Angola, uzun süren bir mücadelenin ardından 1975 yılında Portekiz sömürgesinden kurtularak bağımsızlığını kazanmış ve Afrika kıtasında bağımsızlığını kazanan en son ülkelerden biri olmuştur. ABD Connecticut eyaletin neredeyse yarısı ve aynı zamanda Gambiya Cumhuriyeti’nin toplam alanına tekabül eden Cabinda (Kabinda) bölgesi, Angola sınırlarının dışında olmasına rağmen bu ülkenin 18 ilinden birisi olup, merkezi hükümet nezdinde bu bölge, idarî sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak görülmektedir. Zira Cabinda bölgesi, Atlantik’e kıyısı olmakla birlikte Kongo topraklarıyla çevrili olmasıyla da dikkatleri üzerine çekmektedir.
Cabinda bölgesi yaklaşık 7,270 km2’lik bir alana sahip olup, 114.000 nüfusa sahiptir. Söz konusu bölge, Kongo Nehri ile Angola’nın geri kalan kısmından ayrılmaktadır. Oldukça stratejik bir konuma sahip olan Cabinda bölgesi aynı zamanda Angola’nın petrol üreten bölgelerinden biri olmakla birlikte “Afrika’nın Kuveyt’i” olarak anılmaktadır. Angola, petrol üretiminin % 60’ını Cabinda’dan sağlamaktadır. Bu yüzden bu bölgenin kaynakları, -1979 Eylül’ünden beri 38 yıldır- Angola’da Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten José Eduardo dos Santos rejiminin vazgeçemeyeceği bir gelir kapısı olmayı sürdürmektedir.
1975 yılında Angola Semolambuku Antlaşması’yla bağımsızlığını kazanana kadar, Cabinda bölgesi sahip olduğu öneme binaen Portekiz tarafından tahakküm altında tutulmaktaydı. 4 Nisan 2002 tarihinde, Luena Mutabakat Zabtı’nın imzalanmasıyla birlikte bir barış gerçekleştirilmiş ve Angola’daki iç savaş sona ermiştir. Angola’da 4 milyon kişi iç savaş sebebiyle yerinden olmuş fakat barış antlaşmasının imzalanmasıyla birlikte söz konusu iç savaş mağdurları eski yerleşim yerlerine dönmeye başlamışlardır. Aynı zamanda ülke ekonomisi 2002 yılında siyasi istikrarın sağlanmasıyla birlikte büyüme kat etmiş ve tarımsal üretim de önemli artışlar yaşanmıştır. Angola iç savaşı 2002’de sona ermesine rağmen Cabinda bölgesindeki silahlı çatışmalar kısmen devam etmektedir. Bunun nedeni, bölgedeki bazı grupların Cabinda Cumhuriyeti adı altında bağımsız bir devlet kurma teşebbüsüdür ki bu doğrultuda bazı gruplar Paris’te çeşitli temsilcilikler açmışlardır. Ancak ABD, bölgedeki menfaatleri nedeniyle bu talebe asla sıcak bakmamıştır.
Peki, ABD Cabinda’da Hangi Menfaatlere Sahiptir?
ABD Enerji Bakanlığı’nın ifadesiyle 2005 yılından itibaren Angola’nın petrol arzı ABD’nin toplam petrol ithalatının % 4’ünü karşılamaktadır. Söz konusu durumu ABD’nin Afrika ve Orta Doğu Direktörü George Person da ifade etmiştir. Görüldüğü üzere Cabinda, Angola’nın en önemli limanı haline gelmiştir. Ülkenin en önemli ihracatı olan petrolünün çoğu söz konusu bölgede üretilmektedir. Angola, bu bölge sayesinde günümüzde dünyanın en önemli petrol ihracatçılarından birisi konumuna yükselmiştir. Bunun yanında Cabinda’da kahve, hurma yağı ve özel ahşap ürünleri üretimi de yapılmaktadır.
Porto de Cayo Limanı, Batı Afrika’ya Nefes Aldırabilecek Mi?
Afrika kıtasının Batı kıyısında, kıtanın ilk büyük ve derin limanı Porto de Cayo’nun açılması ile birlikte bölge çok ciddi bir önem kazanacaktır. Ocak 2019’da tamamlanması planlanan projenin planlanan bitiş tarihinden bir yıl önce faaliyete geçmesi beklenmektedir. Angola hükümeti, Çin İthalat ve İhracat Bankası, Angola Ulaştırma Bakanlığı ve Cabinda Eyaleti Hükümeti tarafından desteklenen söz konusu proje, hizmet vermeye başladığında, hiç şüphe yok ki Angola’ya ve tüm Batı Afrika bölgesine sosyal ve ekonomik açıdan büyük bir katkı sağlayacaktır. Ayrıca söz konusu projenin, bölgedeki kargo taşıma kapasitesini önemli ölçüde arttıracağından dolayı Batı Afrika’daki ihracat hareketlerinin daha hızlı ve daha kolay, aynı zamanda yerel ve bölgesel üreticiler için daha ekonomik ve ucuz olmasında, uzun vadeli tüketiciler için ise fiyat indirimlerinin olmasında büyük rol oynayacaktır. Porto de Cayo Limanı’nın yapımı için, 2004 yılında Çin ihracat- ithalat Bankası, Angola’ya 2 milyar dolarlık kredi sağlamıştır. Bu noktada Afrika’da Çin’in hangi denklemde yer aldığı iyi okunmalıdır. Kamu ve özel sektörün ortaklaşa çalışmasıyla gerçekleştirilecek olan bu proje Angola’da ilk örnektir. Söz konusu Batı Afrika’nın çılgın projesi, Angola’nın ekonomik büyümedeki uzun vadeli yatırımında kalitatif bir değişimi temsil etmektedir. Dolayısıyla bu proje, Angola’yı ve bölgeyi nüfusuyla bir bütün olarak olumlu etkileyecek ve bilhassa dış yatırımcıları bölgeye çekecektir.
Nitekim Afrika kıtası için benzeri daha önce gerçekleştirilmemiş bir proje olmakla birlikte Afrika’nın da mevcut altyapı yüzünü değiştirerek olan Porto de Cayo liman projesi, Afrika’yı bir bütün olarak, küresel pazarlara bağlayan en büyük geçit olma potansiyeline de sahiptir. Porto de Cayo limanı, Luanda, Lobito ve Namibya’daki büyük limanlarla birlikte giderek bölgeyi daha da birbirine bağlı hale getirecek ve küresel ekonomik fırsata açılma potansiyeli ile birlikte Angola’yı dünya ekonomi piyasalarına entegre edecektir. Ayrıca bu liman, Cabinda özelinde komşu ülke Kongo ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne de hizmet edebilme potansiyeli ile bölgesel bir merkez olarak stratejik önem taşımaktadır. Türk yatırımcıların, bu noktada bu bölgedeki yatırımlarını artırmaları ve ticari teşebbüslerini sıklaştırmaları, onları sahada yeni oyun kurucu olarak da vasıflandıracaktır. Zira bu proje, Angola ve bölgedeki diğer limanlardaki tıkanıklığı giderebileceğinden, Angola’nın Porto de Cayo limanı, ülkenin ve kıtanın altyapısına nefes aldırabilmek için benzersiz bir konumdadır.