Zimbabve’deki İktidar Kavgaları ve İstikrarsızlık

0

Genel Bilgiler

Resmi Adı: Zimbabve Cumhuriyeti

Eski Adı: Güney Rodezya

Cumhurbaşkanı: Robert Mugabe

Yüzölçümü: 390.580 km2

Toplam nüfus: 14.230.000

Ortalama yaşam süresi: 58 yıl

Din: Çoğunlukla Hristiyan ve yerel dinler, % 10 Müslüman

Dil: İngilizce (Resmi), Shora ve Ndebele (Yerel)

Etnik Köken: % 71 Shora, % 16 Ndebele, % 13 Diğer

Yetişkin Okuma Yazma Oranı: % 83,6

Komşuları: Zambiya, Mozambik, Güney Afrika ve Botsvana

Tarihi, Sosyal ve İdari Yapı

Zimbabve kelimesi Shora yerel dilinde “Taş Evler” anlamında gelmektedir. Gerçekten de ülke, sömürgecilik döneminin bütün kötü uygulamalarına rağmen, çeşitli taş evleri bozulmadan günümüze kadar içerisinde barındırabilmiştir. Ülke nüfusunun %98’i Afrika kökenlidir. Geri kalanı ise beyazlardan oluşmaktadır. Sömürgecilik döneminden kalan beyaz nüfus, başkan Robert Mugabe’nin bu dönemin izlerini silmek için uygulamaya koyduğu tarım politikası nedeniyle komşu ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Nüfusu 14 milyonu aşan Zimbabve’de nüfusun yaklaşık % 55’i 15-55 yaş aralığındadır.

Eski bir İngiliz sömürgesi olan Zimbabve Cumhuriyeti 18 Eylül 1980 yılında sömürge yönetiminden kurtularak bağımsızlığına kavuşmuştur. 10 ayrı idari yönetim bölgesine (8 il ve 2 il statüsünde ilçe) ayrılan ülke, parlamenter sistem ile yönetilmektedir. Afrika’nın Güneyinde yer alan Zimbabve “Temsilciler Meclisi” ve “Senato” olmak üzere iki ayrı meclise sahiptir. Temsilciler meclisi 5 yılda bir yenilenen 210 milletvekilinden oluşmaktadır. Senato’nun ise üye sayısı 93’tür. Senato üyelerinin bir kısmı seçimle gelmekte, bir kısmı başkan tarafından atanmaktadır. Ayrıca valiler ve kimi yerel kabile şefleri de Senato’da üye olarak bulunmaktadır. Zimbabve yaklaşık 30 yıldır, 2015 yılından bu yana Afrika’nın ve dünyanın en yaşlı devlet başkanı olma ünvanını ele geçiren Robert Gabriel Mugabe tarafından otoriter eğilimleri ağır basan bir yönetim anlayışı ile yönetilmektedir.

İstikrarsızlaş(tırıl)manın Kıskacında bir Ekonomi

Özellikçe son birkaç yıldır nispeten de olsa hızlı büyüme emareleri gösteren Zimbabve ekonomisi genel olarak dış piyasalara karşı hassas ve içeride de istikrarsız bir yapıdadır. Ekonomik istikrarsızlığa yol açan en önemli faktörler Mugabe’nin 30 yıldır iktidarda olduğu ülke siyasetinin her geçen gün belirsizleşen yapısı, sürekli artan dış borç miktarı, ülkede nakit paraya ulaşmak noktasında çekilen zorluklar, tarım ile sanayi gibi alanlarda köhnemiş teknolojik alet ve yöntemlerin kullanılması ve ülke altyapısında görülen eksikliklerdir. Uluslararası Para Fonu(IMF) istikrarsızlaş(tırıl)an (!) yapısı nedeniyle bu ülkenin ekonomi politikalarına sıklıkla müdahale etmekte, başta uluslararası ekonomik kuruluşlar ve büyük devletler olmak üzere para arayışına çıkan Zimbabve yönetimi ise IMF’in ekonomik reçetelerini(!) uygulamak zorunda kalmaktadır.

İnsani gelişim endeksi sıralamasına göre, Zimbabve, yıllardır işgalle ve iç savaş tecrübesi ile yaşayan Afganistan’ın dahi altında yer almaktadır. İşsizlik oranının %70’i aştığı, ülke nüfusunun %90’ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı Zimbabve de, çalışan her 100 kişiden 87’si günde iki doların altında bir rakam için çalışmaktadır. 2016 yılı verileri itibariyle ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası(GSYİH) 15 milyar doları aşmıştır. Nüfusun 14 milyonu aştığı ülkede, kişi başına GSYİH miktarı 950 dolar civarındadır.  Kırılgan ekonomik yapısı itibariyle 2008 yılında küresel piyasalarda görülen ekonomik krizden ciddi anlamda etkilenen Zimbabve ekonomisi, son yıllarda gerileme sinyalleri vermektedir.

2005-2008 yılları arasında GYSİH bazında küçülme gösteren ülkenin ekonomisi, takip eden dönemde büyüme belirtileri gösterse ve kimi zaman % 10 büyüme oranının dahi üzerine çıksa da bilhassa son beş yıldır ülke ekonomisinde tekrar bir gerileme durumu söz konusudur. 2016 yılı verilerine göre GSYİH bazında yıllık büyüme oranı 1,8 olarak kaydedilen Zimbabve ekonomisinde, gelecek beş yılda bu oranların adımlarla fakat olumlu yönde seyrederek artacağı beklenmektedir.

Ülke ekonomisi üzerinde oldukça etkili olan enflasyon oranları ise dengesiz bir nitelik taşımaktadır. Zira son 10 yılda Zimbabve’de enflasyon kimi zaman % 150’yi aşmış, kimi zaman ise negatif yönde seyrederek -% 50’nin de altına inmiştir. Son yıllarda uygulanan IMF politikaları ve Zimbabve yönetiminin rasyonel tercihleri neticesinde ülkede enflasyon oranının istikrarı yakaladığı ve sıfıra yaklaştığı görülmektedir. 2015 yılı itibariyle % 1,8 olan enflasyon oranının, olağan dışı bir gelişme yaşanmadığı takdirde gelecek 5 yılda %5’i aşması beklenmemektedir.

Ülkede ekonominin bel kemiğini tarım, sanayi, madencilik ve turizm sektörleri oluşturmaktadır. Tarım yapmaya uygun ve yüksek verimlilik vadeden toprakları nedeniyle Zimbabve, Güney Afrika’nın önde gelen tarım üreticilerinden biri olarak görülmektedir. Fakat kuraklık gibi ani iklim değişiklikleri ve siyasilerin tarım politikalarındaki hatalı kararları tarımda verimliliği ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Ülke nüfusunun önemli bir kısmının tarım sektöründe çalıştığı düşünüldüğünde, bu sektör ülkenin GSYİH’sinin yaklaşık beşte birini oluşturmakta ve ihracat alanında önemli yer tutmaktadır. Dünyanın önde gelen tütün üreticilerinden biri olan Zimbabve’de şeker, mısır, pamuk, buğday gibi çeşitli tarım ürünleri de üretilmekte ve ihraç edilmektedir. Ülkedeki su kıtlığı ve yağışların tarımda ihtiyaç duyulan su miktarını tam olarak karşılayamaması (% 37’sini karşılayabiliyor), bu alanda görülen diğer önemli sorunlardandır.

Zimbabve ekonomisinde sanayi sektörü de önemli yer tutmaktadır. Her ne kadar ülkedeki etkisi geçmişe nazaran göreceli olarak düştüyse de, sanayi sektörü hala daha ülke GSYİH’nin dörtte birini oluşturmaktadır. Altyapı eksikliği ile ham madde ve üretim eksikliği nedeniyle verimliliğin azaldığı bu sektörde tarım ve madenciliğe dayalı sanayi ürünleri, kimya, gübre, tekstil, çimento ve çelik önde gelen sanayi ürünleri arasındadır. Ülkenin sanayi noktasında en büyük avantajı ise ucuz iş gücüne erişimin kolay olmasıdır.

Zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan Zimbabve’de başta altın, elmas, krom, kömür, platinyum ve gümüş olmak üzere pek çok maden çıkarılmaktadır. Ülke altın ve platinyum rezervleri kapsamında düşünüldüğünde, dünya çapında iddialı konumdadır. Bu sektördeki en büyük sıkıntı ise, ülkenin elinde bulunan potansiyelin tam olarak reele yansıtılamamasıdır. Örneğin ülkenin altın rezervlerinin yalnızca yüzde 25’i çıkarılıp işlenebilmektedir.

Ayrıca çeşitli doğal kaynakları nedeniyle her yıl yaklaşık 3 milyon turist çeken Zimbabve, turizm gelirleri bakımından Güney Afrika’nın en büyük üçüncü ekonomisine sahiptir. Ancak her sektörde olduğu gibi altyapı eksikliği, yetersiz teknoloji ve ulaşım yollarının yeteri kadar gelişmemiş olması turizm sektörünü de olumsuz etkilemektedir. Bu ülkeye yatırım yapmak ya da bu ülke ile ihracata dayalı bir ilişki kurmak isteyen yatırımcılar, ülkenin dışarıdan ithal etmek zorunda olduğu makine ve ulaşım araçları, kimya ve petrol ürünleri ya da gıda ürünleri gibi kalemler üzerinden ekonomik isteklerini gerçekleştirebilecekleri söylenebilir.

2015 yılı verilerine göre ülkenin ihracat hacmi 2,7 milyar doların üzerindedir. İthalat hacmi ise 6 milyar dolara karşılık gelmektedir. Görüldüğü gibi dış ticaret açığı veren ülkenin önde gelen ithalat alanındaki partnerlerini Güney Afrika, Singapur, Çin ve Zambiya oluştururken, ihracat alanında ise Güney Afrika, Mozambik, Birleşik Arap Emirlikleri ve Zambiya ön plana çıkmaktadır.

Tanrı’dan Başka Kimsenin Görevden Alamadığı Adam(!): Robert Mugabe

Zimbabve’de 1987 yılında iktidarı ele geçiren Mugabe, hızla otoriterliğe doğru kayan bir yönetim anlayışı sergilemiştir. Başkan Mugabe, ülkenin İngiliz sömürgesi olduğu dönemde bağımsızlık için mücadele eden önemli figürlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Afrika’nın ve dünyanın en yaşı başkanı, tıpkı 1960ların Afrika’sında özgürlük mücadelesi veren ve bu mücadeleden başarıyla çıkıp ülkesini yöneten diğer birçok Afrikalı lider gibi muhalefet fikrinden hoşlanmamaktadır.

Aslında Mugabe’nin iktidarının ilk zamanlarında uygulamaya koyduğu sosyal politikalar neticesinde ölüm oranlarının azaltılması ile doğum oranlarının ve ortalama yaşam süresinin arttırılması konularında oldukça başarılı sonuçlar alınsa da, bu liderin yönetim anlayışı sık sık eleştirilere ve protesto gösterilerine neden olmuştur. Hatta gelinen noktada, Mugabe’nin uygulamaya koyduğu politikaların doğrudan sonucu olduğu iddia edilen olumsuz sosyal ve siyasal gelişmeler nedeniyle 1991-2010 yılları arasında yaklaşık 5 milyon Zimbabveli ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

1924 yılında doğan Başkan Mugabe her ne kadar hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılsa ve veliaht arayışlarına girişilse de 2018 yılında da aday olacağını açıklamıştır. Mugabe’nin karşısında konumlanan en güçlü lider ise muhalefet lideri Morgan Tsvangirai’dir. 2008 yılındaki başkanlık çekimlerinin ikinci turunda Mugabe yandaşlarının ortaya koyduğu şiddet içeren protesto gösterileri sonucunda başkanlık yarışından çekilen Tsvangirai, 2013 yılında yapılan seçimleri de tartışmalı bir şekilde kaybetmişti.  2014 yılının Şubat ayında ise Başkan Mugabe’nin eşi Grace Mugabe, iktidardaki Zimbabve Afrika Ulusal Birliği-Vatansever Cephe (ZANU–PF) Partisi’nin kadın kolları başkanlığına getirilmiştir. Bu durum yaşlı başkanın veliahtı olarak eşinin hazırlandığı spekülasyonlarına yol açmaktadır. Hatta bu eylem, muhaliflerce “yatak odası darbesi” olarak adlandırılmıştır. Mugabe’nin 30 yıldır yönettiği ülke zaman zaman çeşitli siyasi ve ekonomik krizlerle sarsılmakta ve istenen istikrar bir türlü yakalanamamaktadır. Bu nedenle son yıllarda Mugabe ile muhalefet arasındaki iktidar yarışı ve Afrika’nın en yaşlı başkanının neden olduğu hükümet krizleri oldukça önem arz etmektedir.

Zimbabve’de İktidar Savaşları: Mugabe Efsanesi (!)

2008 yılında yapılan seçimlerde Mugabe’nin partisinin genel seçimleri kaybetmesi ve muhalefet liderini Tsvangirai’nin başkanlık seçimlerinde daha fazla oy aldığını ileri sürmesine rağmen, iddialara göre Başkan Mugabe şaibeli yöntemlerle ve oylarla görevini sürdürdü. Üstelik daha önce de belirtildiği gibi Tsvangirai yandaşlarına yönelik bilhassa devletin resmi güvenlik güçlerince gerçekleştirilen saldırılar, muhalefetin en önemli adayının “yandaşlarının kendisi için öldürülmesine razı olamayacağı” gerekçesiyle çekilmesine neden olurken, Mugabe yönetimi içte ve dışta sert tepkilerle karşılaştı.

Yaşananların ardından bir kısmı ölümle sonuçlanan çeşitli protesto gösterileri ve uluslararası aktörlerden gelen baskılar neticesinde, Mugabe 2009 yılı itibariyle iktidarı o dönemde Başbakan olan muhalif kanadın lideri Tsvanginai ile paylaşmak zorunda kaldı. Ne var ki, iktidarı paylaşan bu ikili arasındaki ilişkiler hiçbir zaman tam anlamı ile iyi bir seviyede olmazken,  Mugabe her fırsatta “yeni ortağından” duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi. Karşılıklı ön yargılara rağmen, nihayetinde her iki taraf da yeni bir anayasa taslağı üzerinde uzlaştı ve hazırlanan bu yeni anayasa taslağı 15 Mart 2013’yapılan referandumda halkın büyük bir kısmının müspet yöndeki oylarıyla kabul edildi. Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayan bu yeni anayasaya göre, cumhurbaşkanının görev süresi iki dönem ile sınırlandırılırken, başbakanlık makamı kaldırıldı ve anayasa mahkemesi kuruldu.

Yeni anayasanın kabul edilmesinin ardından,2013 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen seçimlerde ise iktidardaki Mugabe muhalefet lideri Tsvanginai’ye karşı oyların %61’ini alırken rakibi yüzde 34’de kaldı. Muhalefet lideri, bir kez daha seçimlere hile karıştırıldığı iddiasında bulundu. Gelinen noktada Mugabe’nin 30 yıldır süren iktidarı, sık sık yaptığı “silahlı kuvvetler” vurgusu ve kendisini “yalnızca Tanrı’nın görevden alabileceği” gibi spekülatif açıklamaları Zimbabve siyasetini gerginleştirmekte ve istikrarı derinden etkilemektedir.

İlerleyen yaşı, eşinin ülke gündeminde ön planda olması ve meşruluğu Zimbabve’de muhaliflerce sık sık tartışılan başkan Mugabe zaman zaman kendisi ile çelişen ya da kendi iktidarına karşı bir tehlike olarak gördüğü bakanları görevden almasıyla da tanınıyor. Bu kapsamda ilk olarak 9 Aralık 2014’de Zimbabve Devlet Başkan Yardımcısı Joice Mujuru ve ona yakın olduğu düşünülen 8 bakan görevden alındı. Söz konusu eylemin gerekçesi olarak ise “Mujuru’nun görevini yerine getirme konusunda beklentileri karşılayamaması ve resmi sorumluluklarıyla kişisel çıkarlarının çatışması” gösterildi. Suçlamaları reddeden Mujuru, yolsuzluk yapmak ile ve 90 yaşındaki devlet başkanı Mugabe’yi öldürmeye çalışmakla suçlanarak önce kabineden sonra ise iktidar partisinden uzaklaştırıldı.

Bu karardan 13 gün sonra, 22 Aralık 2014’de Zimbabve yeni bir kabine krizi ile daha karşılaştı. Mujuru ve bakanların görevden alınmasıyla ilgili olduğu düşünülen bir başka eylemde 2 bakan ve 5 bakan yardımcısı görevden alındı. Gerekçe olarak ise görevlerini yeterince iyi yapamamaları gösterildi. Gelinen noktada yalnızca iki hafta içerisinde 30 bakandan oluşan hükümetin 10 bakanı ve 5 bakan yardımcısı görevden alınmış oldu.

Hükümet krizlerinde yaşanan son gelişme ise 14 Ekim 2017 tarihinde 10 bakanın görevden alınması ile yaşandı. Hükümetin üçte birinin görevden alındığı bu eylemin gerekçesi olarak ise bakanların performansının yeniden gözden geçirilmesi ve yeterli bulunmaması gösterildi. Başkan Mugabe’nin bu tavrı ülke içinde ve ülke dışında sert eleştirilere konu olurken, kendisinin de dediği gibi ülkede yaşanan ve zaman zaman derinleşen siyasi ve sosyal krizlere rağmen “Tanrı onu görevden alana kadar” Mugabe görevi herhangi birine devredecek gibi görünmemektedir. Şayet yakın bir gelecekte dış odakların desteğiyle ordu bir darbeye teşebbüs etmezse…

Yararlanılan Kaynaklar

Share.

Yazar Hakkında

Hasan Aydın 1993 yılında İstanbul, Üsküdar’da doğdu. İstanbul’da geçen ilköğretim ve lise eğitiminin ardından, 2016 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümünden derece ile mezun oldu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında başladığı tezli yüksek lisans eğitimini 2018'de başarıyla tamamlayıp aynı bölümde doktora eğitimine başlamıştır. İleri seviyede İngilizce bilmektedir. İlgi alanları, Din ve Milliyetçilik, Sömürgecilik ve Afrika’da ABD Dış Politikası’dır.

Yoruma Kapalı