Afrika Boynuzu’nda Yükselen Bir Güç: Abiy Ahmed’in Reformist Politikaları Bağlamında Değişim Sürecindeki Etiyopya

0

Geçtiğimiz Şubat ayında Hailemariam Desalegn’in Etiyopya Devlet Başkanlığından ve Etiyopya Halkları Devrimci Demokratik Cephesi  (EPRDF)  başkanlığından istifa etmesiyle, uzun bir dönem hem iç politikadaki siyasi istikrarsızlık ve kaosun hem de bölgesel gerginliğin kıskacında olan Etiyopya yeni bir sürece geçişin sinyallerini vermiştir. Nisan ayında EPRDF içindeki çoğunluğun desteğiyle koalisyon ve devlet başkanlığına seçilen Ahmed Abiy hızlı bir reform programı vaadiyle ülkede normalleşme sürecini başlatacağını ilan etmiştir. Abiy Ahmed bu kapsamda OHAL’i kaldıracağını, siyasi tutuklulara af çıkaracağını, muhalefetle diyalog kurulacağını, demokrasinin ilerletilmesine katkı sağlayacağını, halkın ifade özgürlüğüne ve meclise barışçıl bir şekilde saygı duyacağını ifade etti. Öte yandan 80 bin kişinin canına mal olan 1998-2000 yılları arasındaki savaşın ardından yaklaşık 20 yıldır sınır meselelerinden dolayı problemli olduğu komşusu Eritre’ye çağrıda bulunarak bu kardeş kavgasını bitirmeye yönelik bir irade ortaya koydu.

Siyasal inisiyatifini etkili bir şekilde kullanan Abiy Ahmed görece başlamasıyla hızlıca bu vaatleri hayata geçirecek adımları atmaya başladı. Birçok siyasi tutukluya af getirildi. Oromo Özgürlük Cephesi  (OLF),  Ogaden Ulusal Özgürlük Cephesi (ONLF) ve Ginbot 7 gibi devlet tarafından terör listesinde kabul edilen siyasi hareketler terör listesinden çıkartıldı. 6 ay olarak ilan edilen OHAL beklenen süreden 2 ay önce Haziran ayında Etiyopya Meclisi tarafından kaldırıldı.

Abiy Ahmed’in ülkede ciddi bir sinerji oluşturmasında ve halk desteğini arkasına almasında iki önemli sebebin olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan birincisi toplumsal dinamiklerle ilgiliyken, diğeri değişimin taşıyıcılığını üstelenen liderin etkin çabaları ve üslubuyla ilgilidir. Toplumsal dinamiklerle ilgili kısmına değinecek olursak, Etiyopya;  Somali, Oromo, Amhara, Tigre ve diğer halklardan müteşekkil yaklaşık 107 milyon nüfusu olan bir ülkedir. Oromolar nüfusun %34.4’ünü,  Amhara %27’sini Tigreler ise  %6.1’ini oluşturmaktadır.[1]  Hal böyleyken Tigre elitleri ülke siyasetinde kilit bir rol oynamakta ve askeriyede etkin bir güce sahiptir. Ülkenin yarısından fazlasını oluşturan Oromo ve Amhara halkları ise hükümet tarafından tehdit olarak algılanmaktaydı. Fakat son 3 yıldır devam eden mevcut ayrımcı politikalara karşı yapılan protestolar ve EPRDF koalisyonundaki grupların kendi içindeki mücadelesi sonucu Desalegn devlet başkanlığını bırakmak zorunda kaldı.

Etiyopya Halkları Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF), dört partinin koalisyonundan oluşmaktadır: Tigre Halkın Kurtuluş Cephesi, Amhara Ulusal Demokratik Hareketi, Oromo Halkların Demokratik Örgütü ve Güney Etiyopya Halkları Demokratik Hareketi. Bu koalisyon 547 kişilik mecliste 500 sandalyeye sahip olmakla beraber geniş bir zeminde kurulduğu için meclisteki etnik temsiliyette çeşitlilik bulunmaktadır. Desalegn, devlet başkanlığından istifa ettikten sonra koalisyon içinde özellikle Amharalıların da desteği ve çoğunluğun ortak kararıyla Oromo kökenli Abiy Ahmed’in koalisyon başkanlığına getirilmesi ülke tarihi için bir ilktir.  Bu durum etnik merkezli gerginlikleri azaltmakla beraber, tabanda geniş bir uzlaşı alanı oluşturmuştur. Annesinin Hıristiyan kökenli bir hanım ve babasının Müslüman olması,  Abiy Ahmed için toplumla daha bütüncül ve kuşatıcı bir bağ kurabilme fırsatı sağlayabilir. Abiy Ahmed, profil olarak toplumun geniş kesiminde kabul görmesi kolay bir liderdir. Fakat bu profili destekleyen asıl unsur siyasete yaklaşım tarzı ve üslubudur. Yazının girişinde de belirttiğim üzere ülkenin temel insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü, etnik ayrımlara dayalı rahatsızlıkların artması ve toplumdaki siyasi ve ekonomik istikrarsızlar gibi birçok alanda hızlı reformlar yapması ve dilinin kuşatıcı olması halkın büyük bir çoğunluğunun desteğini almasını kolaylaştırmıştır.

Abiy Ahmed’in bu kuşatıcı dili sadece ülkenin iç siyasetinde değil, komşularıyla olan ilişkisinde de önemli bir rol oynamaktadır. Eritre’ye yapmış olduğu  barış çağrısı ve ardından bu çağrının Isaias Afewerki tarafından olumlu yanıtlanması Afrika boynuzunda  son zamanlardaki en önemli gelişmelerden biridir.

İki ülke arasındaki gerginlik, esasında sınır anlaşmazlıklarından kaynaklanmaktaydı. Sınır anlaşmazlığının yaşandığı bölge ise Badme kasabasıdır ve uluslararası uzlaşı komitelerine göre bu bölge Eritre’ye bırakılmıştı. Fakat Etiyopya’nın Tigre nüfusunun yoğun olduğu kuzey bölgesinin bir komşusu olan Badme aynı zamanda Tigre halkının yaşadığı bir kasabadır. Bundan dolayı Etiyopya bu bölgeyi Eritre’ye bırakmayı kabul etmiyordu. Eritre sınırında yaşanan sınır anlaşmazlıkları iki ülke arasındaki gerginliği sürekli diri tutmuştu. Sınır bölgesi olası Etiyopya tehdidine karşı, Eritre hükümeti tarafından askerlerle konuşlandırılmıştı. Bu gerginliğin iki ülkenin liderleri tarafından kendilerine meşruiyet sağlayan ve gerçek sorunları örten yapay ulusal tehdit ve güvenlik söylemleriyle bölge halkının olumsuz ekonomik ve siyasi koşullarını göz ardı eden ve aynı zamanda bölgesel entegrasyonu sekteye uğratan zaman israfından başka bir şey olmadığını söyleyebiliriz.

Özellikle sınır anlaşmazlıkları durumu geçmişte hepimizin bildiği üzere emperyalizmin girdiği bölgelere miras olarak bıraktığı en önemli sorunlardan biridir. Akraba halkları ve kültürleri birbirinden ayıran bu sınırlar,  bölge ülkeleri için ironik bir şekilde bir sorun olarak kabul edilip sürekli bir güvenlik söylemi üzerinden bölge halklarının gerçek ekonomik entegrasyonun ve siyasal dayanışmanın önünde bir engel olagelmiştir.  Abiy Ahmed’in uzattığı barış elinin bu açıdan iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü Ahmed,  iktidarı elde ettiğinden beri Etiyopya’nın politik, sosyal ve ekonomik dönüşümlerini güvenlik, ekonomik ve sosyal bağlara sahip olduğu Eritre’nin de içinde bulunduğu Afrika Boynuzu’ndaki bölgesel dinamiklere bağlamaktadır.  Abiy Ahmed yaptığı bir konuşmasında şöyle demektedir:  “Bu duruma son vermek ve barışı tesis etmek sadece Etiyopya için değil, Afrika Boynuzu için de gereklidir… Her Etiyopyalı bölgemizde istikrarı sağlayan ve her iki ülkenin kardeş halklarını birbirine bağlayan, Asmara ve Addis Ababa arasındaki tren, otobüs ulaşım imkânlarını ve ekonomik bağları genişletme girişimlerini üstlenen sorumlu bir hükümet olmamıza dair beklentilerin olduğunu anlamalıdır.[2] Bu yaklaşımın aynı coğrafyayı paylaşan kardeş ve akraba halkların arasındaki yapay problemlerin üstesinden gelebilecek bir mahiyette olabildiğini düşünebiliriz.

Etiyopya kara ile çevrili bir ülke olması hasebiyle limanlara ulaşım ülke için çok önemlidir. Eritre ile geliştirilen ilişkiler bu açıdan da okunduğu zaman, hem bölgesel ekonomik entegrasyon hem de ticaret için açılacak alternatif bir liman şansı Etiyopya için büyük önem taşımaktadır. Bölgesel entegrasyon ve alternatif ulaşımlardaki bir diğer önemli nokta ise Kenya’daki Lamu limanıdır. Bu limanın en önemli özelliği Kenya’nın sürdürdüğü Kahire’den Cape Town’a kıtanın ulaşım ağının bir parçası olarak planladığı LAPSSET projesinin[3] bir parçası olmasıdır. Fakat Etiyopya ve Eritre arasındaki barış görüşmeleri hâlihazırda bir kısmı var olan projeyi gölgede bırakabilir. Etiyopya yaptığı barış görüşmesiyle bölgede liman alternatiflerini geniş tutarak elini güçlendirme imkânına sahiptir.

Abiy Ahmed’in bölgedeki bir diğer önemli adımı ise Güney Sudan’da 2 yıldır çatışma halinde olan hükümet ve muhalif liderlerini  barış görüşmeleri yapmaları için Etiyopya’ya davet etmesi olmuştur. Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir ve muhaliflerin lideri Riek Machar, Abiy Ahmed’in bu davetini olumlu karşılamış ve 20 Haziran günü Addis Ababa’da yüz yüze görüşmüşlerdir. Daha sonra Güney Sudan ve Etiyopya Başkanları, Güney Sudan’a yönelik barış sürecini ortak bölgesel oluşumlar aracılığıyla çözme konusunda anlaşmışlardır.

Etiyopya sahip olduğu nüfus ve etnisitedeki çeşitliliğiyle Afrika Boynuzu’nda kilit rol oynayabilecek bölgesel bir güç olmaya namzettir.  Etnisite çeşitliliği ve etnik grupların parçalı bir şekilde komşu ülkelerde bulunması Etiyopya için bir zaaf olabilme potansiyelini taşısa da, siyasilerin kullanacağı dil ve bölge ülkelerin birbirleriyle geliştireceği bağımlı ekonomik ilişkiler ve entegrasyonlar Afrika Boynuzu’nu kendi içinde kenetleyebilecek bir imkâna da sahiptir. Bu açıdan okunduğunda Abiy Ahmed yeni bir Etiyopya profili çizerek, yerel ve bölgesel değişimin güçlü bir lideri olabilir. Etiyopya’daki muhalifler tarafından da özellikle ülkenin iç siyaseti için “ihtiyatlı iyimserlik” olarak okunan Abiy Ahmed’in politikaları ne ölçüde başarılı olabilecek, bunu hep birlikte izleyip göreceğiz. 2020’de yapılması planlanan seçimlere kadar Abiy Ahmed ülkesinin normalleşme sürecini tamamlamaya çalışırken rahatsız ettiği kesimlerin hoşnutsuzluğunun somut bir şekilde bölgedeki siyasal denklemin içine gireceği muhakkak. Kaldı ki, Addis Ababa’da Meskel Meydanı’nda Abiy Ahmed’in katıldığı bir mitingde 2 kişinin canına mal olan ve yaklaşık 250 kişinin yaralandığı bombalı saldırının, süreçten rahatsız olan kesimlerin mevcut hükümete vermiş olduğu bir mesaj olduğunu söyleyebiliriz. Son zamanlarda ise Etiyopya’nın Somali bölgesindeki hareketlenmeler, bölgede etnik ayrımcılığın ateşlenme ihtimalini de göstermektedir. Her ne kadar Abiy Ahmed “one love, one Ethiopia” (Tek bir aşk, Tek Etiyopya) sloganıyla yola çıksa da tüm bu olası sorunlara karşı birlik söylemini muhafaza etmeyi başarabilmesi, çok hassas bir süreç içerisinde geçecektir. Umarız bu süreç Afrika Boynuzu ve tüm Etiyopya halkı için olumlu sonuçlar doğurabilir ve bölge halkları için uzlaşının kapılarını açabilir.

Dipnotlar

[1] Ayrıntılı bilgi için bkz. http://worldpopulationreview.com/countries/ethiopia-population/

[2] https://uk.reuters.com/article/uk-ethiopia-eritrea/ethiopias-pm-says-ending-war-expanding-economic-links-with-eritrea-key-for-regional-stability-idUKKCN1J226H

[3] Lamu Port-South Sudan – Ethiopia Transport Corridor (Lamu Limanı- Güney Sudan- Etiyopya Ulaşım Koridoru)

Share.

Yazar Hakkında

Muhammed Salih Demirtaş, 1993 yılında Kocaeli/İzmit'te doğdu. Kocaeli’nde geçen ilköğretim ve lise eğitiminin ardından, 2017 yılında Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında başladığı yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. İlgi alanları; post-kolonyalizm, Afrika’da barış ve çatışma çözümlemeleridir.

Yorum Yap