Afrika devletlerinin umudu IMF’den ‘özel çekme hakkı’

0

IMF’nin çok fazla konuşulmayan fonlarından biri olan Özel Çekme Hakkı (Special Drawing Rights), zor zamanlarda ülkelerin merkez bankalarını rahatlatıyor. 2021 yılı ağustos ayındaki IMF toplantısı sonrasında Covid-19 sebebiyle Afrika devletlerine 100 milyar doların verilmesi gündeme geldi. Ülkeler de bu tahsisin bir an evvel yapılmasını ısrarla talep etti. Fakat henüz gerçekleşmedi.
 
Yaklaşık iki yıl önce tüm dünyayı saran Covid-19 salgınının verdiği ekonomik anlamdaki ağır zararlar henüz telafi edilemeden, bu defa 2022 yılı şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı ile ülkeler büyük bir çıkmaza sürüklenmeye başladı. Her alanda gelişmiş konumlara sahip olanlar yanında bilhassa düşük gelirleriyle idare edenler için mevcut bütçelerini gerçekleştirmek ciddi sıkıntılı hale geldi. Bundan en çok ve öncelikli etkilenenler de elbette Afrika devletleri oldu.
 
DARALMAYA ÇÖZÜM
 
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva’ya göre, 2022’den itibaren gelecek 5 yılda küresel ekonomide yüzde 4.4’lük oranla toplam 28 trilyon dolarlık bir daralma öngörülüyor. Uluslararası ekonomideki daralmanın minimize edilmesi için alınan en önemli tedbirlerden birinin zorda kalan ülkelere yardım edilmesi olduğu belirtiliyor. Bu noktada da karşımıza IMF’nin çok fazla konuşulmayan fonlarından biri olan İngilizce kısaltmasıyla 1969’da uluslararası rezervleri desteklemek üzere oluşturulan Özel Çekme Hakları (Special Drawing Rights-SDR) hesabı çıkıyor. Peki, bu hesap nasıl ortaya çıktı ve ne işe yarıyor? Bunun için biraz geriye gitmemiz gerekiyor. Dünya ekonomisinin küreselleşen yapısına çözüm üretmek üzere ABD’nin Bretton Woods kasabasında kurulduğu için buranın adıyla anılan düzen, 1973’te çökmüş ve dalgalı kur sistemine geçmişti. Gelecek için tehditleri önceden hisseden para konusunda karar vericiler, IMF bünyesinde Özel Çekme Hakları (ÖÇH) adı altında bir rezerv varlık oluşturdular.
 
SDR’NİN DEĞERİ
 
Türkiye’nin 1947’de dahil olduğu dünyanın en büyük para fonuna üye 190 ülkenin sahip oldukları ekonomik güçleri nispetinde burada kotaları bulunuyor ve kendilerine SDR, Türkçe kısaltmasıyla ÖÇH denilen haklar doğuyor. İlk defa uygulamaya konulduğunda 1 SDR’nin karşılığı 0.888671 gram altına denkti. O dönemde de bu, 1 ABD doları ile eşdeğerdi. 1974 yılından itibaren SDR’nin değeri, farklı ülkelerin para birimlerine endekslendi. 1981’de ise bunun belirlenmesinde dolar, mark, frank, yen ve sterlin olmak üzere 5 para birimi kabul edildiyse de Avrupa 1998’de Euro’ya geçince frank ve markın yerini Euro aldı. 2016’ya kadar 4 para birimi ile değerlendirilirken, 6 sene önce sepete Çin’in para birimi yuan da dahil edildi. 1980 öncesinde sepette 16 ülke para birimi varken 1998’de sadece 5 para birimi kalmıştı. Zamanla doların değerinde düşme oldu ve bugün itibarıyla her gün Londra’da günlük kuru ilan edilen 1 SDR’nin karşılığı 1.42 ABD doları seviyesinde seyrediyor. Günümüzde bu paraların sepetteki ağırlıklarına göre oranları dolar yüzde 41.73, Euro yüzde 30.93, yuan yüzde 10.92, yen yüzde 8.33 ve sterlin yüzde 8.09 seviyesinde.
 
ZORDAKİ ÜLKELERE TAHSİS
 
SDR ile ülkelerin sıkıntılı zamanlarında devletlerin merkez bankalarındaki rezervlerini artırmak için tahsisler yapılıyor. Bu hesabın oluşturulduğu 1969 yılından bugüne aradan geçen 53 yılda toplam 1 trilyon dolardan fazla değerde Özel Çekme Hakları birikmiş ve bunun 943 milyar dolarlık kısmı 4 farklı zamanda üye ülkeler arasında sahip oldukları oranlar nispetinde tahsis edilmiş. Yaşanan farklı buhranlarda da ülkelere tahsis yapılmış. İlki 1971-1972 yıllarında toplam 9.3 milyar SDR tahsisi gerçekleşmiş. İkincisi 1979, 1980 ve 1981 yıllarında her biri 4 milyar SDR olmak üzere 12 milyar SDR tahsisi yapılmış. 2008-2009 yıllarında dünya genelinde yaşanan büyük ekonomik krizde ise 250 milyar dolarlık üçüncü tahsis yapılması zarureti doğmuştu. Tüm bu yaşananların çok ötesinde dünya ekonomisini tehdit eden Covid-19 ile Ukrayna savaşı, IMF’yi büyük bir karar almaya sevk etti ve Başkanı Kristalina Georgieva’nın açıklamasıyla 2021 yılı ağustos ayında 477 milyar SDR hesabı, yani 650 milyar dolarlık yeni bir tahsis yapmaya sevk etti. Bütün mesele, buna hiç ihtiyacı olmayan ülkelerle acil derecede kendilerine verilmesi için sabırsızlananların olması. Ancak her ülkenin adına tahsis edilen kotalar, ülkenin ekonomik gücüne, dünya ticaretindeki etkinliğine göre belirleniyor. ABD’nin kotası yüzde 16.42 iken, Türkiye’ninki ise yüzde 0.98 seviyesinde. Bunun da toplam 4.658 milyar SDR karşılığı 6.455 milyar dolar olarak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası brüt hesabında görülüyor.
 
Covid-19’un derinden etkilemediği ülke yok ama en dayanılması zor sonuçları, çoğunluğu Afrika’da düşük gelirli ve mecburen büyük bütçe açığı verenlerde yaptı. Bütün hesaplamaları şaştı. Dahası Ukrayna savaşı ile iyice içinden çıkılmaz hal aldı. 2021 Ağustos ayındaki IMF toplantısı sonrasında, Covid-19 sebebiyle Afrika devletlerine 650 milyar doların 100 milyarının verilmesi gündeme geldi. Ülkeler de bu SDR tahsisinin bir an evvel yapılmasını ısrarla talep etti. Bunlardan biri Benin idi. Zira bu paraya zengin ülkelerin ihtiyacı yoktu. Zira onların ekonomileri bu tür krizleri aşabilecek imkânlara sahipti. En çok ihtiyaç duyanlar düşük gelirli ve büyümekte olanlardı.
 
YASAL DÜZENLEMELER
 
Afrika’nın 54 ülkesine, en düşük paylara sahip olarak toplam 33 milyar dolarlık tahsis söz konusu iken sadece Fransa’nın payına 27 milyar dolar gibi bir tahsis gerçekleşti ki, bu durum kıtada sorgulanıyor. Sahraaltı Afrika için ayrılan 23 milyar doların 10 milyar doları da Kuzey Afrika içindi. Bu, tüm kıtanın payına düşenin yüzde 80 miktarına eşitti. ABD’nin payına 112.6 milyar dolar, Japonya’ya 41.8 milyar dolar, Çin’e 41.3 milyar dolar ve Türkiye’nin payına düşen ise 6.5 milyar dolar idi. Fransa cumhurbaşkanlığına ikinci defa seçilen Emmanuel Macron, kendi tahsislerinin yüzde 20, Çin ise 40 milyar dolar tutarındaki SDR’sinin yüzde 25 kadarını Afrika’ya devredebileceğini açıkladı. Böylece bu kıtanın SDR imkânından yararlanacağı miktar, 100 milyar dolar olarak ilan edildi. Ancak bunun derhal işleme konması mümkün değildi ve aradan bir yıl geçmesine rağmen henüz herhangi bir işlem gerçekleşmediği gibi kendi haklarını devredebileceklerini söyleyenlerin miktarları ile 60 milyarlık bir miktara ulaştı. 2022 yılında gerçekleşen Avrupa Birliği-Afrika Birliği Zirvesi’nin temel konularından biri SDR’lerin tahsisi meselesi idi. En ciddi mesele ise siyasi, teknik ve yasal düzenlemelerin bu devirlere hazır bulunmaması olarak görülüyor.
 
MÜZAKERE EDİLMELİ
 
SDR oranları yüksek olan devletlerle bunlara ihtiyaç duyanların mutlaka bir araya gelip müzakereler yoluyla bu işlemi başlatmaları gerekiyor. Yoksa başta Afrika ülkeleri olmak üzere onlarca devlet, daralan dünya ekonomisinin en fazla etkilenenleri arasında yer alacak. Batı Afrika’da henüz para birimi olarak Fransa’da basılan frank kullanan ülkeler kendi paralarını basamadıkları için sabit kurdalar ve bunların SDR hakkını çok düşük tutuyor. Bazı ülkeler dünyanın mevcut hayat şartlarını yakalamak için hızlı büyümek zorunda. Ama içlerinde yüzde 6 seviyesini tutturanlar olduğu gibi yüzde 0 oranında herhangi bir şey yapamayanlar da var. IMF özellikle bazı ülkeleri uyararak ekonomik anlamda büyümemeleri için tavsiyelerde bulunuyor. Senegal, kendisi için vaat edileni her ne kadar yetersiz görse de 467 milyon dolarlık tahsisin bir an evvel gerçekleşmesini istiyor. Zira belli bir büyüme eğilimine kavuştuğu anda küresel gıda, salgın hastalıklarının kalıcı etkisi, petrole bağımlılık, düşük gelirler, artan enerji fiyatları, bölgesindeki askeri darbeler ve terör eylemleri ile toplumda artan sosyal talepler, hatta üst üste yaşamakta olduğu seçim süreçleri kendisi ve benzeri ülkelerin mevcut konumlarını istikrarsızlaştırabilir.  
 
TÜRKİYE, SOMALİ’YE KULLANDIRDI
 
Ülkelere tahsis edilen SDR’ler, merkez bankalarının hesaplarına giriyor ve brüt miktarları içinde artı bir varlık olarak tutuluyor. Bunu kullanmak istediklerinde başka bir ülkeye bu hakkını devrederek ondan döviz cinsinden bir yıllık sürelerde de uzatılabilen para alıyor. Bu işlemi IMF üzerinden gerçekleştiriyor ve karşılığında oraya yüzde 0.5 faiz ödüyor. Bu işlemden dolayı her iki ülke merkez bankasının rezervlerinde bir eksilme olmuyor. Dahası bunu yapmak bir zorunluluk değil, gönüllülük esasıyla oluyor. Hatta ülkeler kendi SDR’sinden bir kısmını başka bir ülke adına hibe olarak devredebilir. 2020 yılında Türkiye, borcunu ödemede zorluk çeken Somali’ye 2 milyon 372 bin SDR karşılığında, yani 3.5 milyon dolar tutarında SDR devrini gerçekleştirmişti.
 
ZENGİN ÜLKELERE HANGİ DİLDE ANLATMALI?
 
İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, 2008’de yaşanana hiç benzemiyor. O zaman en büyük gerginlik gıda fiyatlarına yansımış ve Senegal dahil Kamerun, Mağrip ülkeleri ile Karayipler dahil 30 kadar ülkede şiddetli gösterilere sebep olmuştu. Bu defa yaşanan kriz, ülkeleri her yönden etkiliyor. Kendi imkânları ile birçok gerginliği öteleyebildiler. Şimdi ise Senegal Cumhurbaşkanı ve 2022 yılı boyunca Afrika Birliği Başkanı kalacak olan Macky Sall haklı olarak, “Zengin ülkelere bu SDR ihtiyaçlarını anlamaları için hangi dilde konuşmak gerekiyor?” diye soruyor. Afrika ülkeleri şayet Covid-19 salgınını yaşamasalar ve Ukrayna savaşı çıkmasaydı, bunların açtığı menfi tesirleri yaşamayacaklardı. Kıtada geçimini turizm ile temin eden birçok ülke maalesef sıkıntıya girdi, on binlerce insan işsiz kaldı.
 
G20 SÖZÜ GERÇEKLEŞMEDİ
 
Ülkelere IMF tarafından tahsis edilen SDR ile yatırım yapılamıyor. Bunun asıl amacı, bir devletin yaşadığı kendi ekonomik krizini aşmasından ziyade uluslararası salgın hastalıklar, iklim değişikliğine bağlı afetler, silahlı çatışmalar yüzünden gördüğü zararları telafi edebilmesi için. Bu anlamda geçtiğimiz yıllarda Güney Afrika bölgesinde birçok ülkede yaşanan sel ve sonrasındaki tabii afetlerin açtığı zararlarda da aslında birçok ülkeye SDR tahsis edilmesi beklentisi oluştu ama gerçekleşmedi. Oysa ki 2021 Haziran ayındaki G20 Zirvesi sırasında Afrika devletlerine bu söz verilse de bir türlü uygulanmasına geçilmedi.

Bu yazı 1 Temmuz 2022 tarihinde İTOHABER sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı