2 okyanus ve 2 denizle çevrili Afrika’da Liman kapma yarışı

0

İki okyanus ve iki denizle çevrili bir ada kıta olan Afrika’da limanlar büyük bir rekabete sahne oluyor. Afrika’daki 54 ülkeden dünya sanayisi için gerekli hammaddelerin taşınması kadar kıtadaki yaklaşık 1.5 milyar insanın ihtiyacı olan ürünlerin getirilmesi de hayati önem taşıyor.
 
Son 20 yılda 20 milyar dolar yatırım yapılan Afrika limanları için adeta liman kapma ve işletme savaşları yaşanıyor. Başta Fransa olmak üzere Çin, Japonya ve Birleşik Arap Emirlikleri ciddi anlamda kıtanın sahillerinde etkinlik savaşı veriyor. Türkiye’nin de dahil olduğu yarışta verimli yatırımlar için dikkatli de olmak gerekiyor.
 
Her bir ülkenin ithal veya ihraç ettiği malların taşınmasında deniz ulaşımının önemi, tarihin tüm asırlarının değişmeyen gerçeği. En azından Avrupa genelinde, deniz taşımacılığı sayesinde bir yerden başka bir yere yapılan ticari mal nakletmede toplamın üçte ikisi bu şekilde yapılıyor. Bu durum kıta içinde karayolu ve demiryolu bakımından yeterli ulaşım imkânları bulunmayan Afrika’nın tamamı için ise yüzde 92 gibi oldukça yüksek bir orana tekabül ediyor.
 
21. yüzyılda kıtadan temin edilen tamamına yakını hammadde olan ticari değeri haiz mal kadar olmamakla birlikte onlarca milyon ton mamul madde de dünyanın yaklaşık yüzde 20 yüzölçümüne sahip coğrafyasını oluşturan Afrika’ya taşınıyor. Çevresinde adeta tespih taneleri gibi dizili onlarcası büyük, çoğu ise küçük adaların sahilleri de dahil edildiğinde 30 bin 500 km’yi bulan tüm kıyıları sayesinde her türlü deniz taşımacılığında adeta her sektörün yoğunlaştığı bir kıta ile karşı karşıyayız.
 
AFRİKA SAHİLİNDE TÜRKLER
 
Türklerin Afrika sahillerindeki hikayesi, 9. yüzyılda Mısır’da Müslüman kimlikleri ile kurdukları Tolunoğlu devleti ile başlıyor. Kızıldeniz ve kısmen de Akdeniz kıyılarını tanımışlar, bu başlangıç 20. yüzyıla kadar da güçlü bir şekilde devam etmişti. Osmanlılarla birlikte kıtayı kuzeyden çevreleyen Akdeniz ve doğudan çevreleyen Kızıldeniz yanında Aden Körfezi ve Hint Okyanusu’nun Kenya’ya kadar uzanan kısımlarında hüküm sürdükleri beş ayrı eyalet idaresi dönemi yaşandı. Hatta zaman zaman Hicaz ve Yemen eyaletleri de Kızıldeniz ile Aden Körfezi ve Hint Okyanusu’nun Afrika kıyıları ile yakından ilgilendi. Haliyle atalarımız neredeyse Afrika’yı çevreleyen tüm kıyıların yarısında donanmalarını asırlarca dolaştırdı. O yıllarda buraların değeri yine ticari olduğu gibi aynı zamanda askeri ve siyasi anlam da ifade ediyordu.
 
LİMAN REKABETİ
 
19. yüzyılda Afrika’nın sömürgeleştirilme süreci, 1885 yılındaki Berlin Konferansı’nda aralarında uzlaşı sağlayan Avrupalılarca işgale dönüşüp sahillerden içerilere doğru hızlıca yayıldı. İlk defa eski limanların değeri daha da artmış oldu. O günün şartlarında Fransızlar, İngilizler, Almanlar, İtalyanlar ve Belçikalılar kendilerinden asırlarca önce gelen Portekizliler ve İspanyollar gibi yeni limanlar inşa etmeye başladı. Bunların yük alma kapasiteleri devamlı artırılarak bağımsızlık sonrasında da ara verilmeden 21. yüzyıla kadar geliştirildi. 1990’lı yıllarda başlayıp 2000’li yıllarda hızlanan dünyanın ekonomik olarak güçlü devletlerinin Afrika açılımları ile buraya ilgileri, hızlı ve devamlı artış gösteriyor. Eski limanlar artık yetmemeye başladı. Kıtayı çevreleyen 38 limanda son 20 yılda inşa edilen büyük kapasiteli olanlar dahil henüz dünya konteyner ticaretinin yüzde 3’ü, bütün taşınan her türlü emtianın da sadece yüzde 6’sı ancak yüklenip boşaltılabiliyor. Seneden seneye yeni limanların işletmeye alınmaları, kapasitelerinin artırılması ve ülkelerin ticari bağlarının kurulmasına bağlı olarak Afrika limanları arasında sıralamalarda iş hacimlerinin fazlalığı veya azalmalara bağlı olarak bazı yer değiştirmeler oluyor.
 
20 MİLYAR DOLAR YATIRIM
 
Afrika’da diğer coğrafyalardaki gibi mesele, sadece limanlardan yük alınıp boşaltılması yönünden ekonomik bir uğraşı değil. Belki de en cazip olanı, her yıl binlerce büyük geminin uğradığı bizzat bu devasa yapıların inşa edilmeleri. Öyle ki, son 20 yılda tüm kıtada sahili bulunan her bir ülke en az bir büyük limana sahip olabilmek için ilgilenenlere ciddi yatırım fırsatları sunuyor. İki okyanusa ve iki denize, Cebel-i Tarık ve Babü’l-Mendeb gibi iki boğaza, Süveyş Kanalı ve Mozambik geçidi gibi son derece hayati konuma sahip kıtanın etrafındaki eski limanlar devamlı yenileniyor ya da sıfırdan yenileri büyük bir hızla başlanıp bitiriliyor. Son 20 yılda bu anlamdaki yatırımların miktarı en az 20 milyar dolar olarak hesap ediliyor. Afrika limanlarının inşası şimdilerde daha çok özel şirketler eliyle yürütülüyor. Başta Fransa olmak üzere Çin, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri ciddi anlamda kıtanın sahillerindeki limanlarda etkinlik savaşı yaşıyorlar. 2000’li yıllarda Bollore, Arise, APMT, PSA, DP World, ICTSI, CMA ve CGM gibi bu alanda dünyanın en büyük firmaları, kıtadaki mevcut girişimlerin öncüleri. Çin’in ciddi anlamda kıtayı çevreleyen eski limanların onarımı, yenilerinin inşası için cazip kredi imkânları ile elde ettiği projeleri çok daha başka amaçları için de kullanma girişimleri, Afrikalıları mecburen onlarla işbirliğine zorlasa da her geçen tepkiler çığ gibi büyüyor. Özellikle Etiyopya’nın dış dünyaya bağlantısını yüzde 95 Cibuti limanı sağlıyor.
 
Limanı inşa eden Çinlilerin, buradaki iş yerlerinin güvenliklerini temin için ülkenin askeri gücünden fazla bir silahlı gücü bu ülkeye getirmesi herkesi rahatsız etti. Bunu diğer limanlarda, hatta kıtanın iç bölgelerindeki yatırımlarının emniyetini bahane ederek de yapmaya kalkması, yakın gelecekte ciddi krizlerin habercisi olarak görülüyor.
 
İŞLETMECİ MÜCADELESİ
 
Limanlar, yatırım yapan yabancı ülkeler arasında da ciddi rekabete sahne oluyor. Adeta liman kapma ve işletme savaşları yaşanıyor. Cibuti limanına rakip olmaya başlayan Kuzey Somali idaresinin sınırları içinde yer alan Berbera sahilinde Dubai iştiraki DP World tarafından yarım milyar dolara yaklaşan bir bütçeyle inşa ediliyor.
 
Avrupa ve Asya limanları ile mukayese edildiğinde Afrika’nın bu alandaki geri kalmışlığı hızlı şekilde telafi ediliyor. Her türlü teknolojik imkânlarla donatılan yeni limanlarla bu konuda gözle görülür devasa çalışmalar birbirlerini takip ediyor. Büyük gemilerin yaklaşıp kısa zamanda yüklerini boşaltıp, alacakları varsa onları yükletip buradan ayrılmaları için geçmişte haftalarca sırada beklemeye kimse tahammül edemiyor. Uzayan her süre taşınan ticari malın fiyatına hemen yansıyor. Amaç, en ucuz şekilde yüklenen malı alıcısına teslim edebilmek.
 
TÜRKİYE DE YARIŞTA
 
Türkiye bu yarışa rakiplerine göre biraz geç başlasa da kısa zamanda büyük mesafe aldı. Bu alanda Albayraklar gibi çok sayıda firmamız artık milyar dolarlık projelere girişiyor ve önemli yatırımlara imza atıyor. Çok değil, bu tür bir ilgiye 15 veya 20 yıl önce rastlamak mümkün değildi. Ancak bunların kamu yatırımları olarak da birlikte yapılmaları yönünde ciddi anlamda yerel siyasetçilerce baskılar var. Geniş çaplı bir liman yatırımı, artık en az 100 milyon dolarlık bir finansman istiyor ve birçoğu yarım milyonu aşan kaynak gerektiriyor, hatta aralarında milyar dolarları aşanlara da rastlanıyor.
 
YATIRIMCILARA TAVSİYELER
 
Hub olmalı: Her yeni inşa edilen veya yenilenen limanın en büyük hedefi, bulunduğu coğrafyanın ‘merkez’ limanı, batılıların tabiriyle ‘hub’ olabilmesi. Mesela bunlardan Senegal’in başkenti Dakar’da temeli 1867 yılında Fransız sömürgeciliğinde atılan liman, son yıllarda tüm Batı Afrika’nın en önemlisi olma yolunda. Bir taraftan yenileniyor, diğer taraftan da aşırı derecede genişletiliyor.
 
Beyaz file dönüşmesin: Büyük inşa faaliyetlerinin daha proje aşamasında geleceğinin iyi hesap edilerek ekonomide kullanılan bir benzetme ile ‘beyaz fillere’ dönüşmemesi gerekiyor. Yani ciddi dış finansmanlarla inşa edilip de gereken faydayı sağlamazlarsa, gelirleri giderlerini karşılamayan adeta ölü yatırımlara dönüşmelerinden korkuluyor.
 
İç bağlantısı sağlanmalı: Yapılan her limanın mutlaka iç kısımlarla bağlantıları da iyi sağlanmalı. Zira toplam 54 ülke içinde 15’inin hiç sahili yok. Limanı bulunan 33 ülke, denizle bağlantısı olmayan komşular için deniz lojistik merkezi konumunda. Bu yüzden özellikle ithal ürünler, limanı olmayanlara yüzde 40 oranında ilave maliyetle ulaşıyor.
 
Bağlantı yolları yapılmalı: Limanların çevresindeki ve daha uzak mesafelerdeki limanlar ile sanayi bölgeleri arasındaki bağlantılarının da sağlanması gerekiyor. Gelen yüklerin iç kısımlara taşınabilmesi için karayolları ve demiryolları ağlarının da öncesinde veya aynı zamanda hizmete girmesi için eş zamanlı çalışmalar yapılmalı.
 
AFRİKALILAR İÇİN EKMEK KAPISI
 
Her biri adeta bir kasaba görüntüsündeki limanlarda işçi, memur ve birçok iş kolunda binlerce kişiye istihdam sağlanması da fark edilmeyen önemli kazanç yollarından biri. Malların taşınmasında gemi nakliyatı sahipleri, bunlarda çalışanlar, liman işçileri, liman ile iç bölgeler arasındaki taşımacılığı üstlenen çoğu karayolu şoförleri ve demiryolu görevlileri, tüm bu vasıtalara yükleme ve boşaltma işlemi yapanlar olmak üzere milyonlarca insan, kazancını limanlara bağlı olarak temin ediyor. Afrika limanları, 21. yüzyılda kıta insanlarına iş sağlayan en önemli ekmek kapısı.

Bu yazı 23 Temmuz 2021 Cuma tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı