Bölgesel Güç Dengeleri ve Osmanlı Devleti
Habeşistan olarak bilinen Etiyopya ile Türkiye arasındaki ilişkiler 16. yüzyıla dayanmakta. Bunun sebebi ise, Osmanlı Devleti’nin hükümdarı olan Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı ve Arap yarımadasını fethetmesiyle bölgede küresel güç olmasıydı; coğrafi keşiflerle Kızıldeniz sahilinde, Aden Körfezi’nde ve Hindistan gibi bazı bölgelerde aktif rol oynayan Portekizlilerin arasındaki rekabetti. Nihayetinde bu rekabet, Osmanlı Devleti’nin dikkatini bu bölgeye çekmesini zorunlu kıldı. Osmanlı Devleti ayrıca bölgedeki üstünlüğünü Portekizlilere bırakmak niyetinde de değildi. Portekizliler ise 1508’de Kızıldeniz sahilinde çıkarlarını garanti altına almak için Etiyopya’ya Fernao Gomes and Joao Sanchez isimli iki kişiyi elçi olarak gönderdi (Huntingford, 1989: 61-69). Bu kişiler Etiyopya kraliçesi Eleni ile görüştü. Kraliçenin amacı Osmanlı Devleti’ne karşı Portekiz ile ittifak kurmaktı (Taddesse,1972: 285-94). Bunun üzerine Portekiz kralı Etiyopya’ya destek vermeye karar verdi. 1541’de Christopher da Gama komutasındaki askerler, Hindistan bölgesinden Kızıldeniz sahili boyunca Masavva’ (Musavva) limanına ve oradan Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigrey bölgesine müdahalede bulunarak buradaki hâkimiyetini güçlendirmek amacıyla Etiyopyalı Hristiyanları destekledi ve Müslümanlara baskıyı arttırdı. Bunun üzerine Harar’da bulunan Adel hükümdarı İmam Ahmed (Etiyopyalı Hristiyanlarca Gragn-Solak Ahmet lakabı ile adlandırılır) Osmanlı’dan askeri destek istedi. Osmanlılar, Aden Körfezi ve Mısır yolu ile pek çok ateşli silah ve bu silahları kullanabilecek profesyonel asker gönderdi. Asker ve mühimmat konusunda bazı ihtilaflı görüşler de yok değildir. Bazı kaynaklarda bunların 200 arkebüz ve askerden oluştuğuna dair iddialar varken (Aregay, 1980: 103), diğerlerinde ise, 10 ağır silah olarak top ve bunları kullanabilecek olan profesyonel asker ve Osmanlı ordusundan seçilmiş 900 askerdi (Orhonlu,1996:28; Jones and Monroe,1969: 84). Yüzyıllarca sürecek olan Türkiye ve Etiyopya arasındaki ilişkiler böylece başlamış oldu. Fakat bu savaş Müslüman halkın yenilgisi ile sonuçlandı. Harar’da yapılan röportajlarla, Osmanlı’nın Harar’da kalmadığını ve yapılan askeri desteğin yetersiz kaldığını ve İmam Ahmed’in kendine çok güvendiğini ve savaşın mutlaka zaferle sonuçlanacağına inanıldığı için zaafiyete düştükleri öğrenildi. Eğer ki Osmanlı Harar bölgesinde kalmış olsaydı, Portekizliler Müslümanlara karşı bir zafer elde edemeyeceklerdi diye de eklendi (Abdussamad İdris).
İmam Ahmed’in feth ettiği yerlere Osmanlı’nın iskan politikası gibi bir politika uyguladığı ve askerlerine aileleri ile birlikte yerleşim yeri kurmalarını emrettiği bilinmekte (Ali, 2012: 42). Son dönemlerde iyice su yüzüne çıkan Oromo halkının yönetimde bulunan Tigrey etnik grubuna karşı isyanları neticesinde ortaya çıkan gerginliklerin sebebini de 16. yüzyılda meydana gelen Osmanlı destekli Adel hükümdarı ile Portekiz müttefiki olan Hristiyan Etiyopya Krallığı arasındaki savaşa bağlamaktadırlar. Bölgedeki araştırmalar neticesinde, bugün Etiyopya nüfusunun yaklaşık % 35’ini oluşturan Oromo halkının o dönemde İmam Ahmed’in etkisi ve savaş yenilgisi sonucu Etiyopya’nın dağlık bölgelerinden platolarına göç ettikleri, buralarda iskan oldukları ve kendilerine özgü göçebe hayat tarzını benimseyip hayvancılıkla uğraştıkları ve GADA sosyal sistemini kurup benimsedikleri ortaya çıktı.
Osmanlı Türk İmajı
Müslümanların hafızasında Türk ve Osmanlı İmajı İmam Ahmed’e yardımları dolayısı ile takdir edilecek ölçüde iyi durumda olsa da, Hristiyanlar açısından durum pek de öyle değildir Etiyopya’da. Hristiyanlar, Osmanlı’nın desteğini alan İmam Ahmed’in bölgedeki Hristiyan halka zulmettiğini, kiliseleri yakıp yıktığını ve yerel Hristiyan halkı Müslüman olmaya zorladığını söylemektedirler. Hatta çocukların yaramazlığından bıkan ebeveynlerin kendi evlatlarını korkutmak için Gragn Ahmet geliyor diye söylemlerde bulunduğu ve Hristiyan halkın bunu hala hafızasında taşıdığı, böylelikle gelecek kuşaklara da aktarıldığı görülmektedir. Öte yandan Müslüman halk ise Hristiyan merkezli Etiyopya’da kilisenin baskısı altındaki devlet otoritelerinin tarih yazımında da etkili olduğu, Müslümanların da Portekiz destekli Etiyopya Hristiyan krallığından çok zulüm gördüğü ve dinlerinin değiştirilmeye uğraşıldığını söylemektedir. Bunun için Müslümanlar, Hristiyan ahalinin tek taraflı bakış açısı içeren tarih yazım anlayışından vazgeçmesi gerektiğini, savaş durumunda olan ülkede yaşayan halkın her iki tarafını oluşturan kesimin büyük acılar çektiğini ve bu durumun geçmişte bırakılmasının elzem olduğunu ve toplumsal mutabakatın sağlanmasının yerinde olacağını düşünmektedir (Nuraddin Aman).
Aslında Etiyopya Kralı Galawdewos’un Portekizlilere tanıdığı ayrıcalıklar-misyonerlik faaliyetleri- daha sonra Etiyopya’da Katolikliği ve Ortodoksluğu benimseyen Hristiyan halk arasında sürtüşmelere sebep olacaktı. Portekizli askerlerin Etiyopyalı eşleri Katolik olmuştu. Bu durum Kralı ve sarayı ciddi manada rahatsız ediyordu. Portekizlilerin bu denli bölgede güçlü olması, Osmanlı Devleti’nin bölgeye asker göndermesine ve Portekiz-Osmanlı devleti arasında 1538’de Aden Körfezi’nde ve 1552’de Hürmüz Boğazı’nda ortaya çıkan savaşlara neden olmuştu. Osmanlı mağlubiyeti ve galibiyetiyle sonuçlanan bu savaşlarda, Portekizlilerin Kızıldeniz’de etkinliğini yitirmesine yol açtı (Ali, 2012: 54-56).
Habeş Eyaleti’nin Teşekkülü
Padişah tarafından bölgeye merkezi idari yapılanma kurması amacı ile gönderilen Özdemir Paşa, Masavva’ ve Dehlek şehirlerini ele geçirdi. Habeşistan Eyaleti’nin başşehri Masavva’ olmuştu. Osmanlı hükümdarı gönderdiği emirlerle, Özdemir Paşa’ya fethedilen bölgelerde adaletle muamele edilmesini ve halktan vergi temini konusunda hukuka riayet edilmesini istedi. Beylerbeyi divanı oluşturan Özdemir Paşa, inşa etmiş olduğu sarayda halkın şikâyetlerini dinliyordu. Bu şikâyetlere sosyokültürel ve ekonomik bağlamda çözümler arandı. Eyaletin sınırları Eritre, Etiyopya’nın kuzeybatısı, Debaroa ve Arkiko şehirlerinin fethedilmesi ile gittikçe genişliyordu (BOA, KK.d., no.74, s. 563). 1560 yılında Özdemir Paşa’nın ölümü ile yerine oğlu Osman Paşa göreve getirildi. Özdemiroğlu Osman Paşa tıpkı babası gibi Osmanlı sultanını bölgedeki faaliyetler hususunda bilgilendiriyordu. Bunun üzerine Osmanlı sultanı, Osman Paşa’nın yönetim bölgesinde yaşayan ahaliye adil davranmasına ve onları korumasına dair emirler verdi (BOA, A.DVNS.MHM.d., no.5, hkm.704). Osmanlı arşiv belgelerinde bulunan resmi bir belgede, 1566’da ortaya çıkan maddi zorluklar sebebiyle zor günler geçiren bölgede yaşayan Etiyopyalı Müslüman ve Hristiyan halka sultanın emri ile Mısır ve Yemen yöneticilerinden 300.000 akçe yardım gönderildiği ortaya çıkmıştır (BOA, A.DVNS. MHM.d., no.5, hkm.1163). 1568 tarihli yine başka bir resmi belgede Osmanlı Sultanının Habeş valisi İskenderoğlu Ahmet Paşa’ya bölge halkı üzerinde baskı uygulamamasını ve halkın huzuru ve refahı için çalışmasını emrettiği yazılıdır. (BOA, A.DVNS. MHM. d., no.7, hkm. 2262).
Sömürgeci Güçlerin Karşısındaki Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti bölgede hâkimiyeti güçlendirmeye çalışırken, yürüttüğü projeler ve istihbaratı ile aslında kendisinin bölgede en güvenilir küresel güç olduğunu ve sömürgeci zihniyete sahip olmadığını da gösterdi. Örneğin, Osmanlı Sultanı Süveyş Kanalı’nın açılması noktasında yapıcı davrandı. O dönemde bu projeyi zorunlu kılan etmenler vardı. Birinci neden, Portekizlilerin tehdidi altında olan Hindistan bölgesini korumaktı. Çünkü hac farizasını yerine getirmek isteyen Hintli Müslümanlar Portekizliler tarafından engelleniyordu. Ayrıca Kızıldeniz sahili boyunca güvenliği sağlamak ve ticaret yollarındaki Osmanlı hâkimiyetini arttırmak planlanıyordu. Bunun dışında, bu projeler ile Portekizlilerin Etiyopya devleti ve bölge üzerindeki misyonerlik faaliyetleri engellenecekti. Özellikle Harar Müslümanları üzerindeki hedefleri (BOA, A.DVNS. MHM. d.,no.7, hkm.721). Osmanlı Arşiv belgelerine göre, İspanya’nın Kızıldeniz sahili boyunca ve Etiyopya’daki sömürgeci amaçları da Osmanlı’nın engeline takılmıştı. İspanya hükümeti tarafından bölgeye gönderilen iki tane İspanyalı casus yakalandı ve sorgularının ardından İstanbul’a gönderildi. Bu kişilerin üzerinden Hint Okyanusu ve Kızıldeniz üzerindeki İspanya işgal planlarını içeren bir mektup çıktı. İspanya’nın bu planlarını öğrenen Sultan, bölgeyi daha güvenli hale getirmek için yeni savunma sistemlerini kurmaları amacı ile Mısır valisine ve diğer bölge valiliklerine (Arabistan ve Yemen) 14 Mart 1583’de emirler verdi. Bu doğrultuda, Habeş eyaleti dahilinde bulunan kalelerin güçlendirilmesine, kadırgaların inşasına ve silah temin edilmesine Mısır valisinin ve bölgedeki Osmanlı’ya bağlı valilerin yardım etmesi gerektiği vurgulandı (BOA, A.DVNS.MHM. d.,no.48, hkm.977). Bu çabalar ile Osmanlı Devleti, Kızıldeniz sahilinin ve Hint Okyanusu’nun İspanya ve Portekiz tarafından sömürülmesini önledi.
Fakat Osmanlı devletinin duraklama ve gerileme döneminde Habeş eyaleti de merkezden uzaklığı sebebiyle önemini kaybetti. Merkezi yönetim yerini yerel yönetimlere bıraktı. Osmanlı’nın içerisinde bulunduğu bütün zor koşullara rağmen, 18. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı devleti Fransa’ya Kızıldeniz sahilinde serbest ticaret hakkı tanımadı ve böylece bölgenin sömürülmesine izin verilmedi, fakat Kızıldeniz bütün uğraşlara rağmen İngiliz ticaret gemilerinin uğrak yeri oldu (Natsoulas, 2003: 6).
Etiyopya Krallarının Osmanlı’ya Karşı İttifak Arayışları
19. yüzyılın başlarından sonlarına doğru ise Etiyopya devletinin Osmanlı devletine karşı batılı devletlerle ittifak arayışında olduğunu kralların muhataplarına gönderdikleri mektuplarda görmek mümkündü. Bu bakımdan 19. yüzyıl Etiyopya ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerin gerginliğini göstermesi açısından önemliydi. Etiyopya kralı Wolde Selâsiye İngilizlerden Osmanlı Devleti’nden kurtulmak için yardım isterken, bir diğer kral olan Dejazmach Sabagadis Woldu, Osmanlı Devleti’ni Masavva’ limanından kovmak için İngilizlerle iyi ilişkiler kurmayı amaçladı. Dejazmach Goshu Zewde ise 1841’de Masavva’yı Osmanlı’dan kurtarmak için Belçika kralı Leopold’a mektup yazmıştı (Ali, 2012: 87-88).
Bu tarihlerde Mehmed Ali Paşa’nın bölgede etkinliğini arttırdığını görmekteyiz. Örneğin, Mehmed Ali Paşa 1846 yılında Osmanlı sultanından Masavva’ ve Sevâkin adalarını kiraladı ve kendi nüfuz alanlarını buralarda güçlendirdi ve gözünü Etiyopya’nın tuz (memleha) yataklarına çevirdi. 1849 yılında Mehmed Ali Paşa’nın ölümü üzerine yerine oğlu İsmail Paşa geçmiş ve bölgede etkin bir rol oynamaya başlamıştı.
Osmanlı Devleti ise bu zamana kadar Masavva’ ve Zeyla limanlarındaki Etiyopya haklarını tanımıştı. Etiyopya bu limanlarda ticaret yapmak için Osmanlı’ya vergilerini ödüyordu (Empire of Ethiopia, 1945: 6). Fakat 8 Aralık 1850 tarihli Osmanlı arşiv vesikasında, Etiyopya malları Masavva’ limanından gümrük vergisi alınmadan satılabilecekleri ibaresi yer alıyordu. Fakat malların tipi ve miktarı kayıt altına alınacaktı. Etiyopyalı tüccarlar mallarını Osmanlı devletine ve diğer yabancı devletlere satabilecekti (BOA, HR.MKT, 37.82). Bu emir ile Etiyopya’ya serbest ticaret hakkı tanınmış oluyordu. Bunun sebebinin 1841 yılında Etiyopya kralının Belçika kralına yazmış olduğu mektubun mu olduğu veya İsmail Paşa’nın Osmanlı ve diğer batılı güçlerin tepkisinden çekindiğinden mi böyle bir imtiyaza göz yumduğu gibi sorular akla gelmektedir.
İsmail Paşa’nın Osmanlı devletinden Sevâkin, Masavva’, Kordafan ve Sinnar gibi şehirleri istemesi üzerine, bölgede artan Türk-Mısır tehdidine karşı Etiyopya tekrar ittifak kurma arayışlarına girdi. 1862 yılından başlayarak Etiyopya imparatoru Hâile Selâsiye’ye kadar olan dönem içerisinde Osmanlı Devleti’nin bir dış güç olarak Etiyopya’nın iç ve dış politikasında büyük etkiye sahip olduğu araştırmalar sonucu ortaya kondu. Bu bağlamda, Etiyopya İmparatoru Tewodros 1842’de İngiliz kraliçesi Viktorya’ya ve Fransız kralı Napolyon’a bir mektup yazdı. İmparator, ata toprağı olduğunu ileri sürdüğü Masavva’dan Müslüman Türklerin çekilmesi gerektiğini ve Türk tehdidine karşı dindaşları ile birlikte hareket etmeyi istediğini ve bu konuda yardım talep ettiğini dile getirdi. Aksi takdirde Türklerle kendisinin savaşacağını da bildirmiştir. İngilizlerin bölgedeki çıkarlarının Etiyopya çıkarları üzerinde olması neticesinde, bu mektuplara hiçbir karşılık verilmedi (Rubenson, 1976: 268). Bu vaziyet karşısında öfkelenen Tewodros, mektuplara Etiyopya çıkarlarına uygun cevap gelmesi beklentisi ile İngiliz Etiyopya konsolosunu ve birkaç Avrupa vatandaşını 4 Ocak 1864 yılında hapse attı. Fakat bu İngiliz ve Etiyopya arasında patlak verecek Aroge Savaşı olarak bilinen ve İngiliz galibiyeti ve İmparator Tewodros’un intiharı ile sonuçlanacak olan bir savaşa sebep olacaktı. İngilizlerin bu savaş sonucunda, Etiyopya’nın yazma eserlerini ve mühimmatını Londra’ya götürmesini ve British Museum’da ilelebet sergilemesini beraberinde getirecekti. Ayrıca, bu savaş ile Türklere karşı oluşturulmaya çalışılan Hristiyan Etiyopya-Avrupa müttefikliği başarısızlıkla sonuçlandı (Rubenson, 1976: 268).
İngiliz hükümetinin çıkarları doğrultusunda göz yumulan İsmail Paşa’nın faaliyetleri, Etiyopya İmparatorunu tedirgin ediyordu. 1874 yılında Harar, İsmail Paşa’nın kontrolüne geçti. İmparator Yohannes, tıpkı İmparator Tewodros gibi ittifak arayışı içerisinde İngiliz Kraliçesi Viktorya’ya ve Lord Granville’ye mektuplar yazdı. Bu mektuplarda, İsmail Paşa’nın kendisini zorla Müslüman yapmaya çalıştığını, Etiyopya halkını da din değiştirmeye zorladığını ve köleleştireceğini yazdı. Bunun için Hristiyan olan bu iki toplumun bir olması gerektiğini ve Müslüman Türklere karşı müttefik olmanın elzem olduğunu savunmuş ve kendisinin bu isteğini İngilizlerin duyması ve karşılık vermesi için dua ettiğini yazarak yardım talebinde bulunmuştur (Ullendorf, Demoz, 1969: 141; Dror, 2016: 214-216). İsmail Paşa bölgedeki ilerleyişini sürdürmüş ve Etiyopya-Mısır arasında 16 Kasım 1875’de savaş kaçınılmaz olmuştu. Bu savaşta Ismail Paşa yenildi ve ardından büyük ordu toplayarak 7 Mart 1876’da Gura savaşı olarak bilinen savaş başladı. Bu savaş da Etiyopya zaferi ile sonuçlandı ve Osmanlı Mısırı’ın altınları ve modern silahları Etiyopya tarafından ele geçirildi (Orhonlu, 1996: 151). Türklerin kendilerini İslamiyet’e geçmeye zorladığına dair iddialarda bulunan İmparator Yohannes, Müslüman Türklerle birlikte savaşan Etiyopyalı insanları Hristiyan olmaya zorlamış, fakat görünürde Hristiyan olan Müslüman ahali, dinlerini muhafaza etmeyi başarmıştı (Ali, 2012: 106). Harar ile olan iyi ilişkiler devam etmiştir. Harar arşiv vesikalarından elde edilen veriye göre, 1878’de Hararilerden olan Kebir ve Muhammed isimli kişiler, cihatları dolayısıyla Osmanlı’ya Emin Bey aracılığı ile 1 riyal 8 kuruş para gönderdiler (Harar Arşivi, Assistance given to Ottoman Turks by Harari: Abdullah Sherif Museum in Harar).
Harariler Tarafından Osmanlı Türklerine Yapılan Yardımın Resmi belgesi
Sudan-Etiyopya Gerginliği ve Mehdi Ayaklanması
Sudan’da Mehdi (Osmanlı arşiv vesikalarında Mütemehdi diye geçmektedir) hareketinin başlaması ile İngilizler, Osmanlı Mısır ordusunun Sudan’dan çekilmesini istediler. Askerlerin geri dönüş yolu olarak da Etiyopya’nın arazisini kullanmak yönünde Yohannes ve General Hewitt anlaştı. Bu anlaşma İmparator Yohannes’i memnun edecekti. Çünkü bu anlaşma ile Etiyopya Masavva’ limanında serbest ticaret hakkına kavuşacaktı, Kızıldeniz sahilinde bir limana sahip olacak ve 1868’de elde ettiği topraklardan Mısır vazgeçerek geri çekilecekti. Mısır ve Etiyopya arasında herhangi bir anlaşmazlık olduğunda ise İngilizler devreye girecekti. Fakat bu anlaşma İmparator Yohannes’in hayal ettiği gibi yolunda gitmeyecekti. Zira İngilizler yine gizli bir anlaşma ile Masavva’ limanındaki hakları İtalyanlara bırakacaktı. Başına geleceklerden haberi olmayan Etiyopya, ileri de daha büyük sorun olacak olan İtalya ile başa çıkmak zorunda kalacaktı. Bununla da sınırlı kalmayan Etiyopya, Sudan’daki Mehdi ayaklanması ile uğraşacak ve savaşacaktı. Nihayetinde de İmparator Yohannes ve iki oğlu bu savaşta ölecekti (Bahru,1991: 55-59). Sultan II. Abdülhamid Sudan’da ortaya çıkan Mehdi Ayaklanmasını, Sudan ve Etiyopya arasındaki savaşı ve İtalya’nın bölgedeki hareketlerini yakından takip etti. Bu durumda Sultan II. Abdulhamid, Mehdi ayaklanmasının diğer İslam coğrafyasını etkilememesi için hareket geçti. Yemen, Trablusgarp, Hicaz ve Suriye’deki Osmanlı yönetimlerine telgraflar gönderilerek durumun ciddiyeti bildirilmiş ve bir dizi önlemler alınmıştı. Ayrıca, Sultan II. Abdülhamid, Mehdi ayaklanmasının İngilizler tarafından Kızıldeniz sahilini, Aden Körfezini, Mısır, Sudan ve Etiyopya’yı sömürmek maksadı ile çıkarıldığını düşündü (BOA, Y.PRK. BŞK, 7.14).
Osmanlı Sultanı’nın bölgedeki dengeleri yakından takip ettiği görülüyordu. Örneğin, İtalya ve Etiyopya arasındaki savaş, Osmanlı arşiv vesikalarında yerini aldı. Etiyopya İmparatoru II. Menelik ülkesinde modernleşme faaliyetlerini hızlandırarak, Addis Abeba ve Cibuti arasında yapılacak tren yoluna izin verdi (Mustoe, 1962: 218). Etiyopya’da pek çok modernleşmenin de bu dönemde olduğu biliniyor. Fakat Etiyopya halkının II. Menelik’ten pek memnun olduğu söylenemez. Çünkü Müslümanlara zulmettiğinden ve zorla Hristiyanlaştırmaya çalıştığından ve sırf bu yüzden Harar’daki en büyük camiyi kiliseye çevirdiğinden ve şehre bir de içki fabrikasının inşa edildiğinden bahsedilmektedir.
Etiyopya’da din ve etnik kimlik her şeyden önemlidir. Etiyopya’nın tarihinde de üç etnik kimliğe mensup kişilerin krallıkları ön planda. Tigrey, Amhara ve Shewa arasında taht mücadeleleri ve kraliyet savaşları ile geçen bir dönemde, II. Menelik Etiyopya’yı tek bir çatı altında birleştirmeyi başarmış ve yeni bir şehir olan Addis Abeba’yı ülkenin başkenti yapmıştır.
Sultan II. Abdülhamid ve Kral II. Menelik-Deyr-i Sultan Manastırı
Yüzyıllardır gergin geçen ilişkilerin ardından, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid ile Etiyopya İmparatoru II. Menelik arasında karşılıklı mektuplaşmalar ve hediyeleşmeler ile Türk-Etiyopya ilişkileri daha iyi olma yolunda ilerledi. Sultan Abdülhamid sömürgeci İtalya’nın Etiyopya üzerinde iddia etmekte olduğu hakları reddetti. Bunun yanında, II. Menelik Avrupalı güçlere karşı denge siyaseti yürüttü. Adwa savaşında İtalyanlara karşı galibiyet kazanan Etiyopya; Fransa, İngiltere ve İtalya tarafından bağımsız devlet olarak kabul edildi (Veeser, 2010: 68).
Kudüs şehri, Etiyopyalılar için de çok kıymetlidir. Etiyopyalı Hristiyanların ibadet yeri olan Deyr-i Sultan Manastırı Mısırlı Kıptiler ile Etiyopyalı Hristiyanların çekişme alanı oldu. Kıptiler, Etiyopyalıların özgürce ibadet etmelerini engelliyor ve manastırın sadece kendilerine ait olduklarını savunuyorlardı. Büyük sıkıntı içinde olan bu Etiyopyalı Hristiyanlara, Kral Tewodros ve Yohannes bir çare aramaya başladı ve İngilizlerden destek istedi. Fakat II. Menelik, Kudüs’teki zor koşullarda yaşamaya çalışan Etiyopyalı Hristiyanlara ancak Osmanlı Sultanının yardımcı olacağının farkındaydı. Bu yüzden, II. Menelik, Sultan Abdülhamid’e bir mektup yazdı. Diplomatik ilişkiler böylelikle başlamış oldu. Bu mektup üzerine Sultan Abülhamid, 25 Şubat 1906’da bir emir vererek, Kudüs’teki Deyr-i Sultan Manastırı’na Etiyopyalı Hristiyanların girebilmeleri amacı ile Kıptilerden Etiyopyalı Hristiyanları ayırmak için ayrı bir kapı açılmasını istedi. Amaç aradaki anlaşmazlıkları çözmekti (BOA, Y.PRK.UM., 78.42). 25 Haziran 1890 tarihli başka bir arşiv vesikasında ise, Sultan Abdülhamid Kudüs’te Etiyopyalı Hristiyan rahip ve rahibelerin rahatça ibadet etmeleri için ayrı bir kilise inşasına izin verdiği yazılıdır (BOA, Y.A.HUS., 194.19).
Kudüs’te yaşayan Etiyopyalı Hristiyanların durumlarının iyileştirilmesinden memnun olan II. Menelik, Sultan Abdülhamid’e memnuniyetini dile getiren 3 Eylül 1889’da mektup ve hediyeler gönderdi. Bu hediyeler arasında altın kalkan ve Etiyopya’nın simgesi olan aslan vardır (BOA, Y.PRK.NMH, 4.41). Bunun karşılığında 3 Şubat 1898’de Müslümanların halifesi olan Sultan Abdülhamid kendisine gönderilen hediyelerden büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi ve benzer şekilde İmparator II. Menelik’e iki Arap atı, ipek seccade, ipek halı, çay seti, porselen takımı, sigara kutusu, tabanca ve tüfek, Menelik’in eşine ise; 20 top elbiselik kumaş, 30 ipek şal, ipek seccade, 5 top bürümcüklü kumaş, sırmalı bornoz gibi hediyeler gönderdi. Ayrıca Sultan, Etiyopya’da yaşayan Müslümanların özgürce ibadet etmesi hususunda II. Menelik’i uyardı (BOA, Y.PRK.NMH, 7.66). 21 Mayıs 1898’deki arşiv belgesinde ise, Sultan Abdülhamid’in bu uyarısının dikkate alındığına ve Hararlı Müslümanların ibadetlerini özgürce ifa ettiklerine dair bir kanıt elde edilmiştir. Bu belgeye göre, Hararlı Müslümanlar, Sultan Abdülhamid’in kendilerini destekledikleri için büyük mutluluk duyduklarını, Ali Abdullah Sadık aracılığıyla gönderdikleri hediyeyi sultanın kabul etmesini istediler (BOA, Y.EE., 62.18).
İmparator II. Menelik’in sekreteri olan Yosef İstanbul’a gelerek sultanla görüşmek istedi. İmparatorunun isteklerini ve hediyelerini sundu (BOA, BEO, 889.66641). Bunun üzerine Sultan Abdülhamid Etiyopya’ya Sadık el-Müeyyed Paşa’yı ikili ilişkileri daha da güçlendirmek maksadı ile gitmesi için görevlendirdi. Bahsedilen paşa, Osmanlı vatandaşı olan tüccarlarla görüşerek, diplomatik ilişkiler yanında ticari ilişkilerinde güçlü olması gerektiğini, Addis Abeba ve İstanbul arasında ekonomik ilişkilerin ilerlemesini vurguladı (Ducene, 2016: 225-226). Sultanın hediyelerini ise; Sadık el-Müeyyed Paşa imparator Menelik’e sundu. Paşa, Addis Abeba’da yaşayan Müslümanlar ile de görüşmüş ve onların şikâyetlerini dinlemiştir. Müslümanlar Addis Abeba’da ibadet edebilecekleri büyük bir caminin olmadığını ve Müslüman mezarlığının dahi bulunmadığını bildirmişler. Bunun üzerine Paşa bu vaziyetleri imparatora bildireceğine dair söz vermişti. II. Abdülhamid de cami konusunda bilgilendirilmiş ve Addis Abeba’ya büyük bir Osmanlı Türk camisi yapılmasına karar verilmiştir. Fakat bu paranın gönderilip gönderilmediği muammadır (Ali, 2012: 128 ) II. Menelik büyük bir Türk camisi yapılmasına izin vermesine rağmen hala daha cami inşa edilememiştir. Günümüzde dahi Addis Abeba’ya bir Türk camisi yapımı için tekliflerde bulunulmasına ve büyük çabalar sarf edilmesine rağmen, bürokratik engellemelerle inşaat izni sürüncemede bırakıldı.
Dış Güç Olarak Osmanlı Devleti’nin Etiyopya Politikası Üzerine Etkisi
Kral V. Iyasu ve Mazhar Bey
Osmanlı’nın bir dış güç olarak Etiyopya’nın iç ve dış politikasına etkisi devam etti. Lij İyasu denilen kral, Menelik’in ölümü ile tahta geçmiş ve Harar’daki Osmanlı konsolosu olan Mazhar Bey ile sıkı ilişkiler içerisindeydi. Kutuplaşan dünyada Osmanlı devleti İttifak kuvvetlerinin içerisinde yer aldı. Stratejik konumu olan Etiyopya’nın ise, ittifak güçlerinin yanında yer alması gerektiği düşünülerek kral ikna edilmeye çalışıldı. Çocuk olarak nitelendirilen V. Iyasu, Hristiyan devlet teamüllerine aykırı davranıyordu. Bunun en çarpıcı örnekleri ise, Jijjiga bölgesinde Müslümanlara devlet tarafından fonlanan bir cami inşa edilmesine karar vermesiydi. Ayrıca Iyasu Müslümanlara yatkınlığı ile göze çarpıyordu. İslamiyet’in izin verdiği çok eşliliği benimsedi ve farklı Müslüman soylu ailelerin kızları ile evlendi. Müslümanlar gibi giyiniyor ve Kur’ân-ı Kerim okuyordu. Addis Abeba’da düzenlenen yeni yıl kutlamasına dahi katılmadı. (Haile Selâssie I, 1999: 22-23) Kızıldeniz sahil şeridine ulaşmak için İttifak devletleri ile anlaşırken, Etiyopya’daki İngiliz, İtalyan ve Fransız çıkarlarını da dengede tutmaya çalıştı. Mazhar Bey, Lij Iyasu üzerinde önemli etkisi vardı. Iyasu Harar’daki konsolosluğa gelmesi için ikna edildi ve Sultan Mehmed Reşad’ın cülûs merasimine katıldı. Lij Iyasu, Osmanlı konsolosluğunun Harar’dan Addis Ababa’ya taşınmasına karar verdi. Konsolosluk açılmasının sebebi, Harar’da yaşayan Osmanlı ahalisinin sayısını belirlemekti ve haklarını korumaktı. Mazhar bey, Etiyopyalı Hristiyan halkı uyarmış ve Etiyopya kralının İttifak devletleri ile birlikte hareket etmesinin kendileri için bir tehdit olarak düşünülmemesi gerektiğini vurgulamıştı (Orhonlu, 1996: 166-167). Etiyopya arşiv belgelerinden edinilen bilgi ise, Etiyopyalıların savaşa karşı bakış açısını ve Kral Iyasu’nun Osmanlı-Alman ittifakında yer almasının nedenini gözler önüne seriyordu. Amero isimli bir jurnal, Avrupa’daki son durum ile ilgili Etiyopya yetkililerine haber vermiştir. Ayrıca bu jurnal savaşın başlama sebebi ile ilgili de Etiyopyalıları bilgilendirmekteydi. Jurnale göre, Avusturya kralı Ferninand, Sırbistan’a gittiği sırada eşi ile birlikte protestocunun attığı bombanın patlaması sonucu ölmüş, soruşturma aşamasında Sırbistan makamlarından talep edilen bilginin verilmemesi neticesinde ki Sırbistan-Rusya ve Fransa’nın safındaydı. Almanya ise Avusturya’nın müttefikiydi ve savaşın fitili ateşlenmişti (Etiyopya Ulusal Arşivi, የኢትዮዽያ ብሄራዊ ግምጃ-ቤት እና ቤተ-መጽሀፍት ኤጀንሲ ሰኔ: ፳ ፩ ፺ ፬- ፩ ፺ ፱ ዓ.ም ፣ የአዉሮፓ ጦርነት፣ የልጅ እያሱ ፖለቲካ Ethiopia National Archives, and Library Agency, WW1 1914-1918 E.c in June 28th 1914 A.D War in Europe and Abeto Iyasu’s PoliticsWW1 1914-1918, 1914: 17-18).
Etiyopya hükümeti savaştan dolayı endişeliydi. Kral Iyasu İttifak kuvvetleri ile birlikteydi ve İslam dinine yatkındı. Mazhar bey, Iyasu’yu ittifak kuvvetlerinin yanında olması koşuluyla, kendisine bazı imtiyazlar verdi. Bunların arasında, Zeyla ve Bahla limanları arasında bir yerin Etiyopya topraklarına ait olacağına dair vaatler vardı. Kral Iyasu ikna edildi. Somali’de ise Muhammed Abdullah sömürüye karşı kendi ülkesinde mücadele ediyordu. Iyasu, Mazhar Bey’in de etkisi ile, Muhammed Abdullah’a destek verdi ve Somalili askerlerin Etiyopya sınırından İngilizlere saldırmalarına izin verdi (Marcus, 1994: 115). Pek çok İngiliz askerinin ölümü ile sonuçlanan bu hadise neticesinde, Etiyopya Patriği, Kral’ın Etiyopya teamüllerine uymadığı gerekçesiyle tahtan indirilmesi kararını vermesi yolunda ikna edildi. Lij Iyasu böylelikle tahtan indirildi ve Mazhar Bey’in ise İtilaf devletleri tarafından hareket kabiliyeti kısıtlandı. Artık eskisi gibi krala bilgi veremiyordu. Etiyopya arşiv belgelerine göre, Kral’ın İttifak kuvvetleri yanında yer almasının nedeni; eğer İngiltere, Fransa ve İtalya savaşı kaybederse, kral Etiyopya bölgesindeki toprakları genişletmek için daha büyük şansa sahip olacağı umuduydu (Etiyopya Ulusal Arşivi, የኢትዮዽያ ብሄራዊ ግምጃ-ቤት እና ቤተ-መጽሀፍት ኤጀንሲ ሰኔ: ፳ ፩ ፺ ፬- ፩ ፺ ፱ ዓ.ም ፣ የአዉሮፓ ጦርነት፣ የልጅ እያሱ ፖለቲካ – Ethiopia National Archives, WW1 1914-1918, 1914: 19)
I. Dünya Savaşı ve Etiyopya Kralı V. Iyasu’nun İzlediği Siyasete Dair
Osmanlı Devleti’nin yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması ile Etiyopya-Türkiye ilişkileri daha farklı boyut kazandı. Osmanlı’nın Afrika’daki ilk konsolosluğunun burada açılmasının ardından, Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’daki ilk büyükelçiliği de 1926’da Addis Abeba’da açıldı (www.mfa.gov.tr ) Etiyopya İmparatoru Haile Selâsiye, Mustafa Kemal Atatürk’ü kendi tahta çıkış törenine davet etti. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Muhittin Paşa’yı törene katılması doğrultusunda görevlendirdi (Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/ 14.69.8.).
Türkiye Cumhuriyeti Dönemindeki İkili İlişkiler
Türkiye Cumhuriyeti, Etiyopya’nın İtalya’ya karşı haklı davasında yanında olmuştur. Sömürgeciliğe karşı her daim mücadele eden Türkiye, dış politikasında ülkelerin egemenlik haklarına saygı gösterdi ve her türlü haksız işgale karşı tepki verdi. Mustafa Kemal Atatürk, Etiyopya ve İtalya arasındaki savaşı yakından takip etmiştir. Hâile Selâsiye ise Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’nin cumhurbaşkanı olması dolayısı ile kendisi tebrik eden bir mektup göndermiştir (Simsir, 2001: 664). Addis Abeba’da Türk büyükelçisi olan Nizameddin Ayaşlı, Atatürk’ün vermiş olduğu direktifler ile Hâile Selâsiye ile iki ez görüşmüş; dostluk ve ticaret anlaşması imzalanmıştı. Fakat bu anlaşma İtalya’nın Etiyopya’yı işgali neticesinde bir türlü yürürlüğe konulamadı (Ali, 2012: 158-159). Türkiye, Milletler Cemiyeti’nde kullanmış olduğu ret oyuyla İtalya’nın sömürgeci işgalini kınadı. İtalya savaşı devam ederken üç Türk askeri Tarık Bey, Vehip Paşa ve Faruk bey Etiyopya askerlerinin yanında savaşmış ve vermiş oldukları taktiklerle İtalyan askerlerini püskürtmeyi başarmıştı (Steer, 1936: 189-190).
Hâile Selâsiye, İtalya-Etiyopya arasındaki savaştan sonra Türkiye ile dostane ilişkileri geliştirmek maksadı ile elçisini Ankara’ya atadı. Etiyopya-Türkiye ilişkileri bağlamında Cumhuriyet arşivleri ile Türk ve Etiyopya basını da dikkate değer bilgiler sunmaktadır. Örneğin; Hâile Selâsiye’nin Ankara’ya yapmış olduğu resmi ziyarette, Cevdet Sunay’ın Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türk tezini sunduğu ve Ermenilerin Rumların kışkırtmaları ile dünya çapında Türk aleyhtarlığında çalışmalar yaptıkları ve bu etnik grubun Etiyopya’daki varlığı da göz önünde bulundurularak Etiyopya halkını da bu yönde etkilememesi için dikkatli olunmasına dair isteği 3 Mart 1967 tarihli gazete arşivinde yer aldı (Milliyet, 3.3.1967: 7).
Etiyopya gazeteleri de Türk gazeteleri gibi Hâile Selâsiye’nin Ankara ziyaretine büyük yer ayırmış ve Türkiye’nin 5 yıllık kalkınma planını yakından takip etmişti (The Ethiopian Herald, 4.03.1967: 7). Cevdet Sunay da 17-21 Aralık 1969 yılında Etiyopya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti. Etiyopya arşiv kaynaklarındaki verilerde, Türk Cumhurbaşkanının ziyareti öncesi Etiyopya’nın ciddi hazırlık yaptığı görülür. Bakanlıklarda çalışan personelin görevleri de bir program dahilinde duyuruldu. Belgelerde, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ı havalimanındaki karşılama töreninde kimlerin olacağına, havalimanından Hâile Selâsiye’nin sarayına kadar olan kısmında kimlerin güvenliği sağlayacağına, Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilen öğrencilerin cumhurbaşkanını karşılama seromonisinde nerede duracaklarına kadar pek çok ayrıntı yer alıyordu (Etiyopya Ulusal Arşivi, የኢትዮዽያ ብሄራዊ ግምጃ-ቤት እና ቤተ-መጽሀፍት ኤጀንሲ ፣ ቱርኩን ፕሬዝዳንት ጀቭዲት ሱናይአቀባበል በተመለከተ፥ የመንግስት አካላት ተግባራት፣ አዲስ አበባ ታህሳስ ፬፣ ፩ ፱ ፮ ፪- Ethiopian National Archives, Concerning the arrival the Cevdet Sunay president of the Republic of Turkey, Works that the organization’s officials are assigned for, Addis Ababa Tahsas 4, 1962: 13). Resmi belgelerin yanında, Etiyopya basını bu ziyareti gün be gün takip etmişti.
Türk Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Ziyareti Sırasında Hükümet Yetkililerinin Görevleri ve Ziyaret Programı
Afrika Boynuzu ve Küresel Güçlerin Bölgedeki Etkileri
Resmi ziyaretlerle ikili ilişkiler daha iyiye gitmiştir. Hâile Selâsiye’nin darbe ile tahtan indirilmesi neticesinde, sosyalist rejim yönetimi devralmıştı. Soğuk Savaş dönemi ABD’ye ve Rusya’ya Afrika Boynuzu’nda müdahaleci bir vizyon yükledi. Bu rekabetçi güçler 1970’li yıllarda kendilerini Afrika’da gösterdi (Lefebvre, 1996: 394). Bugünlerde ise Afrika Boynuzu’nda yaşanan hadiselerin, istikrarsız politikaların sebebini o tarihlerde müdahale eden küresel güçlere bağlamakta yarar var. Süper güç olarak adlandırılan bu ülkeler, Afrika Boynuzu’ndaki ülkelerle yakından ilgilenmelerinin nedeni, Kızıldeniz ve Ortadoğu’ya yakın olmalarıydı. Soğuk Savaş sona erse de bölgenin stratejik konumu değerini muhafaza ediyordu. Moskova rejimi Etiyopya’daki darbe sonrası varlığını ve desteğini gittikçe azaltırken, ABD’de de Somali’nin Cumhurbaşkanı Muhammed Siad Barre rejimine askeri desteğini keserek ve Sudan’daki askeri darbe ile başa gelen Ömer el-Beşir’e yapılan tüm yardımlara son verdi (Lefebvre, 1996: 395). Her iki küresel güç aynı anda Afrika Boynuzu’na vermiş oldukları destekten vazgeçmiş oldu. Peki, ne olmuştu da bu küresel güçler yardımı kesmişti. Hayır, aslında yardımlar kesilmedi herkesin gözü önünde yapılan müdahaleler, bu sefer perde arkasından başka ülkeler eliyle yapılmaya başlandı. ABD ve Rusya yerine Ortadoğu ülkeleri, Libya, Yemen (Sovyet taraftarı), Suudi Arabistan, Mısır (ABD sempatizanı), Irak, İran, İsrail ve Suriye yönetimleri bölge ile yakından ilgilenmeye ve yerel yönetimleri desteklemeye başladı.
Müdahalenin çarpıcı örneğini Etiyopya’da görmek mümkün. Rejim değişikliği olan Etiyopya’da özel mülkiyet ortadan kaldırıldı ve bankalar, kamu servisleri, ana endüstri kurumları Mengistu hükümetinin kontrolüne geçti. Hâile Selâsiye döneminde başlayan Eritre gerginliği, Mengistu yönetiminin dış politikası ile daha gergin bir hal aldı. Çünkü bu coğrafyada Rusya’nın ve ABD’nin destekçileri olan ülkeler bölgenin siyasetini şekillendirmeye kalkmıştı. ABD yanlısı Mısır ve Suudi Arabistan, sosyalist rejimi benimseyen yöneticilerin Etiyopya ve Somali’yi yönetmelerinden rahatsızlık duyuyor ve güçlü sosyalist rejimlerin Kızıldeniz’de var olmasını istemiyorlardı. Eritre’de ise Marksist rejimi destekleyen iki farklı hareket ortaya çıkmıştı. Rusya, iki sosyalist devlet olan Somali ve Etiyopya’yı bir araya getirmeye çalışıyorken, Siad Barre Etiyopya sınırındaki Ogaden bölgesini tekrar Somali topraklarına dahil etmek için ordu göndermişti. Rusya bu duruma askeri uçaklarla müdahale etti ve Kübalı askerleri Etiyopya’nın yanında yer almaları konusunda ikna etti. Batı ve Amerikan yanlısı güçlerin (Mısır, Suudi Arabistan, İran ve Sudan) devlet başkanları, ABD’nin Somali’ye müdahale etmesini istedi. Fakat ABD, Kübalı Sovyet müdahalesine karşı gelmek konusunda ikna edilemedi. Somali yönetimi, Ogaden bölgesinden askerlerini geri çekmek zorunda kaldı. Amerika’nın Doğu Afrika’daki politikası, Rusya’nın Aralık 1979’da Afganistan’ı işgali ve Kasım 1979’da ABD’nin Tahran büyükelçiliğinin abluka altına alınması sebebiyle değişti (Lefebvre, 1996: 396). Fakat Etiyopya devleti sosyalist rejimin İsrail’e bakışı dolayısıyla Filistin’i destekledi ve Filistin Devleti’nin Addis Abeba’da resmi bir ofis açmasına izin verdi. Öte yandan, Kızıldeniz’deki Müslüman Arap varlığı hususunda aynı politikayı güden İsrail ile de iş birliğine devam etti. Etiyopya’nın Derg rejimi, Sudan, Mısır ve Suudi Arabistan’ın Etiyopya’daki kendi rejimini yıkmaya çalıştığına ve onların Kızıldeniz’i bir Arap gölü haline getirmeye çalıştıklarına dair iddialarda bulunmuştur. Ayrıca, Etiyopya’nın sosyalist rejimi, bu Arap ülkelerinin Arap Ligi’ne katılmasına izin verdikleri Eritre’de Etiyopya karşıtı bir sistem kurmaya niyetlendiklerine dair söylemlerde de bulunmuştur (Shehim, 1988: 33).
Derg Rejimi Döneminde İkili İlişkiler
Bölgede dengeler bu vaziyetteyken, Türkiye ile Etiyopya ilişkileri ise Etiyopya Dış İlişkiler Bakanlığı’ndaki Türkiye Masası ile yapılan röportajlarla ortaya çıkarıldı. Çünkü Türkiye’nin NATO’nun değerli bir parçası olması ve Etiyopya’nın Sovyet bloğunda yer alması ikili ilişkilerin askıya alınmasına yol açmıştı. Bunun bir parçası olarak, Türkiye’deki Etiyopya elçiliği ideolojik sebeplerden ve maddi yetersizliklerden dolayı kapatılmıştı. Türkiye ve Etiyopya arasındaki ilişkilerin iyi gitmemesinin ve dalgalı olmasının sebebini ayrıca tarihi arkaplanda, din ve ideolojide aramak gerekiyor. Etiyopyalı diplomata göre, Osmanlı Devleti İslamiyet’in etkisini fethettiği bölgelerde yaymak isterken, Etiyopya farklı ideolojik yapıya sahipti (Anteneh Tariku). Fakat tüm bunlara rağmen Cumhuriyet arşiv vesikasına göre, 1979 yılında Türkiye, kuraklıktan etkilenen Etiyopya devletine 5.000 ton buğday yardımında bulunmuştur (Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/379.238.4).
Afrika Açılımı-Etiyopya ve Türkiye Arasındaki İlişkilerde Yaşanan Gelişmeler
Sovyet Birliği’nin dağılmasından sonra Derg Rejimi de Etiyopya’da etkinliğini yitirdi. Tigrey bölgesinden öğrenci gruplarının oluşturduğu Tigrey Halk Kurtuluş Cephesi ve Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi’nin ortak katılımları ile Etiyopya’nın bütün etnik gruplarını içerisine alan bir yönetim kurdular (Mennasemay, 2005-2006:1). Bu yönetim, insan haklarının, demokrasinin, barış ve güvenliğin savunucusu olacaklarına dair vaatlerde bulundu (Tuso, 1997: 344). Derg rejimin yıkılmasından sonra, yeni geçiş hükümeti Etiyopya’nın ekonomik çıkmazlarına çözüm bulabilmek için ihracat ve ithalatı geliştirmeyi ve yeni yatırım fırsatları elde etmeye çabaladı. Bunun sonucu olarak İzmir’de 9 Eylül 1993 yılında Türkiye ile ilk resmi ticaret anlaşmasını imzaladı (http://ua.mfa.gov.tr/). Türkiye’nin 1998’de İsmail Cem’in Afrika’ya açılım politikası ile Afrika ülkeleri ve Türkiye arasındaki tarihten gelen ilişkiler güçlendirilmeye çalışıldı (Ozkan, Akgun, 2010: 532). Dış politikanın Afrika’ya yönlendirilmesinin de elbette güçlü argümanları vardı. 1997 senesinde AB’nin Turkiye’yi AB’ye üye devlet olarak kabul etmemesi, Ermenilerin iddiaları gibi sebeplerdi. Afrika Açılımı politikası bağlamında kazan(dır)-kazan politikasına bağlı kalınarak Etiyopya dahil pek çok Afrika ülkesi ile ticari, kültürel ve siyasi anlaşmalar imzalanmıştır.
Etiyopya’nın 2002’de dış politikası, Türkiye’nin Etiyopya için bir tehdit oluşturmadığını, Türkiye ile güçlü bağlar kurulmasını, Türk iş adamlarının ve yatırımcıların Etiyopya’da yatırım yapmalarının önünün açılmasını, ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesini içermekteydi (https://chilot.me/wpcontent/uploads/2011/08/national-security-policy-and-strategy.pdf). Bu bağlamda Etiyopya ve Türkiye cumhurbaşkanları ile başbakanları resmi ziyaretlerde bulunmuşlardır. Her resmi ziyaret sonunda ticaret anlaşmaları imzalanmış ve ikili ilişkiler daha da gelişmiştir. Örneğin, 2000 yılında Türkiye’nin ihracat oranı 23.094.853 dolar iken, 2016 yılında Etiyopya’ya yapılan ihracat 573.547.146 dolar’dır (Etiyopya Ticaret Bakanlığı, 2018). Etiyopya’da Türk mallarının tercih edilme sebebi ise kaliteli olmasıdır.
Etiyopya Politikası ve İç Dengeleri
Etiyopya’daki iç karışıklıklar nedeniyle toplumun % 2’sini oluşturan Tigreylerin yönetimdeki etkinliği azalmaya başladı. Etiyopya halkının en büyük topluluklarından olan Amhara ve Oromo halklarının baskısı sonucu başbakan değişti ve Dr. Abiy Ahmed seçildi. Ülkede seçimlere çok az bir süre kala seçilen bu başbakan, halk tarafından sevilmekte. Bu zamana kadar dışlanan Müslüman Etiyopya halkı, Dr. Abiy Ahmed’e derin sevgi beslemekte. Bunun sebebi ise Müslümanlarca Abiy Ahmed’in hafız olduğunun dile getirilmesidir. Oromo etnik grubuna mensup yeni başbakan genç ve eski istihbaratçıdır ve toplumdaki fay hatlarını iyi bilmektedir. Ülkesinde yaşanan iç karışıklıklara karşı nasıl tavır takınacağının da farkındadır. Nitekim kendisine karşı yapılan darbe girişimine karşı akıllıca hareket ederek darbecileri bertaraf etmesini bilmiştir. Eritre ve Somali ile aralarındaki tarihsel sorunlara, ülkelerin çıkarları doğrultusunda çözüm bularak ve bölgede etkin bir güç olabilmeyi amaçlamaktadır. Dünyanın diğer pek çok yerinde olan özellikle Almanya’da olan Etiyopya Diasporası ile bir araya gelerek ülkeye yabancı para girişini sağlamak istemektedir. Başbakanın açıkladığı yeni kabinenin % 50’sinin kadınlardan oluşması, ülkede ciddi problemler yaşayan kadınlara çözüm bulmaya çalıştığının kanıtı olarak görülebilir. Son zamanlarda seçilen eski diplomat olan kadın Cumhurbaşkanı da toplumdaki kadınların gücünü arttırmıştır. Fakat bu durumun kısa vadede toplumun kadına bakış açısını değiştireceğini düşünmemekteyim. Çünkü Etiyopya toplumu ataerkildir. Zihin dünyalarında ise, kadınların pek çok şeyle meşgul olduğunu, zengin ve güçlü erkeğin desteğini almayan kadının asla başarılı olamayacağı yatmaktadır.
Türk-Etiyopya ilişkileri bağlamında, TİKA, THY, Anadolu Ajansı, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı gibi devletin resmi ve yarı resmi kurumları ikili ilişkilerin gelişmesi yolunda Etiyopya’da aktif rol oynamaktadırlar. Ekonomik ilişkilerin yanında, sosyo-kültürel ilişkiler bağlamında bu zamana kadar YTB tarafından verilen burslu öğrenci sayısının neredeyse 500’e ulaşması da Etiyopya-Türkiye arasındaki kültürel ilişkilerde etkisini ortaya koymaktadır. Son zamanlarda Türk dizilerinin de Etiyopya’da neredeyse haftanın 7 günü izleyici ile buluşması, Etiyopya halkının Türk insanlarına bakışını etkiliyor. Fakat Türk dizilerinin Türk kültür ve ananelerine uygun olmaması pek çok sorunu da gündeme getiriyor. Türk algısını olumsuz etkiliyor. Cibuti-Etiyopya arasındaki demir yolunun inşasının da Türk şirketi tarafından yapılması bölge halkının kalkınmasına vesile olmakta ve teknolojik açıdan halkın eğitimine destek vererek bölge halkına ufuk açmaktadır.
Diğer taraftan Etiyopya Devleti ile yapılan ticari anlaşmalara rağmen, Türk yatırımcılara zorluk çıkartılması, iş adamlarının sorunları ile ilgilenilmemesi Türklerin pek çok ticari zorluklarla karşılaşmalarına sebebiyet vermektedir. Bunun yanında, verilen sözlerin tutulmaması da Etiyopya devleti ve Türkiye arasındaki gerginliği arttırmaktadır. Örneğin, iki ülke arasında organize suçlarla ve terörle mücadele için varılan anlaşmalar mevcut. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından terörist grup olarak tanınan FETÖ’nün Etiyopya’da bulunan okullarının hala Türkiye’ye devredilmemesi ikili ilişkiler bağlamında ilerleyen dönemde gerginliğin artmasına sebep olacaktır. Ayrıca, devlet yetkililerinin karşılıklı üst düzey resmi ziyaretlerde bulunması her dönemde ikili ilişkilerin geliştirilmesi yolunda önemli bir adımken, bunun sürdürülmesi iki ülke arasındaki ilişkileri iyiye götürecektir. Etiyopya şu an su problemine çare bulmak amacıyla bütün engellemelere rağmen Mavi Nil üzerine Büyük Rönesans barajını inşa etmeye çalışıyor. Barajın bitmesi durumda bölgenin ihtiyacı olan su ve elektrik buradan diğer ülkelere ihraç edilecek ve ekonomisini ciddi ölçüde geliştirecektir. Bunun yanında Etiyopya önemli bir genç nüfus yapısına sahiptir. Türkiye bu bölgede aktif rol oynamak için Etiyopya’nın dinamik nüfusu için eğitim olanaklarını arttırmalı ve Maarif Okulları ülkede yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca Etiyopya’nın sağlık alanında pek çok çalışmaya ihtiyacı vardır. Türkiye’nin sağlık alanında göstermiş olduğu ilerlemeler Etiyopya yetkilileri ile paylaşılmalı ve sağlık turizminin canlandırılmasının yanında hastaneler inşa edilmelidir. Bu gibi stratejik kararlar alınması durumunda Etiyopya’daki varlığımızdan söz edilebilir, aksi takdirde kaynak israfı ile yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
KAYNAKÇA
ARŞİV VESİKALARI
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Türkiye
BOA, A.DVNS. MHM. d., no.7, hkm. 2262
BOA, A.DVNS. MHM. d.,no.7, hkm.721
BOA, A.DVNS. MHM.d., no.5, hkm.1163
BOA, A.DVNS.MHM. d.,no.48, hkm.977
BOA, A.DVNS.MHM.d., no.5, hkm.704
BOA, BEO, 889.66641
BOA, HR.MKT, 37.82
BOA, KK.d., no.74, s.563
BOA, Y.A.HUS., 194.19
BOA, Y.EE., 62.18
BOA, Y.PRK. BŞK, 7.14
BOA, Y.PRK.NMH, 4.41
BOA, Y.PRK.NMH, 7.66
BOA, Y.PRK.UM., 78.42
Cumhuriyet Arşivi, Türkiye
Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/379.238.4
Cumhuriyet Arşivi, 30.18.1.2/ 14.69.8.
Etiyopya Ulusal Arşivi, Etiyopya
Etiyopya Ulusal Arşivi, የኢትዮዽያ ብሄራዊ ግምጃ-ቤት እና ቤተ-መጽሀፍት ኤጀንሲ ፣ ቱርኩን ፕሬዝዳንት ጀቭዲት ሱናይአቀባበል በተመለከተ፥ የመንግስት አካላት ተግባራት፣ አዲስ አበባ ታህሳስ ፬፣ ፩ ፱ ፮ ፪- Ethiopian National Archives, Concerning the arrival the Cevdet Sunay president of the Republic of Turkey, Works that the organization’s officials are assigned for, Addis Ababa Tahsas 4, 1962: 13
Etiyopya Ulusal Arşivi, የኢትዮዽያ ብሄራዊ ግምጃ-ቤት እና ቤተ-መጽሀፍት ኤጀንሲ ሰኔ: ፳ ፩ ፺ ፬- ፩ ፺ ፱ ዓ.ም ፣ የአዉሮፓ ጦርነት፣ የልጅ እያሱ ፖለቲካ Ethiopia National Library Agency, WW1 1914-1918 E.c in June 28th 1914 A.D War in Europe and Abeto Iyasu’s Politics, WW1 1914-1918, 1914: 17-18
Etiyopya Ulusal Arşivi, የኢትዮዽያ ብሄራዊ ግምጃ-ቤት እና ቤተ-መጽሀፍት ኤጀንሲ ሰኔ: ፳ ፩ ፺ ፬- ፩ ፺ ፱ ዓ.ም ፣ የአዉሮፓ ጦርነት፣ የልጅ እያሱ ፖለቲካ – Ethiopia National Archives, WW1 1914-1918, 1914: 19
Harar Arşivi, Etiyopya
Harar Arşivi, Assistance given to Ottoman Turks by Harari: Abdullah Sherif Museum in Harar.
ARAŞTIRMA ESERLERİ
Abdu Muhammed Ali (2012). Etiyopya-Türkiye İlişkileri: Karşılıklı Şüphe ve Anlaşmazlıktan Karşılıklı Anlayış ve İşbirliğine, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara.
Abdussamed İdris, 03.04.2018 Harari Regional President Office (Röportaj).
Anteneh Tariku, 20.03.2018 Director of Northern & Eastern Europe in Minister of Foreign Affairs of Ethiopia (Röportaj)
Aregay, Merid W. (1980). “A Reappraisal Of The Impact Of Firearms In The History of Warfare In Ethiopia (C. 1500-1800), Journal of Ethiopian Studies, Vol. 14, pp. 98-121, Published by: Institute of Ethiopian Studiesi
Bahru, Zewde (1991). A History of Modern Ethiopia 1855–1974. London: James Currey
Dror, Avishai Ben (2016). “Rethinking the Reign of Abdullahi Muhammad b. Ali Abdassakur: Harar at the Down of the ‘Glocal’ Era During the Latter Part of the 19th Century”, Movements in Ethiopia, Proceeding of the 18th International Conference of Ethiopian Studies, Tsehai Publishers, Loyala Marymount University, Los Angeles, Volume I.
Ducene, Jean Charles (2016). “Habeş Seyahatnamesi: The Journey of Al- Muayyed Al’Azm In Ethiopia (1904)”, Movements in Ethiopia, Proceeding of the 18th International Conference of Ethiopian Studies, Tsehai Publishers, Loyala Marymount University, Los Angeles, Volume I.
Empire of Ethiopia (September, 1945). Ministry of Foreign Affairs, Memoranda in London
Etiyopya Ticaret Bakanlığı, Etiyopya’nın Türkiye’den İhracat ve İthalat rakamları, 2018.
Huntingford, G.W. (1989). The historical geography of Ethiopia from the first century AD to 1704, Oxford: Oxford University Press.
Jones, A.H.M., Monroe, Elizabeth (1969). History of Abyssinia, London. the Clarendon Press.
Lefebvre, Jeffrey A (1996). “Middle East Conflicts and Middle Level Power Intervention in the Horn of Africa”, Middle East Journal, Vol. 50, No. 3, pp. 387-404 Published by: Middle East Institute.
Marcus, H. G. (1994). A History of Ethiopia. Berkeley. University of California Press
Mennasemay, Maimire (Summer/Fall 2005-2006). “Ethiopian Political Theory, Democracy, and Surplus History”, International Journal of Ethiopian Studies, Vol. 2, No. ½, pp. 1-32, Published by: Tsehai Publishers.
Milliyet Gazetesi, 3.3.1967: 7
Mustoe, N. E. (Jul., 1962). “Modern Ethiopia”, African Affairs, Vol. 61, No. 244, pp.216-222, Published by: Oxford University Press on behalf of The Royal Africa Society.
Natsoulas, Theodore (June 2003). “A Failure of Early French Expansionism in Africa: The French-Jesuit Effort in Ethiopia atthe Turn of the 18th Century”, Journal of Ethiopian Studies, Vol. 36, No. 1, pp. 5-18, Published by: Institute of Ethiopian Studies
Nuraddin Aman, 18.12.2017, Addis Ababa Universitesi Ethiopian Studies (Röportaj)
Orhonlu, Cengiz (1996). Osmanlı İmparatorluğu’nun Güney Siyaseti Habeş Eyaleti, Ankara. Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Ozkan, Mehmet and Akgün, Birol (December 2010). “Turkey’s opening to Africa”, The Journal of Modern African Studies, Vol. 48, No. 4, pp. 525-546 Published by: Cambridge University Press.
Rubenson, Sven (1976). The Survival of Ethiopian Independence, London. Heinemann.
Selassie, Haile (1999). My Life and Ethiopia’s Progress, Volume I: 1892-1937, translated and annotated by Edward Ullendorf.
Shehim, Kassim (1988). “Israel-Ethiopian Relations: Change and Continuity”, Northeast African Studies, Vol. 10, No. 1 pp. 25-37, Published by: Michigan State University Press
Steer, George Lowther (1936). Caesar in Abyssinia, London. Hodder and Stoughton Ltd.
Şimşir, Bilâl N. (2001). Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları, II. Cilt. Ankara. Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Taddesse, Tamrat (1972). Church and State in Ethiopia (1270 – 1527), Oxford. The Clarendon Press.
The Ethiopian Herald Gazetesi, 4.03.1967: 7
Ullendorff, Edward and Demoz, Abraham (1969). “Two Letters from the Emperor Yohannes of Ethiopia to Queen Victoria and Lord Granville”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, University of London, Vol. 32, No. 1, pp. 135-142 Published by: Cambridge University Press on behalf of School of Oriental and African Studies.
Veeser, Cyrus (2010). Great Leaps Forward Modernizers in Africa, Asia and Latin America, Bentley University, Prentice Hall, USA.
İnternet Kaynakları
https://chilot.me/wpcontent/uploads/2011/08/national-security-policy-and strategy.pdf