Pamuğu stoklayan tekstili engelliyor

0

Sadece Afrika pamuğuna bağlı üreticiden tüketiciye kadar her aşamadaki uluslararası işlemlerde 90 milyar dolara ulaşan bir meblağdan bahsediliyor. Fakat ürettiği ürünlerin günümüze kadar sadece ihracatına bağlı ekonomik bir düzen kurmasına müsaade edilen Afrika ülkelerinin pamuktaki katma değerden de yeterince payına düşeni aldığı söylenemez.

Afrika pamuğu, üretimi artırmak yerine giderek stoka konularak kontrol altına alınıyor. Dünya genelinde 18.2 milyon ton pamuk stoku var. Bunun yüzde 45’lik kısmını tek başına Çin yapmış durumda. Stokçuluk olarak kendini gösteren acımasız rekabet, kıtada kurulması muhtemel tekstil sanayinin gelişmesine mani oluyor.

Uluslararası pamuk ticaretinin tekeli, 1900’lü yılların başında Avrupalıların eline geçmişti. Şimdilerde bu denge Asya ve Afrikalılar lehine değişti. Pamuk üretimi 1960 yılında 10 milyon tona, 2007’de 27 milyon tona ulaşarak rekor kırarken, 2019’da 26 milyon tona ulaşabildi. 2029 yılında ise tüm üretim 30 milyon ton olarak öngörülüyor. İhracatında ABD, Brezilya ve Hindistan öncü iken, Çin sadece ithalat yaparak diğer ülkelerin tüm pamuk üretiminin yüzde 18’ini satın alıyor. Bunu, yüzde 17 oranında ürün alan Bangladeş ve yüzde 16 ile de Vietnam takip ederek, uluslararası pazarların her çeşit ihtiyacı için gerekli kıyafetleri en fazla üreten konuma geldi. 2019-2020 döneminde ihracatta Bangladeş’in ilk sırada yer aldığı ifade ediliyor. Türkiye’nin her biri bir milyon tona yaklaşan üretimi kadar tüketimi ile her ne kadar Çin, ABD, Hindistan ve Pakistan kadar olmazsa da bu üründe onları yakından takip ediyor. Pamuğun Afrika kıtasında yetiştirilmesi çok eski asırlara dayansa da 20. yüzyıldaki ulaştığı miktar büyük bir başarı. Portekizlilerin kıtanın etrafını dolaşmaya başladıkları 15. yüzyılın son döneminden itibaren yerleşebildikleri yerlerde henüz deneme şeklinde de olsa bile pamuk üretimini başlattıkları biliniyor. Bu bitki giderek artan dünya hammadde ihtiyacının karşılanmasında artık hayati önemi haiz. Kıtanın kuzeyindeki ülkeleri kapsayan Akdeniz, Batı Afrika, Doğu Afrika, Büyük Göller Bölgesi ve Güney Afrika olmak üzere beş farklı havzada pamuk üretimi yapılıyor. Özellikle kıtada Nil havzası dışındaki bölgelerde pek bilinmezken şimdilerde üç Batı Afrika ülkesinden her birinde yıllık üretimi bir milyon tona yaklaşan var.

ARANAN ÜRÜN

Her yıl mayıs-ekim ayları arasında yaklaşık altı aylık bir üretim süreci ve ekim-mart sonuna kadar da pazarlama için yine bir altı ay geçiren pamuk, arazide 80 cm ile 2 metre arasında değişen bir uzunluğa ulaşabilen bir bitki. Mali ve diğer Batı Afrika ülkelerinde pamuk üretiminde çevreye uyumlu ve mısır ile darı dahil diğer tahıllarla dönüşümlü üretim yapıldığında daha istikrarlı verim alınıyor. Tarımdaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak 1960’lı yıllarda hektar başına ortalama 400 kg pamuk üretilirken, 2000’li yıllarda iki katından fazla üretime ulaşılarak 1.000 kiloya çıkıldı. Elle toplanması kaliteli ürün olmasını sağlasa da bir kişi günde en fazla 80 kg toplayabiliyor.

Afrika pamuğunun dünya pazarındaki devamlı yükselen payı kadar kalitesi de onu tekstil sanayinde aranan ürün haline getiriyor ve yetiştirici ülkelerin kalkınmasına ciddi katkı sağlıyor. Günümüzde makinalaşmanın en az yaşandığı kıtada elle toplanması değerini artırıyor ve en önemli tercih sebebi oluyor. ABD, Çin ve diğer birçok ülkede bu bitkinin dikiminden hasadına kadar neredeyse tamamıyla el emeği devre dışı bırakıldığı için hasadı sırasında ürün içine toprak, yaprak ve dal gibi istenmeyen maddeler karışıyor. Bilhassa Batı Afrika ülkelerinin bu ürüne tahsis ettikleri arazi miktarlarının artması yanında insan gıdası yağı için çekirdeğinden ve sabun ile hayvan yemi için bunun artığı posasından, kabuğunun enerji için kullanılmasına bağlı olarak mahsulatın da artmasını beraberinde getirdi.

Nil Nehri havzasında Mısır, Sudan ve Etiyopya dışında Afrika’nın kuzeydoğusundan doğusu ve hatta güneydoğusu dahil Uganda, Tanzanya, Mozambik, Malavi, Zambiya, Zimbabve ve Güney Afrika gibi birçok ülkede az veya çok bu ürün yetiştirilse de son 40-50 yılda Batı Afrika ile Orta Afrika ülkeleri büyük hamleler yaptı. Batı Afrikalı devletler ciddi pamuk politikaları geliştirirken, Doğu Afrika ülkeleri bu anlamda adeta bir âmâ gibi günü kurtarma derdinde görülerek eleştiriliyorlar. Bunlar içinde de Fransa’nın sömürgecilik döneminde uygulamaya koyduğu para birimi CFA (Sefa) frankını kullananlar arasında kıyasıya bir rekabet var. Hatta uluslararası pamuk ihracatı verilerinde Afrika ülkeleri CFA Bölgesi ve diğer Afrika ülkeleri diye ikili bir tasnife tutuluyorlar.

BENİN İLK SIRADA

Kendi ekonomik hayatlarını kurup ayakta durabilmeleri için gerekli olan pamuk üreticisi Afrika ülkeleri, bu ürünü son 60 yıldaki bütün ihracat kalemleri arasında en dikkat çeken madenleri kadar önemli bir konuma getirdi. Batı Afrika bölgesi bu bitkiye Birinci Dünya Savaşı öncesinde hazırlanmışsa da bu çalışma ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında amacına ulaştı. Günümüzde en çok ürünü kimin elde ettiğine dair kıyasıya bir rekabet gözleniyor. Mali’nin bu anlamdaki saltanatını 2012-2013 döneminde 630 bin tonla bir ara Burkina Faso elde etse de 2019-2020 döneminde son birkaç yılda yıllık 150 bin ton artış hedefini tutturarak 850 bin tonu bulan üretimle Benin ele geçirmiş görünüyor. Bunda 2016’dan itibaren bu ülkenin devlet başkanlığını üstlenen Patrice Talon’un önceki hayatında pamuk işiyle uğraşması önemli bir etken.

Batı Afrika’da Mali, Benin, Burkina Faso ve Fildişi Sahili’nin pamuk üretiminde günümüzdeki öncülükleri yanında onlar gibi Çad’da da bu bitkiye ciddi anlamda geniş araziler tahsis edildi. Halen 150 bin ton civarındaki yıllık üretimi ile önemli bir konuma sahip. Mali’nin ihracatındaki yüzde 22 gibi bir oranı ile altın madeninden sonra ikinci ürün olarak Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) yüzde 15’i, Benin’in döviz girdisinin yüzde 40’ı ile GSMH’sinin yüzde 13’ü pamuktan elde ediliyor.

İHRACATÇI AFRİKA, İTHALATÇI ASYA

Pamuk üretimi kadar bunun uluslararası alıcılara pazarlanması da büyük bir uğraşı. Dünyada tekel oluşturan ülkeler yüzünden bu ürünün fiyatları giderek düşüyor. Daha önce kilosu 80 sent civarında müşteri bulurken şimdilerde 60 sentin altında bile fiyat verilebiliyor. Fakat sentetik lifin kilosu 25 sentten 30 sente çıktı. Batı Afrika ülkelerinin her birinin ekonomisinde en büyük ihracat kalemlerinden biri olan pamuğun fiyatının bu şekilde değişkenliğinden ciddi zarar görüyorlar. Çin, ABD, Hindistan, Brezilya ve Pakistan gibi ülkelerden farklı olarak Batı Afrika ülkelerinin blok halinde yüzde 17’yi bulan kaliteli pamuk üretimleri tamamen ihracata yönelik. Dünyada en büyük ihracatçı da ithalatçı da Çin olup adeta bu sektörün kurallarını belirleyen ülke konumuna geldi. İhtiyaç duyduğu ürünü stoklayarak da ciddi bir buhrana sebep oluyor. Şimdilerde en büyük uğraşılarından biri, bir an evvel mevcut stoklarını eritmek. Afrika pamuğunun talihsizliği; ABD, Çin ve diğer ülkeler gibi kıtadaki üretici devletlerin çiftçiye maddi destek verememesi. Dahası sentetik liflerin tekstilde yaygın kullanımı da ürünlerinin pazarlanma alanını daraltıyor. Acımasız rekabet, kıtada kurulması muhtemel tekstil sanayinin gelişmesine mani oluyor.

20 MİLYON AFRİKALI’NIN GEÇİM KAYNAĞI

Doğrudan ve dolaylı yaklaşık olarak 20 milyon Afrikalı’nın günlük hayatını devam ettirmesinde en önemli geçim kaynaklarından biri pamuk. Milyonlarca aile sadece bu ürüne dayalı bir gelecek kurmuş durumda ve yaşanacak en ufak bir olumsuzluk onların hayatlarını zora sokuyor. Benin’de halkın üçte biri pamuk üretimi ve pazarlanmasında çalışıyor. Mali’de ise 160 binden fazla kişinin üreticiliği yanında dört milyon insanın istihdamı söz konusu. Sadece Afrika pamuğuna bağlı üreticiden tüketiciye kadar her aşamadaki uluslararası işlemlerde 90 milyar dolara ulaşan bir meblağdan bahsediliyor. Mali, tek başına bu üründen yıllık 300 milyon Euro’dan fazla bir gelir elde ediyor.  

EN ÇOK HİNDİSTAN ÜRETİYOR

Dünyanın farklı iklim bölgelerinde şimdiye kadar 50 farklı pamuk çeşidi tespit edilse de içlerinden biri yüzde 90, diğeri ise yüzde 5 oranında üretimine ağırlık verilen ikisi dışındakiler dikkat çekecek oranda yetiştiriliyor. Anavatanı konusunda Afrika, ABD ve Asya kıtaları gösterilse de birkaç asır içinde her tarafa yayılması sayesinde halen beş kıtada 100 kadar ülkede üretimi yapılıyor, tüketimi ise dünyanın her tarafına yayılmış durumda. Daha ziyade bol güneşi sevdiği için Avrupa’da sadece Yunanistan ve İspanya’da üretiliyor. 2017-2018 döneminde 6.5 milyon tonla Hindistan (yüzde 23), 5.9 milyon tonla Çin (yüzde 21), 4.5 milyon tonla ABD (yüzde 15) ve bunu Brezilya 3 milyon tonla (yüzde 10), Pakistan 2 milyon tonla (yüzde 7) takip ederek dünya pamuk üretiminin dörtte üçünü gerçekleştiriyorlar.

YÜZDE 45’İNİ ÇİN STOKLUYOR

Afrika pamuğu üretimi artırmak yerine giderek stoka konularak kontrol altına alınıyor. Dünya genelinde 18.2 milyon ton pamuk stoku var ve bu birikim tüm ülkelerin tam kapasite ile çalıştırıldıklarında bütün üretim alanlarının 8 aylık ihtiyacı demek. Bunun yüzde 45’lik kısmını tek başına Çin yapmış durumda. 2014 yılından bu tarafa stoku azaltma çabaları istediği sonucu vermedi. Neredeyse dünya genelindeki yıllık 9.3 milyon tonluk uluslararası pamuk ticareti miktarına yakın pamuğu depolamış bulunuyor. Bu yüzden mesela 2020 Haziran ayında Fildişi Sahili 2019-2020 dönemi ürününün sadece yüzde 20’sini pazarlayabildi. Mali’ye gelince, biraz daha şanslı olup ancak yüzde 50’sini satabildi. Batı Afrika’da Cotton-4, yani 4 büyük pamuk üreticisi ülke olarak bilinen Benin, Burkina Faso, Çad ve Mali’nin geçtiğimiz sene elde ettikleri hasılatın ise yüzde 70’i ya toptancıların depolarında veya taşınacakları limanlarda bekletiliyor. Bütün bunlardan da ürettiği ürünlerin günümüze kadar sadece ihracatına bağlı ekonomik bir düzen kurmasına müsaade edilen Afrika ülkelerinin etkileneceği aşikâr.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı