Fas Krallığı’nın “HİRAK” ile İmtihanı

0

Fas Krallığı’nın Akdeniz sahilinde 1500’lü yıllardan bu tarafa İspanya’nın sömürgesinde kalan Septe ve Melile isimli iki kasabası yüzünden insan kaçakçılarıyla daima sıkıntılı anlar yaşıyor. Bu durum başka sıkıntılara da dolaylı sebep teşkil ediyor. Afrika’nın iç bölgelerinden veya dünyanın farklı yerlerinden Fas’a geldikten sonra bir Avrupa ülkesine geçmek isteyenler kendilerine tanınan rahat dolaşım hakkını kullanarak bu iki kasabanın etrafındaki tel örgülerden gererek İspanya toprağına ayak basmış oluyorlar ve bundan da en fazla etkilenen Fas halkı oluyor. Çünkü kaçak insan sevkiyatı kadar bölgede uyuşturucu trafiği yapıldığı konusu aşırı derecede gündemde tutulunca Krallık, ister istemez bölgede güvenlik tedbirlerini artırıyor. Bu durum ise bölge halkının günlük hayatının dolaylı olarak zorlaşmasına, zaman zaman güvenlik güçleri ile gergin anlar yaşamalarına sebep oluyor. Bunlardan birisi de 2016 yılı Ekim ayı sonunda Muhsin (Mouhcine) Fikri isimli yerel bir balıkçının feci şekilde ölmesi olayının giderek bölge, hatta ülke genelinde tepkilere yol açmasına vesile olmasıdır. Kuzeydeki tüm Rif bölgesinde ve özellikle sahildeki el-Huseyma (Al Hoceima) isimli şehrinde halk bu olayın unutulmasını istemedikleri için gösterilerini artırarak devam ettiriyorlar.
Ülkede halkın sosyal hakları açısından merkezi hükümete karşı bazı eleştirileri var ve bu gergin ortam onların da dile getirilmesine sebep olmaktadır. El-Huseyma’dan başlayıp dalga dalga ülke geneline yayılan ve Arapça “Hareketler” anlamında “Hirak” adı verilen son aylardaki gösterilerin devlet ile halk arasında belli anlayışa dayalı ortamların tesisi ile sakinleştirilmeye çalışılıyor. Kral VI. Muhammed olayları teskin edici öncü rolünü henüz tam anlamıyla ortaya koymuş değil. Daha çok yeni hükümet üyeleri ve kamu görevlileri bölge halkı ile muhatap olarak ortamı yatıştırmaya çalışıyorlar.
Balıkçının Ölümü Rif Halkını Öfkelendirdi
Fas’ta bilhassa Akdeniz sahilinde balıkçılıkla uğraşanların bazılarının devletin denetimi dışında bu faaliyeti yapmaları güvenlik güçlerince yakın takibe alınarak onların bölgedeki insan ve uyuşturucu kaçakçılığı ile de irtibatlı olmasından çekiniliyor. Muhsin Fikri isimli genç balıkçının böyle bir denetim sırasında kayıtlı olmayan bu ticari faaliyetine müdahale etmek isteyen güvenlik güçlerine direniş göstermesi ölümüne giden gelişmeleri tetikledi. Balıklarını teslim etmek istemeyince elinden zorla alınıp oradan geçen bir çöp toplama aracına atmak istediklerinde, o da bu durumda kendisini de balıklarıyla beraber atmalarını söylemiş. Neticede balıklar kamyona atılınca o da balıklarının boşaltıldığı yere can havliyle fırlamış. Ortam gerginleşince de çevrede toplanan kalabalık içinden bazıları belediye zabıta görevlilerinden birisinin aracın çöpleri sıkıştırma sistemini çalıştırmasını görevliden istediğini duyduk demiş. Ancak kesin olan o sistemin nasıl çalıştığının açıklık kazanmaması olması. Bu arada balıkçı Muhsin Fikri balıklarını kurtarma telaşında iken çöpleri sıkıştıran düzeneğin içine kapılıp preslenerek feci şekilde ölmüş. Olayda güvenlik görevlilerinin mi, çöple uğraşanların mı, hatta halktan birisinin mi düzeneği çalıştırdığı anlaşılamadığı için de doğrudan bu olayın sorumlusu tespit edilememiş. Haliyle bu gelişme Muhsin Fikri’nin anlık bir heyecan ortamında feci şekilde ölümü ile sınırlı kalmadığı gibi yedi aydır tüm bölgede halk tepkisini protesto gösterileriyle göstermekte, yani değişik hareketlerle kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar. Yeni kurulan hükümetteki İçişleri Bakanı Abdüllüafi Laftit, Rifli olmasına rağmen el-Huseyma’da yaşananların önünü almada henüz istediği sonucu ulaşamadı.
Balıkçının ölümüne verilen tepki ülkede yöneticilerle ilgili eleştirilerin de gündeme gelmesine sebep olmaktadır. Rüşvetin ciddi boyutlara ulaşması, gençlerin işsiz oldukları için sabahtan akşama kadar caddeleri boş boş dolaşarak kaldırım mühendisliği yapmaları dışında bir uğraşıları olmadığı dile getirilmektedir. Bölgenin önemli kaynaklarından turizm mevsiminde artan güvenlik tedbirleri, halkın gösterileri bölgeye turist akınını önemli oranda düşürdü.
El-Huseyma’da balıkçının öldürülmesi burasının epeyce bir süredir devlet yatırımları konusundaki birçok vaatlere rağmen diğer bölgelerden daha az kalkınması sebebiyle bilhassa gençlerde kolayca tepkiye dönüşebiliyor olması. Ülke bütünlüğüne zarar verecek girişimlerden uzak durmaktalar ancak tek dertleri terk edilmişlik sendromu, iş bulma sıkıntısından kurtularak kalkınma hamlesinin hızlanması ve hayat seviyelerinin yükseltilmesi gibi birçok sosyal konuya vurgu yapmaktalar ve ihmal edilmiş bölge insanı olmak gibi bir ruh halinden kurtulmak istemeleridir.
Fas halkı merkezi yönetime karşı ilk defa gösteri yapmıyor, 1958 yılında İntifada ile aynı şekilde ortam gerilmişti. 1984’te ekmek ile ilgili alınan kararlara verdikleri tepki, 2004’te yaşanan deprem sonrası takındıkları tavır onlarda ister istemez bir terk edilmiş yöre halkı fikrini tetikleyebiliyor.
HİRAK HAREKETİ
Ortaya çıkışına sebep sadece bir balıkçının elim bir şekilde ölümü olduğu herkesçe kabul görse de bunu bahane ederek Fas Krallığı’nın kendi halkı nezdinde zorda kalması dış mihrakların ve uluslararası medyanın diline dolanmakta gecikmedi. İster gerçek sebep olsun, ister olmasın geçmişte yaşanmış her olumsuz tavırla HİRAK adını alan yeni tepkiyi başka mecralara çekebilirler. Basit bir olayı büyüterek, el-Hirâk Hareketi’ne eklemlenerek sanki büyük bir hareketmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hatta Rif halkının sömürgecilikten bu tarafa Tuaregler gibi kendi kaderlerine terk edildiği konular bazı Fransızlar tarafından daima gündeme bir şekilde dahil edilebiliyor. Elbette ki bölgede İspanyol sömürgeciliğine karşı en büyük direnişin önderi Abdülkerim el-Hattabi sevilen ve saygı duyulan bir şahsiyetti. Fransız gazeteci François Soudan bu yeni başkaldırı ile 1920 yılında Rif’te verilen mücadelede oluşan müstakil devlet kurma arasında bağlantı kurup bugün toplumda o dönemden bugüne kadar kraliyete karşı fikir ayrılığı taraftarlığının depreştiğine vurgu yaparak meseleyi tabii mecrasından çıkarmayı deniyor. Yaşanacak her yeni gelişmede onun adına ister istemez bir atıf yapılıyor. HİRAK mensubu fazla kişi yoksa da iyi bir örgütlenme yaptılar. Bilinen bir önderi yok. Gösterilerde öne çıkan isimler gözaltına alındığında veya halk kimin tutuklandığını öğrendiğinde bu yapının içinde olduğu hakkında malumat sahibi oluyor. Düzenin yeniden tesisinde bazı tutuklamalar ortamı germeye devam ediyor. Gösterilerde son günlerdeki tutuklamaların kaldırılması ve Nâssır Zefzafi dahil hepsinin serbest bırakılmasını istiyorlar. Bölge halkı bunu devlete daha fazla taleplerini iletmek için fırsat sayıp kendilerine söz verilen hastane, üniversite ve tarım yatırımlarına öncelik verilmesini daha yüksek sesle dile getiriyorlar.
Şimdilik HİRAK’a öncülük ederek ismi duyulan Berberi asıllı 40’lı yaşlarda işsiz Nâsır Zefzafi, 40 kadar çevresindeki kişi ile birlikte Rif’teki olayları tırmandırmakla itham ediliyor. Şu an tutuklu. Sebebi ise 26 Mayıs günü El-Huseyma’daki IV. Muhammed Merkez Camii’nde Cuma hutbesinde imamın sözlerine karşı Zefzafi’nin karşılık vermesi ve kendisine müdahale de bulunulması. Oysaki Fas’ta herhangi bir camii de imama müdahale etmek demek ceza kanunun 221. maddesi gereğince Emirül-Müminin olan Fas Kralına doğrudan müdahale anlamına gelmektedir. Haliyle 29 Mayıs günü 40 kişi bu yüzden tutuklandı.
Ancak halk dışarıdan gelen tahriklerle bunun yapıldığına inanmıyor ve sıkıntı, ilgili bakanlıkların sorumluluklarını verilen tüm vaatlere rağmen yapmamalarından kaynaklandığı için söylemlerini “Eyva, Eyva, Eyva, Vezâretü’l-Mefyâ!” şeklinde bir slogana çevirmişler. Gösterilerde Berberileri temsil eden Amaziğ bayrağı açıldığına dair haberlere rastlansa da Fas’da Cezayir’e kıyasla toplumda ayrışma yönünde talepler yok denecek kadar azdır.
El-Huseyma’ya 22 Mayıs günü İçişleri bakanı Abdüllüafi Laftit başkanlığında gelen yedi bakan halka kendilerine vaat edilen üniversitenin ve diğer okulların açılacağını, Onkoloji hastanesinin ihya edileceğini, 500 öğretmenin atanacağını ve Taza ile El-Huseyma arasında yapılması planlanan 820 milyon avroluk otoyolun yapımına başlanacağı sözünü verdiler. Dahası iktisadi hayatın can damarı olan balıkçılığı da destekleyeceklerini belirttiler. Eğer devlet, bu vadettiklerini yerine getireceğine kendilerini ikna edemezse önümüzdeki 21 Temmuz’da bir milyon kişiyle HİRAK’ın protesto yapacağı konuşuluyor.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap