Afrika’da Kurulan Askeri Üslerle İlgili Genel Bir Değerlendirme

0

Kıta dışından gelen aktörlerin Afrika’da kurduğu askeri üsler küresel ya da bölgesel güç olma arayışındaki devletler için önemli bir nüfuz ve rekabet unsuru hüviyetinde. Bu doğrultuda, genelde Afrika kıtasının özelde ise kıtada bulunan ülkelerin uluslararası siyasetteki görünürlüğü arttıkça, Afrika’da kurulan yabancı üslerin sayısı da artıyor. Dikkatle incelendiğinde zaman, kıta dışından gelen aktörlerin askeri üslerini konuşlandırdığı ülkelerin büyük oranda enerji ya da kaynak yoğun ülkeler/bölgeler ve/veya coğrafi konumları itibariyle Ortadoğu’ya yakınlık ya da enerji geçiş güzergâhları üzerinde bulunmak gibi stratejik önemi haiz ülkeler/bölgeler olması dikkat çekici. Bütün askeri üsler için aynı şeyi söylemek mümkün olmasa da, söz konusu üslerin birçoğunun kuruluş amacının, küresel ya da bölgesel nüfuz arayışındaki ülkelerin yeni-emperyalist amaçları ile örtüştüğü görülebiliyor. Bu noktadan sonra ise kıtada üs sahibi olan ülkeler, bu üslerin neden gerekli olduğu hususunda deniz haydutluğu veya terörizmle etkin mücadele etmek, iyi yönetilemeyen bölgelerde istikrarı sağlamak gibi birçok gerekçe öne sürebiliyor.

Afrika’da Üs Sahibi Ülkeler ve Küresel Aktörlerin Amaçları

Hâlihazırda Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya, Japonya, Türkiye ve İngiltere’nin Afrika’nın çeşitli ülkelerinde askeri üssü mevcut. Tabi burada Türkiye’nin durumunun biraz daha farklı olduğunu belirtmek gerek. Zira Türkiye’nin Somali’de bulunan askeri üssü, alışılagelmiş bir askeri üsten farklı olarak Somalili askerleri eğiten ve ülkenin ulusal güvenliğini sağlama noktasında kurumsal destek veren askeri bir eğitim merkezi niteliğinde. Bu bakımdan, Türkiye’nin Afrika’daki (Somali’deki) mevcut askeri varlığını askeri üsse sahip olmaktan ziyade askeri eğitim merkezine sahip olmak olarak da nitelendirebiliriz. Günümüzde kıtada askeri üsse sahip olan birçok ülke emperyalizmle itham edilirken, Türkiye’nin askeri eğitim merkezinin Somali halkı tarafından sahiplenilmesinde bu durumun payı oldukça fazla.

Bireysel olarak düşünüldüğünde kıtada askeri üsse sahip olan hemen her aktörün farklı amaçları bulunsa da, bu aktörlerin temel amacı kıtada nüfuzlarını arttırarak bölgesel ya da küresel konularda daha fazla söz ve etki sahibi olmak şeklinde ifade edilebilir. Örneğin, yedi ayrı ülkenin askeri üssünün bulunduğu Cibuti’nin kıta dışından gelen ülkelerin kıtada askeri üs kurma rekabetinde ön plana çıktığı görülüyor. Afrika Boynuzu olarak nitelendirilen bölgenin Ortadoğu’ya en yakın ucunda yer alan bu ülkeyi söz konusu rekabette önemi kılan nedenler ise ülkenin Ortadoğu’ya olan yakınlığının yanı sıra, enerji geçiş yollarının güzergâhında bulunması ve Bâbü’l-Mendeb’in kıyısında yer alması. Ne var ki, bölgede Cibuti üzerinden yürütülen askeri üs rekabeti Çin ile ABD arasında her an bir krize dönüşebilme riskini barındırıyor. Çünkü her iki ülke de birbirlerinin Cibuti’deki varlığından rahatsız durumda. Bilhassa Çin’in Cibuti’de askeri, ekonomik ve siyasi olarak her geçen gün etkisini arttırmasının ABD’de yarattığı hoşnutsuzluk net bir şekilde hissedilebiliyor. Söz konusu rahatsızlık, ABD’li devlet adamlarının konuşmalarına da yansımış durumda. ABD ile Çin arasındaki bu örtülü rekabet, uzmanlar tarafından, Cibuti başta olmak üzere Afrika kıtasının Washington ile Pekin arasında patlak verebilecek olası bir -yeni- Soğuk Savaş’ın merkezlerinden biri olabileceği şeklinde değerlendiriliyor.

Askeri Üs Rekabetinde Fransız Etkisi

Fransa, ABD ile birlikte kıtada en fazla askeri üsse sahip kıta dışı aktörler olarak dikkat çekiyor. Bu ülkenin Afrika ülkeleri ile sömürgecilik döneminden günümüze kadar uzanan yoğun ilişkileri düşünüldüğünde, bu durum şaşırtıcı değil. Paris yönetiminin Cibuti, Çad, Gabon, Fildişi Sahilleri, Nijer ve Senegal gibi ülkelerde askeri üsleri mevcut. Her ne kadar, Fransa kıtada askeri üs kuran diğer aktörlerle benzer amaçlar taşısa da, bu ülkenin Afrika kıtasının muhtelif bölgelerindeki uzun soluklu varlığı ve kıta üzerindeki tahakkümünün bir türlü tam olarak sona erdirilememiş olması Fransa’nın kıtadaki askeri üslerinin varlığını açıklayıcı bir işleve sahip. Bu kapsamda, Fransa’nın sosyal, siyasi, askeri ve ekonomik olarak Afrika kıtası ülkeleri üzerindeki nüfuzundan kolay kolay vazgeçmeyeceği söylenebilir. Söz konusu üslerin varlığı da Fransız çıkarlarının Afrika ülkelerindeki devamlılığı açısından son derece önemli. Burada dikkat çeken en önemli nokta, diğer birçok aktörün Afrika’da askeri üsler başta olmak üzere çeşitli nüfuz alanları bulunsa da, Fransızların kıtadaki varlığının daha köklü ve kurumsal bir yapıda işlemesi. Bu nedenle, Fransızlar geçmişe nispeten uluslararası siyasetteki gücünü hayli yitirmesine rağmen, Afrika’da gerçekleşen herhangi bir olayda Paris’in tepkisini ya da olası eylemlerini göz ardı etmek pek mümkün değil.

Afrika’daki Üs Rekabetinin Olası Yeni Aktörleri

Değinildiği gibi, kıtanın ya da kıta ülkelerinin uluslararası siyasetteki önemi arttıkça, Afrika kıtası kıta dışından gelen aktörlerin iştahını kabartıyor. Bu kapsamda, Afrika’da yeni askeri üslerin açılması ya da çeşitli aktörlerin yeni üsler açmak için çaba sarf etmesi sürpriz olmaz. Örneğin son dönemde, Körfez’de yaşanan Şii-Sünni rekabeti nispeten Afrika’ya da taşınmış durumda. Mevcut atmosferde, Suudi Arabistan’ın yakın gelecekte Cibuti’de bir askeri üsse sahip olma noktasında bir istekliliği var. Riyad yönetiminin bu yönde bir hamlede bulunması, kendilerinin bölgedeki en önemli rakibi olan İran’ı da Afrika’da askeri üsse sahip olma fikrine itebilir. Elbette bu durum kıta ülkeleri için yeni sorun alanlarını da beraberinde getirme riskine fazlasıyla sahip. Bazı Afrika ülkeleri, Suudi Arabistan ile Irak’ın ideolojik ve dini rekabetinden ötürü, tıpkı Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi bir kez daha kökü kendilerinde olmayan bir rekabet nedeniyle karşı karşıya gelme tehlikesi altındadırlar. Öte yandan Putin ile birlikte uluslararası sistemde adından sıkça söz ettiren Rusya’nın ve Kızıldeniz’de etki alanını genişletmek isteyen İspanya’nın da Afrika’da askeri üsse sahip olmak için birtakım girişimlerde bulunduğu biliniyor. Bu girişimlerin nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor olsa da, Afrika’da askeri üs rekabetinin yakın gelecekte daha da kızışacağı aşikâr.

Askeri Üsler Kime Fayda Sağlıyor?

Afrika’daki askeri üslerin kıta ülkelerine fayda sağlayıp sağlamadığını anlayabilmek için söz konusu üslerin kuruluş amaçları ile bölgedeki mevcudiyetlerinin ne anlama geldiğini iyi yorumlamak ve bu üsler aracılığıyla kıta ülkelerinin karşı karşıya kalabileceği potansiyel tehlikelerin farkında olmak gerek. Söz konusu askeri üslerin kıtada güvenliği ve istikrarı sağlamak, kıtayı terörist faaliyetlere karşı korumak gibi amaçlar doğrultusunda kurulduğu sıklıkla iddia ediliyor. Fakat burada bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Kıtanın güvenliğini sağlamak için kurulduğu iddia edilen bu askeri üsler, bir tepki olarak teröristlerin faaliyetlerini kendi üzerlerine ve dolayısıyla Afrika’ya çekebilecek bir yapıdalar. Hal böyle olunca, Afrika’da terörle mücadele vurgusuyla kurulan bu üsler vasıtasıyla, topraklarında askeri üs bulunduran kıta ülkeleri terörist şiddetin hedefi haline gelebilir. Öte yandan, bu üslere sahip olan yabancı ülkeler kıtada birtakım stratejik çıkarlara da sahip. Gelecekte, kıta ülkelerinin çıkarları ile kıtada askeri üsse sahip olan ülkelerin çıkarları çeliştiği bir durumda ne yaşanacağı muamma. Zira olası çıkar çatışmasında Afrika’daki yabancı üslerde yer alan silahların yönünün kıta ülkelerine ve bu ülkelerin hükümetlerine dönmeyeceğinin bir garantisi yok. Böyle bir durum ile karşı karşıya kalınması halinde Afrikalı devletlerin ulusal egemenlikleri ciddi manada zarar görebilir. Diğer bir ifadeyle Afrika’daki askeri üsler, bir anda bölgesel ve küresel aktörlerin Afrika üzerindeki emperyalist çıkarlarının bir aracı haline dönüşebilirler ve kıta ülkelerinin ulusal egemenliği ciddi manada zarar görebilir.

Afrika’da Bulunan Yabancı Askerler Sorunu

Normal şartlar altında, Afrika’da hangi dış aktörün ne kadar askeri bulunduğuna dair net bir rakam verebilmek mümkün değil. Bunun nedeni söz konusu aktörlerin kıtada bulunan askerlerinin sayısını tam ve doğru bir şekilde açıklamamaları olarak ifade edilebilir. Ancak yine de Çin, ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya Afrika’da en fazla asker bulunduran ülkeler olarak nitelendirilebilir. ABD ile Çin arasında Cibuti’de süren askeri üs rekabeti, asker sayılarına da yansımış durumda. Çin, Cibuti’deki askeri üssünü ilk açacağı zaman, bu ülkenin yaklaşık 10 bin deniz piyadesini burada konuşlandıracağı ifade edilmekteydi. Günümüzde bu ülkede oldukça fazla sayıda Çinli askerin varlığından söz edilebilir. Benzer bir şekilde, Cibuti ABD’nin de Afrika’daki askeri varlığının en fazla olduğu ülkelerden. Ülkede yaklaşık 4 bin Amerikan askeri görev yapmakta ki bu rakam ABD’nin Afrika’nın genelinde bulundurduğu askerlerin önemli bir kısmına karşılık geliyor. Fransa’nın da Cibuti de yaklaşık 2 bin, Afrika’nın genelinde ise 4-5 bin askerinin görev yaptığı iddia edilmekte. Ancak belirtildiği gibi, asker sayıları hakkında kesin bir rakam verebilmek mümkün değil. Zira Afrika’da bulunan yabancı askerlerin sayısı hakkında devletlerin açıkladığı sayı ile gerçekte kıtada da bulundurdukları asker sayısı her zaman aynı olmayabiliyor. Ayrıca konu hakkında birbirinden çok farklı iddialar da mevcut.  Öyle ki, Arap ülkeleri ile çevrili İsrail’in dahi, Körfez’deki bu ülkeleri izlemek için Afrika kıtasında gizli askerler bulundurduğuna yönelik iddialar dahi mevcut. Ancak bu konuda resmi herhangi bir açıklama söz konusu değil.

Share.

Yazar Hakkında

Hasan Aydın 1993 yılında İstanbul, Üsküdar’da doğdu. İstanbul’da geçen ilköğretim ve lise eğitiminin ardından, 2016 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümünden derece ile mezun oldu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında başladığı tezli yüksek lisans eğitimini 2018'de başarıyla tamamlayıp aynı bölümde doktora eğitimine başlamıştır. İleri seviyede İngilizce bilmektedir. İlgi alanları, Din ve Milliyetçilik, Sömürgecilik ve Afrika’da ABD Dış Politikası’dır.

Yoruma Kapalı