Zambiya adı bağımsızlık sonrası Zambese Nehri’nden hareketle oluşturulan bir isimdir. İngiliz sömürgeciliği döneminde adı Kuzeybatı Rodezya olarak değiştirildi. Zira burası Güney Afrika İngiliz Şirketi adına ele geçiren ve yaklaşık 30 yıl elinde tutan Cecil Rodes’un adıyla özdeşleştirildi. Başkent Lusaka ise burası henüz köy iken ustabaşısı olan Lusaka’nın adına istinaden isimlendirildi.
Ülke sınırları içinde insan varlığının her ne kadar üç milyon yıl önceye kadar gittiğine dair görüşler ileri sürülmesi bir yana 1921 yılında yapılan arkeolojik kazılarda ele geçirilen kemiklerinden hareketle burada 100 bin ile 300 bin yıl önce insanın yaşadığı ileri sürülmektedir. Bazı kazılarda ise 60 bin yıl öncesine ait insan kemiğine kuzey bölgesinde rastlandığı yönünde bilgiler mevcuttur.
Ülkenin ilk yerlileri Buşimenler idi ve daha çok avcılıkla ve araziden topladıkları ürünlerle geçiniyorlardı. M.S. 4. yüzyılda buraya göç eden Bantular farklı otonom küçük kabileler oluşturdular. 9. yüzyılda bakırdan yaptıkları paralar kullandılar. Bugünkü Zambiya devletinin nüfus yapısının oluşması Afrika’nın farklı bölgelerinden 1500-1800 yılları arasında buraya gerçekleştirilen göçlere dayanmaktadır. İlk gelenler Kongo’dan Lunda, Luba ve Lozi soylular olup zaman içinde en güçlü toplulukları meydana getirdiler. 1838-1864 yılları arasında Kololo kabilesi Loziler üzerine himaye kurdu. Güney Afrika’daki Boers ve Zulular’dan kaçan Ngoni etnik topluluğu 1850-1870 yılları arasında ülkenin doğusunu yurt edinip yerleştiler.
21. yüzyıla girdiğimiz dönemde Zambiya’da 70 ile 82 ayrı soydan kabile yaşadığı ve içlerinde en kalabalık olanların Bemba, Ngoni, Lozi, Chewa, Chokwe, Lunda, Luvale, Tonga ve Tumbuka olduğu bilinmektedir. Her bir Zambiyalı kendi kabilesinin diğerlerinden üstün olduğuna inanmaktadır.
Kongo sınırından çıktıktan sonra Angola topraklarına geçen ve ardından Zambiya’ya ulaştıktan sonra Zimbabve ile arasında tabii sınır oluşturur ve ardından Mozambik üzerinden Hint Okyanusuna dökülür. Özellikle Mozambik sahillerinde 13. ve 14. yüzyıllarda etkili olan Müslüman Araplar bu nehrin vadisi boyunca iç bölgelere kadar ilerleyerek çeşitli ihtiyaç maddeleri temin ettikleri bilinmektedir. Portekizliler her ne kadar Mozambik sahillerindeki Müslümanların hükümranlığına 16. yüzyılın başında son vermekle birlikte kendileri kıtanın içlerine ilerlemediler. Bu durum 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etti. Bu dönemde Portekiz Angola ve Mozambik sömürgelerini birleştirmek için bugünkü Zambiya topraklarını ele geçirmek istiyordu. Oldukça hareketli bir devreye girildi ve bir taraftan Zengibar’da hüküm süren Bûsaîd hanedanı mensubu tüccarlar Doğu Afrika sahillerinden kıtanın iç bölgelerine ilerleyip nüfuz bölgeleri oluşturdular. Uganda istikametinde kuzeye ilerleyenler olduğu gibi Tanganyika Gölü’nü geçerek batıya ve Malavi gölü istikametinde güneye doğru uzunca mesafe aldılar. Bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusuna ulaşanlar burada Tippo Tip Krallığı adıyla bir idare kurarlarken, Malavi topraklarına ilerleyenler de orada Kota Kota Krallığı adıyla farklı bir idare oluşturdular. Yeni açılan bu iki bölgenin batısında kalan bugünkü Zambiya’nın doğusundaki topluluklarla da özellikle Tippo Tip kısa adıyla bilinen Hamid b. Muhammed el-Mürcibî’nin kuzeydoğu Zambiya’ya kadar ilerlediği ve burada Bemba kabilesiyle mücadele ettiği bilinmektedir.
Afrika içlerine ilerlerken öncelikle muhatap oldukları Yao etnik topluluğu kendilerine en büyük yardımı ettiği gibi tamamına yakını da İslâmlaştı. Bunların bölge toplumları üzerindeki etkinliği oldukça fazlaydı ve bir müddet sonra Zambiya’daki kabilelerden Bembalar ile irtibatları artı ve onların kısmen Müslüman olmalarına vesile oldular.
1800’lü yılların sonlarında Müslüman Arap tacirler ve Portekizliler, Zambiya kabileleriyle altın, fildişi ve köle temin etmek için temasa geçtiler. Aynı dönemde David Livingstone ile başlayan misyonerlik faaliyetleri de hızlandı. 1854 yılında Zambezi nehri üzerindeki çağlayanlar bölgesine ulaşınca buraya Viktorya Şelaleri adını verdi. 1873 yılına kadar bölgeyi İngiliz sömürgeciliği için köle ticaretini engelleme ve misyonerlik faaliyetlerine hazırlarken bölgenin hem zenginliklerini, hem de coğrafi yapısını inceleyerek bunları farklı kitaplarında yayınladı. Ne var ki 1873 yılı Mayıs ayında Zambiya’nın Chitambo isimli köyde bir türlü şifa bulmadığı hastalığından öldü.
1890 yılında Lozi kabilesi kralı Lewanika, Zambiya topraklarında çok daha geniş nüfuza sahip ikinci İngiliz vatandaşı olan ve İngiliz Güney Afrika Şirketi’ni (British South Africa Company (BSAC) kuran Cecil Rhodes (ö.1902) ile temasa geçerek onun himayesine girdi. 1894 yılında Kuzey Rodezya diye isimlendirdiği toprakların İngiltere’ye ait olduğunu kabul ettirdi ve burası kısa süreliğine Kuzey Zambezi olarak isimlendirildi. İngilizlerin girişimiyle köle ticareti yasaklanınca geçimini bundan sağlayan Bemba kabilesi bir müddet tepkisini ortaya koydu. 1898-1899 yıllarında kuzeydoğu ve kuzeybatı Rodezya arasında idari bir birlik kuruldu. 1911 yılında Kuzey Zambezi anayasası benimsenerek BSAC idaresinde bugünkü sınırları belirlendi. 1923 yılında Güney Rodezya otonom olurken Kuzey Rodezya ise İngiliz Sömürge Ofisi’nin idaresinde himaye altındaki yeni bir idareye dönüştürüldü.
1929 yılında Kuzey Rodezya olarak kayıtlara geçirdi. 1920-1930 yılları arasında Amerikalılar buradaki maden yatakları konusunda yaptıkları araştırmalarda ilerleme kaydedince buraya önem verilmesiyle kalkınmaya başladı ve göç aldı. 1953 yılında İngiliz Sömürge Dairesi Nyasaland isimli bugünkü Malavi ile Kuzey Rodezya ve daha sonra Zimbabve adını alan Güney Rodezya’yı Merkezi Afrika Federasyonu (Central African Federation) adı altında tek idarede topladıysa da kısa zaman sonra üçüncüsü bu birlikten ayrıldı. Aslında bu birlikten amaç bir taraftan bölgenin kalkınmasını sağlama gayreti olsa da asıl tarafı özellikle İngiltere’den ayrılmasını yavaşlatmaktı.
1905 yılında kurulan Lusaka köyü 1935 yılına gelindiğinde epeyce büyüdüğü için Kuzey Rodezya’nın merkezi şehri olan Livingstone’un yerini aldı. 1964’da ülke Zambiya adıyla bağımsız olunca da bu konumu devam ettirildi. Halen ülkenin en büyük şehri olduğu gibi idari, finans ve ekonomik olarak da birinci sırada yer almaktadır. Tanzanya’nın başkenti Darüsselam’a giden kuzey demiryolu ile Malavi’nin başkentine giden doğu demiryolunun birleşme noktasında bulunmaktadır.
Bağımsızlık Süreci
Bugünkü ülkenin temellerini atan ilk ayrılıkçı özellikteki siyasi parti 1948 yılında kuruldu. 1951’de ise Harry Nkumbula idaresinde Afrika Milli Kongresi oluşturuldu. 1955 yılında Roy Welensky isimli bir İngiliz, Merkezi Afrika Federasyonu’nun ilk başbakanı oldu. Ancak bu oluşuma karşı çıkan ve Afrika Milli Kongresi’nden ayrılanlar Bağımsızlık İçin Birlik Partisi’ni (United Party for Independane) kurdular. 1963 yılında federasyon dağılırken ülkede İngilizlerle yerliler arasında artan ırk ayrımcılığına karşı mücadele başladı. Keneth David Kaunda’nın Bağımsızlık İçin Birlik Partisi (United Party for Independence) 50 milletvekilliği, muhalifi 10 milletvekili ve 10 milletvekilini de İngiliz soylu beyazlar elde etti. 24 Ekim 1964’ten 1991 yılında sendikacı rakibi Frederick Jacop Titus Chiluba’nın karşısında seçimleri kaybedene kadar ülkenin birinci devlet başkanı olarak görev yaptı.
Babası bir papaz olan Keneth David Kaunda misyoner okullarında yetişmiş ve zaman içinde İngiliz sömürgeciliğine karşı tavır aldığı için beyazlara tahsis edilen yerlerden birçok defa kovulmuştu. Ülkenin ilk yerli siyasetçisi olan Kaunda gençliğinde Gandhi’nin öğrencisi olduğu için ondan aşırı derecede etkilendi. Ülkesinin mutlaka birliğe kavuşacağına inandığı için 1960’ların başında siyasi faaliyetlerine başladı ve kendisine Afrika’nın Gandhi’si lakabı verildi. 82 ayrı etnik unsuru bulunan ülkede birliği sağlamak için tek parti diktatörlüğü yolunu seçerek ve Marksist bir sistemi dayatarak baskıcı bir yönetim oluşturdu. Madenler ve demir yolu millileştirilmesi ülkeyi sıkıntıya sokarken ekilebilir arazilerin ortak işletime tabi tutulması gelirlerin düşmesine sebep oldu. İktisadi hayatı daha ziyade İngiltere ve Güney Rodezya olarak bilinen Zimbabve tarafından sağlanırken Kafue barajını inşa edince güneydeki komşusunun kömürüne ihtiyacı azaldı. Çin’den aldığı kredilerle demiryolunu Tanzanya’nın o zamanki başkenti Darüsselam’a kadar uzatınca ülkesi rahatladı. Eğitime öncelik vererek okuryazar oranını arttırdı. Aynı zamanda bir entelektüel olan Keneth Kaunda çok sayıda eser kaleme aldı. Bunlar: Dominion status for Central Africa? (1958); Zambia shall be free : an autobiography (1962); Zambia, independence and beyond : the speeches of Kenneth Kaunda (1966); The Rhodesian crisis (1967); Humanism in Zambia and a guide to its implementation (1967); A humanist in Africa : letters to Colin M. Morris from Kenneth D. Kaunda, president of Zambia, 1969 (1970) ve The Riddle of violence (1980).
1971 yılında anayasada tek partiye katılımı sağlayan düzenlemeye gidildi. Takip eden yıllarda Zambiya komşusu olan Güney Rodezya, Namibya ve Güney Afrika’daki bağımsızlık mücadelesi verenlerin karargâhına döndü. 1980’li yıllarda ise ülke ekonomisi zora girdi. 1990’lı yıllarda bakır fiyatlarının düşmesi ve kuraklık ülkeye büyük zarar verdi. 1991 yılında Keneth David Kaunda’nın siyasi rakibi Frederick Jacop Titus Chiluba’nın Çok Partili Demokrasi Hareketi (Movement For Multyparty Democracy-MMD) seçimleri kazandı. İlk defa bunun döneminde Afrika ülkelerinin hiçbirinde yaşanmayan bir karar aldı ve Zambiya’nın resmi dininin Hıristiyanlık olduğunu ilan etti. Bunda en büyük etki ülkesinde İslâmiyet’in hızlı bir yayılma eğilimi göstermesidir. Bu durum hem Müslümanlar tarafında büyük tepki çekti, hem de toplumun diğer kesimleri buna itiraz ettiler.
Zambiya’da 1996 yılındaki seçimlerde muhalefet partilerinin güçlendiği görüldü. Anayasa gereği devlet başkanı ikinci defa aday olamayınca bu defa Levy Patrick Mwanawasa, MMD’nin başına geçerek 2001 yılı seçimlerini kazanarak üçüncü devlet başkanı oldu. Selefine göre Müslümanlara yakın tavır sergilemesi, kendisine sempati beslenmesi neticesini doğurdu. Ancak onun ikinci döneminde hastalanması üzerine yerine geçici olarak devletbaşkanı yardımcısı Rupiah Bwezani Banda geçti. Mwanawasa’nın Ağustos ayında ölmesi üzerine de devletbaşkanı oldu. Ancak 2011 yılında devlet başkanlığı seçimini Patirotic Front (PF) isimli muhalefet partisi lideri Michael Chilufya Sata kazandı. 29 Ekim 2014-25 Ocak 2015 arası geçici olarak Guy Lindsay Scott ve halen Edgar Chagwa Lungu görevine devam etmektedir.
Afrika kıtasının güney bölgesine düşen ülkenin denizle bağlantısı olmayıp halen İngiliz Milletler Topluluğu Commonwealth’e üyedir. 2009 yılında 11 milyon 800 bin nüfusa sahipti. İngilizce ülkenin resmi dili olup farklı unsurlar arasında da ek iletişim dili olarak kullanılmaktadır. Zambiya’da Çin’in nüfuzu giderek artmakta olup 2011 yılı itibarıyla bu ülkede 100 bin Çinli yaşamaktadır. Giderek madenler, tekstil ve ziraata el atmış durumdalar. Mevcut konumlarıyla ülke siyasetinde ciddi bir etki oluşturdular.
Ülkede İslâmiyet
Afrika kıtasında İslâmiyet en geç yayıldığı birkaç ülkeden birisi Zambiya olup bunun temel sebebi genel anlamda bir iç bölge olması ve tarih boyunca herhangi bir ulaşım ağının buradan geçmemesiyle alakalıdır.
İlk defa 13. yüzyılda Mozambik üzerinden Zambeze Nehri vadisine Müslüman Arapların gittikleri yönünde rivayetler bulunmaktadır. Ancak Zambiya topraklarının herhangi bir bölgesinde o döneme ait bugünkü anlamda İslâmiyet’in yayıldığına dair bir iz bulunmamaktadır. İkinci olarak Müslümanların bölgeye gelişi oldukça geç bir dönem olan 19. yüzyıla rastlamaktadır. Doğu Afrika sahillerinden Tanganyika Gölü çevresine kadar ilerleyen Arap ve Sevahili tüccarlar buradan çevredeki bölgelerde yaşayan topluluklar arasında İslâmiyet’in yayılmasına vesile oldular. Zambiya’nın Copperbelt olarak bilinen kuzey eyaletindeki Ndola’da bazı kimselerin İslâm’ı kabullenmeleri bir başlangıç olarak kabul edilmektedir. Bu kimseler şu anda Ndola yakınındaki Chiwala’da 500 kişi kadar bir nüfusa sahiptirler.
Zambiya topraklarında üçüncü Müslüman toplumu buradaki maden yataklarında çalışmak için gelenler oluşturdu. Bunlar Malavi ve Tanzanya’daki Müslüman Yao soylu işçiler olup onlarla birlikte ülkedeki Müslümanların sayısı giderek arttı. Özellikle bunlar işgücüne dayalı alanlarda çalışmaktadırlar ve içlerinde meslek sahibi olanlar da bulunmaktadır.
İngiliz sömürgeciliğinin devam ettiği 1923-1964 yılları arasında Hindistan ve Pakistan’dan Zambiya’ya gelme imkânı bulan Asyalı Müslümanların sayıları da giderek arttı. Bunlar daha ziyade ticari hayatla meşgul olmaktadırlar ve genelde büyük kasaba ve şehirlerle yaşamaktadırlar.
Zambiya’da oluşan en son Müslüman topluluk ise buraya kıymetli madenler aramak için gelerek yerleşen ve içlerinden bir kısmının yerli kadınlarla evlenmesiyle onların da ihtida etmesine vesile olarak sayılarını kısa zamanda epeyce artıran Batı Afrikalı Müslümanlardır. Bunlar komşu Kongo dışında Senegal, Fildişi Sahili, Mali, Gana ve Nijerya’dan gelmişlerdir. Batı Afrika’dan buraya ilk gelenler Senegalli olduğu için genelde tamamı o ülkeye mensup gibi algılanır ve Msene dendiğinde tüm Afrika yerlisi Müslümanlar anlaşılmaktadır.
1990’lı yıllarda hızlı bir şekilde artan İslâmlaşma sayesinde Zambiya yerlileri yeni konum elde ettikleri için tercih edilmektedir. Bir diğer husus yüzlerce Zambiyalı gencin 1980’li yıllardan itibaren Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Pakistan ve İran gibi İslâm ülkelerine okumaya gitmeleri onları İslâmlaşmaya sevk eden önemli bir yoldur. Uzun yıllar yüksek eğitimden mahrum kalan ülke gençleri aldıkları eğitim sayesinde dünyaya daha rahat açılarak tecrit edilmekten kurtulmuş oluyorlar. Doğu Afrika bölgesinde son yirmi yılda görülen iç çatışmalar, kuraklık ve açlık sebebiyle çok sayıda Somali vatandaşı ve Kenyalı Zambiya’ya gelip yerleşti. Bunlar ülkedeki Müslümanların sayınsın artmasına ciddi katkı sağladı.
Zambiya’nın bağımsızlığını kazanması ile birlikte İngiltere’nin baskıcı yönetimi sona erdiği için bir cazibe ülkesine dönüşerek giderek artan miktarlarda Müslüman çevre ülkelerden ayrılıp burayı yurt edindi. Başkent Lusaka’da Malavi, Tanzanya, Mozambik, Hindistan ve Batı Afrika’dan gelip yerleşen 10.000’in üzerinde Müslüman yaşamaktadır. Ancak bunlar yerliler üzerinde oldukça müspet tesir bıraktıkları için kendi dinlerine rahatça girmelerine vesile olmaktadır. Güneydeki Lusaka-Livingstone arasındaki demiryolu istikametindeki Mazabuka, Monze, Chome ve Livingstone’da bulunan yaklaşık 1500 kadar Müslüman’ın % 75’ini yerliler oluşturuyor. Özellikle Chipata’da yerliler arasında İslâmiyet giderek yaygınlaşmaktadır.
Hindistan ve Pakistan’daki faaliyetlerini bu iki ülke dışına da taşıyan Tebliğ Cemaati, özellikle Zambiya’yı kendilerine tebliğ-irşad ülkesi seçerek ulaşabildikleri her yerde faaliyet göstermektedirler. 1970’li yıllarda başlayan tebliğ faaliyetleriyle Zambiya’da yerli Müslümanların sayılarını giderek artırdılar. Öyle ki onların girişimleriyle yüz kadar köyün halkı muhtarlarıyla beraber İslâm’ı kabul ettiler. Bu köylerdeki Müslümanların sayısı toplam 15.000 kadar hesap edilmektedir. Bunlar için çamurdan küçük bir camii ve bir de medrese açıldı. 1991 yılında devletbaşanı Fredrick Chiluba Zambiya’nın Hıristiyan bir ülke olduğunu tartışmalı bir şekilde ilan edip anayasaya da koydurması Müslümanlar, medya ve siyasi gruplar tarafından büyük tepkiye sebep oldu.
Zambiya’daki dini doku konusunda verilen oranlar birbirleriyle uyuşmamaktadır. Birbirlerine denk gösterilen tüm Hıristiyanların oranlarını % 70 ile % 90 arasında oldukça yüksek bir seviyede gösterilmektedir. Oysaki 1964 yılında bağımsızlığını elde eden ülke önce Kuzey Rodezya olarak biliniyordu. 1970’li yıllarda nüfusunun sadece % 40 yakını kendilerini Hıristiyan olarak tarif ediyorlardı. Aynı yıllarda Müslümanlar ise küçük bir azınlığı temsil etmekte olup iki ayrı topluma ayrılmaktaydılar. 2000 yılındaki Zambiya devletinin yaptığı nüfus sayımına göre nüfusun % 87’sini Hıristiyanlar oluştururken % 0,5’ini Müslümanlar meydana getirmekteydi. Geriye kalanlardan % 7’si diğer dinlere mensupken % 1’i ise Müslüman veya Hindu olduğu net olarak bilinmemektedir. Ülkedeki insanların % 7’si ise inançlarını belirtmedikleri için genel orantıya dahil edilmemişlerdir.
Zambiya’nın mevcut anayasasının 19. maddesi ülkedeki herkese düşünce ve inanç hürriyeti verdiği gibi bunu yayma hakkı da tanımaktadır. Protestanlar ülkedeki Hıristiyan oranını % 70 olarak vermekte ve her geçen yapılan İslâmî tebliğlerle bu oranın % 50’ye düşeceğinden endişe etmektedirler. Zira ülkenin doğu bölgelerinde faal Müslüman tebliğciler yerlilere iş ve eğitim vererek kazanmaktalar.
2003 yılı itibarıyla Zambiya’da 200 kadar küçük camii ve dört Müslüman okulu bulunuyordu. Son yıllarda camii inşasında büyük bir artış yaşanmakta, ayrıca medreseler, ilk ve ortaöğretim okulları açılmakta olup bu alanlardaki faaliyetler genelde Hıristiyanlar tarafından kullanılmaktadır. Başta Afrika İslâm Ajansı başta olmak üzere Arap ülkelerinden ve diğer ülkelerden gelenlerin insani yardım faaliyetleri yaşanmaktadır. Artık ibadete açılan her caminin yanında mutlaka medrese olarak isimlendirilen bir İslâm okulu faaliyete geçirilmektedir. Özellikle normal okullar da açılarak Müslüman topluma rehberlik yapacak modern eğitimle donanımlı nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir ki bunlardan birisi Chipata’daki Congololo olup benzeri okullar ülkenin diğer taraflarında da açılmaktadır.
Yabancı asıllı Müslümanlardan birinci topluluğu Hint asıllılar oluşturmaktadırlar. Bu ülkedeki tüm Hintlilerin sayısı göz önüne alındığında içlerinde Müslüman olanların oranı üçte bir seviyesindeydi. Hatta 1961 yılındaki nüfusa göre Zambiya’da 11.000 Hintli vardı ve bunların sadece %30’u Müslüman idi. Rodezya’dan gelen Hindular daha ziyade ticaretle meşgul iken Malavi’den gelen Yao asıllı Müslümanlar ise kırsal kesimi temsil etmekteydiler. 1975 yılında Hint kökenli Müslüman sayısı üç ile dört bin kişi arasındaydı ve daha çok iktisadi hayatla geçinmekteydiler. Başkent Lusaka, Copperbelt ve ülkenin doğusundaki Chipata’daki Hintlilerin % 95’i Müslümandı. Bu Hintli Müslümanlar genel olarak Hindistan’da Bombay ile Ahmedabad arasındaki bölgelerden gelmiş kimselerdi. Çoğunluğu Gucerat dili konuşmaktalar ve Hanefi Mezhebi mensubudurlar.
Zambiya’daki Afrika kökenli Müslümanlara gelince bunların sayısı 2.000 civarındaydı. Bunlar ülkenin Tanganyika Gölüne yakın kuzeyinde Mpolokoso’da ikamet etmekteydiler. 1970’li yıllarda tüm ülkede bulunan 15 camiden beşi doğuda yer alıyordu.
Lusaka, Chipata ve Kitwe’de Kur’ân okulları yoğun olarak bulunmaktadır. Daha üst seviyede İslâm eğitimi alacak olan gençler Hindistan’a gönderilmektedir. Ahmediye İslâm Topluluğu da faaliyetlerine bu ülkede 1972 yılında bir vakıf kurarak başladı. 20-21 Ekim 2008 tarihlerinde İslâm Kalkınma Bankası Zambiya Bankası ile ortaklaşa bir toplantı yaparak ülkesinde ortaklık imkânları ve kalkınma projeleri üzerinde çalışmaları ele aldılar.
Günümüzde Zambiya Müslümanlarını Zambiya Yüksek İslâm Konseyi (Islamic Supreme Council of Zambia (ISCZ) temsil etmektedir. İlk başkanlarından Şeyh Assadullah Mwale kendisini aynı zamanda Başmüftü olarak tanıtmaktaydı. 15 yaşında iken 1968 yılında ihtida ederek Müslüman olmuştu. Altı ay boyunca Lusaka’dan Kahire’ye yaya olarak yürüyerek burada İslâm hukuku okudu. 1908 yılında inşa edilen ve ülkenin en eski Camii Chibolya Camii imamlığı görevini uzun yıllar yürüttü. Halen bu konseyin başkanlığına Salahubeen Suzyo Zimba Müslüman toplumun oylarıyla seçilerek getirildi.
Zambiya’da İslâmî faaliyetlerin en yoğun yürütüldüğü mekânlar dernekler olup son yıllarda giderek artan sayıda açılan yenileriyle dikkat çekmektedirler. 2004 yılında devletbaşkanı Mwanawasa başkent Lusada’ki Makeni İslâm Merkezi’ni (Makeni Islamic Center) ziyaret ederek siyasi hayatın içinde daha yoğun yer almalarını istedi. Müslüman toplum arasında bu ilgi memnuniyetle sonuçlanmış ve 2006 yılı devletbaşkanlığı seçimlerinde Kabwe Müslüman Derneği (Kabwe Muslim Association) kendisini desteklediklerini açıkça ilan etmişti. Zambiya İslâm Konseyi (Islamic Council of Zambia (ICZ)) ise ülke Müslümanlarının siyasetle ilgilenmelerini, ancak politize olmamalarını tavsiye etmektedir.
Afrika ülkeleri içinde Müslüman oranının çok çarpık bir şekilde % 1 ile % 20 gibi değişen miktarlarda verildiği bir ülke olan Zambiya’da İslâmiyetin son yıllarda giderek yayıldığı konusunda yaygın bir kanaat mevcuttur. Müslüman temsilciler oranlarını genelde % 11 ile % 20 arasında ifade ederlerken resmi kurumlar bu oranı en fazla % 1 ile % 5 arasında göstermektedirler. Son yıllarda Protestan mensubu bazı yetkililer Hıristiyan oranının % 70’lerden % 50’lere doğru düşeceğini öngörerek bunda İslâmlaşmanın menfi anlamda etkili olduğunu ileri süren raporlar hazırlamaktadırlar. Tanzanya ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti sınırının kapalı olduğu bölgelerde giderek artan İslâmlaşma son on beş yılda dışarıdan gelen yardımlarla anayasasına devletin dininin Hıristiyanlık olduğunu koyan Zambiya’da bu durum fazla olumsuz tesir bırakmamış ve yeni din büyük bir hızla yayılmaya devam etmektedir. Ülkedeki Hıristiyanlar arasında Katolik ve Protestan oranı birbirlerine yakın olup her ikisi de İslâm’ın yayılmasının engellenmesi için gayret ediyorlar. Bunun için yerel dillerde İncil tercüme ettirip dağıtılmasının çok etkili olacağını ve bunun için de ciddi anlamda maddi desteğe ihtiyaç duyuyorlar.
KAYNAKÇA
Joseph M. Cuoq, Les musulmans en Afrique, Paris 1975, 483-484;
Robert W. July, Histoire des peuples d’Afrique, (İng. Fr. trc.: Prosper Adodo ve dğr.), Paris 1977, III, s.99-108;
Scott D. Taylor, Culture and Customs of Zambia, Westport 2006, 35-36;
Mohamed Amra, “Islam in Soutern Africa: A Historical Perspective”, Islamic Civilisation in Easteren Africa, İstanbul 2006, s.113-1134;
Moshe Terdman, “Conversion to Islam in Zambia”, Islam in Africa Newsletter, vol. 2 (2007), nr. 4, Herzliya/İsrail (December 2007), s.14-18;
Felix J. Phiri, “Islam in post-colonial Zambia”, One Zambia, Many Histories Towards a History of Post-colonial Zambia (edit.: J.-B. Gewald, M. Hinfelaar and. G. Macola), Leiden 2008, 164-186;
Felix J. Phiri, “The Impact Of Global Islam On Local Islam in Zambia”, Encounter, Document for Muslim-Christian Understanding n° 333, March 2008, s.1-14;
Caleb M Fundanga, “Building partnerships for development”, Lusaka 20 October 2008 (Rapor).
Edward A. Alpers, “East Central Africa”, The History of Islam in Africa, (ed.: Nehemia Levtzion), Ohio 2000, s. 302, 317.