Açılım tamamlandı ortaklığa geçildi

0

İlk defa Kuzey Afrika ile ikili temaslara önem veren eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hamleleri kapıyı araladı ama açmaya yetmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı tutumu, bugün Afrika ile ‘zirve diplomasisi’ yürüten bütün ülkelerin başına Türkiye’yi yerleştirdi.
 
Son Türkiye-Afrika Zirvesi, başlı başına bir başarı öyküsü olarak kayıtlara geçti. Afrika ile giderek artan etkileşim, ‘açılım’ safhasının tamamlanıp ‘ortaklık’ aşamasına geçildiğini ortaya koydu. Kıta ile ticaret hacmi, 30 milyar dolara çıktı. Sonraki ilk hedef ise 50 milyar dolar.
 
Tarihe damga vuran ve gelmiş geçmiş en bilinen medeniyetleri Fenike, Roma, Pers, Eski Yunan ve Bizans gibi sıralayabiliriz.
 
Dünya hakimiyetini ya tamamen veya kısmen elde etme derdindeki tüm bu medeniyetlerin her biri, hasımlarına karşı üstünlük enerjisini genelde Afrika’dan aldı. Bunlara 19. yüzyıldaki sömürgeci 7 Avrupa devleti, hatta 1990’lardan itibaren gözlerini bu coğrafyaya yoğun şekilde çeviren Çin, Hindistan, Rusya, ABD, Japonya, Brezilya ve özellikle Avrupa Birliği şemsiyesi altındaki ülkeler dahil oldu. Her biri kendi temasını kurarken masanın bir tarafına kendisi, karşı tarafa da tüm üye ülkelerini temsilen Afrika Birliği muhatap olarak oturdu. Türkiye de yakın ve uzak dış politikasında ciddi hamleler yapıp bu sürecin içinde yer alırken, her defasında öne çektiği ve ifade ettiği anlamının hakkını verdiği ‘karşılıklı ortaklık’ hedefine odaklanarak kendine has yaklaşımlarını yansıtmasıyla öne çıktı.
 
ÖZAL’IN HAMLELERİ
 
Türkiye’nin 20. yüzyılda yaşadığı kendi iç siyasi çalkantıları ile Afrika’yla değil yakından, uzaktan bile ilgilenecek ne vakti ne de imkânı vardı. Çok sınırlı dış politikasında bu kıtada bağımsızlığını elde eden 8-10 kadar ülkeyle diplomatik temas kurmakla yetindi. Ancak üçüncü devletlerin aracılığıyla kıtada etkin olması mümkün değildi. Mutlaka bu coğrafyaya gereği gibi eğilmesinin temelinde sadece yokluğunu hissettiği bir boşluğu doldurmak değil, bilakis sahip bulunduğu stratejik konumu kendisini buna zorunlu kılıyordu. İlk defa Kuzey Afrika ile ikili temaslara önem veren eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hamleleri bu kapıyı aralamış, ama açmaya yetmemişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı tutumu bugün tüm ‘zirve diplomasisi’ yürüten ülkelerin başına Türkiye’yi yerleştirdi.
 
İLK ZİRVE YANSIMASI
 
Başlangıçta önü henüz kestirilemeyen ve ülkemizin uluslararası siyaset bilimcilerinin üzerine herhangi bir araştırmaya bile gerek duymadan genelde boş uğraşı olarak algılayıp yorumladıkları Afrika’ya açılım eylem siyaseti, daha o yıllarda çok hafife alınıyordu. Hatta tirajı yüksek gazetelerin muhabirleri, 2008 yılında İstanbul’da yapılan ilk zirvenin içeriğinden ziyade halkları açlık içinde ifade ettikleri Afrikalı liderlerin konuk edildiği lüks otelleri haberleştirmeyi tercih etti. 2021 yılına gelindiğinde dünya medyası, üçüncüsü İstanbul’da gerçekleşen zirveye odaklandı. Buradan çıkacak kararların ilk ikisiyle ne kadar örtüştüğü üzerinde yorumlara önem verdiler. Yine de değişmeyen bir şey vardı; akademik camiamız üçü de başarılı geçen Türkiye-Afrika Zirvelerine ilgisiz tavırlarını değiştirmemişler. Onlar için varsa yoksa gündem Avrupa ve ABD ile ilişkiler, biraz Rusya, hatta Çin ve dahi Ortadoğu’dan bahsetmekle sınırlıydı.
 
NEREDEN NEREYE
 
2008 yılı ağustos ayında gerçekleşen zirve, tek başına çok önemli kararların alınıp uygulanmasının adım adım takip edildiği bir süreci beraberinde getirdi. 1990’lı yılların başında ülkemizin Senegal Dakar Büyükelçiliği, 8 farklı ülkeye akredite idi ve bu durum 2010 yılına kadar da devam etmişti. Bu başkentin dışındakilerdeki temsil, sadece ismen vardı. Büyükelçilerimiz gidebilirlerse muhatap ülkenin devlet başkanına güven mektubu sunmaya giderlerdi. Birçok Afrika ülkesi de Türkiye’ye bir Avrupa başkentinden akredite idi. 2010 yılı mart ayında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığınca yayınlanan Afrika Strateji Belgesi ile kıtada 10 yılda 30 farklı ülkede diplomatik temsilciliklerimiz açılarak büyük bir başarı elde edildi. Konum itibarıyla en arka sıralardan bugün
52 sefareti olan Çin, 50 ile ABD ve 47 ile Fransa’nın ardından toplam 43 sefaretimizle dördüncü konuma geldik. Birkaç yıl içinde de bu sayının 49 olması planlanarak Fransa’nın yerini alacak.
 
Afrika ülkeleri de Ankara’daki diplomatik misyonlarını 37’ye çıkararak, Asya ve Avrupa ülkelerinin önüne geçti.
 
YENİ BİR SAFHA
 
Bu ilk zirveden ikincisinin planlandığı zamana kadar İstanbul ve özellikle Afrika Birliği’nin merkezi Addis Ababa’da Afrika ile ilgili çok önemli toplantılara ev sahipliği yapıldı. Türkiye, neredeyse 50 yıl önce seçildiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için en fazla oyu Afrika grubundan aldı. Türk Hava Yolları’nın sefer düzenlediği ülke sayısı giderek arttı. TİKA koordinasyon merkezleri, kıtanın her bölgesinde birer birer açıldı.
 
2014 yılında Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da gerçekleşen İkinci Türkiye-Afrika Zirvesi, her 5 yılda bir yapılması öngörülen zirve diplomasimizde sadece bir yıl gecikmeyle yapılarak ilkinde alınan karara sadık kalındı. Afrika kıtasının içinde bulunduğu sosyo-ekonomik, kültürel konulara daha öncelik verildi. Türkiye’nin kıtanın kalkınmasında gereken her sürece katkı vermedeki kararlığını bir kez daha ifade etti. Bu sürecin daimi ve giderek artan etkileşimi ile ‘açılım’ safhasının tamamlanıp ‘ortaklık’ kavramıyla ifadesiyle devamı uygun bulundu. 2003’te 5.4 milyar dolar olan kıta ile ticaret hacmi, 30 milyar dolara çıktı. Bundan sonra ise ilk planda hedef 50 milyar dolar.
 
Afrika ile ortaklık siyasetimizde belirlenen amaçlar, barış ve istikrarın tesisine katkıda bulunurken; siyasi, ekonomik, ticari, insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve arabuluculuk alanlarında etkin rol almaya başladı. Hammadde kaynaklarının daha ziyade ülkelerin kendi insanlarına daha fazla yarar getirmesine katkıda bulunmaya ve bunları da ülkeler arasında ayrım gözetmeden eşit ortaklık ve karşılıklı fayda sağlayacak şekilde yürütmeye özen gösterildi.
 
BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ
 
Türkiye-Afrika arasında tertiplenen her üç zirveye de bazı nedenlerle bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda katılamayan az sayıda ülke hariç tüm kıtadan devlet başkanı, başbakan ve özellikle dışişleri bakanları ile farklı bakanlıklar yoğun ilgi gösterdi. 2021 yılı aralık ayında düzenlenen zirve, başlı başına bir başarı öyküsü. Covid’in yoğun şekilde salgın olmaya devam ettiği süreçte gerekli tedbirleri alarak 40 civarında ülkeden misafir ağırlanması, her türlü takdirin üzerinde bir girişimdir.
 
Çin Devlet Başkanı’nın bu salgının başladığı tarihten itibaren ülkesini terk etmediği bir dönemde Cumhurbaşkanımızın Angola, Nijerya ve Togo’yu ziyaretleri ve onlarca Afrikalı lideri Ankara ve İstanbul’da misafir etmesi büyük bir fedakarlık olarak algılanıyor. Özellikle Covid salgını için birçok kıta ülkesine yapılan sağlık ­­yardımları takdirle karşılanıyor.
 
İLİŞKİLERE TEMEL OLAN BELGELER
 
18-21 Ağustos 2008 tarihlerinde kabul edilen ‘Türkiye-Afrika İşbirliği İstanbul Deklarasyonu: Ortak Bir Gelecek İçin İşbirliği ve Dayanışma’ ve ‘Türkiye-Afrika Ortaklığı İçin İşbirliği Çerçevesi’ başlıklı belgeler, Türkiye-Afrika ilişkilerinin temellerinin atılmasına vesile oldu. İkincisi 19-21 Kasım 2014 tarihlerinde Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da hazırlanan sonuç bildirgesinde, 2015-2018 dönemini kapsayacak olan ‘Ortaklık Politikamız’ genel çerçevesine oturtuldu. Her iki tarafın uluslararası hukuka saygı, demokrasi, insan hakları, silahsızlanma, terörizmin önlenmesi ve bununla mücadele, yasadışı silah ticaretiyle mücadele, nükleer ve diğer kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi, sosyal adalet, açlık ve fakirliğin ortadan kaldırılması ilkeleri benimsendi.
 
2026 EYLEM PLANI BELİRLENDİ
 
3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ne damga vuran konuların başında Afrika Birliği ile Filistin devletinin kurulmasına verilen destek önemli bir gelişmedir. Ayrıca kıtanın en çok ihtiyaç duyduğu barış, güvenlik, sürdürülebilir büyüme ve adalet ile insan odaklı gelişme, özellikle de küresel ısınmaya karşı iklim değişikliğini önleyici ortak çalışmalar yapılması ana başlıklar oldu. Önceki iki bildirgede olduğu gibi bir sonraki zirveye kadar olan 2022-2026 dönemi için bir ortak eylem planı belirlendi ve barış, güvenlik ve yönetişim, ticaret, yatırım ve sanayi, eğitim, altyapı geliştirme ve tarım, dayanıklı sağlık sistemlerinin teşvik edilmesi konularında çalışmalar benimsendi.

Bu yazı 24 Aralık 2021 tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı