Moda Afrika’dan mı doğdu diye sorulsa, ‘hayır’ cevabı vermekte zorlanırız. Sömürgecilikle birlikte Avrupa tarzı giyim dünyayı kuşatmakla kalmayıp hâlâ bu görünürlüğünü devam ettirebilse de bunun ilham kaynakları arasında Afrikalıların bulunduğu kesin.
Mısır, Fas, Tunus, Cezayir, Sudan, Etiyopya ve Doğu Afrika sahillerinde birçok hanedan devletinin sarayları dışarıdan gelenlerin gözlerini kamaştırırdı. Bugün tarihi eser kalıntıları ile varlıkları bilinse de giyim kuşamları daima revaçta idi.
Giyim herkes için günlük ihtiyaç olduğu kadar maddi imkân sahipleri için önemli bir harcama kalemi. Eğer lüks kıyafetler tercih edilirse yerine göre onlara servet ödeyenlerin sayısı hiç de az değil. 2020’de 1 trilyon 600 milyar dolarlık bir iktisadi güç kabul edilen tekstil alanı, bu geniş hacmiyle dünya ekonomisinde 4. sırada yer alıyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde 5 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşacağı, haliyle adeta ikiye, hatta üçe katlanacağı dahi öngörülüyor. Afrikalıların bu sektördeki konumu hep dikkatlerden uzakta kalıyor. Halbuki doğrudan veya dolaylı şekilde bunun içinde önemli bir konumu var ve 21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Afrika’da modanın hem kıta içinde hem de dışında ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir dönemi yaşıyoruz.
TÜRK KAFTANLARI
Aslında kural çok basit; modanın olmadığı insan topluluğu yok. Fakat her alandaki gibi bunda da güçlülerin görünümleri baskın çıkınca sanki diğer toplumlarda yokmuş gibi bir hisse kapılırız. Fransız tarzına ‘haute couture’, yani ‘yüksek kesim’ denirdi ve adeta özel olarak tercih edilirdi. Aslında birilerinin giyimleri yeter ki dikkat çekmeye görsün, etkisinin nerede duracağını tahmin etmek zor. Osmanlı yıllarında Anadolu’dan Kuzey Afrika’daki eyaletlere gidip gelen gençlerden özellikle Cezayir’de doğup büyüyenler, İstanbul’a zaman zaman geldiklerinde giydikleri kıyafetler ‘Cezayir kesimi’ diye isimlendirilirmiş. Bir ara epeyce de aranan bir modaya dönünce yasaklanmış. Daha da önemlisi, bugün kıtada giyilen gösterişli kıyafetlerin, Osmanlı padişahlarının herhangi bir vesile ile temas kurdukları Afrikalı yerel idarecilere gönderdikleri hediyeler arasında mutlaka bir kaftan bulunurmuş. Bugün Senegal’de hâlâ ‘Türki Jarem’ denilen kıyafet o dönemlerin izini taşıyor.
ÖZELLİKLE KUZEYİ
Moda Afrika’dan mı doğdu diye sorulsa, ‘hayır’ cevabı vermekte zorlanırız. Sömürgecilikle birlikte Avrupa tarzı giyim dünyayı kuşatmakla kalmayıp hâlâ bu görünürlüğünü devam ettirebilse de bunun ilham kaynakları arasında Afrikalıların bulunduğu kesin. Ortaçağ öncesinde kıtanın özellikle kuzeyinde ve doğusunda onlarca büyük hanedanlıklar kurulmuştu. Mısır, Fas, Tunus, Cezayir, Sudan, Etiyopya ve Doğu Afrika sahillerinde birçok hanedan devletinin sarayları dışarıdan gelenlerin gözlerini kamaştırırdı. Bugün tarihi eser kalıntıları ile varlıkları bilinse de giyim kuşamları daima revaçta idi. Avrupalılar sadece ekonomik ihtiyaçları ile yetinmedi. Bu devasa coğrafyanın sosyo-kültürel hayatından da çok etkilendiler.
YEREL DOKUMALAR
Afrika, her şeyden önce tekstil alanında temel ihtiyaç kabul edilen pamuk için vazgeçilemez konuma geldi. Her ne kadar dünya pamuk ihtiyacının yüzde 10 gibi bir oranını karşıladığı beynelmilel verilerde yer alsa da aslında özellikle kıta içinde tüketimlerin miktarı tam bilinemiyor.
54 ülkesinden 37’sinde pamuk üretildiği ve 30’unun bu ürünü ihraç ederek ciddi gelir elde ettiği biliniyor. Kenya, topraklarının çoğunu pamuk üretimi için hazır hale getirmiş. Asırlardır yerel tezgahlardaki dokumalar halkın günlük ihtiyaçlarını karşılıyordu. Hâlâ bunu yaşatanlar az da olsa bulunuyor. Malililer 1990’lı yıllarda bile başkent Bamako’nun ara sokaklarında kendi zevklerine uygun dokuma tezgahlarında özel kıyafetlerinin bezlerini el emeği göz nuruyla dokuyorlardı. Özellikle yurt dışında beyaz renkli aldıkları kumaşları kendi özel teknikleri ile boyuyor, zevklerine göre terzilerine diktiriyor, süslemeleri ise özenle seçip kıyafetlerinin boğaz çevresi ve göğüs kısmına hâlâ işletiyorlar.
KITAYA ÖZEL KUMAŞLAR
Genelde Afrika’da üretilmiş ne varsa mutlaka yurt dışından gelir ve tüketilir gibi bir algı var. Oysa ki geleneksel kumaş dokuması geleneği bu kıtada günümüze kadar geldi. Kıtanın özel dokumaları dünyanın meşhur moda evlerinin bazı tasarımlarında, özellikle renk çeşitliliğinde ilham kaynağı. Hollandalıların asırlar önce Endonezya’da görüp ürettikleri balmumlu ‘wax’ denilen kumaşlar, sömürgelerinde beğenilmese de Afrika sahillerinde pazar bulmuştu. Dahası diğer sömürgeci devletler bilhassa peştamal dikiminde bunu kullanmayı zorunlu kılmışlardı. Günümüzde batik bogolan, rabal ve kente gibi isimler verilen kıtaya özel kumaşlar hâlâ dokunuyor ve birçok toplumda bunları giymek adeta özel bir tercih oluyor.
YEREL KIYAFETLERLE SÖMÜRGECİLERE MEYDAN OKUMA
Fotoğraflarda, sinema filmlerinde, şimdilerde her türlü görsel iletişim araçlarında Afrikalıların görüntülerinde sanki doğru dürüst kıyafet giymiyorlarmış gibi bir algı oluşturuluyor. Avrupa ve diğer kıtalarda insanların neredeyse yüzde 100’ünün konfeksiyon ürünlerini giydiği 21. yüzyılda, Afrika ülkelerinin birçoğunda en revaç mesleklerden biri terzilik olmaya devam ediyor. Çad’ın başkenti Encemine’nin merkezinde adeta birçok noktada terziler meydanı denebilecek alanlar var. Fildişi Sahili’nde on binlerce terzinin hayatlarını bu sektörden kazandığı biliniyor. Aslında tüm Afrika’da geleneksel kıyafet giymek bir zevk meselesi.
Bu, Avrupalı sömürgecilerin dayattıkları kıyafetleri bağımsızlıklarını alınca tepki olarak reddetmeleri ile de alakalı.
KUMAŞÇILARA POTANSİYEL PAZAR
Afrika toplumlarında ülkeye ve bölgeye göre değişen ‘cellabe’ modelleri, Senegal ve tüm Batı Afrika’da ‘boubou’ denen geniş kesim kıyafet, adeta toplumda varlıklı ve imkân sahibi kimse olarak anlaşılıyor. Tüm bunlara rağmen Afrika yerel dokumaları günlük ihtiyacın çok azını karşılıyor. Büyük kumaş üreticileri, daha ziyade Avrupa ve Asya’daki tekstil sanayileri. 21. yüzyıl, bu anlamda da Afrikalı iş adamları ve kıta dışından gelen yatırımcılar için cazip imkânlar sunuyor.
AFRİKA’DA DESEN VE RENKLERİN DİLİ
Renklerin de ayrı bir değeri var Afrika toplumlarında. Zira mavi bilgeliği, altın kraliyete mensubiyeti, sarı sağlığı, beyaz saflığı ve yeşil kalkınmayı temsil ediyor. Kumaşlara işlenen desenlerde özellikle bitki ve hayvan motifleri kıta insanının tabiatla iç içe yaşadığı anlamına geliyor. Sözlü anlatının güçlü olduğu kıtada sömürgecilik döneminde kumaşlara farklı harfler, rakamlar, hatta belli bir düşünce tarzını ifade eden 3-5 kelimelik ifadeler de görünür hale geldi.
BAĞIMSIZLIK SEMBOLÜ
1960’ta 17 Afrika ülkesi bağımsız olunca yeni liderler kendilerini geleneksel kıyafetler içinde toplumlarına benimsetmişler. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde 1972’de Mobutu, bu hareketin öncülerindendi. Tüm devlet adamlarının gerek günlük hayatlarında, gerekse resmi törenlerde kendi ülkelerinde veya seyahat ettikleri diğer kıtalarda bile özel diktirdikleri yerel kıyafetler giymeleri, bir zevk olması yanında sömürgecilerin dayattıkları uygulamalara karşı duruşu da ifade ediyor. Nelson Mandela gibi birçok liderin kıyafetleri, bizzat kıta yerlisi tasarımcılar tarafından hazırlanıyordu.
Bu yazı 13 Aralık 2022 tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.