Tarihsel Bir Perspektifle Gine’ye Bakış ve Modern Gine

0

Batı Afrika sahillerinde yer alan Gine Cumhuriyeti 245.857 km²lik yüzölçümüyle geniş bir alana yayılmaktadır. Batı’da Atlantik Okyanusuyla 300 km kıyısı olan Gine’nin komşuları kuzeyinde Gine-Bissau ve Senegal Kuzeydoğuda Mali yer alırken, doğusunda Fildişi Sahilleri, güneyinde ise Liberya ile Sierra Leone bulunmaktadır. Gine iklim, yapı ve bitki örtüsü bakımından birbirinden farklı dört doğal coğrafi bölgeden oluşmaktadır. Aşağı Gine, yaklaşık 47.513 km²’lik bir alana sahip olup denize kıyısı olan (esasen Atlantik Okyanusu tarafından sulanmış ovalardan oluşur), dağlardan ve akarsulardan oluşan bir bölge olan Orta Gine veya Futa Calonyaklaşık 52.939 km²’lik alanı kaplamaktadır. Kuzey bölgede yer alan, çalılıklardan ve orta yükseklikteki platolardan oluşan Yukarı Gine (Sigiri Havzası)99.426 km²’lik bir alana sahiptir ve ormandan oluşan45.958 km²’lik orman Ginesi, Nimba Dağı seviyesinde 1.752 metreye yükselen engebeli bir araziye sahiptir. Adından da anlaşılacağı üzere, bu bölge ormanla kaplıdır ve yedi ila dokuz ay arasında uzun yağışlı bir mevsim ve yıllık 2.500 mm yağışla karakterize bir iklime sahiptir. Gine, çok önemli tarımsal potansiyele sahiptir. Ülkenin ekilebilir arazisi yaklaşık 6.2 milyon hektardır. Potansiyel olarak sulanabilir arazinin 364.000 hektar olduğu tahmin edilmektedir. Bu alanın sadece 30.200’ü şu anda sulama alanı olarak donatılmıştır.

Gine’nin nüfusu 11.6 milyon (IMF 2015) ve başşehri Atlas okyanusu kıyısındaki Konakri’dir. Diğer önemli şehirleri Kankan (95.000) ve Kindia’dır (65.000). Gine, 1996 yılında genel nüfus ve habitat nüfus sayımına (GPHC) göre, yıllık % 3.1’lik yüksek bir nüfus artışı, 7.15 milyon olan nüfustan 2012’de yaklaşık 11.4 milyon nüfusa ulaşmıştır. Ginelilerin % 42.5’i 15 yaşın altında. Kentli nüfusu toplam nüfusun % 35,9’unu oluştururken, Ülke nüfusunun yaklaşık %80’i kırsal bölgelerde yaşamaktadır.

Okuma yazma bilenlerin oranı toplam nüfusa göre % 28,3 gibi çok düşük bir seviyededir. Son yıllarda sosyal sektörlerde Gine’de belirgin bir iyileşme yaşanmıştır. Ülke, öncelikle nüfusun en savunmasız tabakaları düzeyinde erişim ve akademik başarıyı iyileştirme stratejisi vasıtasıyla eğitim ve öğretimiyle ilgilenmektedir. On yıldan fazla süredir, ilköğretim tamamlanma oranı 2000 ile 2012 yılları arasında% 32.3’ten % 67.9’a kadar sürekli olarak gelişmektedir. Aynı şey, orta öğretim kayıtlarında 2001’de % 18.6’dan 2006’da % 34.6’ya ve 2012’de % 42.7’ye yükselmiştir.İnsan hak ve hürriyetlerinin savunucusu şeklinde görünen batılı Fransızlar buradaki Müslüman halka, hem kendi kültürlerini vermek hem de hakiki saadete sebep olan İslam dininden onları uzaklaştırmak için okuma yazma oranını da alt seviyede tutmuşlar, her zaman olduğu gibi Haçlı zihniyetlerini göstermişlerdir. Halkın çoğunluğu Müslümandır. Az bir kısmı Putperest olup, % 1 nispetinde ise Hıristiyan vardır.Gineli Müslümanların çoğu Mâlikî mezhebine mensuptur. Ülkede Kâdiriyye ve Ticâniyye tarikatları yaygındır.

Eğitim sektörüne ek olarak, sağlığa daha iyi erişim yoluyla insan sermayesinin geliştirilmesi, gözlemlenen ilerleme ile gösterildiği gibi Gine’de bir öncelik taşıyor. Nitekim modern sağlık merkezlerinin Gine nüfuslarına katılım oranı 2007’de% 58.2 iken 2012’de% 61.4’e yükseldi. Benzer şekilde HIV/AIDS hastalarına verilen destek özellikle son iki yılda belirgin şekilde artmıştır. Aşı alanında kaydedilen ilerleme sayesinde, 2000 ile 2012 yılları arasında 1.000’de 103.5’den65.2’ye düşen bebek ölüm oranını kuvvetli bir şekilde aşağı çekilmiştir.

Gine eski bir Fransız sömürgesi olması sebebiyle resmi dil olarak Fransızca’yı kullanmaktadır. Bununla birlikte halk Fülani, Malinke, Susu, Kisi, Gerze ve Bassari gibi coğrafi bölgelere göre mahalli dilleride kullanmaktadır. Gine’de otuza yakın etnik grubu yaşamaktadır. Nüfusun yaklaşık %75’ini başlıca üç grup oluşturmaktadır.Farklı coğrafi bölgelerde hâkim konumda olan bu gruplardan Fülaniler Futa Calon’da, Malinkeler Yukarı Gine’de Susular Aşağı Gine’de çoğunluğu oluşturmaktadırlar.

Bugünkü Gine Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan bölgeler tarih boyunca değişik toplulukların hâkimiyeti altında bulunmuş olduğundan ülkenin geçmişi diğer toplumların tarihi içerisinde anılmaktadır. 13. yüzyıl ortalarında Gine’nin doğu ve güneydoğu kısımları Batı Afrika’da güçlü bir devlet olan Gana krallığının sınırları içerisinde bulunuyordu. Gana krallığını kuran Soninkeler 11. yüzyıl da İslamiyet’i kabul etmiş ve İslamiyet’in güneye doğru yayılmasını sağlamıştır. 11 yüzyıl sonlarına doğru Murabıtların Gana’yı ele geçirmesiyle bölgede Müslümanlık iyice güçlenmiştir.

Gine’nin kuzeydoğusundaki Mali İmparatorluğu’nun hükümdarı Saramendana Keita’nın 1050 yılında Müslüman olmasıyla da İslamiyet’in o bölgedeki nüfuzu güçlendi. Soninkeler tarafından Müslümanlaştırılmış olan Diyulalar’ın batıya doğru ilerleyerek Futa Calon’a ve Gine’ye ulaşmaları, özellikle yollar üzerindeki yerleşkelerde İslamiyet’in tanınıp yayılmasına hizmet etti. 13.yüzyılın ortalarında Mali İmparatorluğu Gana Krallığı’na son verince Gine ‘nin doğu bölgelerinin tamamı bu devletin hükümranlığı altına girmiş oldu.

16.yüzyıla kadar Mali’nin hâkimiyetinde kalan Futa Calon’a bu asırda Mali’deki Masina ve Senegal’deki Bundu’dan bazı göçmen gruplar geldi ve yerIilere baş eğdiren Koli Pouli adındaki liderleri Futa Calon Krallığı’nı kurdu. 17. yüzyıl boyunca Futa Calon’un yüksek yaylalarındaki zengin otlakların cazibesine kapılan Fülaniler doğudan ve kuzeyden buraya göç ettiler.

18.yüzyılın ortalarına kadar yerli Dialonkeler’in otoritesi altında yaşayan Fülaniler, bu tarihlerde dindar bir kişi olan genellikle Alfa Karamoko, Alfa Ba veya Alfa İbrahima Sembegu adlarıyla da bilinenİbrahim Musa ile amcazadesi İbrahim Sori önderliğinde Müslüman olmayanlara karşı başlattıkları cihad sonunda bağımsız bir İslam devleti kurdular (1747) ve cihadı temel politikalarından biri olarak benimsediler. 18. yüzyılın ortalarına kadar Mali İmparatorluğu’nun sınırlan içinde kalan Malinkeler’in yaşadığı kuzey bölgesi bir ara Songaylar’ın hâkimiyetine geçtiyse de SamoriTure adlı önder, 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransızlara başlattığı cihad hareketi sonunda altın madenlerinin olduğu Sierra Leone’nin iç kesimlerini ve Orta Nijer bölgesini ele geçirdi.

Fransızlar Gine kıyılarına 1837 yıllarında gelmişler ve bu bölgelerde ticarethaneler kurarak yerli idarecilerle çeşitli anlaşmalar imzalamışlardır. Fransızlar ülkenin iç kısımlarına kadar ilerlemeleri 1880 yıllara kadar sürdürmüşlerdir.Ancak iyi bir teşkilatçı ve kumandan olarak tanınan SamoriTure, Malinkeler’i birleştirmeyi başardıysa da Fransızlar’a karşı sürdürdüğü savaşı kazanamadı. 1886 ve 1889’da yaptığı iki ayrı antlaşma ile Boure bölgesini ve Nijer’in batı yakasını Fransızlar’a terketmesine rağmen ülkesini Fransız işgalinden kurtaramadı ve topraklarının tamamı işgal edildikten sonra kendisi de esir alındı (1898). Son olarak Liberya’ya çekilmek üzere harekete geçen Samori Fransız birliğine esir düştü (29 Eylül 1898) ve Gabon’un N’Djole şehrine götürüldü. 2 Haziran 1900 tarihinde sürgünde vefat etti. 1888 yılında Fransızlar Futa Calon’u işgal ederek bağımsızlığına son vermişlerdir.Fransızlar 1893 yılında himayelerindeki yerleri siyasi bir çatı altında toplayarak Konakri merkez olmak üzere Fransız Ginesi adıyla bir sömürge idaresi kurdular ve bu idareyi 1895’te Fransız Batı Afrika’sı ile birleştirdiler.

1895-1958 yılları arasında farklı tarihlerde sömürgecilere karşı çeşitli grupların ayaklanmaları olmuşsa da düzenli ve teşkilatlı şekilde bağımsızlık mücadeleleri II. Dünya savaşından sonra ortaya çıkmıştır.Gine’nin bağımsızlığını kazanmasında en önemli rolü, 1945 yılında Konakri’de gerçekleştirilen genel grevde ilk defa sesini duyuran Samori Ture’nin torunlarından SekuTure oynamıştır.

1896 senelerinde ülkenin iç kısımlarına kadar iyice nüfuz ederek ülkeyi diğer sömürgelerine yaptığı gibi insanlık dışı bir muameleyle sömürüye tabi tutan Fransa, İkinci Dünya Savaşı sonunda sömürgeciliğe karşı yoğunlaşan mücadele karşısında fazla dayanamadı. Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle, Gine’nin bağımsızlık mücadelesi karşısında halk oylamasına gidilmesini istedi. Yapılan halk oylaması sonucunda Gine halkı bağımsızlığı tercih etti. Eylül 1958’de bağımsızlığını ilan ederek, cumhurbaşkanlığına bağımsızlık mücadelesinin en önde gelen liderlerinden biri olan Ahmed Sekav Toure getirildi.

Bu tarihten sonra, Gine’den Fransızların tamamına yakın kısmı çekildi. Gine,1961 senesinde Mali ile birlikte Afrika Devletleri Birliğini kurdular. Önce Rusya, Çin, Çekoslovakya gibi sosyalist ülkelerden yardım aldı. 1968’de yeniden cumhurbaşkanı seçilen Ahmed Sekav Toure, radikal bir rejime döndü. Bir sürü karışıklıklarla 1974’e gelindi. 1974’te Sekov Toure tekrar cumhurbaşkanı seçildi. 1984’te ölünceye kadar bu makamda kaldı. 3 Nisan 1984’te Albay LansanaConte komutasında ordu bir darbe ile idareye el koydu. Milli Düzenleme Konseyi kuruldu.

Fransız topluluğuna dahil bir sömürge olan Gine, 28 Eylül 1958’de halk oylaması ile Fransız topluluğu anayasasını reddetti. Bu sonuç Gine’ye bağımsızlık yolunu açtı. 12 Kasım 1958’de başkanlık sistemini getiren ve halen Gine Cumhuriyeti’nde varlığını koruyan  bu anayasa yürürlüğe girdi. Bu anayasayla eskiden Fransız Ginesi adıyla tanınan bir sömürge devleti iken bağımsızlığını ilan etmiş ve 1969 yılında İslam Konferansı Teşkilatı’na üye olmuş başkanlık rejimine dayanan Cumhuriyet rejimini tercih ve tesis etmiştir .1958’de bağımsızlıktan önce Gine, Fransızlar için Batı Afrika’nın tarım, maden ve hidroelektrik potansiyelindeki en elverişli zenginlik bölgesi olarak görülüyordu. Bununla birlikte, bu potansiyeli geliştirmek için nispeten az şey yapıldı ve Gine’nin bağımsızlığını kazandığı zor koşullar, tamamen yeni başlangıç gerektiren yeni aksilik ve eksiklikler getirdi.  Fransa’nın yardımlarının derhal geri çekilmesinin ardından, yeni cumhuriyetin kısa vadeli ekonomik zorlukları, diğer ülkelerin özellikle komünist devletlerin dış yardımlarıyla bir dereceye kadar aşılmış oldu. Bununla birlikte, ekonomik refah kısa sürdü.

1975’in başında ülkenin uzun dönemli ekonomik ihtiyaçlarının giderilmesi çözümlenemedi. Bağımsızlıktan bu yana ekonomik büyüme oranının nüfus artışına zar zor ayak uydurduğu düşünülüyordu. Resmi pazar için tarımsal üretim durdu ve dış yardımla kurulan işleme endüstrileri faaliyete geçti. Dahası hükümet, ekonomik faaliyet düzeyi üzerinde büyük ölçüde kontrolünü kaybetmiş ve enflasyonu düşürememiş ve para biriminin değerini koruyamamıştı. Yaygın kırsal istihdam, sınırlı kentsel istihdam, aşırı derecede kıtlık, gelişen bir karaborsa ve ticaret kaçakçılığı gibi hadiseler hepsi ülkenin ekonomik rahatsızlığının birer kanıtıydı.

Devlet başkanı halk tarafından 7 yıl için seçilmektedir. Parlamento, beş yıl için yine halk tarafından seçilen 75 üyeli Millet Meclisi’nden meydana gelir. Devlet başkanı, aynı zamanda hükümetin de başkanıdır. İlk devlet başkanı Ahmed SekuTure(SekavToure’dir). Dünya siyasetinde tarafsız bir tavır takınan Gine, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği üyesi olup, anayasası, Afrika’da devletler arasında bir birlik ve bütünlük kurulması, ayrıca birleşme yönündeki çabaları neticeye ulaştıracak bir yapıya sahiptir.

1958’deki bağımsızlığından itibaren, ülke cumhuriyetçi bir devlet, çok partili demokrasi ve özgür ve şeffaf başkanlık, yasama ve belediye seçimleri olmaksızın belirginleşen bir dizi askeri veya otokratik rejimler yaşadı. Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Beşinci Cumhuriyet anayasasına göre Fransız Topluluğu’nun (Communautefrançais) yerine Fransız Birliği’ni (Union franÇais) kurmak istediğinde, 28 Eylül 1958 tarihinde yapılan referandumla halkın birliğe “hayır” oyu vermesi üzerine bağımsız Gine devleti resmen ilan edildi (2 Ekim 1958). Başkanlık sistemine dayalı tek partili otoriter bir yönetim kuran SekuTure Fransız birliğine evet oyu veren komşularıyla ilişkileri giderek bozuldu. Gine bu dönemde Sovyetler birliği, Çin Halk Cumhuriyeti, Mısır ve ABD ile yakınlaşmaya çalıştı. Mayıs 1961 yılında Kahire’de Mısır lideri Cemal Abdünnasır ile SekuTure iki ülke arasında ticari ve kültürel alanlara ilişkin bir dizi anlaşmaya imza attılar. Ocak 1968 yılında tekrar devlet başkanlığına seçilen SekuTure’ye karşı ayaklanmalar gerçekleştirildi. 1974 yılında bir kez daha seçilen SekuTure Fransa ile olan ilişkileri düzeltmeye önem verdi.1982 yılında başkanlığa son defa seçilen SekuTure, 26 Mart 1984 yılında ABD de tedavi olduğu sırada orada ölmüştür. Öldüğü tarihte ülkenin ekonomik ve siyasi durumu çok kötü idi. Ölümünden bir hafta geçmeden ordu bir darbeyle yönetime el koydu. Ülkedeki tek parti Gine Demokrat Partisi’ni kapatarak meclisi fesih ettiler. Darbecilerden Albay LansanaConte devlet başkanlığına getirildi. Yeni Başkan, SekuTure’nin takip ettiği devletçi politikayı bırakarak liberal ekonomiye yöneldi. Ekim 1989’da Başkan LansanaConte çok partili hayata ve demokrasiye geçileceğini bir bildiriyle açıkladı. Uzun süren çatışma ve şiddet olaylarından sonra Aralık 1993 yılında genel seçimler yapıldı.

Gine, eski cumhurbaşkanı Lansana Conte’nin ölümünden sonra 2008 yılında ülkenin denetimini ele geçiren General Sekouba Konate liderliğindeki bir geçiş hükümeti tarafından yönetildi.Hemen sonrasında Kaptan Musa Dadis Camara’nın liderliğindeki askeri cunta anayasayı askıya aldı ve Millet Meclisi’ni reddetti.Aralık 2008’den sonra Gine, uluslararası camia tarafından tanınmayan bir cunta tarafından kontrol edildi.
Cunta, kamu fonlarını yağmaladı, çok miktarda para basıldı ve miktarları fahiş olan proje sözleşmeleri imzaladı. Buna ek olarak, hükümet dış borcu azaltmak için hiçbir şey yapmadı ve IMF programı ve diğer dış yardım biçimleri askıya alındı. Ancak Gine’nin zorlukları cunta öncesinde başlamıştı. Onlarca yıldır, ülkenin büyük potansiyeli hayata geçirilmedi. 2002’de 40 yıllık bağımsızlıktan sonra yoksulluk oranı% 49 olarak tahmin edildi. Bu rakam, askeri rejimin sonunda % 55,2’ye ulaştı. Ocak 2010’da General Konate önderliğindeki bir ara dönem, ülkenin tarihinde ilk kez Haziran ve Kasım 2010’da açık ve şeffaf cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlenmesine izin verdi. Barışçıl geçiş, bazı gözlemciler tarafından “olağanüstü bir fırsat” olarak kabul edildi. Bu, Gine’nin anayasal düzene geri dönüşünü işaret etti. Rakibi el-HâcCellouDaleinDiallo karşı Profesör Alpha Condé % 47.48 oya karşı % 52.52 ile galibiyet aldı. Profesör Alpha Condé 21 Aralık 2010’da Gine Cumhuriyeti’nin ilk demokratik olarak seçilen başkanı olarak siyasete yön vermeye başladı.

Gine, 2010 yılında Alpha Condé’nin seçilmesiyle istikrarlı ve açık bir ülke haline geldi. O günden beri siyasi bağlam bazen siyasi aktörler arasındaki diyalog eksikliği ile damgalanmış olsa da, gerginlik önemli derecede hafifledi. Aslında, uluslararası toplumun desteğiyle, 3 Haziran’da siyasi aktörler arasındaki diyalog sonunda ilerledi. 3 Temmuz’da, 28 Eylül 2013’te yasama seçimlerinin düzenlenmesi için bir anlaşma imzalanarak sonuçlandı. Gine, Eylül 2012’de Ağır Borçlu Yoksul Ülkeler Girişimi (HIPC) kapsamında tamamlanma noktasına düştü. Bitirme noktası, IMF (Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankası Uluslararası Kalkınma Birliği’nin (IDA) Gine’nin karar noktasına ulaşması için şartları ve önlemleri oluşturabildiğini kabul ettiği 2000 yılındaki bir sürecin sona ermesine işaret ediyor. Bu adımı atan 34. ülke olan Gine, dış borcunu son 40 yılda % 66 oranında düşürerek 2,1 milyar dolarlık bir düşüşten yararlandı.

Gine, tarım ve tabii zenginlikler açısından çok geniş imkânlara sahip olmasına rağmen kişi başına düşen milli gelir bakımından iktisaden az gelişmiş ülkeler arasında yer alır. Gine madencilikte dünya boksit rezervinin 2/3’ü, 30 milyon karat değerinde elmas rezervi,1000 ton altın, 7 milyar ton demir ve 6600 megavat hidroelektrik potansiyel ve kaynaklara sahiptir. Gine’de kişi başına düşen milli gelir 450-550 dolar arasında değişmektedir. Nüfusun % 40’ı, 300 dolar ile yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Çalışan nüfuzun %80’ini istihdam edilen tarım sektörünün milli gelir içindeki payı ancak %30 civarlarındadır. Güneydoğudaki ormanlardan da önemli miktarda gelir elde edebilmekle birlikte ülkenin en büyük döviz ve gelir kaynaklarından olan ve %5 oranına istihdam imkânı veren madencilik sektörüdür. Dünya boksit rezervinin 2/3’ü elinde olan Gine’de ihraç gelirlerinin %90’ı bu madenin satışından elde edilmektedir.Üretilen boksit işlenerek alüminyum haline getirilip ihraç edilmektedir.Bu madenler sömürgeci Avrupalıları buralara çekip ülkeyi yüzyıllarca sömürmelerine sebep olmuştur. Altın üretimi yıllık 150 kilodur. Senede 100.000 kırat elmas üretilerek ülke ekonomisine katkı sağlanmaktadır. Altın ve elmas rezervleri de ülkenin ekonomisinde önemli bir zenginlik kaynağı teşkil etmekteyse de bunlar henüz yeterli şekilde değerlendirilememektedir. Endüstrinin gelişmemiş olduğu Gine’de sadece küçük ölçekli imalat sanayileri kurulmuştur.

Başlıca tarım ürünleri kahve, muz ananas,palmiye tohumu yer fıstığı,turunçgiller ve pirinçtir. Bu ürünler ülkenin dış ticaretinde büyük öneme sahiptir. Gine 2005 yılındaki 795.732 ABD doları olan ihracatını 2015 yılında 1.573.675dolara çıkarmıştır. Aynı şekilde 2005 yılındaki 1.647.816 dolar olan ithalat oranı 2015 yılında 2.138.648 dolara yükselmiştir.Gine’nin gayri safi yurt içi hasılası 2011 yılında 5 milyar dolar iken 2015 yılında 7 milyar dolarlara ulaşmıştır. Çeşitli uluslararası kuruluşlar ülkede başarıyla yapılan 2010 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Gine’ye yardımları serbest bırakacaklarını duyurmuşlardır. Gine yönetimi de Dünya Bankası ve IMF ile ülkenin borçlarının yeniden yapılandırılması için çaba göstereceğini bildirmiştir. Siyasi yumuşama GSMH’nin artması için de olumlu bir hava yaratmıştır. Ülkenin gayrisafi milli hasılası 2011 yılında 4,7 milyar dolar olmuştur. 2011 yılında % 4’lük bir büyüme gerçekleşmiştir. Cari açık da ihracatın ve kalkınma yardımlarının artmasına paralel olarak azalacaktır. 2011 yılı ortalama enflasyon oranı yüzde 16’dır.

Aşağıdaki tablo da bu rakamlar ortaya konulmuştur:

20112012201320142015
GSYH MİLYAR5,15,66,26,57,1
Reel GSYİH Büyüme

 

%3,9%3,8%2,3%0,4%-0,3
Nüfus (m)

 

10,610,911,111,411,7
TüketiciFiyatEnflasyonu(ort, %)

 

21,415,211,99,79,1

 

Gine’nin ekonomisi son zamanlarda önemli zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sebeple önemli ölçüde üretimi etkilemiş ve serbest rekabet piyasasına zarar vermiştir. Su, elektrik sektöründeki yetersizlikler ve telekomünikasyon sektöründeki yinelenen aksaklıklar, şirketlerin kurulup özelleştirilmelerini ve düzenleme kadrolarının güçlenmesi zorunluluğunu göstermiştir. Yurt dışından sermayenin ülke içine çekilmesiyle ilgili çalışmaların yapılması gerekmektedir. Gine birçok yabancı yatırımcı ile mükemmel ilişkiler sürdürmektedir. Bu ortaklıklar, bütçe desteği, yönetişim, kamu hizmeti, modernizasyon ve adem-i merkeziyet, güvenlik sektörü, sağlık ve beslenme, madencilikle ilgili temel eğitim ve mesleki eğitim, kentsel gelişim, enerji, ulaşım ve çevre gibi çeşitli alanlarda ve ekonomik faaliyetlerde desteklerini sunmaktadır.

Gine’nin kalkınma ortaklarıyla olan ilişkilerinin normalleştirilmesinin ardından, bütçe finansmanı dış finansman desteğinden yararlanıldı. 2011 yılında, 2009-2010 döneminde yeni borçların biriktirilmesinden sonra, fonlama kısıtlamalarına rağmen hükümet, dış kredi verenlerle olan finansal ilişkilerini normalleştirmeye başlamıştır.Çok taraflı finansal kurumlara yapılan borçlar 2011 yılında silindi. Dünya Bankası borçları, bütçe desteği ile temizlendi. Avrupa Yatırım Bankası’na yapılan borcun bir kısmı bağış yoluyla kapatıldı. Dahası, geri kalan borçların tasfiyesi için de bir anlaşma yapılmıştır.  2011 yılı sonunda, ekonominin ve Gine kamu finansmanının iyi performansı IMF Yönetim Kurulu’nun 24 Şubat 2012’de Uzatılmış Kredi Tesisi (ECF)’niüç yıl (200 milyon dolar) onaylamasına izin verdi. Bu program, 11 Nisan 2012’de 2012-2014 döneminde Gine borçlanma oranına ilişkin bir Geçici Anlaşma’ya yol açan Paris Kulübü ile müzakerelerin sürdürülmesinin önünü açtı.

Gine diğer Afrika devletleri gibi bir yandan doğal kaynakları, enerji ve insan gücü potansiyeli nedeniyle ciddi bir zenginlik sahibi iken diğer yandan hükümetler savaş, yoksulluk, kaçakçılık, terör ve istikrarsızlıklarla boğuşmaktadır. Devlet inşası süreci ve devlet kapasitesinin güçlendirilmesine ilişkin karşılaşılan sorunların ve yukarıda bahsedilen paradoksun temelinde Avrupa sömürgeciliği yer almaktadır. Sömürgeciliğin olumsuz sonuçlarından biri, devlet kapasitesinin zayıf kalmasına neden olmasıdır.

1960’lardan sonra Afrika toplumları, sömürgeci güçlerden birer birer kurtularak bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından devlet yönetimi ve rasyonel bürokratik idarenin oluşturulmasıyla ilgili gerekli bilgi ve tecrübe aktarımını gerçekleştirememişlerdir. Bu nedenle de birçok Afrika ülkesinde idari, ekonomik ve siyasal açıdan kurumsallaşma sağlanamamıştır.

Gine bağımsızlığının lideri olan SekuTure, o dönem de hamili olduğu sosyalist görüşler çerçevesinde uyguladığı politikalarla dinin toplum üzerindeki etkisini kaldırmaya çalışmış ve bu çerçevede müslüman din adamlarının liderliklerindeki kurucu oldukları Kur’an Okullarını 1961’de kapatmıştı. Ancak Ture’nin bu politikası otoritesindeki güç kaybının başladığı ve konjonktür gereği Müslümanların desteğine ihtiyaç duyduğu 1970’li yıllarda değişti. 1977’de National Islamic Council’i kurdu. Suudi Arabistan Devleti hükümetinin de yardımıyla başşehir Konakri’de bölgenin en büyük camisi olduğu söylenen Faysal Camii’ni inşa ettirdi. Daha sonra National Muslim League adını alan İslâm Konseyi bölgesel ve mahallî seviyelerde İslâmî eğitimi ve hac organizasyonu işlerini üstlendi.

Türkiye-Gine İlişkileri Ne Seviyededir?

Gine, 2008 yılı Ağustos ayında düzenlenen Birinci Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi’ne, Dışişleri Bakanı Amadou Lamrana Bah başkanlığında bir heyetle katılmıştır. Bakan Bah, dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edilmiştir. Gine 2011 yılı Mayıs ayında İstanbul’da düzenlenen BM 4. En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Konferansı’na Cumhurbaşkanı Alpha Conde başkanlığında bir heyetle katılmış ve Cumhurbaşkanlığımız nezdinde iki ülke ilişkilerinin ileri götürülmesi iradesini karşılıklı olarak teyit eden ikili bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Türkiye ile Gine arasında 2012 yılında 60 milyon dolar civarında bir ticaret hacmi sağlanmıştır. Bu rakamın 54 milyon dolarını Gine’ye ihracatımız, 5 milyon dolarını ise Gine’den ithalatımız oluşturmuştur.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki ticari ilişkiler, halen 31 Ocak 1997 tarihinde imzalanan “Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması’nınçerçevesinde yürütülmektedir.“Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması’nın 7. maddesi uyarınca kurulmuş olan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Karma Komisyonu’nun ikinci oturumu 16-18 Nisan 2013 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Ancak bu anlaşmaya yeni bir konsept kazandırılması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’ya açılım politikaları çerçevesinde Konakri Büyükelçiliğimiz 8 Mart 2013 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Karşılıklı olarak Gine’nin Ankara Büyükelçiliği’de 10 Nisan 2013 tarihinde faaliyete geçmiştir. Gine ile teknik işbirliğimiz Dakar’daki TİKA Ofisince sürdürülmektedir. TİKA Dakar Koordinatörlüğü tarafından sağlık taraması, su kuyuları açılması ve tarım alanında uzman yetiştirilmesi gibi çalışmalar yürütülmektedir. İki ülke ilişkilerinde bu güne kadar herhangi bir siyasi sorun bulunmamaktadır. İlişkilerin daha ileri bir seviyeye taşınması yönündeki temaslar son dönemde hız kazanmıştır. Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Gine’ye düzenlediği ziyaret vesilesiyle iki ülke arasında imzalan 9 anlaşma,bu sürece pozitif yönde bir ivme kazandırmıştır/kazandıracaktır.

Share.

Yazar Hakkında

Dr., Türk Hava Yolları, Pazarlama ve Sosyal İşler Müdürü. 1969 yılında İstanbul’un Süleymaniye semtinde doğdu. 1987 yılında İstanbul İmam Hatip Lisesinden ve 1993 yılında da Mısır/Kahire el-Ezher Üniversitesi Din Bilimleri Tefsir bölümünden mezun oldu. 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde ikinci lisans eğitimini başarı derecesiyle ile tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Tarihi bölümünde Prof. Dr. Hüseyin Özdeğer’in danışmanlığında “Osmanlı Dönemi Mısır Vakıfları” konulu yüksek lisans tezini (1994-1997) ve Prof. Dr. Nurettin Gemici’nin danışmanlığında “Kaptan-ı Deryalıktan Üç Kıt’a Valiliğine Çengeloğlu Tahir Paşa’nın Hayatı, Askeri, İdari ve İlmi Yönü” konulu doktora tezini (2012-2017) başarıyla tamamladı. IRCICA’dan yayınlanan Osmanlı dönemi Mısır Vakıfları (İstanbul 2005) başlıklı kitabı yanında Tarih-i İbn-i Galbun&Trablusgarp Tarihi ve Sudan Seyâhatnâmesi gibi Afrika kıtasının farklı meselelerine değinen ortak kitap çalışmaları, makaleleri, ulusal/uluslararası tebliğleri ve saha ile ilgili raporları/analizleri bulunmaktadır. Farklı vakıfların yönetimlerinde bulunduğu süre zarfında akademik makale ve İslami ilimlerle ilgili raporlar hazırladı. 1998 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi İGDAŞ A.Ş.’de yönetim kurulu sekreterliği ve özel kalem müdürlüğü görevini ifa etti. 2002 yılında İBB İştirakler Dairesi Başkanlığı’nda yeni görevine başladı ve burada özel kalem müdürlüğü görevini yürüttü. 2003 yılında Türk Hava Yolları Ortaklığı’na yönetici olarak katıldı ve 13 yıldır buradaki yöneticilik görevini sürdürmektedir. Hâlihazırda el-Ezher Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği (EZDER) ile Türk-Libya Dostluk Derneği’nin üyesi olup Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) genel sekreterliği görevini yürütmektedir.

Yorum Yap