Mandela’nın Gökkuşağı Ahenginden Afrofobya’ya: Bu Bir Tuzak Mı?

0

Güney Afrika, Afrika’nın siyasi ve ekonomik açıdan en önemli ülkelerinden biridir. Siyasi tecrübesi diğer Afrika ülkeleri için bir model özelliğindedir. Son zamanlarda tekrar gündeme gelen zenofobik saldırılar, her ne kadar yabancı düşmanlığı olarak tanımlansa da, Güney Afrika’yı ilgilendiren asıl meselenin kökeninde “Zenofobi” değil de “Afrofobya” yani Güney Afrikalı olmayan Afrikalılara ve onların kültürlerine karşı duyulan korku, kin ve öfke olduğu bilinmektedir.

Apartheid döneminde çok fazla ayrımcılığa maruz kalan Güney Afrika toplumu nasıl oldu da kendi “renklerinden olan” insanlara karşı ön yargılı olmaya başladı? Bunun sebebini Güney Afrika tarihinde aramak gerekiyor. Apartheid rejimi olarak bilinen, Güney Afrikalı beyaz ırkın üstünlüğünü benimseyen hükümet politikalarına bakmak gerekli. Apartheid döneminde “siyahilerin” her alanda dışlandığı, katı ve sert bir ayrımcılık politikasına maruz kaldıkları bilinir. En önemli örnekler ise, siyahilerin ve renkli olarak ayrıştırılan halkın çocuklarının matematik, fizik ve kimya gibi dersleri alamaması, beyazların gittiği plajlara girememeleri, toplu taşıma araçlarında hatta parklarda bile “siyah” ve “beyaz” ırka mensup kişilerin ayrılmasıdır. Bu zulme artık sessiz kalamayan halkın direnişidir Güney Afrika’nın efsanevi lideri Mandela’nın gökkuşağı ifadesi.

Mandela ve Göç Politikası

Apartheid dönemindeki mücadele sonunda Mandela’nın devlet başkanı seçilmesi ile yeni bir dönem başladı ve siyahı, beyazı, renklisi ile bütün Güney Afrika halkını birleştiren yeni bir toplum oluşturuldu. Artık insanlar renklerine göre ayrıma tabi tutulmadı, bütün insanlar eşit kabul edildi ve tüm renkleri içinde barındıran gökkuşağı ifadesi Güney Afrika toplumu için kullanılır oldu. Bu görüş, Mandela’nın Afrika’nın diğer ülkelerinde zulme ve ayrımcılığa uğrayan kim varsa Güney Afrika’da yaşama fırsatı bulacağı sözlerini ifade etmesini beraberinde getirdi. Bu söylem pek çok Afrika ülkesinden göçmenlerin Güney Afrika’ya sığınmasına ve göçmen durumuna düşmesine sebep oldu.

Güney Afrika’ya yerleşen bu göçmenler ağır şartlarda ve düşük maaşlarla çalıştırıldı. Çünkü Güney Afrikalı insanlar uzun saatler çalışmak yerine dansa, eğlenmeye kıymet verirler ki bu onların karakteristik özellikleridir- iş verenler de çalışmayan vatandaşlarına iş vermek yerine daha düşük maaşlarla göçmenleri çalıştırdı. Hükümetlerin kendi vatandaşlarının çalışmalarını isteyerek ağır beklentiler içerisine girmesi, rahat yaşama arzusu içerisinde olan vatandaşın tepkisine sebep oldu ve göçmenlerin iyi şartlarda yaşaması ama vatandaşların durumlarında iyileşme bir yana işsizlikteki yaşanan artış, yönetime ve göçmenlere karşı şiddet olaylarını beraberinde getirdi.

Devlet yetkililerinin, haksızlığa uğrayan her Afrikalı insanı ülkesine davet etmesi ilk önceleri iyi niyetli bir yaklaşım gibi görünse de, ülkede artan işsizlik oranları ve göçmenlerin kontrol edilememesi, hırsızlık, çete faaliyetleri, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi kötü işlerin göçmenler tarafından yapıldığı iddialarının halk arasında yayılması ve “şüyuu vukuundan beterdir” sözünden hareketle dedikoduların ayyuka çıkması, toplumun galeyana gelmesini ve huzursuzlukların başlamasını beraberinde getirdi. Nihayetinde bu olaylar, sakin ve ılımlı olan halkın tepkisine yol açtı. En bariz örnek ise, Nijerya, Somali, Mozambik gibi diğer Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin evlerinin ve dükkânlarının ateşe verilmesi ve 12 Afrikalı göçmenin hayatını kaybetmesi idi. Bunun neticesinde, Nijeryalıların ve Somali vatandaşlarının kendi ülkelerine dönmeleri; tedbir olarak Güney Afrika’nın Nijerya’daki büyükelçiliğinin kapatılması ve Güney Afrika’nın ciddi manada yatırımlarının bulunduğu iki ülke arasındaki ticari ilişkilerde etkin rol oynayan Nijerya’daki MTN telekom şirketinin ve Market Shoprite zinciri şubelerinin yağmalanması ihtimali dairesinde geçici olarak kapatılmaları hususunda karar alındı.

Aslında bu tür olaylarla Güney Afrika’da apartheid döneminin mirası olan “siyah düşmanlığı” yeniden ortaya çıkmıştır. Bu kez failler beyazlar değil, ayrımcılığı daha önce yaşamış olan siyahi Güney Afrikalılardır. Kurbanlar ise Güney Afrika’nın Xkoza, Koi Koi San yerlileri ya da Beyaz Afrikaanslar değil, Nijerya’dan, Somali’den gelen Afrikalılardır. Zayıflıklara, çaresizliklere, yoksunluk ve yoksulluklara karşı bir düşmanlığın dışavurumudur aslında yaşananlar.

Güney Afrikalı Olmayan Afrikalılara Saldırılar ve Dünya Ekonomik Forumu

Güney Afrika’da ortaya çıkan bu Afrofobya yani kendi renklerinden olanlara karşı bir saldırgan tutum tam manası ile tarihle veya ekonomik koşullarla açıklanamaz ve arka planında elbette ki başka neden aramak daha doğru. Ne tevafuktur ki 4 ve 6 Eylül tarihleri arasında Cape Town’da düzenlenen Afrika üzerine Dünya Ekonomik Forumu’nda, bu elim olaylar neticesinde Nijerya başkan yardımcısının toplantıya katılmama kararı, Afrika ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerdeki sıçramaya gölge düşürdü. Zira Nijerya ve Güney Afrika, kıtanın önde gelen ekonomik gücüne sahip olan ülkelerdir. Bu iki ülke arasındaki iyiye gidecek olan ticari ve politik ilişkiler, kıtanın emperyalist güçlere karşı başını kaldırmasında rol oynayabilecek etkiye sahiptir. İki önemli aktör olan Nijerya ve Güney Afrika arasındaki bu gerginlik, perde arkasında sömürücü büyük güçlerin rol oynadığını ve Afrika kıtasında her şeyin istedikleri gibi gitmesi yönünde aldıkları kararı 21. yüzyılda bile tüm hızıyla uyguladıklarını göstermektedir. Kim bilir, Apartheid rejimine karşı direnen bu asil halkın, yanlış göçmen politikası ile Afrikalılara karşı içinde biriktirdiği öfkesi ve saldırganlığı belki de iç karışıklığı ve istikrarsızlığı isteyen ve tarihte kendilerine karşı direnci kabul etmeyen, sindiremeyen Batılı güçlerin intikamıdır.

Sonuç olarak bu tür oyunlara karşı gelinebilmesi ve kurulan oyunların bozulması, Güney Afrika yönetiminin sosyal refahı ve adaleti geliştirecek politikaları bir an önce hayata geçirmesi, Güney Afrika halkının beklentilerine cevap vermesi ile mümkündür. Göçmen politikalarını yeniden gözden geçirerek, ideallere göre değil ülke genelinde Güney Afrika şartlarına göre bir göçmen politikası izleme zorunluluğu bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

https://www.unisa.ac.za/sites/corporate/default/News-&-Media/Articles/Afrophobia-versus-xenophobia-in-South-Africa

https://mg.co.za/article/2015-05-14-the-state-is-perpetuating-afrophobia

https://qz.com/384041/why-black-south-africans-are-only-attacking-foreign-africans-but-not-foreign-whites/

https://www.fin24.com/Economy/sa-government-must-apologise-to-the-continent-for-afrophobia-nigerian-politician-tells-wef-20190906

https://www.enar-eu.org/Afrophobia

https://af.reuters.com/article/topNews/idAFKCN1VQ0Y9-OZATP

Share.

Yazar Hakkında

1986 Eskişehir doğumludur. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü 1. Sınıf öğrencisiyken gösterdiği başarı ile çift anadal programı kapsamında Türk Dili Edebiyatı bölümünde okumaya hak kazandı. Tarih bölümünden (derece ile) ve Edebiyat bölümünden 2011 yılında mezun oldu. Pamukkale Üniversitesi Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda “19. Yüzyılda Anadolu’da Salgın Hastalıklar ve Hastalıkla Mücadele Yöntemleri” konulu tezini 2014 yılında tamamladı. 2014 yılında Sakarya Üniversitesi’nde Tarih Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisi iken Milli Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü tarafından açılan burs programını kazandı ve yurt içi dil eğitiminin ardından, ilk olarak Ocak 2016’da yurt dışı dil eğitimi için Londra’ya ve daha sonra Eylül 2016’da Afrika Çalışmaları için Etiyopya’ya resmi burslu statüde gönderildi. Addis Ababa Üniversitesi, Afrika Çalışmaları Merkezi’nde Etiyopya-Türkiye arasındaki Diplomatik İlişkiler başlıklı ikinci yüksek lisans tezini 2018 yılında derece ile bitirdi. Fatma Yıldız, Etiyopya Ulusal Arşivleri’nde ve Türkiye Arşivleri’nde araştırmalarda bulunmaktadır. Halihazırda Cape Town Üniversitesi'nde doktora eğitimine devam etmektedir. İyi derecede İngilizce, orta seviyede Amharca bilmektedir. Araştırma alanları; Afrika Boynuzu’ndaki siyasi gelişmeler ve bölgenin sosyo-kültürel yapısı, Türkiye’nin dış güç olarak bölgedeki varlığı, Batılı devletlerin Güney Afrika’daki sömürgecilik faaliyetleri, Doğu ve Güney Afrika’daki salgınlar üzerinedir.

Yoruma Kapalı