Çin Yayılmacılığı Kıskacında Afrika

0

McKinsey şirketinden üç araştırmacının yaptığı çalışma Çin’in Afrika genelinde yürüttüğü yayılmacı politikaları çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. Geçtiğimiz 20 yılda kıtada yaptığı ticaret, yatırım, alt yapı, finans ve yardım faaliyetleri sayesinde Afrika’nın en büyük ekonomik ortağı haline gelen Çin, hemen hemen her sektörde faal olan fabrikaları ile sermaye yatırımı, know-how yönetimi ve bölgenin birçok yerine yaydığı girişimcilik enerjisi ile Afrika’nın gelişim sürecini de hızlandırmaktadır.

21. yüzyıl başından itibaren Çin, Afrika’da küçük ölçekli bir yatırımcı konumundayken zamanla kıtanın en büyük ekonomik ortağı haline geldi. Bu süreç boyunca Afrika – Çin ticareti senelik olarak % 20 büyümektedir. % 40 oranında hızlı bir büyüme oranı ile doğrudan yabancı yatırım 2007’den itibaren daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Çin ayrıca en hızlı gelişen yardım ve finansal kuruluş kaynağı olarak, Afrika’nın son zamanlardaki altyapı geliştirmedeki isteğini desteklemektedir.

Sekiz Afrika ülkesinde yapılan araştırmalar buradaki Çinli firma sayısının, Çin Ticaret Bakanlığı veri bankasında sayıdan çok daha fazla olduğunu göstermektedir. Edinilen bulgular kıta genelinde Çinli firma sayısının 10.000’in üzerinde olduğunu işaret ediyor. Bu firmaların %90’ının mülkiyeti özel sektöre ait ki bu durum Çin Halk Cumhuriyeti şirketi tarafından devlet işbirliğindeki tek elden yatırımları da akla getiriyor. Buna rağmen, enerji ve altyapı gibi bazı özel alanlarda Çin devlet şirketleri daha da büyüme eğilimindeler.

Çin firmaları Afrika genelinde birçok sektörde faaliyet göstermektedir. Firmaların neredeyse üçte biri imalat, dörtte biri hizmet sektörü ve yaklaşık beşte biri ticaret-yapı ve emlak işlerinde çalışıyor. Afrika’nın endüstriyel imalatının yıllık toplamda 500 milyar dolar değerindeki %12’lik kısmı Çinli firmalar tarafından yürütülüyor. Altyapıda Çin firmalarının hâkimiyeti telaffuz edilenin çok daha üzerinde ve Afrika’daki uluslararası inşaat piyasasının %50’si üzerinde iddia sahibidir. Konuşulan firmalar karda, bu firmaların üçte biri 2015 yılı kar marjlarını %20’den fazla olduğunu belirtmektedir. Firmalar oldukça faal ve yeni fırsatlara adapte olmakta oldukça süratliler. Fakat Etiyopya gibi bazı ülkelerde durum aynı değil, buralarda ihracattan ziyade, öncelikle Afrika’nın hızlı gelişen piyasasının ihtiyaçlarına odaklanılmaktadır. Araştırmaya konu olan firmaların %74’ünün gelecek hakkındaki düşünceleri iyimser. Bu iyimserliği yansıtan ise, birçok firmanın sığ ticaret veya sözleşmelerden ziyade, Afrika’da uzun vadeli taahhütler içeren yatırımlar yapmasıdır.

Afrika’daki Çin Yatırımlarının Etkisinin Ölçülmesi

Araştırma Çin yatırımları ve ticari faaliyetlerinden Afrika’nın sağladığı şu üç önemli ekonomik yararı gözler önüne seriyor; meslek üretimi ve yetenek geliştirme, yeni teknoloji ve bilgi transferi, altyapı finansmanı ve geliştirmesidir.

  • Konuşulan 1000’in üzerindeki şirkette çalışanların % 89’u Afrikalı, bu durum Afrikalı işçilere 300.000’den fazla iş kolu oluşturmaktadır. Bu veriyi Afrika genelindeki 10.000’in üzerindeki firmaya endekslediğimizde, Çinlilerin mülkiyetinde bulunan firmaların milyonlarca Afrikalıyı istihdam ettiğini görmekteyiz.
  • Çinli işverenlerin yaklaşık üçte ikisi işçilerine bir takım yetenek geliştirme eğitimleri sağlamaktadır. Yetenekli işçilerin zorunlu olduğu inşaat ve imalat şirketlerinin yarısında çıraklık eğitimi veriliyor.
  • Çinli firmaların yarısı, Afrika yerel piyasasına yeni bir ürün veya hizmet sunuyorken, firmaların üçte biri piyasaya yeni bir teknoloji tanıtmış durumdadır. Bazı örneklerde, Çinli firmalar gelişmiş teknoloji ve ölçekleme etkileriyle var olan ürünlerin ve hizmetlerin ücretlerini %40 oranında düşürdüğü gözlemlenmektedir.
  • Çinli müteahhitler, Afrika’nın uluslararası mühendislik, tedarik ve inşaat piyasasının % 50’sini yönetiyor.
    Burada, Çinin büyüyen dahli Afrika ekonomilerine, hükümetlerine ve işçilerine net olumlu katılar sağladığı söylenebilir. Bunun yanında bazı noktalarda iyileştirme yapılmasının gerekliliği vurgulanıyor.
  • Değer olarak, Çinli firmaların sadece %47’sinin kaynak edinimi yerel Afrikalı firmalardan sağlanıyor ve bu yerel firmaların Çin yatırımlarından yararlanma fırsatını ortadan kaldırıyor.
  • Bazı Çinli firmaların yönetim kademesinde yerel istihdamı %80’in üzerinde olmasına rağmen, araştırmamıza konu olan Çinli mülkiyetindeki firmalardan bulunan yerel müdürlerin oranı %44.
  • Çinli firmaların emek ve çevre konusunda büyük ihlaller yapmaktadır. Bunlar ağır çalışma şartlarından, yasal olmayan şekilde ağaç ve balıklar dâhil olmak üzere doğal kaynakların kullanımına kadar sıralanıyor.

Afrika Ülkelerinin Çin ile Angaje Olmalarının Dört Yolu

Araştırmaya konu olan sekiz Afrika ülkesinin ekonomisinde, Çin-Afrika ortaklığına dair dört ana model göze çarpıyor.

Çok Güçlü Ortaklar: Etiyopya ve Güney Afrika yatırım, ticaret, borç ve yardım formatına yüksek dereceli işbirlikleri ile Çine karşı açık ve stratejik bir duruşa sahiptir. Örneğin her iki ülke de ulusal ekonomik kalkınma stratejilerini Çin merkezli nitelikli girişimlere dönüştürmüş, ayrıca Pekin’in yanında Çin taşrası ile de önemli ilişkiler kurmuş durumdalardır. Sonuç olarak, Çin Afrika’daki ülkeleri bölgedeki ekonomik ve politik çıkarları için gerçek ve stratejik ortakları olarak görmektedir. Bu ülkeler aynı zamanda devam eden Çin angajmanı ve hızlı büyüyen yatırımları gözlemlemek için Kemer ve Yol İnisiyatifi gibi güçlü platformlar kuruyorlar.

Kuvvetli Ortaklar: Kenya, Nijerya ve Tanzanya’nın Çin’le olan ilişkileri henüz Etiyopya ve Güney Afrika ile olan ilişkileri kadar henüz geliştirilmiş değildir. Fakat hükümet ilişkileri ve Çin’in iş ve yatırım faaliyetleri küçümsenemeyecek düzeyde ve büyümektedir. Söz konusu ülkelerin hükümetleri Çin’in öneminin farkında ancak bu farkındalık henüz açık bir Çin stratejisine dönüşmüş değil. Ülkelerin her birinde birçok sektöre faaliyet gösteren yüzlerce bulunmaktadır. Fakat bu mevcudiyet, tarihi bağların veya büyük piyasalardaki pasif tutumun bir sonucu ve doğru bir strateji ile daha ileri bir seviyeyi yakalamak mümkündür.

Dengesiz Ortaklar: Angola ve Zambiya örneğinde, Çin yayılması dar bir alana odaklanmış durumdadır. Angola’da hükümet ve büyük alt yapı projelerinin finanse edilmesi ve inşasına karşılık Çin’e petrol tedarik ediyor. Fakat diğer Afrika ülkelerine nazaran, özel sektörün Angola’da yatırım yaptığı piyasa oldukça sınırlı: Diğer ülkelerde özel sektör yatırımları %90 civarında iken bu aran Angola’da sadece %70 – 75 arasında kalıyor. Zambiya’daki durum ise tam tersi istikamettedir. Burada yaygın bir özel sektör yatırımı var fakat iş ve yolsuzluk skandallarını önüne geçecek denetleyici herhangi bir kurum yok.

Bilgisiz Ortaklar: Fil Dişi Çin ile ortaklık geliştirme sürecinin henüz çok başında ve bu ortaklık henüz netleşmiş değil. Ülkenin az sayıdaki Çinli yatırımcısı ticaret gibi az yükümlülük gerektiren sektörlere yönelmiş durumda.

440 Milyar Dolarlık Fırsat: Afrika – Çin Ortaklığındaki Büyük Potansiyelin Kapısını Aralamak

Afrika-Çin ilişiklerinde kesin olan bir şey varsa o da bu ilişkilerin büyüyeceğidir. Araştırmalar çerçevesinde 100’ün üzerinde Afrikalı iş adamı ve hükümet lideri ile yaptığımız mülakatlarda görülüyor ki, bunların yarısından fazlasının Çin-Afrika ilişkilerinin sunduğu fırsatları Brezilya, AB, Hindistan, İngiltere ve ABD dâhil hiçbir yabancı ülke ile kurulan ilişkilerden daha fazla olduğunu düşünüyor.

Çin-Afrika ilişkilerinin gelecek on yılda hızlıca gelişmesine dair iki senaryo öngörülmektedir. Birinci senaryoda bugün 180 milyar dolar olan Afrika’daki Çinli firmaların geliri, 2025 yılında 250 milyar dolar civarına ulaşarak sağlıklı bir evreye giriyor. Bu senaryo Çinli firmaların gelişmesini ve Afrika ekonomilerinin gelişmesi ile birlikte de pazar paylarını arttırmasını sağlamakta. Bu senaryo çerçevesinde bugün Afrika’daki Çin yatırım piyasasına hâkim olan imalat, kaynak ve altyapı sektörleri, 2025 yılında da bu hâkimiyetini devam ettireceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Olması daha muhtemel gözüken ikinci senaryoda ise, Çinli firmalar büyümelerini çarpıcı bir şekilde hızlandırabiliyor. Bu firmalar var olan ve yeni sektörlerde girişken bir şekilde yayılarak 2025 yılındaki gelirlerini 440 milyar dolara ulaştırabiliyorlar. Bu hızlandırılmış büyüme senaryosunda, sadece Çinli yatırımın kurduğu bu üç endüstri, ekonomiden daha hızlı büyümüyor, aynı zamanda Çinli firmalar tarım, bankacılık ve sigortacılık, konut, bilgi teknolojileri, telekomünikasyon, taşıma ve lojistik gibi yeni sektör baskınları yapıyor. Bu yayılmacılık, Çinli firmaların şuan hâkimiyetinde bulunan sektörler üzerinden başlayabilir. Buna örnek olarak inşaattan emlakçılık ve toplu konut sektörlerine gidiş gösterilebilir. Hızlandırılmış büyümenin diğer bir ayağını bu ülke firmalarının, kendi piyasalarında başarılılarını kanıtlamış tüketici teknolojilerindeki, tarım ve dijital finanstaki iş modellerini içeren formüllerini Afrika piyasasına adapte etmeleri oluşturabilir.

Çin yatırımının ve iş faaliyetlerini hızlanması Afrika için önemli bir avantaj teşkil etmekte. Makroekonomik düzeyde, Afrika ekonomileri üretkenliği, rekabeti, teknolojik hazırlığı ve on milyonlarca Afrikalı işçinin sürdürülebilir iş sahibi olma durumlarını kuvvetlendirmeye yönelik daha büyük sermaye yatırımları kazanabilir. Mikro ekonomik düzeyde ise kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Özellikle Afrikalı firmaların global üretim seviyelerinde geride kaldığı imalat gibi sektörlerde, Afrikalının çıkış yolu ya rekabet için üretkenliğini ve etkinliğini arttırmak ya da bu yeni dragonla piyasada ortaklık kurma olarak görülüyor.

Yapılan araştırmalara göre birçok fırsatı içinde barındıran Afrika’da Çin’i yavaşlatan bir takım engeller de bulunmakta. Bazı ülkelerdeki yolsuzluklar, kişisel güvenlik endişeleri ile dil ve kültür bariyerleri bu engellerin başında geliyor. Araştırma alanı içindeki sekiz Afrika ülkesindeki Çinli firmaların % 60 ila % 87’si, ruhsat alma sürecinde rüşvet veya bahşiş ödediğini ifade ediyor. Yolsuzluktan sonra, Çinli firmaların ikinci en büyük endişesi; kişisel güvenliktir. Dil ve kültür engelleri yanlış anlaşılmalara ve yerel düzenlemelerin görmezden gelinmesine yol açabiliyor. Bu tür problemlerin çözüme kavuşturulmaması, yanlış anlaşılmalar ve potansiyel uzun süreli sosyal problemler Çin–Afrika ilişkilerinin sürekliliğini zayıflatabilecek nitelikte olduğu vurgulanıyor.

Share.

Yazar Hakkında

1988 yılında Adapazarı’nda doğdu. Aslen Trabzon’un Yomra ilçesindendir. 2007’de girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nden 2013 yılında Fransızca ve İngilizce Öğretmenlik (çift anadal) bölümlerinden aynı anda mezun oldu. Aynı yıl, Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığına [Uluslararası İlişkiler ve Anlaşmalar Müdürlüğünde (Orta Doğu & Afrika)] uzman olarak katıldı. Halen bu pozisyonda görevini sürdürmektedir. Ocak 2017’de İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde, Prof. Dr. Ahmet KAVAS danışmanlığında '”Cezayir İç Savaşında Fransa’nın Etkisi'” konulu yüksek lisans tezini başarıyla tamamladı. AFAM üyesi olup hâlihazırda İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler anabilim dalında doktorasına devam etmektedir.

Yorum Yap