Yeni Sömürgecilik: Fransız Afrikası’nda CFA Bölgesi ve Uranyum Rezervleri

0

Fransa, eski sömürgelerinin bağımsızlıklarını elde etmesinden bugüne, onlar üzerinde kayda değer bir güç kullanmayı sürdürüyor. Bu bağlamda tasarladıkları CFA (Communauté Financière Africaine) bölgesi çerçevesindeki yeni bir sömürgecilik modelini, söz konusu ülkeler üzerinde ekonomi politik, sosyolojik ve kültürel çıkarlar bağlamında yaklaşık 60 yıldır hâkim bir model üzerine inşa etmiştir. Bu durumun temelinde yatan sebep ise Fransa’nın ucuz hammadde temini için Frankofon Afrika kaynaklarına olan aşırı bağımlılığıdır.

Bu yazı, Fransa’nın Afrika politikasındaki ana hedefi bağlamında bir nükleer enerji gelişimi ve düzenli temini için hayati öneme sahip olan “stratejik” hammaddelere serbest ve sürekli erişimi sağlamak olduğu varsayımına dayanıyor. Fransa uzun yıllardır uranyum gereksinimlerinin çoğunu, Afrika’da “çekirdek” olarak nitelendirilebilecek, ayrıcalıklı bir ilişki içinde bulunduğu Nijer, Gabon ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nden ithal ediyor. Bu minvalde yazı, Fransa’nın başlıca uranyum tedarikçileri olarak bu ülkelerin önemi ile buradaki ağır ve devam eden ekonomi politik varlığı arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermeye çalışıyor.

Fransız Afrikası, CFA Frangı ve Yeni Nesil Sömürge Stratejileri

Fransa, günümüzde Fransız Afrikası diye adlandırılan eski sömürgelerinin bağımsızlıklarını tanıdıktan sonra da onlarla siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamdaki derin bağlarını korumuştur. Bu bağlamda Fransa, çıkarları çerçevesinde söz konusu Afrika ülkelerinin doğal kaynaklarına ve pazarlarına ulaşım için bu organizasyonu etkin bir şekilde kullanmıştır.

Fransa’nın ontolojik kaygılarını giderebilmesi noktasında Afrika’nın hayati bir önemi vardır. Örneğin, Fransa elektrik üretiminin % 80’ini nükleer enerjiden sağlamaktadır ki bu bağlamda uranyum ihtiyacının büyük bir bölümünü Nijer, Mali, Gabon ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi “Fransız Afrikası” ülkelerden karşılamaktadır. Buna ek olarak Fransız silah ve diğer sanayi kollarındaki üretim için söz konusu Afrika ülkelerinde bulunan magnezyum, fosfat ve krom gibi hammaddeler de kayda değer anlamda önemlidir. Bu minvalde Afrika’da ticari faaliyetler yürüten uluslararası Fransız şirketleri ve dolayısıyla Fransa’nın çıkarları için CFA Frangı’nın hayati bir önemi vardır. Bu önem; sabit paritede olması (Fransız şirketlerini ortak para birimindeki sıkıntılardan korumak anlamına gelmektedir), serbest transfer ilkesi (kıtadan elde edilen kar, kıta dışına rahatça aktarılabilir) ve işlenmiş Fransız mallarının CFA bölgesi ülkelerine düşük maliyetle ihraç edilebilmesidir.[i]

Afrika’da oluşturulan “ekonomi politik paternalizm”, Fransa’ya alan kazandırmış olsa da[ii]; Afrika’daki küresel rekabetin daha da arttığı günümüzde onu giderek çıkmaza sokmaktadır. Ancak yine de Fransa, Afrika’da kendisine önemli bir alan yaratmış ve dolayısıyla söz konusu küresel rekabetle mücadele edebilecek gücünü sürdürme imkânı bulmuştur. Dolayısıyla Frankofon Afrika’da devletler teoride bağımsız olsalar da; hala başta Fransa olmak üzere küresel güçlerin kıskacında olduğundan hareket alanları kısıtlı ve sınırlıdır. Nitekim bu durum yeni sömürgeciliğin Fransız Afrikası’nın ekonomi politiğini anlamak için iyi bir analitik çerçeve de sunmaktadır.

CFA Bölgesi’nin Kökleri ve Gelişimi

1930’lar ve 1940’lar boyunca Fransa, Afrika’da sömürge yönetimi altında tuttuğu bölgelerde Fransız Frankı’nı (FF) sabitledi. İkinci dünya savaşı sürecinde ise 1943’te Cezayir’de bulunan Serbest Fransa Merkez Fonu (Caisse Centrale de la France Libre) vasıtasıyla banknotlar basarak paranın dolaşımını sağladı. Savaş sonrası dönemde ise Fransa, 1945 yılında imzaladığı Bretton Woods Anlaşmasını onayladı ve FF’yi Amerikan doları karşısında sabit olacak şekilde devalüe etti.[iii] Böylece Fransa hem Afrika’nın doğal kaynakları üzerindeki hegemonyasını sürdürdü hem de ticari faaliyetlerini kolaylaştırdı.

Kurulduğu yıllarda 21 ülkede uygulanan FF, günümüzde 14 ülkede hala geçerliliğini sürdürmektedir. Bazı Afrika ülkeleri, CFA bölgesinden çıkmak istemelerine rağmen Fransa’nın engeliyle karşılaşmaktadır. Örneğin, 2012 yılında Mali’de yaşanan askeri darbe kalkışmasında, darbeciler FF’den vazgeçeceklerini belirtmişler ancak buna mukabil Fransa’nın müdahalesiyle karşılaşmışlardır.

CFA Frangı Bölgesi günümüzde şu 5 temel norma göre işler: Birincisi Paris ile yapılan istişareler ve para birliğindeki her üye devletin oybirliği sonucunda alınan karar çerçevesinde Avroya karşı gerektiğinde ayarlanabilen sabit bir paritenin belirlenmesi; ikincisi, CFA Frangının Avroya çevrilebilirliği; üçüncüsü, Fransız Hazinesi’nde faaliyet gösteren her bölgesel merkez bankası vasıtasıyla CFA Frangının Fransa tarafından güvence altına alınması; dördüncüsü iki CFA bölgesi [Kamerun ve Ekvatoryal Afrika Devletleri Merkez Bankası (Banque Centrale des Etats de l’Afrique Equatoriale et du Cameroun) ve Batı Afrika Ülkeleri Merkez Bankası (Banque Centrale des Etats de l’Afrique de l’Ouest)] ve Fransa arasında sermaye hareketliliği serbestisi; beşincisi ise her bir bölgesel birliklerdeki döviz rezervlerinin paylaşımı.[iv]

Sonuç olarak bu normlar çerçevesinde oluşturulan yapı, Fransa’nın sömürge sürecinde kurduğu düzeni, akabinde de sürdürebilmesine imkân sağlamış; ülkelerin bağımlılık pozisyonlarını korumuş ve Fransa’nın düşük fiyatlı hammadde kaynaklarına erişimini kolaylaştırmıştır. Böylece Afrika ülkelerindeki hammaddelerin çıkış noktası Fransa pazarı olmuştur. Bu bağlamda Afrika ülkelerinde süregelen azgelişmişlik ve bağımlılık ise apaçık bir sonuç olmuştur. Dolayısıyla Fransız Afrikası olarak tanımlanan bölgedeki ülkelerin sömürge prangalarından kurtulabilmesinin en önemli adımı, sömürge para birimlerinden kurtularak kendi milli para sistemini hayata geçirmeleri olacaktır.

Fransız Afrikası’nda Uranyum

Fransa, elektrik tüketiminin % 80’ini nükleer enerji santrallerinden sağlamaktadır. Ayrıca yerel kaynakları da bu bağlamda oluşan uranyum talebini karşılamaya müsait değil ve var olanın çıkarılması da oldukça maliyetlidir. Dolayısıyla onun uranyuma ve uranyum rezervi açısından zengin olan Afrika ülkelerine bağımlılığı kayda değer anlamda yüksektir. Bu minvalde Fransa’nın uranyum ihtiyacı yukarıda anlatılan sistemin kurulmasını -yeni sömürgeciliği- bir zorunluluk haline getirmiş durumdadır. Bu yüzden Paris, özellikle ikinci dünya savaşı sonrası süreçte Fransız kolonilerinden uranyum ithalatını avantajlı bir biçime dönüştürmüştür.

1973 petrol krizi enerji santralleri projeleri ve dolayısıyla uranyum talebinin artmasına yol açtı. Bu bağlamda Fransız hükümeti 1976 yılında CEA’nın [Atom Enerjisi Komisyonu (Commissariat à l’Energie Atomique)] üretim bölümünde COGEMA’yı [Nükleer Malzemeler Genel Şirketi (Compagnie Générale des Matières Nucléaires)] kurdu. 1990’lara gelindiğinde ise Fransa’nın yerli uranyum üretimi 3.720 tona ulaşarak iç talebinin yarısını karşılar hale geldi. Ancak yerli üretimin maliyeti, yabancı üretimden fazla olmasından dolayı, COGEMA 1983 ve 2001 yıllarında iki aşamalı bir süreçte AREVA’yı kurdu ve diğer kamu kurumlarıyla birleştirdi. Günümüzde Fransız nükleer santrallerinin, yıllara bağlı olarak 1000-1200 ton arasında değişen oranlarda uranyum talebi mavcut. AREVA ve WESTINGHOUSE şirketleri ise yılda yaklaşık 8000 ton doğal uranyum arzı sağlıyor.[v]

Fransız nükleer güç reaktörlerini işleten EDF (Electricité de France), Avustralya, Kanada, Nijer ve Kazakistan’dan doğal uranyum tedariki için anlaşmalar yapmış; bu anlaşmalar ise 58 Fransız elektrik santralleri talebinin yaklaşık % 90’ını karşılıyor.[vi] Son yıllarda EDF’nin talebine karşılık AREVA’nın sunduğu uranyum yaklaşık % 60’ı karşılıyor ve Areva’nın sağladığı uranyumun % 50’si de Nijer’deki tesislerinden elde ediliyor. Uzmanlar tarafından, eğer Nijer’den sağlanan rezerv kesilirse Areva stoklarından ve spot piyasadan talebi karşılayacak güçte olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla Nijer; Namibya ve Güney Afrika gibi artık Fransa için eskisinden daha az önemlidir. Bununla birlikte AREVA, 2012 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki uranyum arama faaliyetlerini durdurdu.

Son yıllarda çıkan bu söylentilere rağmen AREVA, Nijer Imouraren’da[vii] dev bir uranyum madeni projesi başlattı. Dolayısıyla bu söylentiler, AREVA’nın Nijer hükümeti üzerinde daha iyi şartlar kazanmak amacıyla uyguladığı baskı aracı olarak okunabilir. Ancak yine de Nijer’deki uranyumun düşük piyasa fiyatından ve zorlu uluslararası siyaset koşullarından dolayı AREVA’nın Afrika’daki genel stratejisini gözden geçirdiği de düşünülebilir.

Sonuç olarak, CFA bölgesi bir ülkenin, bir ülke grubunu kullanarak ekonomisini geliştirme ve genişletme olanağını sağladığı; yolsuzluğu teşvik ettiği; CFA Frangının bir kalkınma aracı olmadığı ve Fransa lehine “karşılaştırmalı üstünlüğe” sebep olduğunun açık bir kanıtıdır. Sadece uranyum özelinde ülke ekonomisine yüksek girdiler sağlayan Fransa, meseleye makro bağlamda bakıldığında adeta Fransız Afrikası olarak tanımlanan ülkelerin ekonomilerini adeta “suyu sıkılmış limon”a dönüştürmektedir. Bu bağlamda Fransa için hayati bir öneme sahip olan uranyum hammaddesi de çarpıcı bir örnek olarak kaşımızda durmaktadır.

Not: Bu makale, AA Analiz’de “CFA: Fransa’nın Afrika’daki Yeni Sömürgecilik Anlayışı” başlığıyla 04.10.2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Dipnotlar

[i] Ahmet Kavas, Fransa’nın Afrika’daki Can Simidi: Sömürge Frankı, AA Analiz. https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/fransa-nin-afrika-daki-can-simidi-somurge-franki/1386197

[ii] Kwame Nkrumah, (1965), Neo-Colonialism, The Last Stage of Imperialism, Thomas Nelson & Sons, Ltd., London.

[iii] Lombard, Louise, and Carayannis, Tatiana. “Making Sense of CAR: An Introduction.” In Making Sense of the Central African Republic, edited by Carayannis, Tatiana, and Lombard, Louise, 1–16. London: Zed Books, 2015; Dumont, René, and Mottin, Marie-France. Stranglehold on Africa. London: Andre Deutsch Limited, 1983.

[iv] Jean-Claude Tchatchouang, (2014), The CFA Franc Zone: A Biography, The Oxford Handbook of Africa and Economics: Volume 2: Policies and Practices, https://www.oxfordhandbooks.com/view/10.1093/oxfordhb/9780199687107.001.0001/oxfordhb-9780199687107-e-008

[v] Bruno Tertrais, (2014), Uranium from Niger: A key resource of diminishing importance for France, Danish Institute for International Studies, s.1-3.

[vi] A.g.e.

[vii] https://www.mining-technology.com/projects/imouraren-uranium-mine-niger/

Share.

Yazar Hakkında

Kaan Devecioğlu, 1991 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında Ankara Turgut Özal Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden, onur öğrencisi olarak lisans derecesini aldı. 2017 yılında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler anabilim dalında “Türkiye-Afrika İlişkilerinin Politik Ekonomisi: Sudan Örneği” konulu tez çalışması ile yüksek lisansını, yüksek onur öğrencisi olarak tamamladı. Bununla birlikte 2016 yılında tez araştırma bursuyla Almanya Erfurt Üniversitesi, Devlet Bilimleri fakültesinde politik ekonomi konusunda hem dersler aldı hem de araştırmalarda bulundu. Yüksek Lisans yaptığı süreçte akademik projelerde asistanlık yaptı. Uluslararası hakemli dergilerde kitap incelemeleri ve uluslararası hakemli kongrelerin bildiri kitaplarında tam metin olarak yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. İleri düzeyde İngilizce bilmektedir. İlgi alanları; Türk Dış Politikası, Politik Ekonomi, Sudan özelinde Afrika ve Uluslararası İlişkilerde Yapay Zeka’dır.

Yoruma Kapalı