Zengin Ama Fakir Ülke Nijerya’da Müslümanların Genel Durumu

0

Devlete adını veren Nijerya kelimesi, Nijer çevresi anlamına gelmektedir. Nijer kelimesi ise siyah zenci anlamındaki “Nigaru” kelimesinden türetilmiştir. Nigaru aynı zamanda zencilere ait olan bir akarsuyun ismidir. Ülke “Nijerya” ismini bu şekilde almıştır.Nijerya’ya bu isim 1898 yılında Lord Flora Shawn tarafından verilmiştir. Görüldüğü gibi bu isim, bir taraftan tanımlayan diğer taraftan ise aşağılayan bir içeriğe sahiptir. Zaten öteden beri kendini dünya medeniyetinin merkez halkası olarak kabul eden Batı hep tanımlamış ve dayattığı bu tanımlamanın da yegâne doğru olarak kabul edilmesi hususunda ısrarcı olmuştur.Bilindiği gibi benzer şeyler Amazigler için de geçerli olmuştur. Onlar kendilerine kahraman anlamında “Amazig” demelerine rağmen Batılılar onlara ‘‘ Barbar’’ anlamında ‘‘Berberi’’ demişlerdir.

Nijerya 36 vilayetten oluşan federal bir devlettir, batı Afrika’da bulunur, yüzölçümü 923768 km2’dir. Güney’de 853 km uzunluğunda Atlas Okyanusu kıyısı vardır. Batı’da Benin, Kuzey’de Nijer, doğuda Kamerun ve Çad ile komşudur. 2016sayımına göre Nijerya’nın nüfusu yaklaşık 185.000.000’dur.Bu itibarla Afrika kıtasının en yüksek nüfusa sahip ülkesidir.Nijerya’da birbirleriyle barış ve huzur içerisinde yaşayan 250’dan fazla kabile yaşamakta ve 400’dan fazla dil konuşulmaktadır. Bunlardan bazılarının mahalli yazısı bulunmakla birlikte bazılarının ise mevcut değildir. En çok konuşulan diller Hevsaca, Fülanice, Kanurice, Yorubaca ve İgbocadır.

Nijerya BM, Afrika Birliği Örgütü, Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC), Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluğu, Afrika Antiller ve Pasifik Sözleşmesi, İngiliz Uluslar Topluluğu, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi uluslararası örgütlere üyedir. Nijerya Afrika devletleri içinde petrol üreten önemli bir ülke sayılmakta olup petrol üreten ülkeler teşkilatı olan (OPEC) üyesidir. Bütün bu zenginliğine rağmen Nijerya halkının büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altındadır ki esasında Boko Haram gibi yapay örgütleri tetikleyen unsurlardan birisi de budur.Ülke genel anlamda birçok sıkıntıyla mücadele etmek zorunda. Bunlar arasında neredeyse en önemlisi sağlıktır. Malarya yani sıtma hastalığı, çok ciddi boyutlarda. Afrika genelinde malaryadan her 30 saniyede bir çocuk ölmekte. Nijerya’da da çok yüksek bu oran. Ayrıca ciddi seviyelerde AİDS, Ebola, Katarakt ve astım problemleri var. Tüm bunların yanına bir de eğitim ve su problemini da var. Kısacası ülke çok zengin ama halk çok fakır. Ülkede orta sınıf diye bir şey yok ya çok fakir insanlar var ya da çok zenginler. Çok fakir dediğimiz insanlar, ülke nüfusunun ezici bir çoğunluğunu oluşturuyor, yaklaşık %90’nı bu durumda diyebiliriz. Geriye kalan %10’dur.

1861 senesinde İngiltere tarafında sömürgeleştirildi ve 99 sene sonra 1960 yılının Ekim ayında bağımsızlığını ilan etti. 1990 yılında demokrasiye geçildi, 1998 yılında gelişmekte olan 8 ülkeden biri oldu (D8 üyesi).  1986 yılından beri Nijerya İslam Konferansı Örgütü’nün üyesidir.Bugünkü Nijerya topraklarının farklı bölgeleri tarihte ayrı ayrı devletlerin yönetimi altında kalmış ve bu topraklar üzerinde çok sayıda devlet kurulmuştur. Nijerya’nın kuzey kesimlerine İslâmiyet, daha 7. yüzyılda Kuzey Afrika’da gerçekleştirilen fetihlerin ardından ulaşmıştır.

Buna rağmen ülkede yüzyıl önce kayda değer Hıristiyan nüfus yokken bugün nüfusun % 31’ini teşkil eden Hıristiyanlar, nüfuz sahibi bir kitle konumundadır. Nijerya’da İslâmlaşma bağımsızlık sonrasında ülkenin kuzey bölgesindeki eyalette meclis başkanlığı yapan Ahmedu Bello’nun girişimiyle büyük gelişme kaydetti. Sadece 1963 yılı sonu ile 1964 yılının ilk birkaç ayında bilhassa Gwara bölgesinde 100.000 kişi Müslüman oldu. Osman b.Fûdî’nin soyundan gelen Ahmedu Bello ülkede İslam’ı yaymak için Cemâatü Nasrü’l-İslâm adı bir teşkilât kurdu. Faaliyetlerini merkezi hükümet desteklemediği için Kuveyt, Katar ve özellikle Suudi Arabistan’dan maddî yardım aldı. Râbıtatü’l-Âlemi’l-İslamî’nin başkan yardımcılığı görevine getirildi. 1966 yılı Ocak ayında suikast sonucu öldürüldü.

Sömürgecilik öncesinde Nijerya’nın pek çok şehri, birer İslâm kültür merkezine dönüşmüş idi ve aralarında hanımların da bulunduğu birçok âlim yetişmişti. Saydu Zungur, İbrahim Süleyman, Mulazu Hadeja Aminu Kano, Akolu Aliye ve Aliyu Namandji bunlar arasında sayılabilir.İngiliz sömürgeciliği döneminde Müslümanların dini inançlarına uygun bir hayat sürmelerine pek çok alanda müsaade edilmedi. Özelikle Sokoto Halifeliği’nin yürüttüğü zekât müessesesi ve Arapça eğitim yasaklandı. İngilizcenin kullanılması zorunlu hale getirildi. Aynı şekilde Osman b.Fûdî’nin öğrencilerinden Muhammena, BirninGwara’nın Arap harfleriyle yazılı dil haline getirdiği Hevsâ dilinin yazımı durduruldu.Getirilen sınırlamalar yüzünden bağımsızlık öncesine kadar sadece birkaç bin kişi hacca gitme imkânı bulabildi.

Osmanlı Devleti ile Olan Köklü Bağlar

İslam’ın yayılış tarihi açısından hadiseye bakacak olursak Bornu Osmanlı ilişkileri de önem arz etmektedir. Bilindiği gibi bu iki devlet arası ilişkiler, Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı ve Kuzey Afrika’yı ele geçirip Afrika çöllerine girmesiyle başlamıştır. Tarihi kaynakların anlattığına göre, Osmanlı Devleti 1551 yılında Trablus’u ele geçirdiğinde Mahmud Bey komutasında bir birliği Nijerya’ya göndermiştir ve uzun zamandır Bornu’ya bağlı olan Fizan ve Kavran (Goran) kalelerini ele geçirmiştir. Mahmud Bey, Bornu valisini görevinden azlederek Veled Muhammed’i yerine getirmiştir. Buna rağmen Bornu hükümdarı durumu sükûnetle karşılamıştır. Zira bölgede yaşayan Bornu halkı Osmanlı’ya iyi gözle bakıyordu. Çünkü Osmanlı, Müslümanların sancağı altında toplandığı hilafet makamını temsil ediyordu. Bu sebeple Bornu hükümdarı İdris, Osmanlı Padişahı III. Murad’a gayet kibar bir selamlama ile başlayan bir mektup göndermiş ve mektupta Bornu için stratejik önem arz eden kalenin geri verilmesi talep edilmiştir. Çünkü ticaret yolları, bu kaleden idare ediliyor ve dışarıdan gelecek saldırıları durdurmak için adeta üs görevi görüyordu.Osmanlı Padişahı III. Murat da “pek yüce, büyük ve adil Bornu Sultanı’na” diye başlayan bir mektupla cevap vermiştir. Biraz uzunca bu mektupta Kavran kalesini geri vermeyeceğini bildirmiş ve reddetme sebeplerini de cevapları arasında yazmıştır. Dolayısıyla bu mektubu, tamamen bir red mektubu olarak görmemek gerekmektedir. Çünkü Bornu yönetiminin bazı isteklerine olumlu cevap verilmiştir. Bornu sultanları ile Osmanlı padişahları arasında sıklıkla mektuplaşma olmuştur.

Müslümanların çoğu diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi, Nijerya’da da Müslümanların bugün karşı karşıya kaldığı problemleri özet olarak şöyle sıralayabiliriz:

  1. Nijerya’da İslam düşmanı unsurlar ekonomik kriz oluşturmaya çalışmaktadırlar. Maksatları ülke içinde kaos oluşturmak ve protesto gösterilerinin artmasını sağlamaktadır. Nijerya’yı kendi yönetimleri altına almakla beraber petrol kaynaklarına sahip olmak istiyorlar, işsizlik oranını artırmakla hayat standartlarını düşürmeyi hedefliyorlar.
  2. Günümüz Nijeryalı’nda din tahrifatı için kasıtlı bir el süreci yönetmek istiyor. Dolayısıyla ülke, okuryazarlığın azalmasına ek olarak hurafelerin yayılması ve cahiliye adetler ile karşı karşıyadır.Boko Haram, bu durumun en bâriz örneğidir.
  3. Özellikle eğitim alanında misyonerlik hareketleri ön plandadır.
  4. Devlet idaresinde önemli konumlarda Hıristiyanların bulunması ve devletteki İslâmi amaçlı örgütlenmeler, siyasi faaliyetlere pek fırsat vermiyor. Bunda ülkedeki Hristiyan ve Yahudi kütlenin devlet üzerindeki baskısının da etkisi var. Sayıları sadece 5 bin olan Yahudiler, siyasi ve iktisadi alanda oldukça etkililer (ülkedeki şirketlerin % 47’si) ve bu etkinliklerini Müslümanların aleyhine değerlendiriyorlar. Hıristiyanlar Müslümanları sürekli rahatsız ediyor, bazen onları tahrik ederek çatışmaların çıkmasına yol açıyorlar. Hıristiyanlar ülkede yoğun bir misyonerlik faaliyeti de yürütüyorlar.
  5. Şiilik ve Ahmediye mezhebi gibi İslami yıpratıcı mezheplerin yayılması içinde zemin oluşturulmaya çalışılıyor. Ancak son dönemde devlet mekanizmaları bu tehlikeyi gördü ve kademeli olarak tedbir almaya başladı diyebiliriz.
Share.

Yazar Hakkında

Musa Umar, Nijerya doğumludur. 2008’de Maiduguri Üniversitesi’nden mezun oldu. 2013 yılında İstanbul Üniversitesi’nde "Nijerya’da İslâmiyet’in Yayılışı" konulu yüksek lisans tezini başarıyla sundu. Halihazırda İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında doktorasına devam etmektedir. Yoğunlaştığı alanlar Nijerya merkezli olmak üzere Afrika’da enerji, güvenlik ve dini yapılanmalar olup bu konulardaki ihtisasını devam ettirmektedir. Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesidir.

Yorum Yap