İstanbul, 1957. S 15. [5] Le baron I. De Testa, Recueil des traités de la Porte ottomane avec les puissances étrangères depuis le premier traité conclu en 1536, entre Suléyman I et François I, jusqu’à nos jours. Tome 1, (Paris: Editeur E. Leroux Amyot 1864), P 190. [6] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1827. 07. 27. Belge N° 4. [7] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1827. 07. 27. Belge N° 1. [8] Kuran, a e, S 16. [9]I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N° 73 Tarih 27. Z. 1242.Belge N° 2. [10] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N° 73 Tarih 27. Z. 1242.Belge N° 2. [11] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1243.R. 07.Belge N° 2. [12] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1827. 07. 27. Belge N° 4. [13]I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1243.R. 07. Belge N° 2 [14] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°75 Tarih 30. Ca. 1243. Belge N° 3. [15] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°75 Tarih 30. Ca. 1243. Belge N° 3. [16] Fransa işgal amacıyla Cezayir’e en az üç kez saldırdı, ancak başarısız oldu. Daha fazla ayrıntı için bakınız: · Ibin Rukaya Tilimsânî: ez-zehratu en-nâiratu fî mâ cerâ fi’l-Cezâyir hînê eğâret aleyhâ cunûd el-kefera, Haz kheireddine Saidi, 1. Basım, evrâk skâfyâ, 2017, Cîcel-Cezayir. [17] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°73 Tarih 1242.Z.27. Belge N°1. [18] I.DUIT. Dosya N° 138. Gömlek N°75 Tarih 30. Ca. 1243. Belge N°4. [19] bu çalışma iki kişi olmasaydı olmayacaktı, bu yüzden onlara teşekkür etmem gerekmektedir. Hocam Ebubekir ve arkadaşım Muhammed Osmanlı. [20] Okşayan ile. [21] Yumuşak. [22] İnat-inaddan geliyor. [23] Yelpaze. [24] Amiral demek istemişti. [25] Cezayir’in uzak doğusunda, başkentten yaklaşık 550 km uzaklıkta bir şehir [26] Cezayir paşaları, Fransızların Cezayir hükümdarlarına ödediği bir vergi karşılığında, bölgedeki ticaret ve mercan balıkçılığı için Annaba bölgesindeki El Kala şehrinde Fransızların bir kale inşa etmesine izin verdi. [27] Solde [28] Iki direkli gemiler. [29]Toptan
Share.

Yazar Hakkında

Yoruma Kapalı