Güncel konuları yakından takip edip bunları kalıcı eserlere çeviren akademik camiadaki sınırlı ve nitelikli araştırmalar giderek azalıyor. Buna karşılık derinlikleri sınırlı, yaptıkları yüzeysel incelemelerle daha rahat hareket ederek görüş açıklayan düşünce kuruluşları istedikleri konuda, geçici de olsa çoğu eksik ve tarafgir duruşlarıyla zihinleri kolay yönlendirebilmektedirler. Bağlayıcılıkları bulunmayan bu kuruluşların da sebep oldukları kaos karşısında da sorumlulukları bulunmamaktadır. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından World Gallup Poll Araştırma Şirketi 2013 yılında tüm ülke halklarının mutluluk seviyesi ile ilgili bir rapor yayınlayarak Afrika ülkelerinden Çad’ı ülkeler arasında sondan ikinci sırada göstermiştir. Bu tespit tarafımızdan alenen bir saptırma ve yanlış bilgilendirme olarak değerlendirilmektedir.
Ülkelerin Mutluluk Kriterleri
Bir insan için tabii gereksinimlerden olan eğlenceye ayrılan vakit, kendini mutlu hissetme, maddi imkân ve çevresine uyum gibi kriterlere göre ülkelerin sıralandığı anket sonucunda çok iyi durumdakiler ile çok düşük seviyedekiler arasındaki farklar epeyce tartışmalı görünmektedir. Listede yer alan ülkelerin onda dokuzunda yurt içi gayrı milli hasılaların 15 bin doların altında olması bizzat onların çabalarıyla değil onlara bunu yaşatan diğer onda birin içinde yer alanların zorlamasıyla olduğu gözardı edilmiştir Gerçi mutlu olmanın ölçüsünün sadece kişi başına düşen milli gelirle belirlenemeyeceğinin bir işareti olarak onda birlik kısımda yer almasına rağmen Litvanya’nın sondan üçüncü sıradaki konumu çarpıcı bir örnektir. Zira bu ülke, 2013 yılında kişi başına gayri safi milli hasılayı 22.566 dolarda tutmayı başarsa da iddiaya göre halkını mutlu edememiştir. Mesela tam aksi bir örnek Nikaragua’dır. Nikaragua’da kişi başına düşen gelir 4.548 dolar olduğu halde mutluluk sıralamasında listenin üst seviyelerinde kendine yer bulmuştur. Ama bu bir kaç ülkeyle sınırlı örneklerin istisnai olduğu gerçeğinden hareketle, mutluluk seviyesinin çok iyi olduğu ülkelerin ekonomik bakımdan da iyi olmaları akıllara birçok düşünceyi getirmektedir.
Enflasyon gibi önlenemediğinde insanların hayatını adeta zindana çeviren olumsuzluklar mutsuzluk sebebi olarak dikkate alındığından listenin en sonunda yer alan dört ülkede bunun % 5’in üzerinde seyretmesi önemli bir göstergedir. Belarus’un % 17,5 olan enflasyon seviyesi ile halkını mutlu etmesi beklenemezdi. Ne var ki enflasyon seviyesi Danimarka hariç % 5 ‘den biraz az veya azıcık üstünde seyreden ve bir kısmı Latin Amerika’da yer alan 10 kadar ülkede toplumların mutluluk oranlarının yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Kişi başına düşen yıllık gelirin düşük olduğu, ama enflasyonun nispeten yüksek seyrettiği ülkelerde insanların kendilerini mutlu hissetmelerinin temel sebebi ise aile yapılarını olabildiğince muhafaza edilmesiyle alakalandırılmıştır. Aile fertleri arasında birbirlerine daha fazla zaman ayıran ülkelerin halklarının, ABD’de de tespit edildiği gibi, kendilerini daha mutlu hissetmekte olmaları kaçınılmazdı.
Tüm göstergeler ışığında kendilerini en az mutlu hisseden toplumlar sıralamasında son sırada yer alan ve dünyanın gözü önünde tam bir vahşete maruz kaldıkları halde güçlü devletler arasındaki rekabete kurban edilen Suriyeliler gelmekteymiş. Öte yandan Dünyada ikinci sırada mutsuz insanların Çadlılar olduğunu söylemek birçok ülkede yaşanan nice olumsuzlukları dikkate almadan yapılmış bir değerlendirme olarak kalacaktır. Güney Sudan’da, Sierra Leone’de, Haiti’de, Somali’de, hatta Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşananları bile dikkate almayıp Çad’ı onların daha altında bir sırada göstermek araştırmanın sıhhatine gölge düşürmektedir. Bunu ifade ederken kuvvetle muhtemel Dünya Bankası’nın 2011 yılındaki verilerinden hareketle kişi başına düşen milli geliri 2.543 dolar olan Çad halkının % 47’sinin fakirlik sınırının altında yaşaması da etkili olmuştur. Ülkede yaş ortalamasının 49 olması ve bunda yeni doğan bebeklerdeki ölüm oranının çok yüksek olması, sıtma, hebatit B, verem gibi bulaşıcı hastalıkların hala ciddi tehdit oluşturması Çad’ı listenin en alt tarafına itmeye zorlamış olmalıdır. Ülkede elektriğin sadece nüfusun % 2’sinin istifade edebileceği bir oranda kalması hala olumsuz bir göstergedir. Tüm bu doğrudan kalkınmışlık seviyesiyle alakalı verilerden hareketle halkın eğlence kültürünün sınırlı olması, gülmeye dahi mecalleri olmadığı şeklinde yorumlanmıştır. Halk arasındaki ağırbaşlılığın ise toplum içinde hala kendini hissettiren büyüklere saygının devam etmesiyle izahından başka bir şey değildir.
Çad İçin Belirlenen Mutluluk Kriterleri
Araştırma kurumlarının iletişimin sınırlı olduğu, yüzölçümü olarak dünyanın 21., Afrika’nın ise 5. büyük ülkesi olan Çad gibi geniş coğrafyaya sahip bir ülkenin genelinin mutluluk seviyesini ölçebilecek verilere ulaşmanın zorluğunu da dikkate alması gerekirdi. Çad’da gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan toplumlarının, özelde de animistlerin kendi aralarında yaşattıkları geleneksel müzik gösterileri ile ciddi bir eğlence kültürüne sahip oldukları açıkça görülmektedir. Müslümanlar arasında, tarihten gelen adetlerin toplumun sosyal yapısındaki sağlamlığı dikkate alınmaz ve sadece ABD toplumunun aile içi birbirlerine ayırdıkları sınırlı zamandan hareketle bu mutluluk için önemli bir dayanak gibi gösterilirse burada bir haksızlık veya en azından bir yanlışlık var demektir. İnsanların en zor anının cenazelerinin defin süreci ve hemen sonrasındaki anları olduğu düşünüldüğünde Çadlıların gerek Müslüman ve gerekse onlardan etkilenen Hıristiyanlarının mezarlığa kadar kalabalıklar halinde gitmeleri toplumsallığın en sağlam işaretlerinden birisi olarak dikkate alınmamış demektir. Müslümanların defin sonrası evlerinin önlerine açtıkları taziye çadırlarında dini merasimlerinin birkaç gün sürmesi ve bu esnada aralarında yaptıkları sohbetler, birlikte yemek yemeleri de önemli toplumsal kaynaşma örnekleridir. Zengin ve orta halli ailelerin evlerinde hazırladıkları yemekleri tüm aile fertleri ile beraber yeme alışkanlıkları, ülkede lüks lokanta kültürünün olmaması, dahası hizmetçi ve bekçileriyle ve de yakın çevrelerindeki muhtaçlarla yiyeceklerini paylaşmaları mutluluk göstergelerinin içine alınabilmeliydi. Bugün Batı toplumunun içine düştüğü yalnızlık hastalığı mutsuzluk için önemli bir sebep değil midir?
1900 yılında Fransız sömürgesi yapıldıktan sonra ülkelerinin tüm dengeleri bozulsa da bin yıldır süren geleneksel değerlerini yaşatabilme becerisi gösteren Çadlıların bugün içine düştükleri geri kalmışlık kendi kabahatleri olmayıp, burayı modern dünyayla birleştirme iddiasındakilerin eseridir. 1960-2008 yılları arasında dünyanın en uzun iç savaşlarını yaşamış bir ülkede son altı yılda yapılan kalkınma hamlelerinden haberdar olmamanın bir neticesi olarak listenin en alttan ikinci sırasına yerleştirilmişlerdir. Ülkenin neredeyse her tarafında güvenle seyahat edilebilmesi, ticaret yapılabilmesi, dahası Batı Afrika’da, Mali gibi bir ülkeye barış gücü askeri gönderip cephede savunma yaptırması, Orta Afrika’da yaşanan insanlık dramı karşısında askerlerini ölümüne bu ülkede tutup 21. yüzyıla kara bir leke olarak geçecek Müslüman katliamını önleme gayreti ve buradan 100 bin soydaşını sınırları içine çekmesi, Darfur’dan, üçte biri kendi vatandaşı olmak üzere toplam 500 bin, Libya’dan ise tamamı kendi vatandaşı 150 bin kişiyi son on yılda topraklarına alıp onlara huzur içinde yaşama imkanı vermesi bir ülke insanlarının mutluluk kriterlerine girmiyorsa, başka hangi ölçütler gerekir?
Raporda ülkelerin birçoğunda mutsuzluğun kaynağı olarak aşırı derecede alkol tüketilmesi gösterilirken, Litvanya’nın listenin altında yer almasında da bu durumun etkili olması ifade edilmişken; Çad’da Müslüman nüfusun çoğunluğunu oluşturan kesim hiç alkol tüketmemeleri acaba artı bir değer olarak değerlendirilmiş midir? Yine gelişmiş toplumlardaki uyuşturucu tüketim yaşının çocuklara kadar indiği bir zamanda, sigara tüketiminin engellenmesi için türlü önlemler alınırken Çad için belki sadece Hıristiyan ve animist toplumu arasında alkol kullanımının yaygınlığı dışında genel anlamda kötü alışkanlıkların olmaması da bu anlamda mutluluk için geçerli bir kriter olarak algılanmalı değil miydi?
Sadece Dünya Bankası verileri ya da araştırma kurumlarının sınırlı çalışmaları ile yapılan değerlendirmelerden hareketle ülkeler arasında belli kriterlere göre yapılan araştırma sonuçlarına dayalı açıklamalar maksatlı girişimler olarak görülmektedir. Fakat bunlar ilan edildikten sonra kolay kolay düzeltilemeyeceği için dünya kamuoyu önünde ülkelerin birçoğunun itibarlarının sarsılmasına neden olmaktadır. Bu da beraberinde birçok soruyu getirmektedir.
Her ne kadar kendilerini fazla düşünmeden “düşünce kuruluşu” veya ciddi emek sarf etmeden “araştırma merkezi” gibi gösterseler de bu kadar geniş kapsamlı çalışmalarda birçok ülkeyi bilinçsizce değersizleştirdikleri gerçeğinden ve sorumluluğundan kendilerini kurtaramayacak olan bu kurumlar kimin için çalışmaktadır?