Afrika’da Kalkınmada Kadınların Rolü

0

Afrika, genellikle olumsuz algısıyla önümüze konan bir kıta olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kadın ve çocuklar üzerinden oluşturulan bu algılar bütününün gerçekliği tartışmaya açıktır. Afrika’da bilhassa altyapı ve sağlık konularında yetersizliklerin varlığı yadsınamaz. Ancak kalkınmakta olan bu kıta, pek çok umut verici gelişmeye de ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan biri de kadınların güçlendirilmesidir. Afrika’da kadınlar gizli kahramanlardır. Ekonomide, politikada, sanatta ve sporda pek çok başarıya imza atan Afrikalı kadınlar mevcuttur. Ancak söz konusu kadınlar, bilhassa ekonomide kayıt dışı olarak çalışmalarını sürdürmektedirler.

Bu yazıda, Afrika’da kadının toplumsal yerine değinilerek, kıtanın kalkınması noktasında kadınların rolü araştırılmaktadır. Bahsi geçen yazıda sırasıyla, Afrika’da ekonomi, politika, sanat, spor, aile alanlarında kadınların kalkınmaya katkısı, bu alanlarda başarılı kadın figürleri ve Afrikalı kadınların karşılaştığı başlıca engeller üzerine incelemelerde bulunulmaktadır. Ayrıca bu yazı, kıtada kadınların neden güçlendirilmesi gerektiğini nedenleriyle anlatmaktadır. Çalışmanın son bölümünde ise kıtanın yükselişine değerli katkılarda bulunan ve başarılarıyla öne çıkmış dört Afrikalı kadının hayat hikâyelerine yer verilmektedir. Hem Afrika’nın hem de Liberya’nın ilk kadın devlet başkanı seçilen Ellen Johnson Sirleaf, Mali Eski Kültür ve Turizm Bakanı Aminata Traoré, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Fatou Bensouda ve Etiyopya Devlet Başkanı Sahle-Work Zewde bu yazıda hem biyografik hem de fikri olarak inceleneceklerdir.

Afrika’da Kadınların Toplumdaki Rolü

Giriş bölümünde de belirtildiği gibi, Afrika’da kadınlar ekonomi üzerinde ciddi bir katkıya sahiptir. Afrika ekonomilerinde kadınların en etkin olduğu sektörler, tarım ve yiyecek üretimidir. Kıtanın tamamında tarım sektörünün %70’ini ve yiyecek üretiminin %90’ını kadınlar üstlenmiştir. Elbette bu sektörlerde genel olarak geleneksel yöntemler kullanılmaktadır.

Tablo 1. Tarım Sektöründeki Kadın İşgücünün Bölgelere ve Yıllara Göre Dağılımı                             (Kaynak: FAOSTAT, http://www.fao.org/3/am307e/am307e00.pdf)

Tabloda da görüldüğü üzere, farklı bölgelerde tarım sektöründe aktif olarak çalışan kadın nüfusuna bakıldığında, Afrika’nın, bilhassa Sahra-altı Afrika’nın, en yüksek oranlara sahip olduğu açıktır.

Afrika geneline baktığımızda kadınların işgücüne katılımının bir hayli yüksek olduğunu görmekteyiz. Zimbabwe’de kadın işgücü oranı %52.8 iken, Sahra-altı Afrika’da bu oran ortalama olarak %40 olarak seyretmektedir. Dolayısıyla Afrika toplumunda kadınların önemli oranda etkinliği söz konusu olup, bu durum erkeklere oranla daha görünmez bir şekilde ilerlemektedir. Mesela kadınların işgücüne katılımı daha çok pazar dışı faaliyetler ile mümkün olmaktadır. Daha çok resmi olmayarak tarımda ve kendi işinde faaliyet gösteren Afrikalı kadınlar, daha geleceğe dönük, eğitim gerektiren, dijital ve telekom gibi sektörlerde neredeyse yoktur. Bu da Afrikalı kadınların güçlendirilmesi ve söz sahibi olabilmesi için geleceğe dönük ciddi bir risktir. Ayrıca kadınların işgücüne katılımında, kadınların toplumdaki ve ekonomideki etkinliğinin bir diğer özelliği yaptıkları işlerin çeşitli ve çok oluşudur. Bunun yanı sıra, CEO seviyesinde yönetici olarak çalışan kadınların oranı %5’e düşmektedir ki, bu durum kadınların güçlendirilmesi hususunda daha alınması gereken çok yol olduğunu bizlere göstermektedir.

Afrika’da kadının toplumdaki yeri sadece ekonomi ile sınırlı değildir elbette. Politik açıdan bakarsak, Afrika bize bu konuda pek çok rol model göstermektedir. İlk örneğimiz Ruanda parlamentosu olup, söz konusu parlamentonun %60’ı kadınlardan oluşmaktadır ve bu sadece Afrika’da değil, dünyadaki en yüksek orandır. Parlamentoda kadın vekil oranlarında ise yine Ruanda birinci gelmektedir. Ruanda’yı bu konuda takip edenler ise %46.2 ile Namibya, %42.7 ile Güney Afrika ve %41.8 ile Senegal’dir.

Tablo 2. Afrika’da Kadın Vekil ve Kabine Üyelerinin Yıllara Göre Artışı

                 (Kaynak: Africa.com, https://www.africa.com/infographic-female-leaders-in-africa/)

Kadınların politikadaki varlığı, esasen bazı ülkelerde kanunlar ile de korunmaktadır. Örneğin, Senegal yasalarına göre, politik partilerin %50’sini kadınlar oluşturmalıdır. Ruanda anayasasına göre meclisin %30’u kadınların temsilinde olmalıdır. Güney Afrika ise 1998’de yapılan bir yasal düzenlemeyle, politik partilerin listelerindeki adayların %50’sinin kadın olması gerektiğine hükmedilmiştir. Bunun yanısıra, ceza yahut yaptırım olmamasına rağmen, Güney Afrika’da ülkeyi yöneten Afrika Milli Kongresi, gönüllü olarak parlamentonun %50’sinin kadınlardan oluşmasını sağlamaktadır.

Sanatta ise Afrikalı kadınlar, Afrika sinemasının oluşumunun en başından itibaren bu sürece dâhil olmuşlardır. Pek bilinmese de, Afrikalı kadınlar yönetmen, yapımcı ve aktör olarak bu endüstrinin ayrılmaz bir parçası olmuşlardır. Ancak yine de yeterli değildir. Örneğin, 2018’de 250 en çok izlenen filmin tüm çalışanlarının (yönetmen, yapımcı, yazar vb.) sadece %20’sini kadınlar oluşturmaktadır. Bu filmlerde 10 veya daha fazla kadına üst rollerin verilmesi %1 oranındayken, aynı oran erkekler için %74’ü bulmaktadır.

Afrikalı kadınlar pek çok spor dalında başarılarıyla öne çıkmaktadırlar. Bunların başında atletizm ve basketbol gelmektedir. Kenya ve Etiyopya başarılı kadın atletleri ile bilinmekte olup, bahsi geçen kadın atletler, kendi ülkelerinde sporun yaygınlaşması için çeşitli görevler üstlenmektedirler. Örneğin Kenya kökenli ünlü atlet Tegla Loroupe, New York maratonunu kazanan ilk Afrikalı kadın olarak uluslararası başarılarıyla yetinmemiş ayrıca bir vakıf kurarak ülkesinde ve küresel çapta eğitim ve kadın haklarının sözcüsü durumuna gelmiştir. Bunun yanısıra, Afrika’da spora olan ilgi bölgelere göre değişebilmektedir. Örneğin, Sahra-altı Afrika’da kadınlar için eğitim ve spor olanakları çok daha kısıtlıdır.

Afrikalı kadınların toplumda daha etkin olabilmesini engelleyen unsurların başında ise eşitsizlik yer almaktadır. Örneğin Uganda’da kayıtlı şirketlerin %38’i kadınlara aitken, bu kadınların ancak %9’u finansal kolaylıklardan yararlanabilmektedir. Kenya’da ise kayıtlı şirketlerin %48’ine kadınlar sahipken, bu şirketlerin sadece %7’si ekonomik kolaylıklardan yararlanmaktadır.

Afrikalı kadınların toplumda önemli konumlara gelmesini engelleyen nedenlerden bir diğeri ise kız ve erkek çocukların daha ilkokuldan itibaren eğitime eşit olarak ulaşamamasıdır. Erkeklere oranla daha az kız çocuğu eğitim alabilmekte, eğitim alanların büyük çoğunluğu ise hayatlarında işe yarayacak ev ve aile gibi konularda öğrenim görmektedirler.

Finansal ve altyapısal eksiklikler ise birçok konuda olduğu gibi Afrikalı kadınların da kendini gerçekleştirmesine engel teşkil etmektedir.

Sağlık sorunları ise Afrika’da kadınların karşılaştığı sorunların başında gelmektedir. Örneğin, Tanzanya’da her yıl 9000 kadın hamileliğe bağlı olarak hayatını kaybetmektedir.

Ayrıca, Afrikalı kadınlar için bir diğer sorun kadına şiddettir. Kadına şiddetin kıta genelinde durdurulması için pek çok çalışma yapılmakta olup, son olarak Güney Afrika’da buna bağlı olarak çeşitli gelişmeler yaşanmıştır. Güney Afrika’nın sosyal kalkınma bakanı olarak görev yapan Lindiwe Zulu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını kadına şiddette karşı birlikte çalışmaya davet etmiştir.

Afrika’nın Başarılı Dört Kadın Örneği

Afrika’nın İlk Kadın Devlet Başkanı: Ellen Johnson Sirleaf, Liberya

          Ellen Johnson Sirleaf 29 Ekim 1938 tarihinde Liberya’da doğmuştur. 2006-2018 yılları arasında Liberya’nın 24. devlet başkanı olarak görev yapmıştır, aynı zamanda Afrika’da seçilen ilk kadın devlet başkanıdır. 2011 yılı Ellen Johnson Sirleaf’in Nobel Barış Ödülü aldığı yıldır. Bu ödülü kazanmasında kadınları barışı sağlama süreçlerine dâhil etmesi etkili olmuştur.

Sirleaf, Batı Afrika Üniversitesi mezunu olup, eğitimini Amerika Birleşik Devletleri’nde Madison Business ve Harvard Üniversitelerinde tamamlamıştır

2005’te girdiği başkanlık seçiminden ise zaferle çıkmış ve Afrika’nın seçilen ilk kadın başkanı unvanını kazanmıştır. Seçim kampanyası boyunca Liberya’da sivil çekişmeleri ve yolsuzluğu engelleyeceğini vaat etmiş, kampanyasını ülkenin zarar gören altyapısını yeniden kurmak ve birliği sağlamak üzerine bina etmiştir. Bu dönemde kendisi ‘Demir Lady’ unvanı ile nam salmıştır.

Başkanlık döneminde, Ellen Johnson Sirleaf pek çok engel ve sorunla karşı karşıya kalmıştır. O dönemde Liberya’da 15.000’den fazla Birleşmiş Milletler Barış Gücü bulunmakta olup, %80 oranında ciddi bir işsizlik ülkede hüküm sürmekteydi. Göreve gelir gelmez, dış borcu iyileştirme ve uluslararası toplumdan yardım talebi gibi çalışmalarda bulunmuştur. 2010 sonuna gelindiğinde, Liberya’nın tüm dış borcu kapanmış ve uluslararası toplumdan milyonlarca dolarlık dış yatırım ülkeye çekilmişti. Buna ek olarak, Sirleaf, 2006 yılında Gerçek ve Uzlaşma (Truth and Reconciliation – TRC) Komisyonu’nu kurmuştur. Bu komisyon ile yolsuzluk ve etnik çekişmelerin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Sirleaf’in karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olan yolsuzlukla mücadele içinse, 2008’de Yolsuzluk Karşıtı (Anti-Corruption) Komisyon kurulmuştur.

Eski Kültür ve Turizm Bakanı, Politik Aktivist ve Yazar: Aminata Traoré, Mali

Aminata Dramane Traoré, 1947 yılında Bamako, Mali’de doğmuştur. Traoré, Mali’de bağımsızlığın kazanılması, ardından sosyalizm, diktatörlük, tek parti yönetimi, yolsuzluk ve demokrasiyi tecrübe etmiştir. Kendisi yazar, politikacı ve politik aktivist kimliği ile bilinmektedir.

Aminata Traoré’nin eğitim hayatına baktığımızda kendisinin Fransa’da öğrenim gördüğünü, yine Fransa’da Caen Üniversitesi’nde sosyal psikoloji alanında doktorasını tamamladığını görmekteyiz. Bir sosyal bilimler araştırmacısı olarak Abidjan Üniversitesi’nde görev almış, şu anda ise pek çok ulusal ve uluslararası organizasyon ile beraber çalışmalar yürütmektedir.

Aminata Traoré, küreselleşme ve gelişmiş ülke ekonomi politikalarına yönelik eleştirileriyle bilinmektedir. Kendisi küreselleşmeye yeni bir alternatif arayan önemli bir Afrikalı kadın entelektüeldir. Traoré kendisini İslam’ı hayatında uygulayan modern bir kadın olarak tarif etmektedir. Ayrıca, Batı’nın Afrikalı kadın algısına yönelik klişelerine şiddetle karşı çıkmaktadır. Aminata Traoré, hayatını dünyanın her yerine seyahat ederek, Batı’nın Afrika üzerindeki dominasyonunu kırmaya yönelik fikirlerini hayata geçirmeye adamıştır.

Aminata Traoré’nin fikir dünyasına daha derinlemesine bakarsak, kendisinin eleştirdiği bir nokta Afrikalıların kendisidir. Afrikalıların yeterince kendini anlatmaması ve her seferinde yardım aldıkları ülkelerin ne düşüneceğini hesaba katarak adım atmaları Traoré tarafından eleştirilmektedir. Kendisi bu bağımlılığın politik ve ekonomik yolsuzluklara yol açtığını savunmaktadır.

Ayrıca Traoré, Afrika’nın bilgelik ve tecrübesinden yeterince faydalanılmadığını ifade ederek, tamamen yardım eden ülkelerin entelektüel kodlarına bağlı bir yaşam sürdürmenin Afrika’ya zarar verdiğini savunmaktadır.

Aminata Traoré, Avrupa Birliği’nin Afrika’ya yaptığı yardımlar için tekrar düşünülmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Bu yardımların Afrika’yı geçici olarak iyileştirdiğini ancak sorunları tam anlamıyla ele almadığını dile getirmektedir. Ayrıca, gelişmiş ülkelerin bu şekilde Afrika ülkelerinde bir yönetici kadrosu ve elit grubu oluşturduğunu da sözlerine eklemektedir.

Afrika’nın ne yapması gerektiği hususunda ise, Afrika’nın onu fakir diye nitelendirdikleri için fakir kaldığını itiraf etmektedir. Traoré, genel olarak Afrikalıları farklı bir pencereden bakmaya davet etmektedir; bunun başlıca kuralı ise Batı’nın klişelerinden ve algılarından sıyrılmaktır.

Kendisi Afrika’nın fakir değil, hırsızlar tarafından soyulmuş bir kıta olduğunu savunmakta olup, bunu kapitalizme ve Batı’ya yönelik bir sistem eleştirisi içerisinde yapmaktadır.

Traoré’nin kültür konusunda açıklamaları ise şöyledir; ona göre fiziksel müdahale yerini Afrika’da kültürel bir müdahaleye bırakmıştır. Ona göre, toplum üç sütun üzerinde yükselmektedir; bunlar, kültür, ekoloji ve ekonomidir.

Din hususundaki görüşüne gelirsek, kendisi Mali’de pek çok gencin İslam’a döndüğünü ifade ederek, bunun nedenini ise Batı modernliğinin Afrikalı değerlerde yarattığı boşluk olarak tanımlamaktadır.

Sıkı bir globalleşme karşıtı olan Aminata Traoré’ye göre, Batı modernlik başlığı altında tüm dünyanın aynı kültür ve değerlere sahip olmasını istemektedir. Oysa dünya farklı değerlere sahip bir bütündür. Bu sebeple Afrikalıların bunlara aldanmaması gerektiğini ve Afrika modernizasyonunu hayata geçirmesi gerektiğini dile getirmektedir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı: Fatou Bensouda, Gambiya

Fatou Bom Bensouda, 1961 tarihinde Gambiya’da Müslüman bir ailede doğmuştur. Kendisi Gambiyalı avukat ve uluslararası ceza hukuku savcısıdır.

Fatou Bensouda 1986’da Ife Üniversitesi hukuk fakültesinden mezun olmuştur. Ardından Malta’ya giderek burada Uluslararası Deniz Hukuku Kuruluşu’nda hukuk yüksek lisansını tamamlamıştır. Kendisi Gambiya’daki ilk deniz hukuku uzmanıdır.

Bensouda, Haziran 2012’den beri Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcılığı görevini yürütmekte olup, önceden Gambiya Adalet Bakanlığı görevini de üstlenmiştir.

Bensouda, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki (ICC) amacını, ICC ile diğer mahkemelerin yapamadığını yaparak, savaş ve soykırım suçlularını adaletle tanıştırmak olarak ifade etmektedir. Bu durum Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluş amacıyla da birebir örtüşmektedir. Kurumun halihazırdaki amacı, tüm dünyada kendini hukukun üstünde gören savaş suçluları ve soykırım tiranlarını yargılamaktır. Bu durumda Fatou Bensouda en çekindikleri kişidir. Çünkü Bensouda 2012’den beri kurumun en yetkili savcısı konumundadır. Ayrıca kendisi dünyadaki en güçlü Müslüman Afrikalı kadın olarak anılmaktadır.

Bensouda, Kasım 2017’de ICC yargıçlarından, Afganistan’daki savaş suçlarını araştırmak için izin istemiştir. Bu bağlamda hem Taliban, hem Afgan hükümeti güçleri hem de mevcut uluslararası güçler (ABD birlikleri) soruşturma içinde yer alacaklardır. Soruşturma ayrıca, CIA’in Afganistan’daki faaliyetlerini de kapsamaktadır. Mahkeme bu konu hakkında nihai kararını hala açıklamadı ancak bu soruşturmanın teklif edilmesi bile dünyada büyük yankılar uyandırdı.

ABD, bu soruşturma teklifine şiddetle karşı çıktı ve Nisan 2019’da Bensouda’nın ABD vizesini iptal etti. Amerika Birleşik Devletleri sözcüsü, ABD egemenliğini koruyacak adımlar atacaklarını, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin adil olmayan soruşturmasından ülke vatandaşlarını koruyacaklarını açıklamıştır. Bunun üzerine, ICC Başsavcısı Bensouda, korkusuzca ve tarafsızca görevini devam edeceğini ifade etmiştir.

Fatou Bensouda’nın ajandasına bakarsak, Filistin’in ICC’ye dahil olmasıyla birlikte, Filistin’de yaşanan savaş suçlarının soruşturduğunu görebiliriz. Ancak İsrail’e yönelik neredeyse hiçbir yaptırım ABD’nin vetosu nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’nden geçmemektedir. BM Güvenlik Konseyi’nin işlevsizliği sadece bununla da sınırlı kalmamaktadır. Örneğin Suriye savaş suçları da Rusya ve Çin vetolarıyla korunmaktadır. Dahası halihazırda BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden ABD, Rusya ve Çin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne de katılmamışlardır. Şu anda Batı ülkelerinden ICC’de yargılanan tek ülke, İngiltere’dir. Bunun nedeni ise Irak’ta yaşanan savaş suçlarıdır.

Fatou Bensouda’nın bir diğer gündem maddesi Afrika’daki çatışmalardır. Bu çatışmalarda en kırılgan unsurların kadınlar ve çocuklar olduğunun altını çizmektedir. Ayrıca kendisi Afrika’nın kültürel ve etnik yapısını bildiği için bunun soruşturmaları kolaylaştırdığını da belirtmektedir. Bensouda, görüldüğü üzere hem politik görüşlere hem de karmaşık hukuk vakalarına karşı, onu yıldırmasına izin vermeden direnmektedir. Kendisi gençlere zorluklara rağmen yaptıkları işten vazgeçmemeyi öğütlemektedir.

Etiyopya’nın İlk Kadın Devlet Başkanı: Sahle-Work Zewde, Etiyopya

Sahle Work-Zewde, 25 Ekim 2018’de Etiyopya parlamentosu tarafından oy birliğiyle ülkenin ilk kadın devlet başkanı olarak seçilmiştir.

Sahle-Work Zewde, Addis Ababa’da doğmuştur, Fransa’da öğrenim görmüştür. Mezuniyetinin ardından, 1980’lerin sonunda diplomasi kariyerine komünist askeri rejim altında başladı ve 1989’da ilk görev yeri olan Senegal’e atandı. Kendisinin otuz yıllık diplomatlık kariyeri ağırlıklı olarak Fransızca konuşulan ülkelerde geçmiştir.

Sahle-Work Zewde’nin tarafsız oluşu, toplum tarafından sevilmesi onu başkanlığa götüren birkaç konudan biridir. 2013-2018 yılları arasında görev yapan Mulatu Teshome’nin istifası sonrası göreve gelmiştir.

Kendisinin Etiyopya’nın ilk kadın başkanı olarak göreve gelmesi, kadın hakları örgütlerini umutlandırmış, cinsiyet eşitliği üzerinde çalışmaları arttırmıştır. Halihazırda kadınların güçlendirilmesi kendi önceliklerinden biri olmuştur. Diplomasi kariyeri, uluslararası arenada Etiyopya’nın politik reformlarını tamamlaması açısından olumlu etki yaratmıştır. Kendisinin göreve gelişiyle, ülke içinde çekişme ve çatışmaları önleme, birliği sağlama, bölünmeyi önleme çalışmaları hız kazanmıştır. Sahle-Work Zewde, başkan olduktan sonra yaptığı ilk konuşmasında dikkatleri şu noktalar üzerine çekmiştir: refah düzeyi artan bir Etiyopya, dini özgürlüklerin sağlanması, etnik ve cinsiyetçi ayrımların ortadan kaldırılması.

Sahle-Work Zewde, halen Çin ve Suudi Arabistan’ın etkisinin yoğun hissedildiği Etiyopya’da görevini sürdürmektedir.

Sonuç

Afrika’da kalkınma süreçlerinde kadınların rolü çok önemlidir. Dolayısıyla daha fazla üretim, daha fazla ticaret için kadınların güçlendirilmesi elzemdir. Afrika’da ekonomide kadın hakları daha belirgin olmalı ve kadın çalışanlar kayıt altına alınmalıdır.

Politikada ise, kadınlar görece daha aktiftir. Bu durum, Ruanda gibi bir kısım Afrika ülkelerinde yasalarla korunurken, Fas gibi diğer ülkelerde kadınların politikaya katılımı daha düşük seviyelerde olabilmektedir. Öncelikle kadın ve erkek fark etmeksizin, kendi öz değerlerine sahip çıkan bilinçli bir toplum oluşturulabilmelidir. Mali Eski Kültür ve Turizm Bakanı Aminata Traoré’nin savunduğu gibi, Batı’nın dominasyonundan kurtulmak gereklidir. Kendi modernizasyonlarını oluşturan ve kadınları her anlamda güçlendiren ve toplumsal hayata dâhil eden bir bilinçle hareket edilmelidir.

Son söz, örneklerle açıkladığımız üzere, kadınlar Afrika’da çok yüksek konumlar erişebilmektedirler, yeter ki erkeklerle eşit şekilde eğitime ulaşabilsinler ve desteklensinler.

Share.

Yazar Hakkında

Aslen Trabzonlu olan Deniz Karakaş, İstanbul’da doğdu. Galatasaray Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde lisansını tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler: Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu lisansüstü programından master derecesini aldı. Buna ek olarak, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler programında ikinci yüksek lisans eğitiminden, Büyükelçi Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın danışmanlığında ‘Afrika’da Kalkınmada Kadınların Rolü’ konulu tez çalışmasıyla mezun oldu. İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilen Deniz Karakaş’ın bu çalışmalarının yanında pek çok sosyal mecrada yazıları yayınlanmıştır. İlgi alanları arasında Afrika, Dış Politika Analizi, Fransa’nın Dış Politikası, Kalkınma ve Uluslararası Örgütler yer almaktadır. Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesidir.

Yoruma Kapalı