Kuveyt’in Vatansızları: Bîdûn Toplumunun Sığınağı Komorlar

0

Birçok Basra Körfezi ülkesinde yaşayan yabancı nüfus, yerli nüfusun kat kat üstündedir. Yabancıların, ülkesine göre, toplam nüfusun yarısını hatta bazılarında üçte ikisini oluşturdukları bilinmektedir. Ancak gerçek istatistikler açıklanmadığı için kesin rakamlar bilinmemektedir. Arap Yarımadasının farklı ülkelerinden göç edenler yanında, Kuzey Afrika ülkelerinden, Filistin’den, Irak’tan gelenlerin yanı sıra özellikle ucuz işçi statüsünde olan Filipinler, Myanmar, Hindistan, Bangladeş ve Pakistan’dan, hatta Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden yüzbinlerce insanın bu ülkelerde yaşadığı bilinmektedir. Bunların geliş şekli geçmişte legal veya illegal olmakla birlikte, artık bu bölgelere ancak taleplere bağlı gidilebildiği bir gerçektir. Bu konuda ajanslar oluşmuş, sürekli Körfez ülkelerine ucuz iş gücü sağlayan kurumlar geliştirilmiştir. Eskiden kölelik yolu ile bölgeye getirilen insanlar, modern zamanlarda işçi statüsünde getirilir olmuşlardır. Özellikle bölgede petrolün keşfi ve aktif işletiminden sonra bu getirilen veya kaçak gelen işçiler artmış ve bunların artık ikinci, üçüncü kuşakları dahi yetişip ve Körfez’de iş güç sahibi olmaya başladılar.

Çölde çoban, şehirde işçi, evlerde hizmetçi, şoför olarak çalışan ve vazgeçilemeyen ama vatandaşlık hakları da olmayan bu insanlar son yıllarda Körfez ülkelerinin hemen hemen her birisinin sınırları içinde problem olarak algılanmaya başlandılar.

Kuveyt’te de hayli zamandır “vatansız, milliyetsiz” anlamında Arapça’daki “el-bidûn/البدون”, yani “içeriden olmayan”, “bilâhüviyye/بلا هوية”, ya da bidûncinsiyye (بدون جنسية), yani “milliyeti/uyruğu olmayan” anlamında bir toplum oluşmuştur. Avrupa medyası bunlardan bahsederken “bidoons/bidounes” kelimelerini kullanmaktadır. Kelime sadece Kuveyt’te değil Birleşik Arap Emirliklerinde, Suudi Arabistan’da, Bahreyn’de ve Irak’ta dahi kullanılmaktadır. Bahreyn’de bunun daha özel bir anlamı olup, “vatansız” deyince akla neredeyse sadece İran kökenliler gelmektedir. Ancak bunlar Arap göçebeleri olan “bedevî”ler ile de karıştırılmaktadır. Her ne kadar çalıştıkları ve uzun zaman yaşadıkları yerler bedevi hayatını andırsa ve hatta bedevilerin arasında da olsalar aynı değillerdir. Fakat bunlar arasında çölde nerde ise asırlardır yaşayan ve kendi vatanları sadece renklerinden belli olanları da bulunmaktadır. Ancak konu bu kadar basit değildir. Sınırların olmadığı dönemlerde bir şekilde bu coğrafyaya gelmiş, veya sınırların oluşma aşamasında bu coğrafya yerlilerinden olmasına rağmen kimliği tanımlanamamış pek çok kimse bu gurubun içinde mütalaa edilmektedir.

Kuveyt Bîdûnları

Kuveyt’in “Bîdûn/Bidouns” denilen toplumu kimlerdir? Bunların önemli bir bölümü 1961 yılında İngiliz sömürgeciliği sona erip, Kuveyt’ bağımsızlığına kavuştuğunda yeni kurulan devlete vatandaşlık bağı ile irtibat kurmaya bir türlü cevap vermeyen bedevilerdir. Genel olarak Körfez, özel olarak Kuveyt toplumu kökleri geniş çöllere dayanan Necid bedevi kabilelerinden oluşmaktadır. Aralarında Huleyfat/Utûb gibi İran taraflarından gelenler de vardır. Merkezi Arabistan ile Körfezde özgürce dolaşan bu kabilelerin bir bölümü yerleşik hayata geçerek, bugünkü küçük Körfez devletlerinin şehirli nüfusunu oluşturdular. Geri kalanlar ise mevsimlere göre yer değiştirerek çöllerde özgürce yaşadılar. İklim şartlarına göre, en az bugünkü iki, bazen üç-beş ülke sınırlarını aşarak ve iç bölgelere kadar ilerleyerek, develeri ve diğer hayvanlarını otlatmak için su kaynaklarını takip ederek hayatlarını geçiriyorlardı. Batılı devletler sahil şehirlerine yerleşince veya şehirliler üzerinde nüfuz kurunca bu bedeviler onlardan uzak kaldılar. Ardından sınırların çizilmesi ile ortaya çıkan modern yapay devlet yapıları ile hayat tarzlarını da uyumlu hale getiremediler. Ya eskiden olduğu gibi çöllerde hayatlarını sürdürmeye veya şehirlerin varoşlarında kimliksiz yaşamaya başladılar.

Körfez’de 1990lardan beri yapılan dış müdahalelere ve özellikle ABD’nin Kuveyt’in yarısını nerede ise askeri bir üsse dönüştürmesinin ardından, Kuveyt devleti sık sık hem kendi sınırları içindeki, hem de komşularından gelip dönemeyenleri topraklarında yaşayan yabancılar olarak tanımlamaya başladı. Aslında Kuveyt ve Suudi Arabistan sınırları çizilirken de bazı bedevi kabileleri bölünmüş ve iki tarafın vatandaşı olmuşlardı. Ancak açık olan çöllerden diğer ülkedeki akrabalarının arasına gidip yerleşen pek çok insan oldu. Nitekim Kuveyt 2014 yılı Mayıs ayında bunların içinde, gerçek anlamda kendi vatandaşı olanların sayısını 6051 kişi olarak ilan ederek, geri kalanların önemli bir kısmının ise Suudi Arabistan pasaportu taşıdıkları halde bunu gizleyenler olduğunu ileri sürmeye başladı.

Körfez Ülkelerinin Milliyetsizleri

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre dünya genelinde 10 milyon kişi herhangi bir devletin vatandaşı olmadan hayatlarını sürdürmektedir. Nüfusları itibarıyla birkaç milyon insanın yaşadığı Körfez ülkeleri yıllardır sınırları içinde yaşayan ve çoğu Arap kökenli olan, hayatlarının büyük bir kısmı halen isteseler de terk edemedikleri yerlerde geçen bu insanlardan oranın asli vatandaşı olduklarını ispat edecek geçmişe yönelik belgeler istemektedir. Bağımsızlıkların hemen akabindeki herkese bir anda verilmesi imkansız olan, belki o yıllarda mevsim şartları sebebiyle komşu ülkede oldukları için belge alamayanlardan bu talebin yapılması uluslararası çevrelerce ve bilhassa vatansız konumuna düşürülen insanlarca kabullenilmemektedir.

Bidûnlar Komor Vatandaşı Olsunlar

Kuveyt İçişleri Bakanlığı, Vatandaşlığa Alma ve Pasaport İşleri Müsteşar Yardımcısı Binbaşı Şeyh Mazen el-Cerrah, 9 Kasım 2014 günü el-Cerîde isimli yerel gazeteye konuyla ilgili bir demeç verdi. Yıllardır kangren olan meseleye bu demeç adeta kezzap döktü. İlk defa ülkenin resmi fikrinin de hemen hemen şekillendiğini, yakın gelecekte bu insanları başka bir ülke vatandaşlığına bağlamaktaki kararlılıklarının yetkili bir ağız ilan etti. Bu ülkenin Doğu Afrika’da, Hint Okyanusu üzerindeki Komor Adaları Cumhuriyeti olduğu da ilk defa açıkça beyan edilmiş oldu. Projeye göre, Kuveyt sınırları içinde “kanunsuz bir şekilde yaşayan” “vatansızları” bu ülkeye resmi evrak üzerinde vermiş gösterecekler, böylece onlar da vatandaşlık elde etmiş olacaklardır. Afrika’nın bu fakir ülkesinin ismi benzeri konuyla başı dertte olan Birleşik Arap Emirlikleri ile de gündeme gelmişti. Dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Komor Adaları da vereceği vatandaşlık hakkı karşılığında maddi destek sağlayacaktır. Eğer bu insanlar, kendilerine bir tür ikram gibi takdim edilen bu hakka razı olurlar ise Kuveyt’te kanuni olarak yaşamaya devam edecekler, sadece ağır bir suç işlediklerinde Komorlar’a gönderilmeyi peşinen kabul ettiğini de onaylamış olacaklardır. Bu hakka, henüz verilmeden tepki gösterenler tutuklanarak hapse atılmış, ileride kendileri ile ilgili herhangi bir gösteriye katılmaları durumunda hayatlarında bir gün bile yaşamadıkları Komorlar‘da mecburi ikamete gönderilecekleri beyan edilmiştir. Aslında Kuveyt sözde vatansızlara vatan bulurken, aynı zamanda istediği zaman onları da ülkeden çıkarma hakkı elde etmektedir. Zira başka bir yöntemle onları bir yere gönderme, veya ülkeden çıkarma imkanı bulunmamaktadır.

Petrol dışında hiç bir üretimin olmadığı şimdilik Körfez’in bu zengin ülkesi, petrolün bitmesi veya alternatiflerin çıkması halinde de yaşam standartlarını korumak istemektedir. Bu maksatla büyük meblağlı devlet fonları oluşturulmuştur. Ancak muhtemelen bu fonlama da vatansızlar hesap edilmemiştir. Eğer onlar veya başkaları vatandaşlık hakkını elde ederse doğal olarak ilerde ihtiyaç duyulduğunda bu fonlardan istifade edeceklerdir. Bu durumda da kendini gerçek Kuveytli görenlerin payı azalacaktır. Şimdilik bu konuda resmi bir açıklama olmamasına rağmen; petrol gelirlerinin hayli düştüğü bugünlerde böyle düşünülmüş olma ihtimali akla gelmektedir.

Körfez’de Ne Kadar Vatansız Yaşamaktadır?

Kuveyt, topraklarında kanunsuz ve vatansız olarak yaşayanların sayısının 2014 yılı Nisan ayı itibari ile 108 bin olduğunu bildirdi. Ancak 120 bin kadar oldukları da çeşitli haber kaynaklarında yer almaktadır. Yıllardır bir türlü uygulamaya koyamadığı sistemi resmen başlatıp ilk önce 1985 yılından itibaren “vatansız” olarak kayıt olanlardan Komorlar vatandaşı yapılacakların sayısı konusunda şimdiye kadar 4000 aile üzerinde çalışılmış ve alınan bilgilere göre 1900 kişiye Komor vatandaşlığı verilmesi sağlanmıştır. Kuveyt’teki vatansızlarını Komorlar’a vatandaş yapma projesinin arkasında ComoroGulf Holding isimli şirketin yer aldığı bilinmektedir. Aynı şirket Kuveytli iş adamları ile Komor Adalarında turizm, balıkçılık ve ziraat alanında yatırım yapmaları için toplantılar yapmaktadır. Muhtemelen bu yolla da bir kısım vatansızları Komor’a taşıyabileceği hesaplanmaktadır.

Vatansızların Kuveyt’teki Hakları Nelerdir?

Kuveyt, 2014 yılına kadar bu insanlara kısmen eğitim ve iş hakkı dışında ülkede diğer vatandaşlar gibi haklarını kullanabilecekleri gerekli evrakı vermemektedir. Üzerlerine sadece güvenlik açısından bir belge bulunmakta olup bununla ne kamu sağlığı hizmeti almaya, ne ev kiralamaya, ne de ehliyet almaya muktedir değillerdir. İşledikleri her hangi bir suçtan dolayı da her an sınırdışı edilebilmektedirler.

Komorlar ne zaman vatansızları vatandaşı yapacak?

Kuveyt vatansızlarını vatana kavuşturmak için Komor adalarının başkentinde açacağı büyükelçiliğine gelecek büyükelçinin göreve başlaması beklemektedir. Kendilerine teklif edilen konuları kabul edenler “ekonomik vatandaş” hakkı elde edecekler. Aile reisi gibi tüm ailesi de Komor pasaportu alabilecektir. Bu yeni hakları sayesinde eskiden olduğu gibi Kuveyt’te kanuni olarak yaşama hakkı, çocuklarına eğitim hakkı, kendilerine de çalışma izni verilecektir. Dahası Kuveyt 120 bin kişi için Komorlar’da okullar, evler ve enstitüler inşa edecektir. Ayrıca Kuveyt’te Bidûns/Bidouns toplumu için faal tuttuğu “Zekat Bürosunu” da kapatarak Komorlar’da bir şubesini açacaktır. Kuveyt İçişleri Bakanlığı, Vatandaşlık ve Pasaport İşleri yetkilisi Mazen El-Cerrah’a göre Komor vatandaşlığı alanlar Kuveyt’ten ancak ağır suç işledikleri zaman sınırdışı edilebilecektir.

Kuveyt’te vatansızlar, Ürdün’den, Filistin’den, Irak’tan, İran’dan ve Suriye’den gelenler dahil küçümsenemeyecek bir orana sahiptirler. En fazla 35 bin Bidûn Kuveyt vatandaşı olabilecek konumda görülmektedir. Vatansızların 46 bini Irak vatandaşı olarak değerlendirilmekte, önemli bir kısmının hangi devletten geldikleri bilinmese de 26 bin civarındaki milliyetsizlerin ise çoğu Suudi Arabistan asıllı oldukları tahmin edilmektedir. Hiçbir ülkeye ait olmayan 4000 kadar dördüncü bir toplum vardır. Bunların içinde Kuveyt vatandaşlığına geçiş ihtimali olanlar eskiden beri bu ülkenin topraklarında yaşayan ama bir türlü vatandaşlık kabul etmeyenlerdir. Artık bunlar da vatandaşlığa geçmek istemelerine rağmen süreç bir türlü tamamlanamadığı için amaçlarına ulaşamamaktadırlar

Vatansızlar Teklifi Kabul Etmezse Ne Olacak?

Kendilerine sunulan bu ikramı kabul ederseler Kuveyt’te Komor vatandaşı olarak yaşayacaklar ama bundan böyle bir daha Kuveyt Vatandaşlığı hakkı istemeyecekler. Eskiden olduğu gibi herhangi bir yere gitmeyecekler, çocukları okullara devam edebilecek, sağlık hizmetlerinden yararlanacaklar ve iş bulmalarının önünde engel kalmayacak.

Kuveyt devletinin 1970’li yıllarda mevcudunun üçte birisi, hatta yarısı Irak ve Suudi Arabistan kabilelerine mensup askerlerden oluşuyordu. 1980’li yıllara gelince bunların ordudaki oranları %80-90’lara ulaştı. 1990 yılında %80 olarak kesin tespit yapılmışsa da bir yıl sonra çıkan Körfez krizi sonrasında bu oran düşmeye başladı. 2010’lu yıllarda ise %40 civarında “vatansız” Kuveyt ordusunda görev yapmaktadır. Tabii olarak bu durumun nasıl dönüştürüleceği de ayrı bir problemi barındırmaktadır.

Bahreyn’deki Uygulama Nasıldır?

“Vatansız” olarak sınırları içinde yaşayanlara en sert tedbir uygulayan ülkelerin başında Bahreyn gelmekte olup bunların ülke dışına çıkmalarına, ev satın almalarına ve devlet kademelerinde görev almalarına geçmişte izin vermiyordu. Ama son yıllarda çocuklarının kamu okullarında okumalarına, sağlık hizmeti almalarına imkan sağlanmaktadır. Ayrıca 1980’lerden itibaren yüzlercesinin İran’a geri gönderdiği de biliniyor.

Birleşik Arap Emirlikleri nasıl uygulama yapıyor?

Birleşik Arap Emirlikleri ise ülkede yaşanan “vatansız” konumundakilere sürücü ehliyeti verilmesine, çocuklarını okula göndermeye ve evlilik cüzdanı vermeye müsaade etmezken; sadece kamu hastanelerinde sağlık hizmeti almalarına ve hukuki şartları taşıdığı sürece çalışma izinlerini kabul etmektedir.

Suudi Arabistan Uygulaması Nasıldır?

Aslında bu konuda hiç bir istatistik olmamasına rağmen, en çok bidûnları barındıran ülkenin Suudi Arabistan olduğu tahmin edilmektedir. Suudi Arabistan, 2014 yılı Ağustos ayında topraklarında yaşayan vatansız konumundakiler için özel kart çıkararak çalışma izni verdi. Dahası bu kartlara sahip olanlar günlük hayatın birçok alanında Suudi Arabistan vatandaşlarının haklarında sahip oldular. Ancak hala vatandaşlık hakkı çok uzakta. Bu arada Suudi Arabistan’da sıkı sıkıya uygulanmaya çalışılan iş gücünü “Suudileştirme” politikalarından bu insanların nasıl etkilendiği ve etkileneceği de belirsizliğini korumaktadır.

Neden Komor Adaları Cumhuriyeti?

Oldukça fakir bir ülke olan Komor Adaları okyanusun ortasında volkanik adalardan oluşur. Nüfusunun % 60’ı fakirdir. Çalışanların %80’i de tarım alanlarında buldukları işlerde çalışmaktadırlar. Komor Adalarının Doğu Afrika sahillerinde Mayotte isimli adası 200 bin civarındaki nüfusuyla 1840’lı yıllarda Fransa tarafından sömürgeleştirildiği gibi kendi kendine yetemeyecek konumda bırakıldığı için Paris’e bağımlılığı mecburen devam etti. Diğer üç ada ise 1975 yılından bu tarafa bağımsız olsa da son yıllarda gelen huzur ortamına kadar askeri darbelerin kol gezdiği bir ülkeydi. Afrika’nın en fakir ülkeleri arasında yer almaktadırlar ve Arap Birliğine çok erken dönemde üye olmasına rağmen genelde bu durumdan istifade edemedi.

Kuveyt, zengin kaynaklarının hissedarlarını artırmak istemiyor ve vatansızların mümkün olanlarını başka ülke vatandaşı yaparak, onların gelecekte daha ağır yük getirmesinden kurtulmayı planlıyor. Kuveyt hükümeti, vatandaşlığına almadığı bu insanlarla ilgili yakın gelecekte karar veremediği takdirde çözümü daha da zorlaşan bir sürecin yaşanacağı ileri sürülmektedir. 2014 yılı Kasım ayında aldığı bir karar ile kendi sınırları içinde “vatansız” olarak kalmalarına müsaade etmesini, Doğu Afrika’da Hint Okyanusu adalarından Komor vatandaşlığını kabul etmeleri şartını bir kez daha gündeme getirmesi bunun işaretidir. Bu teklif Müslüman İnsan Hakları Komisyonunca insanın saygınlığına ve adalete aykırı bir girişim olarak görüldü. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği de bu insanlara pasaport verilmemesini seyahat özgürlüğünü kısıtlama olduğu için kabul edilemez bulmaktadır.

Kendilerine Komor vatandaşlığı teklif edilenler ise tepki gösterilerine başladılar. Komor vatandaşlığı değil Kuveyt’te insan gibi yaşamak istediklerini bildirerek başka bir çözüme sıcak bakmamaktadırlar. Ancak şimdilik bir orta yol bulunmamıştır. Yapılan gösteriler karşısında bazı Kuveyt milletvekillerinin bunların çölde oluşturulacak çadırlarda tutulmalarını dahi teklif etmişlerdir. Kuveyt resmi makamları toplumları içindeki bu tasnifin yeni olmadığını ve 1961’deki bağımsızlık öncesi İngiliz sömürgeciliği dönemine kadar gittiğini ellerinde o döneme ait belgelere de dayandırırark iddia etmektedirler. Zira o zaman kurulan Kuveyt, vatandaşlığa geçirmek için istediği belgeleri veremeyenleri vatandaş yapmamıştı. Ne var ki bu insanlar aradan geçen 50 yılı aşkın süredir her türü vatandaşlık haklarına sahip olanlarla eşit yaşamışlardı.

Komorlar Soruna Nasıl Bakıyor?

Komor vatandaşlığı vermesinin arkasında bunu iki ülke arasındaki bir anlaşma kılıfına sokarak aslında insan trafiği ve satışı yapıldığı şeklinde ifade edilerek eleştirilmektedir. Bidûn temsilcileri Kuveyt’in Komorlar ile anlaşsa bile bu uygulamayı kabul etmediklerini ve reddedilmesini sağlayacaklarını ifade ediyorlar. Komor devlet yetkilileri ise bu konuda açıklama yapmaktan çekiniyorlar. Ancak Kuveyt’te kısa zaman içinde açılması planlanan Komor Büyükelçiliğinin faaliyete geçmesiyle bu teklifi uygulamayı planlıyorlar. Afrika’nın en fakir ülkelerinden birisi olarak kendi sınırları içinde yatırım yapacak zengin Araplara kendi vatandaşlarının sahip olduğu hakları vermeye hazırlanırken birden karşısına oldukça cazip bir teklifle vatansızları vatandaş yapması teklifi geldi. Bu teklif cazip geldi ki, pasaport alacak yabancıların Komorlar’da bir gün bile bulunması şartı konmamaıştır. Dönemin devlet başkanı Ahmed Abdallah Sambi’ye Kuveyt devleti iki yıl süreyle 200 milyon dolar yardımda bulunacaklarını bildirdiler. Teklif edilen meblağ Komor’un 2007 yılında 436 milyon dolar olan gayr-i safi milli hasılatının neredeyse yarısıdır. Bu yardım karşılığında Kuveytli milliyetsizler istifade edecek ilk grubu oluşturacaktır. Ahmed Abdullah Sambi sıkça yaptığı Körfez ülkeleri ziyaretlerinden birisinde Kuveytli bir yetkili konuyu kendisine açınca hoşuna gitmiş ve bunu ülkesinde yürürlüğe koymak için kanun çıkarmak istemişti. Meclis’te teklifi reddedildi ama bazı uygulamalara göz yumuldu. Buna göre “Ekonomik vatandaşlık” bağı ile Komor vatandaşı olanlar seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olamayacaklar. O zamanki Adalet Bakanı Mmadi Ali bu meseleye çözüm getirecek, bağımsız komisyonda kendi bakanlığından, yatırım bakanlığından ve parlamentodan ikişer kişi ile Yatırım Genel Müdüründen oluşan 7 kişi bulunacaktı. 2009 yılı Şubat ayındaki duyumlara göre kişi başına 25.000 dolar ücret alınacaktı. Aslında bu uygulamanın yeni olmadığı, Latin Amerika ülkelerinden Belize ve bazı Karaip ülkelerinde de tatbik edildiğinde kimsenin bir şey dememesini gerekçe gösterdi. Aslında anlaşılan bu, Kuveyt’in Komor’a ilk defa 2008’de yaptığı bir teklif değildi, 1997 yılında da zamanın devlet başkanı Muhammed TAKİ’ye benzeri bir teklifte bulunmuşlardı. O dönem muhalefet partisi liderlerinden HoumedMsaidié yapancı menfaatleri karşısında boyun eğildiği için eleştirmiş ve bu anlaşmayı istemediklerini beyan etmişti. İlk planda Kuveyt emirliğinden 100 milyon dolar karşılığında 4.000 aileye Komor vatandaşlığı verilecekti.

Hatta Kuveytliler başlarına bela ettikleri bu mesele yüzünden çaresiz kaldıklarını ve çözümün ancak “ayda” olduğunu; Arapça’da Komor adalarının adının da “kamer”, yani “ay” kelimesinden geldiği için vatansızlar için çözümün bu “ay” adalarından geldiği yönünde siyasi mizah üretmişlerdi.

Sömürgeciliğin çizdiği sınırlar 50 yıl sonra artık işe yaramıyor. İnsanlar, sınırlar şeffaf iken istedikleri ülkeye girip çıkıyorlardı. Bölgede artan gerginliklerle ülkeler komşusundan gelecek bir kişinin gölgesinden korkmaya başladı.

Sadece Ortadoğu’da değil tüm eski sömürülen ülkelerdeki sınırlar bağımsızlık sonrası kurulan modern yeni devletlerce iyice kontrol altına alındıkça insanların tarih boyunca sürdüregeldikleri tabii geçişler artık durma noktasına geldi. Oysaki sınırlar ülkeleri ayırıyor, halkları ise engellemiyordu. İnsanların herhangi bir ülkenin kimliğini almamalarının temel sebebi değişen iklim şartlarına göre hayatlarını geçirecekleri yerlere göçüyor olmalarıydı. Onlar hem maddeten, hem de ailecek ülkeler arasında tabii iletişimin kaynağı idiler.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap