Uluslararası Hukukta Askeri Güç Kullanım Yasağı Çerçevesinde Tunus, Sâkiye Sidi Yûsuf Köyü Örneği

0

Giriş

Çalışmamızda uluslararası hukukta askeri güç kullanım yasağını ve bu yasağa bir ihlal örneği olarak 8 Şubat 1958 yılında Tunus Sâkiye Sidi Yûsuf (Sakiet Sidi Youssef) köyünün Fransız Askeri Güçleri tarafından bombalanması meselesini ele alacağız. Saldırıyı ele alırken bu saldırının arka planında olaya sebep olduğu ifade edilen Cezayirli mücahitler[1] ve Fransız askerler arasında gerçekleşen el-Vâsıta dağı çatışmasını, olayın ardından yaşanan gelişmeleri ve bu süreçte uluslararası hukuk bağlamında yapılan ihlalleri anlatacağız.

Devletlerarası İlişkilerde Güç Kullanımı

Tarihsel süreç içerisinde savaşların yıkıcılığının giderek daha da arttığına şahit olmuş bulunmaktayız. Birinci Dünya Savaşı’na kadar güç kullanımı, devletler için bir hak olarak kabul edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın dünya çapında oluşturduğu yıkım ile birlikte, devletlerarasında iş birliğini geliştirip savaşları en aza indirgeyecek bir yapının oluşturulması ihtiyacı gündeme gelmiştir. Bu çerçevede 1920 yılında Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Ancak Milletler Cemiyeti devletlerarası işbirliğini artırma ve savaşları önleme açısından yeterli olamamıştır ve çok daha yıkıcı sonuçlarla nihayetlenen II. Dünya Savaşı patlak vermiştir. Her ne kadar Milletler Cemiyeti hedeflenen başarıyı gösterememiş olsa da, böyle bir girişimin başlangıcı olması bakımından önemlidir. II. Dünya Savaşı’nın ardından Milletler Cemiyeti’ndeki eksiklikler ve başarısızlıklar neticesinde sistemi disipline edecek olan Birleşmiş Milletler kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Kurucu Antlaşması’na göre BM’nin amacı temel olarak uluslararası barış ve güvenliğin muhafazasıdır. Bu amaca ulaşmak için ise BM Kurucu Antlaşması’nın 2. maddesinin 4. fıkrasında devletlerarası ilişkilerde güç kullanımını yasaklamıştır.[2] Ancak bu yasağa belli istisnalar getirilmiştir. Bunlardan birincisi, BM Kurucu Antlaşması’nın 51. maddesinde öngörülen meşru müdafaa hakkıdır.[3] Meşru müdafaa hakkı, BM Antlaşması’nın (51. madde) öngördüğü ortak güvenlik sistemi harekete geçene kadar başvurulacak bir yol olarak istisnai bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla bireysel veya ortak meşru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için Güvenlik Konseyi’nin karar alması gerekmemektedir. Uluslararası örf ve adet hukukunun “gereklilik ve ölçülülük” kıstaslarına ek olarak bu istisnaya “sadece silahlı bir saldırıya maruz kalma durumunda meşru müdafaa hakkına başvurulabileceği” şeklinde üçüncü bir kısıtlama daha getirilmiştir.[4]İkincisi BM Antlaşması’nın 7. bölümünde öngörülen, Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda uluslararası barış ve güvenliğe aykırı hareket eden devletlere karşı askeri zorlama tedbirlerinin alınmasıdır.

Sâkiye Sidi Yûsuf Saldırısı

Bir Kuzey Afrika ülkesi ve Mağrib ülkelerinin en küçüğü olan Tunus, köken olarak Kartaca uygarlığına kadar dayanmaktadır. Roma İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti hâkimiyetinde de uzun bir süre varlık gösteren Tunus, 1881’de Fransa’nın oldu-bitti siyasetinin ardından Bardo Antlaşması’nın imzalanmasıyla Fransız himayesine girmiş ve 78 yıl Fransız idaresinde kaldıktan sonra 20 Mart 1956 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun yanı sıra Cezayir, Fransızlara karşı başlattığı kurtuluş savaşının zirve dönemindeyken (1954-1962) Fransa, Tunus’taki askeri varlığını korumaktaydı. Cezayir Kurtuluş Savaşı Mücahitleri ve Fransız Askeri Kuvvetleri arasında Cezayir-Tunus sınır bölgelerinde de olmak üzere bu süreçte çatışmalar ve saldırılar devam etmekteydi. Bunlardan biri de Fransa tarafından yapılan Sakiet Sidi Youssef saldırısıdır.

Sâkiye Sidi Yûsuf, Cezayir sınırına yakın bir Tunus köyüdür. Sâkiye Sidi Yûsuf köyünde 8 Şubat 1958 tarihinde Fransız savaş uçaklarının bombalaması sonucu onlarca insan öldürülmüş ve yaralanmıştır. Bu saldırı köy ilkokulunun, devlet binalarının ve yüzlerce evin yıkılması ile sonuçlanmıştır. Saldırının ana sebebi Tunus halkının Cezayir Kurtuluş savaşına olan desteği, Cezayir ile Fransa arasında yaşanmakta olan çatışmalar ve saldırılardır. Bunların en belirginlerinden biri de “el-Vasıta Dağı” çatışmasıdır. Tunus sınırının yaklaşık 20 km uzağında bulunan Vasıta dağı, Fransızlar için askeri bir merkezdi.

11 Ocak 1958 tarihinde gerçekleşen “el-Vasıta Dağı” çatışmasında Fransız kuvvetleri büyük bir kayıp verdi. 11 askerin öldüğü, 10 askerin yaralandığı, 5 askerin ise rehin alındığı ve silahların ganimet olarak elde edildiği olayda 2 mücahit de hayatını kaybetti.[5] (Farklı kaynaklara göre Fransız askerlerin ölü sayısı 16, 17, 22 olarak değişmektedir). Fransa yaşanan bu olayın akabinde Cezayir milli mücadelesini destekleyen bölgelerden intikam alma kararı verdi ve bu amaçla pilot nokta olarak Tunus, Sâkiye Sidi Yûsuf köyünü seçti. Bu köyün seçilmesinin sebeplerinden bir diğeri ise kentin Cezayir Kurtuluş Savaşı için silah ve cephane nakli açısından bölgeyi stratejik önemi haiz kılması ve sömürge baskısından kaçan Cezayirliler için bir sığınak olmasıdır. Ayrıca Cezayir sınırındaki Sûk el-Ahras şehrine çok yakın olması, iki ülke arasında ulaşımın kolay olmasıdır. Diğer açıdan Tunus’un seçilme sebebi, Tunus’un ve Cezayir’in ulusal, resmi, askeri, diplomatik ve medya kanalları ile siyasi ve milli mücadelede bağımsızlık öncesi ve sonrası yardımlaşmalarıdır.

Fransa’ya ait B27 ve B26 tipi savaş uçakları saat 11.10’da köyü vahşice bombaladı. Bir saatten fazla süren saldırıda tonlarca bomba kullanıldı. Sonrasında Fransız ordu lideri tarafından yayımlanan bildiri de uçakların Sâkiye Sidi Yûsuf köyünden 1.5 km uzaklıkta bulunan Cezayirli direnişçilerin merkezlerini yıktığı ve merkezinin büyük bir kısmının yıkıldığı ifade edildi. Tunuslu, Fransız ve diğer milletlerden gazeteciler ve fotoğrafçılar olay yerine gittiklerinde ürkütücü bir sahne ile karşılaştılar. Bildirinin aksine haftalık pazar yerinin hedef alındığı saldırıda, köyün tamamen yıkılmış olduğu görülmüştür. Köy halkı toprak altında kalmış, köyün ilkokulu yıkılmış ve enkazın üzerine çocukların cesetleri ve okul eşyaları saçılmıştır. Kurtuluş ordusunun merkezinden, ordusundan ve silahlarından ise eser yoktu. Bu katliam ile Fransız askeri resmi bildirilerinin yalan olduğu dünya kamuoyunca ispatlandı.[6] 27 Fransız savaş uçağının bombaladığı köyde, içinde 20 çocuğun, 13 kadının bulunduğu 79 kişi hayatını kaybetti, 130’dan fazla kişi yaralandı. Yaralı ve ölülerin çok olmasının sebebi saldırı gününün kent pazarının olması ve yine kentte yaşayan Cezayirli mültecilere Tunus Kızılayı’nın ve Uluslararası Kızılhaç’ın yardım dağıttığı gün olması sebebiyledir. Saldırı bağımsızlığını kazanmış olan bir ülkede,  silahsız sivilleri, savaştan kaçan mülteci durumundaki Cezayirlileri hedef almıştı.[7] Bu haliyle Fransa, Tunus’un toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına karşı silahlı güç kullanımında bulunduğundan, BM antlaşmasının 2. maddesinin 4. fıkrasını[8] ihlal etmektedir. Bu sebeple Tunus bu saldırıyı Birleşmiş Milletler Konseyi’ne taşımıştır.

Fransa’nın Sâkiye Sidi Yûsuf saldırısı, Tunus halkında öfkeye sebep oldu.  Fransız birliklerinin bölgeyi terk etmesini isteyen toplu gösteriler meydana geldi. Tunus devlet Başkanı Habib Burgiba, Fransa’ya karşı çeşitli diplomatik misilleme niteliğinde önlemler aldı. Habib Burgiba, Bizerte bölgesi dahil ülkede hala bulunan ve sayıları 20.000 kadar olan Fransız askeri birliklerin tahliyesi çağrısında bulundu. Ayrıca Tunus yetkilileri, Fransız askerlerin kışlalarından çıkışını sınırlandırdı. Askeri birliklerin dışarıdan su ve yiyecek alımını kesti.[9] Tunus Hükümeti Paris’teki büyükelçisini geri çağırdı. Fransa’nın beş konsolosluk merkezi kapatıldı. Tunus hükümeti, 12 Şubat 1958 tarihinde olayı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşıdı.

13 Şubat 1958 tarihinde Tunus delegesi Güvenlik Konseyi’ne Sâkiye Sidi Yûsuf saldırısı hususunda bir mektup sundu. Tunus delegesi, Genel Sekreteri öncelikli olarak bu silahlı saldırının BM antlaşmasının 2. maddesini(4) ihlal ettiği hakkında bilgilendirdi. Antlaşmanın 51. maddesine[10] uyularak Tunus Hükümeti, meşru müdafaa hakkını kullanmayı teklif etti. Fransa delegesi güvenlik konseyine sunduğu 14 Şubat 1958 tarihli mektupta bildirdiği şikâyetin değerlendirilmesini talep etti. Fransa delegesi mektupta şu ifadede bulundu: “Bu durum, Tunus tarafından isyancılara ülke topraklarında, Fransız topraklarının bütünlüğüne ve Fransız ulusları ile mal varlıklarına karşı operasyon yürütmelerine yardım sağlamasının bir sonucudur.” Fransa delegesi, Tunus hükümetinin Franko-Tunus sınırını koruyamadığını, Cezayirli isyancıların Tunuslu yetkililer tarafından desteklendiğini ve kışkırtıldığını belirtti. Fransa delegesi ayrıca. Tunus’ta Fransız bölgesine sayısız sınır ihlalleri ve saldırıları gerçekleştirmeye olanak sağlayan bir örgütün kurulduğunu açıkladı. 11 Ocak 1958 tarihinden Sâkiye Sidi Yûsuf köyü yakınında 16 Fransız askeri öldürüldüğü ve 4 askerin esir alındığını ve bu durumun ciddi bir olayın olduğunu (el-Vasıta Dağı) ve Tunus’tan gelen bir isyancı grup ile bu çarpışmanın gerçekleştiğini ifade etti. Tunus ulusal muhafızları tarafından işgal edilen köyde bir binadan otomatik silahlarla ateş edilmesinin sebep olduğu çatışma, Fransa kara sahasında seyreden savaş uçaklarının çeşitli gerekçelerinden biriydi. Tunusluların şikayetinde bahsettiği olay anında Fransız hava kuvvetlerinin tepkisinin Fransız hava kuvvetlerine karşı yapılan çeşitli provokasyon eylemlerinin bir dışa vurumu olduğunu bildirdi. Fransız hükümeti “Tunus BM resmi üyesi olarak zorunluluklarında başarısız oldu. Doğrudan ve dolaylı olarak Fransa’nın meşru menfaatlerine zarar verdi” diyerek durumu değerlendirdi. Fransız hükümeti dolayısıyla Tunus tarafından Cezayirli isyancılara sağlanan yardımın meclis tarafından kınanmasını istedi.[11]

ABD ve Birleşik Krallık delegesi her iki tarafın kabul etmesiyle Tunus ve Fransa hükümetleri arasında problemlerin çözümünde arabuluculuk yapmak için konseyi bilgilendirdi. Fransa’da, bu saldırıya tepkiler hoşgörüden kınamaya çok çeşitlidir. Savunma bakanı Chaben-Delmas saldırıyı bir meşru müdafaa hareketi olarak görerek memnuniyetini ifade etti.  Dışişleri Bakanı Chritian Pineau önderliğindeki bazı Fransız bakanları bu saldırı karşısında müteessir olduklarını ve Fransa tarafından özür niteliğinde bir harekette bulunulmasını istediklerini belirtti. Başbakan Felix Gaillard 11 Şubat 1958 tarihinde Ulusal Meclis’te bu saldırıyı tamamıyla askeri amaçlı bir operasyon olarak savundu ve kurbanların çoğunun Cezayirli isyancılar olduğu söyledi.[12] Saldırı sonrası 15 Nisan 1958 tarihinde Fransız Ulusal Meclisi, Fransız hükümetine karşı darbe girişiminde bulundu. Bu kriz ortamı General De Gaulle’e iktidara dönmek için bir fırsat oluşturdu. Bu şartlar altında, 17 Haziran 1958 tarihinde, Bizerte bölgesi dışındaki tüm Fransız kuvvetlerinin Tunus topraklarından ayrılmasını sağlayan Tunus ve Fransız devletleri arasındaki anlaşma önerildi.[13]

Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN), Sâkiye Sidi Yûsuf’a yapılan saldırı sonrasında Tunus halkıyla dayanışma içinde olduğunu ve Fransız saldırılarını kınadığını bildiren bir açıklama yaptı. Saldırı sonrasında Cezayir meselesi küreselleşti, Cezayir ve Tunus ilişkileri güçlendi. Ayrıca bu saldırı Cezayir halkının mücadelelerini sürdürme konusundaki kararlılığından vazgeçmesine engel olamadı.

Sonuç ve Değerlendirme

Çalışmamızda Sâkiye Sidi Yûsuf saldırısının arka planını, saldırıyı, saldırının sonuçlarını ve uluslararası hukuka göre yapılan ihlalleri ele aldık. Bu bağlamda elde ettiğimiz sonuç şudur ki; Fransa’nın tek taraflı olarak 8 Şubat 1958 tarihinde Tunus, Sâkiye Sidi Yûsuf köyünü bombalaması BM antlaşmasının 2. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Zira Fransa’nın saldırıyı meşrulaştırmak için öne sürdüğü çatışma, Cezayir Kurtuluş Ordusu ve Fransa arasında Cezayir topraklarında gerçekleşmiştir. Fransa’nın güç kullanımını meşru zemine oturtacak bir husus ortada yoktur. Saldırıda ölen ve yaralananlar, Cezayirli mülteciler ve Tunuslu yerel halktır. Bu bağlamda Fransa uluslararası hukuku ihlal etmiştir. Uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden saldırgan bir tutum içerisinde davranmıştır. Saldırı sonrası ABD ve Birleşik Krallık, Tunus ve Fransa arasında arabuluculuk yapmıştır. Bu arabuluculuk neticesinde Bizerte bölgesi hariç Tunus topraklarındaki tüm Fransız askerleri, Tunus’tan çıkmıştır.

Dipnotlar

[1] Cezayir Bağımsızlık Savaşı’na katılan savaşçılar, ‘mücahit’ adıyla anılırlar.

[2] “Tüm üyeler uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne yada siyasal bağımsızlığına karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar” BM Antlaşması 2. Madde 4. Fıkra

[3] “Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir şekilde etkilemez.” BM Antlaşması 51. Madde

[4] Orallı, Levent Ersin, Uluslararası hukukta ve BM sisteminde askeri müdahale olgusu, TESAM Akademi Dergisi, s. 14.

[5]الزبيري, العقيدالطاهر, مذكرات آخر قادة الأوراس التاريخيين (Tarihi Avres liderlerinin sonuncusunun hatıraları),ANEP, 190s.

[6]الزبيري, العقيدالطاهر, مذكرات آخر قادة الأوراس التاريخيين (Tarihi Avres liderlerinin sonuncusunun hatıraları),,ANEP, 191s.

[7]قتل جميع أهلها بأطنان من القنابل الفرنسية.. قصة القرية التي وحدت دماء التونسيين والجزائريين (Tonlarca Fransız bombasıyla tüm halk öldürüldü… Cezayirlilerin ve Tunusluların kanlarının birleştiği köyün hikayesi), https://arabicpost.net/%D8%AA%D8%AD%D9%84%D9%8A%D9%84%D8%A7%D8%AA-%D8%B4%D8%A7%D8%B1%D8%AD%D8%A9/%D9%85%D9%88%D8%A7%D8%AF-%D8%B4%D8%A7%D8%B1%D8%AD%D8%A9/2019/02/12/%D8%B3%D8%A7%D9%82%D9%8A%D8%A9-%D8%B3%D9%8A%D8%AF%D9%8A-%D9%8A%D9%88%D8%B3%D9%81/ [erişim 15.10.2019]

[8]“Teşkilâtın Üyeleri, milletlerarası münasebetlerinde gerek herhangi bir başka Devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı, gerekse Birleşmiş Milletlerin amaçları ile telif edilemiyecek herhangi bir surette, tehdide veya kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.” BM Antlaşması 2. Madde (4)

[9] Barei, Geoffrey, “The Sakiet Sidi Youssef incident of 1958 in Tunisia and the Anglo-American ‘Good Offices’ mission”, The Journal of North African Studies, Vol:17, No:2 Mart 2012, s.357

[10]“İşbu Andlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler Üyelerinden birinin silâhlı bir saldırmaya hedef olması halinde, Güvenlik Meclisi milletlerarası barış ve güvenliğin muhafazası için lüzumlu tedbirleri alıncaya kadar, tabii olan münferit veya müşterek meşru müdafaa hakkına halel getirmez. Bu meşru müdafaa hakkını kullanarak Üyelerin aldığı tedbirler derhal Güvenlik Meclisine bildirir ve Meclisin, işbu Andlaşmaya dayanarak milletlerarası barış ve güvenliğin muhafaza veya iadesi için lüzumlu göreceği şekilde her an hareket etmek yetki ve ödevine hiçbir veçhile tesir etmez.” BM Antlaşması 51. Madde

[11]United Nations Security Council, “The Tunusian Question (1956- 1958)”, Part 2, s. 115- 117, https://www.un.org/en/sc/repertoire/56-58/Chapter%208/56-58_08-8-The%20Tunisian%20question%20(I).pdf [erişim tarihi: 29.10.2019]

[12] Barei, geoffrey, “The Sakiet Sidi Youssef incident of 1958 in Tunisia and the Anglo-American ‘Good Offices’ mission”, The Journal of North African Studies, Vol:17, No:2 Mart 2012, s.356-7

[13]قصف سـاقية سـيدي يـوسف 08 فـيفري 1958 (8 Şubat 1958 Sakiet Sidi Youssef’un bombalanması) ,http://www.ambdz.tn/AConsulter/evenement_sakiet_sidi_youcef_vAr.php [erişim 16.10.2019]

Share.

Yazar Hakkında

Rabia Turhan, 1994 yılında İstanbul’da doğdu. 2017 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2019 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda tezli yüksek lisans eğitimine başladı. İyi derecede Arapça ve orta derecede İngilizce bilmektedir. İlgi alanları Kuzey Afrika, Cezayir, Emâziğ-Arap ilişkileri ve Tunus siyasi tarihidir.

Yoruma Kapalı