Afrika, yeraltı zenginlikleri bakımından zengin bir kıta olsa da endüstriyel bakımından geri kalmış bir kıtadır. Kıtanın endüstri açısından geri kalmışlığı, diğer sektörleri etkilediği gibi sağlık alanını da etkilemektedir. Kıta genelinde sağlık sektörünün geri kalmışlığı ve bilinçli küresel izolasyon nedeniyle salgın hastalıklara karşı kullanılan aşı konusunda yardıma muhtaç kalınmaktadır. Afrika’nın farklı yerlerinde gerçekleştirilmiş ve hala yapılmakta olan aşıların geriye dönük etkilerinin var olduğu kuvvetle muhtemeldir. Daha açık söylemek gerekirse bu aşıların geriye dönük pek çok negatif etkileri vardır. Bu noktada bazı soruların cevabını aramamız elzemdir.
Gerçekten bu yapılan/yapılacak aşı türleri ilgili ülkelere ve insanlara lazım mı? Aşı ile ilgili ülke halkı bilgilendiriliyor/bilinçlendiriliyor mu? Aşının getirdiği kuruluşların amaçları nelerdir? Bu sorular çok önemlidir ve gerek devlet adamları gerekse de sağlık sektöründeki uzmanlar bu soruları dikkate almak mecburiyetindedirler. Çünkü kıtada yapılan aşılar nedeniyle bazı çocuklar özellikle el ve ayaklarından sakat kalmakta, yaşamlarının geri kalanını engelli olarak sürdürmektedirler. Tüm bu olasılıklar ışığında bu çalışmada, gerekli kaynaklara ulaşmanın zorluğu göz önüne alınarak Afrika’da uygulanan aşıların geriye dönük etkileri ve meydana getirdikleri yıkıcı tahribattan bahsetmeye çalışacağız.
Sağlık Kuruluşlarının Etik ve Deontoloji Yoksunluğu
Dünyada sağlık sektörünün, deontolojik ve etik bakımından eleştirilere maruz kalan bir sektör olduğu söylenebilir. Özellikle Afrika kıtasında faaliyet gösteren küresel sağlık kuruluşlarının faaliyetleri bu bağlamda iyi takip edilmeli, faydalı görünen faaliyetlerinin yanında kıtada bilhassa aşı konusunda verdikleri zararlar göz ardı edilmemelidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta olmak üzere kıta genelinde faaliyet gösteren çok sayıda sağlık örgütünün başarıları raporlanır fakat başarısızlıklarından ve özellikle aşıların verdikleri zararlardan asla söz edilmez.
Ne yazık ki bu tür organizasyonların verilerinin kontrol edilmesi de pek kolay olmamaktadır. Bu kuruluşlar, olumlu imaj kazanabilmek amacıyla yıllık raporlarında abartılı bir şekilde olumlu aşı rakamları bildirirler. Örneğin, 1988 yılında dünya genelinde 32 bin 419 çocuk felci vakası olmuştu fakat bu rakamın Dünya Sağlık Örgütü tarafından 10 kat arttırılarak raporlandığı ortaya çıkmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı gibi bu alandaki diğer örgütlerin de bu tür raporlarla abartılı açıklamalar yapmaları muhtemeldir. İnsanlar tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de sağlık alanına ihtiyaç duymuştur ve bu durum devam edecektir. Bu yüzden dünya genelinde sağlık kuruluşlarının ve bu kuruluşlardaki uzmanların deontolojik ve etik hareket etmeleri gerekmektedir.
Devletler Nezdinde Aşılar ile İlgili Karar Alım Süreci
Afrika’nın çoğu ülkesinde demokrasi tecrübe edilmektedir. Normal şartlarda seçimlerde halkın onayını alan devlet adamları, halkı ilgilendiren kararlar alırken de halkın onayını almalı değil midir? Afrika genelinde aşı ve benzeri sağlık uygulamalarıyla ilgili kararlar, meclislerde onay aldıktan sonra resmi gazetede yayınlar veya bazen televizyon kanallarında topluma deklare edilir. Hâlbuki bazı aşı projeleri önemli olduğu için halkın onayını alarak referandum yapılmalıdır. Mesela aile planlaması aşısı gibi. Yolsuzluğun yoğun olduğu Afrika’da bazen aşı projeleriyle ilgili kararlar, devlet adamları veya sağlık sektöründeki önderlerin çıkarları doğrultusunda alınmaktadır. Çünkü aşı yapan kuruluşlar, bu sayede ciddi miktarlarda finansman elde etmektedirler. Sağlık sektöründeki hâkim unsurlar ve devlet adamları, halkın sağlığının zedelenmesine göz yumarak maddi çıkar peşinde koşmamalıdır. Buradan hareketle Afrika ülkeleri, tıbbi deney sahasına döndürülmemelidir.
Aşı Kampanyalarında Halkın Karşılaştığı Zorluklar
Kuruluşların aşı kampanyalarını gerçekleştirmek üzere görevlendirdikleri sağlık personellerinin kahir ekseriyeti tecrübesizdir. Kampanyalarla ilgili halka yönelik yeterli bilgi sağlamamakla birlikte görevlendirilen sağlık personeline aşı üzerinde gereken eğitim programları da yetersizdir. Bu kampanyalarda görevlendirilen personel tarafından günlük olarak rapor verilir. Zira günlük olarak en yüksek rakama ulaşan takdir alabilmektedir. Maalesef gerek çocuklar gerek okuma ve yazmayı bilmeyen anneler bu süreçte ciddi zorluk çekmektedir. Kimi çocuklar aylık yahut haftalık 10 doz aşı olabilmektedirler ki bu durum ciddi sağlık problemleri doğurabilmektedir.
Bazı kadınlar, çocuklarının altıncı kere aşı olmalarına karşı çıktığı için darp edilmiştir. Nitekim bu tablo ile 2003’te Kongo’da aşı kampanyası sırasında yaşanmıştır. Nedenine gelince bazı çocuklar, aşının yan etkilerinden ötürü ciddi hastalıklar ile karşı karşıya kalabiliyor. Düzenli olarak çocuğunun sağlık kontrolünü yapan bazı aileler, aşı istememeleri durumunda kampanyada görevlendirilen sağlık personellerinin tehdit ve baskılarına maruz kalabiliyorlar. Kıta genelinde sıklıkla görülen virüslerin çoğunun (ebola vs.), bu aşılardan yahut aşıların geriye dönük etkilerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Buna rağmen Afrika’da çok sayıda aşı denemesi yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Tüm bu yaşananlar ve devam eden süreç olayın vahametini anlamak için bile yeterlidir.
Yaşanan olumsuzluklara rağmen bazı insan hakları kuruluşları yaşanan gelişmelere ve oldubittilere göz yummamaktadır. Kanadalı GMCD kuruluşun ortaklığıyla Kongulu COJESKİ (Collectif des Organisatoins des Jeunes Solidaire du Kongo Kinhasa) ve VSV (La Voix des Sans Voix) gibi insan hakları kuruluşları, aşılarla ilgili oluşan sorunlar hakkında insanları bilinçlendirmek ve ihbar etmek amacıyla faaliyete geçmiştir. İnsani ve tıbbi yardım adı altında Afrika insanının geleceğine kasteden bu tür yapılara ve faaliyetlerine sadece uluslararası insan hakları kuruluşlarının harekete geçmesi beklenmemeli, Afrikalı gençler de bu aşı olgusuna karşı dikkat etmeli ve Kongo’da olduğu gibi kıtanın ücra köşelerine kadar bu mücadeleye karşı bir dizi dernekler kurup harekete geçilmelidir. Gerek televizyon programları gerekse de üniversitelerde konferanslar düzenlenerek aşı tehdidine karşı tüm kıta, basın ve yayın faaliyetleriyle bilinçlendirilmelidir.
Aşı Kampanyalarının Arkasında Yatan Nüfus Azaltma Politikası
Fransa’nın genç Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya’nın Hamburg şehrinde düzenlenen G-20 zirvesinde Afrika’nın az gelişmişliğinden bahsettiği bir konuşmasında “Afrika’nın gelişmesi, doğurganlık sayısının düşürülmesinden geçecek” ifadelerini kullanmıştı. Batı’nın nüfusu yaşlanırken, Afrika dünyanın en genç nüfusunu elde etmektedir. Bu da kıta için büyük bir avantajdır. Afrikalılar, bu avantajın eleştiriler veya nüfus azaltma politikasına yönelik aşı kampanyalarıyla zedelemesine izin vermemelidirler.
Planing Familial: Projenin Aşı Kampanyası ve Sonuçları
Afrika genelinde doğurganlığın azaltılması ve nüfus artışının engellenmesinin faili Batı’dan gelen ve Afrika’da sağlık sektörüne yıllar önce entegre edilen aile planlaması sisteminin olduğu söylenebilir. Bu sistem kıta genelinde kadınların doğurganlığını kontrol altına almak isteyen ve maalesef kısırlaştırmanın zeminini oluşturan bir yapıdır ve bu uygulamalar, kıtanın örfi geleneklerine aykırı olan bir uygulamadır. Maalesef devlet adamların pasif davranması ve sağlık sektöründen gelen baskılar, etik yoksunluğuyla birleşince toplum nazarında adeta önü alınamaz bir çığa dönüşmektedir.
Günümüz Afrika’sında bu durum, eşler arasında kavga ve boşanmalara sebebiyet vermeye başlamıştır. Zira bu etmenler, toplum içerisinde kadının güç kaybetmesini de beraberinde getirecek gibi durmaktadır. Zira “planing familial” projesi, toplumda bazı ahlaki dezenformasyonu da beraberinde getirmiştir. Nitekim fuhuş ve gayri meşru ilişkilerden doğan çocuk sayısındaki artış, dikkat çekici seviyelerdedir. Dolayısıyla aile planlaması adı altında yapılan usulsüz aşıların her türlüsü, kıtanın demografisine zarar vermektedir.
Bu Olguya Karşı Ne Yapılmalıdır?
Devlet adamları başta olmak üzere kıta genelinde sağlık sektöründeki tüm kuruluşlar ve uzmanlar, aşı ve aşı kampanyalarıyla ilgili önlemler almalıdır. Çünkü bu olgu, kıtanın nüfusunun geleceğini tehlikeye atmaktadır. Bu yüzden Afrika’nın her ülkesinde bulunan sağlık kuruluşlarına yönelik bir denetim birimi kurulmalıdır. Söz konusu birim, sağlık kuruluşlarıyla şeffaflık içerisinde ortak çalışmalar yürütmeli, kuruluşların getirmiş olduğu aşıları kontrol ederek, kampanyalardan önce aşı ile ilgili eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri yapmalıdır. Bu kuruluşların raporları ve aşı sonuçları sıkı bir denetimle denetlenmelidir. Kıtada bulunan salgın hastalık ve virüslerin kaynağı nedir? Acaba aşıların geriye dönük etkileri midir? Bu sorular ise bağımsız ve etik sağlık kuruluşlarının yapacağı bilimsel çalışmalar ile er veya geç cevabını bulacaktır.
Kaynakça
“Les vaccinations en Afrique pose de gros problèmes éthiques”, http://initiativecitoyenne.be/article-la-vaccination-en-afrique-pose-de-gros-problemes-ethiques-113079076.html , Erişim tarihi: 7.11.2018.
Jean Pierre Eudier, Didier Tarte, “Chronique d’un voyage au Congo dimanche 25 février 2007”, http://www.sunsimiao.org/spip.php?article68, 7.11.2018.