16. yüzyıl ortalarından 20. yüzyıl ortalarına kadar geçen süreç dâhilinde maruz kaldığı ağır sömürgecilik faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ekonomik dışa bağımlılık ve zayıf yönetişim ile dikkat çeken Afrika kıtası ekonomiden siyasi istikrara, eğitimden sağlığa çok farklı boyutlarda sorunlarla karşı karşıya bir pozisyondadır. Günümüzde ise geçmişte ilk olarak köle ticareti ile başlayan ve daha sonraları sahip olunan zengin yer altı ve üstü kaynakların gasp edilmesi ile devam eden sömürü düzeninin format değiştirmiş şekli olan yeni-sömürgecilik (neo-emperyalizm) ile karşı karşıya kalan bölge, Güney Asya ile birlikte yoksulluk ve küresel eşitsizliğin en derin hissedildiği coğrafya olarak nitelendirilmektedir.
Hiç kuşkusuz kıtanın geneli için ortaya konabilecek bu realite Sahraaltı Afrika olarak adlandırılan ve kıtanın kuzeyindeki genel anlamda Arap ve Berberi nüfusa sahip olan Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas dışındaki kıta coğrafyasında daha da derin boyutlarda hissedilmektedir. Öyle ki, Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan ve dünyanın en az gelişmiş ülkelerinin listelendiği List of Least Developed Countries isimli rapordaki 47 dünya ülkesinden 33’ü Sahraaltı Afrika bölgesindeki ülkelerden oluşmaktadır. Dünya Bankası verileri doğrultusunda da bölge 1,5 trilyon dolarlık ekonomi büyüklüğü ile 75 trilyon dolarlık dünya toplam ekonomi hacminin yalnızca % 2’sine sahip durumdadır. Özellikle bölge nüfusunun dünya geneli nüfusun %14’ünü barındırdığı düşünüldüğünde bölgenin içinde yer aldığı pozisyon çok daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Yapılan tahminler doğrultusunda ise günümüzde 1 milyarı aşan Sahraaltı Afrika nüfusunun yıllık ortalama % 2’lik artış sonucu 2040 yılına geldindiğinde yaklaşık 2 katına çıkacak olması öngörülmektedir ki bu durum önümüzdeki 25-30 yıllık süreç zarfında bölgenin mevcut pozisyonda sahip olduğu birçok kronik problemin ya devam edeceğine ya da daha da derinleşeceğine işaret etmektedir. Hiç kuşku yok ki bu kapsam içerisine girebilecek hususlardan bir tanesi de bölgenin günümüzde de hiç de iç açıcı boyutlarda olmayan enerji ve enerjiye erişim problemidir. Öyle ki 49 ülkenin yer aldığı Sahraaltı Afrika coğrafyası dünya nüfusunun toplamda % 14’ü gibi önemli bir kısmını muhafaza etmekte iken, yıllık ortalama 568 Mtoe’lik toplam tüketim ile dünya toplam enerji tüketiminin sadece % 4’lük kısmına sahiptir. Benzer şekilde kişi başı enerji tüketiminde ise Dünya Bankası verileri doğrultusunda yıllık ortalama 682 Kgoe’lik kişi başı enerji tüketimi ile dünya ortalamasının yalnızca 1/3’lük bölümüne sahip durumdadır.
Hayli olumsuz bir görüntü çizen bu tüketim verilerinin ötesinde enerjiye erişim istatistiklerine bakıldığındaysa bölgenin içinde bulunduğu pozisyonun boyutları daha da çarpıcı şekilde ortaya çıkmaktadır. 2014 yılı verileri esas alındığında elektriğe erişim oranları Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da % 97 ve dünya genelinde % 85 iken Sahraaltı Afrika’da yalnızca % 37’dir. Bu da demek olmaktadır ki yaklaşık 1 milyar nüfusa sahip Sahraaltı Afrika’daki 600 milyonluk ciddi bir kısım artık günümüz koşul ve standartlarında elektrik gibi sıradan olarak nitelenebilecek bir ihtiyaçtan mahrum olarak hayatlarını idame ettirmektedirler.
Gerek enerjiye erişim gerekse de enerjinin tüketimi noktasındaki dünyanın bir hayli gerisi pozisyondaki bu istatistiklere tezat olarak ise Sahraaltı Afrika coğrafyası oldukça zengin enerji kaynaklarına sahip bir pozisyondadır. Bu doğrultuda, sahip olunan petrol (Nijerya, Angola, Ekvator Ginesi), doğalgaz (Nijerya, Angola, Mozambik, Tanzanya) ve kömür (Güney Afrika, Mozambik) gibi fosil özellikli kaynaklar ile daha çok kıtanın orta kesimlerinde yoğunlaşan hidro ve kıtanın neredeyse tamamında söz konusu olan güneş kaynaklarının değerlendirilebilmesi ve gerekli yatırım mekanizmalarının sağlanabilmesi halinde enerji ve enerjiye erişim ile ilgili sıkıntılara çözüm bulunabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Fakat şu da bir gerçek ki yapılan tahminler doğrultusunda yıllık 90 milyar doları bulması gerektiği öngörülen bu yatırımların bizzat yerli kaynaklarca gerçekleştirilmesi bölgenin gerek ekonomik gerekse de sektörel anlamdaki konumu hesaba dâhil edildiğinde pek mümkün bir ihtimal olarak görünmemektedir. Bu nedenle de bölge diğer sektörlerde de olduğu üzere enerji sektörü özelinde de önemli ölçüde dış kaynak ve finansmana ihtiyaç duymakta, fakat gerek ekonomik ve siyasal, gerekse güvenlik tabanlı risk ve engeller sonucu hedeflenen ve hak edilen yatırım ve finansmana ulaşamamaktadır.
Mevcut konjonktür çerçevesinde gerçekleşmekte olan yatırımlar ise yerel kaynakların yanı sıra ağırlıklı olarak kar odaklı faaliyet yürüten yabancı özel şirketlerce ya da Dünya Bankası, OECD Kalkınma Yardımları Komitesi, Afrika Kalkınma Bankası gibi çeşitli yerel ve uluslararası ülke ve kuruluşlarca sağlanan resmi kalkınma yardımları vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir. Bunların dışında bir başka dış kaynak türü ise çeşitli ülkeler tarafından daha çok proje bazlı olarak gerçekleştirilen altyapı yatırımları olup, bu finansman türünün en başarılı örneği ise hiç kuşkusuz özellikle son 20 yıllık süreç zarfında ortaya koyduğu atılım doğrultusunda Çin Halk Cumhuriyeti’dir.
Hızlı büyüme ivmesine sahip gelişmiş ve gelişmekte olan her ülke gibi Çin de artan üretim hacminin bir sonucu olarak gerekli enerji kaynaklarının temini ve bunun yanı sıra üretim sonucu elde edilen ürünlerin dünya pazarına arzı noktasında politikalar izleme ihtiyacı hissetmiş ve bu doğrultuda adımlar atmıştır. Tam da bu noktada Sahraaltı Afrika ülkeleri ise gerek elde bulundurdukları enerji ve enerji dışı hammadde imkânları gerekse de 1 milyarı aşan nüfusu sonucu büyük bir pazar konumunda oluşlarıyla Çin için önemli bir fırsat ve potansiyel teşkil eden bir bölge pozisyonunda olmuştur.
Bu iki önemli kriter çerçevesindeki fırsat ve önem neticesinde ise Çin, Afrika kıtasına yönelik büyük bir ilgi duymuş ve daha çok Batı ülkelerinin imtiyaz sahibi olduğu bölge ülkeleri ile ticari ve siyasal ilişki geliştirme gayreti içerisine girmiştir. Gerçekleştirmiş olduğu atılım ve ticari ilişkiler çerçevesinde de 2000-2013 yılları arası 13 yıllık dönemde Amerika Birleşik Devletleri’ni geçerek 170 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmıştır. Daha çok büyük ölçekli petrol, gaz ve diğer yer altı kaynakları ithalatı ve buna karşılık ulaşım araçları, jeneratör, telekomünikasyon cihazları ve diğer endüstriyel üretimleri ihracatı gerçekleştiren Çin bu performansı ile Sahraaltı Afrika ülkelerinin 2000-2013 yılları arasındaki toplam ticaret hacminin % 22 gibi çok önemli bir kısmına sahip olarak Avrupa Birliği ülkelerinin ardından bölgenin en önemli ikinci ticaret paydaşı olma başarısını göstermiştir.
Hızla artan üretim sonucu ihtiyaç duyulan petrol, doğalgaz gibi fosil kaynakların edinimi ve bunun yanı sıra üretim sonucu elde edilen ürünlerin pazarlanması ve arzı şeklinde 2 ana gaye çerçevesinde özetlenebilecek olan Sahraaltı Afrika’ya yönelik Çin ilgisi ilk olarak ise petrol anlamında oldukça zengin konumdaki Angola ile yürütülen temaslar sonucu başlamıştır. Çin hükümeti ile bölgeye yönelik açılımda pilot ülke olarak seçilen Angola hükümeti arasında yapılan anlaşmalar çerçevesinde Angola’da çıkarılan petrolün uzun vadeli Çin’e aktarımı sağlanmış; bu satışın karşılığı olarak ise Çin tarafından bölgede baraj, enerji santrali, elektrik iletim ve dağıtım hatları ile çeşitli ulaşım altyapı yatırımları gerçekleşmiştir.
İlk etapta Angola ile gerçekleştirilen ve ‘Angola Modeli’ ismi verilen bu modelin zaman içerisinde oturması ve başarıya ulaşmaya başlaması ile beraber ise model yapısı edinilen tecrübe ve ülkelerin kendine has özellikleri doğrultusunda farklılaştırılarak tüm bölgeye ihraç edilmiştir. Büyük oranda Çinli kamu şirketleri tarafından gerçekleştirilen bu proje ve çalışmalar sonucunda ise hem elde edilen kaynaklar sonucu Çin’in enerji arz güvenliği sağlanmış hem de Çin firmaları ve insanı için önemli büyüklükte bir ekonomik kazanım tesis edilmiştir. Öyle ki Çin tarafından Sahraaltı coğrafyasına yönelik sağlanan yatırımların % 72 gibi önemli bir bölümü Çinli kamu firmaları tarafından tesis edilmiştir. Bu şirketler içerisinde en önemlileri ise dünyanın 80 farklı ülkesinde enerji yatırımları bulunan PowerChina bünyesindeki Sinohydro (24 Proje; 3.832 MW), CEEC bünyesindeki Gezhouba (7 Proje; 2.654 MW), Sinomach bünyesindeki CNEEC (5 Proje;1.020 MW), CTGC bünyesindeki CWE (5 Proje, 1.838 MW) ve PowerChina bünyesindeki SEPCO şirketleri (4 Proje; 1.790 MW) olmuştur.
Çinli firmalar tarafından yatırım sağlanan bölge ülkelerinin kaynak profiline bakıldığındaysa yatırımlarda ağırlıklı olarak kaynak zengini ülkelerin tercih edildiği söylenebilmektedir. Nitekim The Infrastructure Consortium for Africa (Afrika İçin Altyapı Konsorsiyumu) tarafından yayınlanan 2013 tarihli Infrastructure Financing Trends in Africa (Afrika’da Altyapı Finansmanı Eğilimleri) isimli raporda da Çin yatırımlarının bölgedeki enerji ve endüstri sektörlerindeki fırsatları kovaladığı vurgulanmaktadır. Bunun yanı sıra yapılan bir kısım analizlerdeyse Çin’in Sahraaltı Afrika’ya yönelik olarak ilgisinin ‘Angola Modeli’nde de olduğu üzere ilk aşamalarda ağırlıklı olarak doğal kaynak açısından zengin konumdaki ülkeleri hedef aldığı, fakat zaman içerisinde kaynak zengini olmayan ülkelere yönelik yatırımlar ile birlikte bu makasın daraldığı dile getirilmektedir.
Çin’in Sahraaltı Afrika’ya yönelik enerji özelindeki yatırımlarının boyutlarına bakıldığında ise Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2016 tarihli Sahraaltı Afrika’da Enerji Sektörünün Geliştirilmesi: Çin’in Katılımı (Boosting the Power Sector in Sub-Saharan Africa China’s Involvement) isimli raporuna göre 2010-2015 yılları arası dönemde gerçekleşen Çin yatırımlarının boyutu 13 milyar dolar olarak ifade edilmektedir. Bu yatırım tutarı içerisinde en önemli pay sahibi alan ise elektrik üretimi ile elektriğin iletimi ve dağıtımına yönelik altyapı mekanizmalarının tesisine yönelik projeler olmuştur.
2010-2015 yılları arası periyotta bölgeye yönelik gerçekleşen toplam enerji yatırımlarının % 30’luk kısmına tekabül eden Çin yatıırmlarının büyük bir kısmının ise yenilenebilir enerjiye dayalı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansı’nın bir diğer raporu olan 2014 tarihli Afrika Enerji Görünümü’ne (Africa Energy Outlook) göre 2010-2020 yılları arası süreç boyunca Çin tarafından Sahraaltı Afrika’ya sağlanan ya da planlanan enerji yatırımlarının % 56 kadarı yenilenebilir enerjiye dayalı projelerdir (hidro enerjinin payı % 49’dur). Geri kalan kapasitenin ise % 20’si kömür, % 19’u doğalgaz, % 5’i petrol ve % 7’si de diğer türlerdeki enerji kaynaklarına dayalıdır.
Gerçekleşen yenilenebilir enerjiye dayalı yatırımların daha derin bir analizi gerçekleştirildiğinde ise esas anlamda Çin’in bölgeye yönelik stratejilerinin bazı ipuçları da elde edilebilmektedir. Öyle ki hidro enerjiye dayalı olarak gerçekleşen enerji yatırımlarının boyutu toplam yatırım ve finansmanın neredeyse yarısına eş değer bir noktadadır. Bu durum ise AFAM Bşk. Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Muhammed Tandoğan’a göre petrol ve madenlere olan ilginin yanında, Çin’in Afrika’daki Nil havzasında yer alan tarım ve havza istikametinde inşa edilen barajların yapımına da müdahil olmasıyla hidroelektrik santrallerini işletme ve bu sayede enerji piyasasını domine etme arzusu ile alakalıdır.
Son olarak, birkaç ülke dışında Sahraaltı Afrika ülkelerinin tamamına yakınının içinde bulunduğu enerji kapsamındaki sıkıntıların önemli sebeplerinden biri konumundaki üretimi gerçekleştirilen enerjinin kullanıcılara ulaştırılması hususunda da Çinli kamu ve özel sektör şirketlerinin ciddi yatırım ve finansman desteklerinin olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Özellikle şehirdeki enerji tüketimine kıyasla kırsal enerji tüketiminin bir hayli düşük olmasının da en büyük etkeni olan bu alandaki eksikliklere yönelik projelerin sonucunda 2010-2020 yılları arası periyotta bölgeye yönelik sağlanmış ya da sağlanacak olan iletim ve dağıtım hatlarının uzunluğu 28.000 kilometreyi bulmaktadır. Bu altyapı hatlarının bir kısmı şehir ya da kırsal bölgeler arası uzanmakta iken bir kısmı da Etiyopya-Cibuti ve Benin-Togo arasında inşa edilen iletim ve dağıtım altyapı projelerinde olduğu gibi ülkeler arası olarak gerçekleştirilmektedir.
Tablo 1. 1995-2012 Yılları Arası Sahraaltı Afrika’ya Çin Tarafından Gerçekleştirilen Enerji Yatırımları
Üretim | İletim ve Dağıtım | |||||
Tamamlanan | Devam Eden | Planlanan | Tamamlanan | Devam Eden | Planlanan | |
Doğu Afrika | 14 | 9 | 5 | 10 | 10 | 1 |
Batı Afrika | 17 | 4 | 2 | 6 | 2 | 2 |
Orta Afrika | 8 | 5 | 2 | 5 | 1 | 2 |
Güney Afrika | 15 | 7 | 8 | 4 | 5 | 1 |
Toplam | 54 | 25 | 17 | 25 | 18 | 6 |
96 | 49 |
Kaynak: International Energy Agency. (2016). Boosting the Power Sector in Sub-Saharan Africa China’s Involvement. Paris.
Kaynakça
Africa Progress Panel (2015), “Power, People, Planet: Africa Progress Report 2015”, Geneva.
African Development Bank Group (2018), Light Up and Power Africa – A New Deal on Energy for Africa, https://www.afdb.org/en/the-high-5/light-up-and-power-africa-%E2%80%93-a-new-deal-on-energy-for-africa/ (27 Ocak 2018).
Birleşmiş Milletler (2017), List of Least Developed Countries, https://www.un.org /development/desa/dpad/wp-content/uploads/sites/45/ publication/ldc_list.pdf (21 Ocak 2018).
Dünya Bankası (2018b), Energy Use, https://data.worldbank.org/indicator /EG.USE.PCAP.KG.OE (25 Ocak 2018).
Dünya Bankası (2018c), Access To Electricity, https://data.worldbank.org /indicator/EG.ELC.ACCS.ZS (25 Ocak 2018).
Dünya Bankası (2018f), Electricity Consumption, https://data.worldbank.org /indicator/EG.USE.ELEC.KH (27 Ocak 2018).
I.H. Rehman vd. (2012), “Understanding The Political Economy And Key Drivers Of Energy Access In Addressing National Energy Access Priorities And Policies”, Energy Policy. 47, 27-37.
International Energy Agency (2014a), Africa Energy Outlook, Paris.
International Energy Agency (2016), “Boosting the Power Sector in Sub-Saharan Africa China’s Involvement”, Paris.
Muhammed Tandoğan ve Osman Kağan Yücel (2017), “Nil’in Paylaşılması Meselesi: Hidro-Diplomasi Bağlamında Mısır, Sudan ve Etiyopya Rekabeti”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 53, Temmuz, 107-120.
Musa, Suleiman Musa (2015), “China’s Relationship With Africa. Neo-Imperialism, Neo-Coloialis”, Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi SBE, İstanbul.
South African Oil & Gas Alliance (2017), Energy Overview of Oil & Gas in the Sub-Saharan Africa Region, https://www.saoga.org.za/oil-gas-hubs/overview-oil-gas-sub-saharan-africa-region (09 Eylül 2017).
Tandoğan, Muhammed (2017), Afrika’da Suyun Gücü ve Hidro-Diplomasi, https://www.afam.org.tr/afrikada-suyun-gucu-hidro-diplomasi (7 Ocak 2018).