Gelecek Afrika’da en güçlü aktör de Türkiye

0

Afrika’da zirve diplomasisini 1973 yılında ilk defa Fransa-Afrika Zirvesi adıyla Fransa gerçekleştirmişti. İkinci olan İngiltere ise düzenli şekilde Birleşik Krallık-Afrika Yatırım Zirvelerine ev sahipliği yapıyor ve ‘Afrika Gelecektir’ sloganını kullanıyor. Daha sonra bu kervana AB, Japonya, Hindistan ve Çin gibi ülkeler katıldı.

Türkiye ise ilki İstanbul’da 2008 yılında yapılan Türkiye-Afrika Zirvesi ile sahadaki yerini aldı. Bunu 2014’teki Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo Zirvesi izledi. 3. zirve 2020’de kararlaştırılmışken Covid-19 salgını bunu da etkiledi. 17-18 Aralık 2021 tarihlerinde yapılacak zirve, kıtanın en güçlü aktörünü de dünyaya gösterecek.

Afrika kıtası, tarihte benzeri görülmedik şekilde 54 bağımsız ülkesiyle bir bütünlük sergiliyor. Bağımsızlık sürecinin ardından bazı komşu devletler arasındaki savaş boyutuna kadar varan gerginlikler artık geride kaldı. Belki bazı konularda hâlâ devam eden özel meseleler yüzünden uzun zamandır veya ara ara kapalı tutulan sınırlar bulunuyor. Ama dünya, kıtanın tarihinde ilk defa bu kadar birlikteliğe şahit. Haliyle sahip oldukları imkânlarla dünya siyasetinde etkin Japonya, Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye, Körfez ülkeleri, İran ve AB ile kurdukları temaslar belli takvimlerle devlet adamlarını buluşturan zirvelerle taçlandırılıyor.

21. yüzyılda denebilir ki, Afrika ile ilgilenmeyen ülke yok gibi. Kıta ülkeleri, yeni ortaklık önerileriyle gelen devletlerle irtibatını, yaşanan rekabet ortamında kendi lehlerine çeviriyor. Böylece sınırlı sayıdaki ortaklara bağlılıktan kurtulmuş oluyorlar. Özellikle Covid-19 salgını dönemindeki Avrupalıların egoist tavırları, yeni dostları daha cazip ve güvenilir hale getiriyor. Bilhassa yeni varyant Omicron sebebiyle Güney Afrika bölgesi ülkelerine uygulanan sınırları kapama girişimi, bardağı taşıran damlaya dönüşmek üzere. Malavi Cumhurbaşkanı, şimdiden bunu ‘Afrofobi’ olarak isimlendirmiş durumda.

FRANSIZLAR BAŞLATTI

Eski sömürgecilerden Afrika üzerinde en iddialı olanlardan biri, hiç şüphesiz Fransa idi. Bağımsızlığını kazanan ülkeleri, hatta başta mali konular dahil birçok açıdan yakın takipte tutuyor, Cibuti ve Komorlar gibi bazı sömürgelerine hürriyetlerini vermekte yavaş davranıyordu. Kendi nüfuz alanında tutmaya devam ettiği 10 kıta ülkesinin devlet başkanını davet ederek, 13 Kasım 1973 günü, ilki uygulamaya konan Fransa-Afrika Zirvesi adıyla geniş katılımlı bir etkinlik gerçekleştirdi.

Fransızcayı resmi dil olarak dayattığı ülke liderlerinden bir kısmı Paris’te buluştular. İkincisi, 1975’te gerçekleşen bu buluşmanın, 1989 yılına kadar her yıl biri Fransa’da, diğeri bunlardan birinin başkentinde gerçekleşti. Gerçi kendi başkenti dışında Nice, Monpellier ve De la Baule gibi farklı şehirlerde de konuklarını ağırlıyordu. Özellikle bu sene 28. zirveyi yaptığı Monpellier, bir ilke sahne oldu. Devlet Başkanı Emmanuel Macron dışında Afrika’dan herhangi bir devlet başkanı bu zirveye davet edilmedi. Çoğu Afrika’dan, geri kalanı da Fransa’dan 3 bin kişi katıldı. Bunların arasında yüzlerce genç, girişimci, sanatkar, araştırmacı, sporcu ve öğrenci yanında Afrika’dan ve Fransa’dan üzerinde durulacak konularla ilgili şahsiyet vardı.

İNGİLİZLER SÜRDÜRÜYOR

Afrika’da, Fransa ile birlikte en fazla sömürgesi olan ülkelerin ikincisi İngiltere olup, düzenli şekilde Birleşik Krallık-Afrika Yatırım Zirvelerine ev sahipliği yapıyor ve her defasında binlerce katılımcıyı davet ediyor. Başbakan Boris Johnson’un tabiriyle bu buluşmaların temelinde ‘Afrika Gelecektir’ sloganı yatıyor.

Avrupa Birliği, 2000 yılında Kahire’de başlattığı Afrika-Avrupa Birliği Zirvelerini 4 defa daha tekrar etti. İkincisi 2007’de Lizbon’da, üçüncüsü 2010’da Trablusgarp’ta, dördüncüsü 2014’te Brüksel’de ve sonuncusu ise 2017’de Abidjan’da gerçekleştirildi. Bu zirveler, genelde gündemde olmayan konuların gölgesinde yapıldı. Libya’daki zirvenin giderlerini büyük oranda Muammer Kaddafi karşıladığı için onun etkisindeki buluşma, onun istekleri doğrultusunda gerçekleşti. Türkiye ilk defa buraya dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve kalabalık bakan heyeti ile katıldı, açılışta konuşma yaptı. İngiltere, Portekiz’deki zirveye Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe katılıyor diye çok düşük seviyede temsilci gönderdi. 2017’deki Abidjan Zirvesi giderleri yüzünden Fildişi Sahili ile AB arasında ciddi finansman krizi yaşandı. Giderler toplam 11.5 milyon Euro hesap edilirken, yaklaşık iki katı bir masrafla tamamlanabildi ve 22 milyon Euro harcandı. Ev sahibi ülke en fazla 8 milyon Euro ödeyebileceğini belirtirken, AB ise söz verdiği 3.2 milyon Euro’ya, 2.8 milyon Euro ilave etti. Fransa da buluşmadan sonra Abidjan’da kalacak şekilde 4.5 milyon Euro’luk insansız hava araçları dahil askeri mühimmat ve araç takviyesinde bulundu. AB, 2020’deki 6. zirveyi, Covid-19 nedeniyle 2021’e erteledi. Ancak planlanan bu etkinlik, bu sene de yapılamadı.

YENİ AKTÖRLER

Afrika’ya toplam 235 milyar dolarlık ihracat yapan AB ülkelerinin doğrudan yabancı yatırımlar kapsamında da 222 milyar dolarlık bütçe ayırdığı biliniyor. Ancak en büyük engelin Çin olması, Rusya ve Hindistan ile Türkiye’nin devreye girmesiyle kıtadaki pazar payının yükselmesine paralel olarak yeni aktörlerin daha etkin konuma geçmeleri karşısında geleneksel çizginin değiştirileceği sinyalini veriyor.

Japonya, Afrika’ya zirve düzenleme konusunda Fransa’dan sonra ikinci derecede önem veren ülke oldu. 1993 yılından itibaren TICAD çerçevesinde başlattığı geleneğinin 7’ncisini 2019’da Yokohama’da gerçekleştirdi. 8. TICAD Zirvesi için ise 2022 yılı ve Tunus seçildi.

Brezilya da Afrika zirvelerine ilk başlayan ülkeler arasında. İlki 2005’te kararlaştırılan etkinlik, Afrika-Güney Amerika (ASA) adıyla 24-26 Kasım 2006’da Nijerya’nın başkenti Abuja’da yapıldı. Bu etkinliğin 4’üncüsü ise Peru’da 2016’da gerçekleşti ve 29 devlet başkanı katıldı.

Çin’in 2006’da başlayıp bu sene 8’incisini Dakar’da gerçekleştirdiği Afrika Zirvesi’ne Covid-19 sebebiyle ülkesini terk etmeyen Çin Devlet Başkanı, sanal ortamda muhataplarına hitap ederek katıldı. Adeta tüm kıtanın sathına yayılma girişiminden taviz vermeyerek doğrudan yabancı yatırımlar kapsamında 300 milyar dolarlık bütçe ayırması, Avrupalıları endişelendirmeye yetiyor.

ABD de Donald Trump döneminde selefi Afrikalı Barack Obama’nın bu kıtaya verdiği önemi tamamen sıfırlamakla kalmadı ve büyük hayal kırıklıklarına sebep olan süreci tamir etmeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu sene çıktığı Afrika ülkeleri ziyaretinde, geçmişteki ilişkileri canlandırmaya gayret etti.

TÜRKİYE DE SAHADA

Afrika’da zirve diplomasisi yürüten ülkelerden bir diğeri de Hindistan olup Türkiye gibi 2008 yılında bu etkinliğe Yeni Delhi’de ‘Hindistan-Afrika Forumları’ adıyla ev sahipliği yaptı. 2011’de Addis Ababa’da ikincisi, 2015’te üçüncüsü ve 2020’de de dördüncüsü yapıldı.                

Artık gelenekselleşen Afrika zirveleri içinde en ses getirenlerden biri, hiç şüphesiz ilki 2008 yılında İstanbul’da yapılan Türkiye-Afrika Zirvesi. Bunu 2014’teki Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo Zirvesi izledi. Başlangıçta her 5 yılda bir düzenlenmesi istenen zirve programlarında ister istemez gecikmeler yaşanıyor. Üçüncü zirve için 2020 yılı kararlaştırılmışken, Covid-19 salgını bunu da etkiledi. Nihayet 17-18 Aralık 2021 tarihleri üzerinde mutabık kalındı. İlk ikisine göre çok daha geniş kapsamlı bir katılım beklenen bu buluşmada, 21. yüzyılda Afrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha kalıcı hale getirecek kararlar alınması bekleniyor.

Türkiye’nin Afrika’daki etkinliklerini yakından takip edenler, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kıta ülkeleri ile en üst seviyedeki yakınlaşmasını anlamlandırmakta çok zorlanıyorlar. Alışageldikleri ve sınırlarını çizip adeta muhatapları Afrikalı devlet adamları belli çerçevelere uymaya zorlamaları karşısında, Ankara’nın Afrika Birliği üyeleri arasında herhangi bir ayırım yapmadan öncelikle onlara kazandıran tavrına akıl erdiremiyorlar. Son 15 yılda 5.4 milyar dolardan 25.3 milyar doları zorlayan ekonomik ilişkiler ve sadece Cezayir, Senegal, Etiyopya, Tanzanya gibi bazı ülkelerde milyarlarca doları bulan doğrudan yabancı yatırımlar ve kamu-özel ortaklıkları ile adeta kıtada şimdiden destanlaşan başarılar konuşuluyor.

BENZERİNE RASTLANMAYAN YÜKSELİŞ

Türkiye’nin, Afrika’da 13 yılda 12 büyükelçilikten 43’e çıkan diplomatik misyon sayısı ile Çin, ABD ve Fransa’nın ardından dördüncü sıraya yükselmesi, benzerine rastlanmayan bir durum. 40 ülkede 60 ayrı uçuş noktası ile Türk Hava Yolları, Afrika semalarında en güçlü firmaya dönüştü. TİKA, Kızılay, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Bursları, MAARİF Vakfı Okulları, Yunus Emre Enstitüleri, Diyanet Vakfı yanında özellikle de sivil toplum kuruluşlarının dünya genelinde en etkin faaliyet alanı Afrika ülkeleri oldu. 2016, 2018 ve 2021 yıllarında DEİK tarafından düzenlenen Türkiye-Afrika Ekonomik Forumları ile adeta her ülke ile ekonomik yakınlaşmada beklenen etkileşimin temelleri atılmış oldu. Buna bağlı olarak kıta ülkeleri ile karşılıklı ticaretin en kısa zamanda önce 50 milyar dolara, ardından da 75 milyar dolara çıkarılması hedeflenerek çalışmalara hız verileceği son forumda dile getirilen en önemli konu.

BAŞARININ SIRRI GÖNÜLLÜLÜKTE

AB, Orta ve Güney Asya, Ortadoğu yanında Latin Amerika ile de mümkün mertebe diplomatik ve ikili siyasi ilişkilerini geliştirirken en fazla ihmal edilen Afrika kıtası, Türkiye için zorunlu değil, gönüllü bir teşebbüs olduğu için hedeflere belirlenen sürelerden önce ulaşılıyor. Bundan böyle enerji, altyapı, sağlık, madencilik ve eğitim alanlarında daha belirgin ve gözle görülür gelişmelere şahit olacağız.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı