Çocuk asker olgusu, dünya çapında bazı önlemler alınmaya çalışılsa da, bildiğimiz kadarıyla gündemde olması gerekenden daha az yer etmekte ve sorunsal varlığını hala sürdürmektedir. Çok uzun süredir kanı durdurulamayan bir yara olarak dünyanın birçok yerinde ve özellikle son dönemde Afrika ülkelerinde gözlemlenen bu olgu, çatışma alanlarının çözümlenmesi ivedilik arz eden en önemli vakalarından biri olarak insanlığı asırlardır sınava tabi tutmaya devam etmektedir. Kimi yerde devletlerin, kimi yerde ise terör örgütlerinin çocukları asker olarak kullanmaları toplumların bugününden daha çok yarınını olumsuz manada derinden etkilemekte ve istismar etmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’deki literatürde bildiğim kadarıyla ekonomik nedenler haricinde yeterince değinilmeyen, çocuk asker sorunsalının siyasal ve sosyal nedenlerini Kongo örneği üzerinden incelemeye çalışacağım.
Giriş
Çocuk ve asker kelimeleri ilk akla geldiğinde birbirlerine uzak ve kolayca ilişki kurulamayan iki kavram olarak düşünülse de, yüzyıllardır tecrübe edilen vakalar, zıt olarak addedilebilecek bu iki kavramı bir araya getirmemize sebep olmaktadır. Çocuk kelimesini fiziksel, duygusal ve mantık olarak tamama ermemiş veya olgunlaşmamış bebeklik ve gençlik arasındaki insanları ifade etmek için kullandığımızı söyleyebiliriz. Asker kelimesini ise kadın veya erkek profesyonel savaşçı anlamında kullanmaktayız (Rosen, 2005: 3). Günümüzde çocuk asker ifadesi hemen elinde silah tutan Afrikalı bir çocuğu çağrıştırsa da bu olgunun kökeni Ortaçağ dönemine kadar dayanmaktadır. McBride’ın (2014: 5) Singer’den aktardığına göre, o dönemde özellikle Avrupa’da şövalye yardımcıları, zırh taşıyıcıları veya toplara barut ve top mermisi doldurma görevlerinde çocuklar, uşak olarak yoğun şekilde kullanılmaktaydı. Çocuk asker meselesinin uluslararası çapta dikkat çekmesi ve gündem olması Hitler Almanya’sı ile gerçekleşmiştir diyebiliriz. 1938’de Hitler’in emri ile kurulan Gençlik Kulübü, çevre gençlik kulüplerinin de desteğiyle kısa sürede yedi milyon civarı üyeye ulaştı. Bu gençler hem ideolojik propaganda hem de silahlı eğitime tabi tutuluyordu (Stein, 1985: 14)On yaşından itibaren dışarıda zorlu şartlarda yaşamda kalma, silah kullanma, savaş taktikleri, muhaberat eğitimleri alan çocuklar, on sekiz yaşına gelince cepheye sürülüyordu (Stein, 1985: 34).
Diğer taraftan, günümüzde uluslararası kriterlere göre hangi yaş aralığının çocuk statüsüne girdiği de çalışmamız için önem arz etmektedir. Çocukların sorunlarına en nihayetinde kurumsal ve uluslararası bazda çözüm üretme gayretinde olan ilk adım 1989 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile atılmıştır. Bu sözleşme ile on sekiz yaşına kadar her insan çocuk statüsünde kabul edilmiştir (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: Birinci Kısım, Madde 1). Bu madde ile çocuk kavramına dair ortaya konan bakış daha kurumsal bir noktaya gelmiştir. Sözleşmeye taraf olan devletler on sekiz yaş altında bulunan insanları çocuk statüsünde kabul edip, iç hukuklarında ve politikalarında yetişkinlere göre daha müsamahakâr davranmaya başlamışlardır. Örneğin on sekiz yaş altında olan bir kişinin işlediği cürümden alacağı ceza, aynı cürümü işleyen on sekiş yaş üstü kişinin alacağı ceza veya yaptırımdan görece daha azdır. Bununla birlikte, yine bu sözleşme çerçevesinde devletler on beş yaş altı kişilerin silahaltına alınmasından men edilmiş ve on beş ile on sekiz yaş arası kişilerin silahaltına alınma zorunluluğunun doğması halinde, yaşı daha büyük olanın seçilmesine önem verilmesi işaret edilmiştir (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: Birinci Kısım, Madde 38). 2000 yılına gelindiğinde ise, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki Seçmeli Protokol, silahaltına alma hususlarını tekrar daha geniş bir çapta ele alarak tadil ve tanzim etmiştir. Bu sözleşmeden hareketle, taraf devletlerin hiçbir gerekçe ileri sürmeksizin, on sekiz yaş altında olan kişileri silahaltına alması yasaklanmıştır. Bununla birlikte, devletle herhangi bir bağı bulunmayan silahlı grupların da on sekiz yaş altındaki kişileri bünyelerine katması veya bulundurması yasaklanmıştır (Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki Seçmeli Protokol, Madde 1.2.4).
Aynı şekilde Birleşmiş Milletlerin bir alt örgütü olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün, 1999 yılı Çocuk İşçiliğinin En Kötü Formu’nu Yasaklama ve Kaldırılması İçin Acil Aksiyon Konvansiyonu on sekiz yaş altındaki kişilerin çocuk statüsünde olduğunu tekrar ederek, zorla veya zorunlu olarak çocuk yaştaki kişilerin silahaltına alınmasını çocuk işçiliğinin en ağır ve en kötü hali olduğunu vurgulamıştır (En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi, Madde 2, 3).
Çocuk asker meselesinin çözümlenmesine dair girişimler bu gelişmelerle de sınırlı kalmamıştır. Çocuk Askerlerin Kullanımını Durdurma komisyonu uluslararası bir sivil toplum örgütü olarak 1998 Mayıs’ında kuruldu. Koalisyonda Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Çocukları Savunma örgütü gibi köklü kuruluşlar bulunmaktadır. Küresel çapta mücadele veren bu koalisyonun 2004 yılında yayınladığı raporda da çocuk askerler sıcak çatışmalara katılma, mayın veya patlayıcı döşeme, keşif, casusluk, kuryelik, muhafızlık, aşçılık, lojistik ve seks köleliği gibi faaliyetlerde devlete bağlı veya devletten bağımsız silahlı gruplar tarafından kullanılan on sekiz yaş altındaki çocuklar olarak ifade edilmiştir (Child Soldiers Global Report, 2004: 15). Yine mezkûr raporda, devletlere bağlı resmi silahlı kuvvetlerin çocukları kullanmasında hatırı sayılır bir azalma kaydedildiği fakat bazı ülkelerde bu problemin, hala devam ettiği vurgulanmaktadır. Bu ülkelerde hükümet güçlerinin veya gayri meşru silahlı grupların çocukları casusluk, kuryelik gibi işlerde kullandığı on dört ila on sekiz yaş arasındaki çocukların gönüllü olarak da asker olmayı seçtikleri ve işkenceden ölüme kadar birçok tehlikeli vaka ile karşı karşıya kaldıkları gözlemlenmiştir. (Child Soldiers Global Report, 2004: 16).
2015 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nin yayınladığı raporda, sadece Afrika özelinde Somali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan, Güney Sudan, Çad gibi ülkelerde çocuk asker sorununun devam ettiği ve çözülmesi için girişimlerde bulunulduğu vurgulanmaktadır (2015: 4). Görüldüğü üzere hem çocuk asker sorunu varlığını devam ettirmekte hem de buna karşılık alınan önlemler ve çalışmalar, günden güne artmaktadır. Uygulanan uluslararası girişimler sayesinde devletlerin çocuk asker kullanımında azalma kaydedilse de, devletlere bağlı olmayan silahlı gruplar –ki bunların hemen hemen hepsi terör örgütleridir- çocukları hala asker olarak kullanılabilecek bir kaynak olarak görmektedir. Özellikle iç savaşların cereyan ettiği ülkeler veya Patrick’in (2006: 29) meşru yönetim kurumlarından yoksun, temel hak ve özgürlükleri, güvenliği, kamusal hizmetleri dahi sağlamakta güçlük çeken devletler olarak ifade ettiği zayıf devletlerin yönetimi altındaki ülkelerde, çocuk asker meselesi sıklıkla karşımıza büyük bir problem olarak çıkmaktadır.
Bu çerçevede bu sorunun, sosyal ve siyasal kökenini irdelemenin elzem olduğu kanaatindeyim. Bu çalışmada, Türkiye’deki literatürde bildiğim kadarıyla az değinildiğini düşündüğüm, Kongo’daki çocuk asker sorunsalını ele alırken şu soruların cevabını bulmaya çalışacağım: Ekonomik sorunlar haricinde, çocukların gönüllü olarak asker olma temayülünü doğuran etkenler nelerdir? Aynı şekilde, çocukları zorla silahaltına alıp, çocuk asker olarak kullanan erkler, hangi sebeplerden hareketle bu yola başvurmaktadırlar? Bu çocukları silaha başvurmaya iten sosyal ve siyasal etkenler nelerdir?
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde Çocuk Asker Sorunu
Afrika’daki büyük ülkeler arasında anılan Zaire yani bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti, son yüzyılın en büyük iç savaşlarından birine sahne olmuştur. Mobutu’nun diktatoryası altında bulunan Zaire, 90’ların ikinci yarısında çöküşün (inhitatın)arifesinde idi. 90’ların ilk yarısında yeni bir hükümet tesis etme çabaları Mobutu ve ordu müdahalesi ile nihayetlendirilmişti. Amerika Birleşik Devletleri’nce de yalnızlığa itilen Mobutu, sağlık soruları sebebiyle de tam bir yönetim zafiyeti yaşamaktaydı. Enflasyon kontrol edilemez seviyeye ulaştı ve ordu da alamadığı maaşları iş yerlerini yağmalayarak tahsil etme yoluna gitti. Zaire böyle bir tabloyu tecrübe ederken, Ruanda iç savaşından kaçarak Zaire’nin doğusuna yerleşen Hutu milisleri, buradan geldikleri ülkeye operasyon yapmaya devam etmekteydi. Ruanda hükümeti 1996 yılında buradaki tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla Zaire’ye müdahale etti. Mobutu, Hutuları silahlandırmaya başlayınca, Ruanda askerleri de 1960’dan beri Mobutu’ya muhalif olan Laurent Kabila’yı kendine müttefik olarak addetti. Ruanda Kabila önderliğindeki Demokratik Güçler İttifakı’na her türlü askeri desteği sağladı ve Mayıs 1997’de Kabila yönetimi ele geçirdi. Zaire ismi bu dönemden sonra kullanılmayarak, ülkenin ismi Kongo Demokratik Cumhuriyeti olarak tadil edildi (Gilbert ve Reynolds, 2016: 603-604)
Bu değişimden sonra ülkede istikrar sağlanmakta güçlük çekildi. Bunun sebepleri Kabila ve taraftarlarının yönetimi ele geçirme için çaba sarf ederken, kimi yerlerde halka yaptığı eziyet iddiaları, bu iddialara yönelik soruşturma girişimlerine müsaade edilmemesi ve halk tarafından yabancı bir işgal ordusu olarak algılanmaya başlanması idi. Buna ilaveten, Kabila destekçisi, Ruanda ve Uganda kuvvetleri arasında çatışmaya varan gerginlikler, Kabila’yı başka ülkelerden yardım talebinde bulunmaya itti. Angola, Zimbabve ve Çad gibi ülkeler savaşa dâhil oldu. Altıdan fazla ülke askerlerinin ve bunlardan bağımsız bir çok silahlı örgütün arasında cereyan eden çatışma, çok uluslu ve çok cepheli olduğu için oldukça fazla sayıdaki gözlemci tarafından ‘Afrika Dünya Savaşı’ olarak da nitelendirildi (Gilbert ve Reynolds, 2016: 604-605).
Ülkenin sahip olduğu zengin maden kaynakları, nihayete erdiğinde sadece sıcak çatışmalarda 350 bin civarında insanın hayatına mal olacak bu iç savaşı, çevresindeki komşuları açısından da önemi kılmaktaydı. Örneğin Uganda ve Ruanda altın madenlerine el koyarken, Zimbabve elmas madenlerine dair imtiyaz kazandı ve Angola da Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile ortak petrol şirketi kurma mutabakatına vardı. 2003 yılına kadar devam eden savaşın oluşturduğu kaotik ortam üç milyondan fazla kişinin de açlık ve susuzluktan ölümüne sebep oldu(Gilbert ve Reynolds, 2016: 605). Reyntjens (1999: 249-250) Kongo savaşındaki karmaşıklığı farklı etnik militanların ve grupların sürece müdahil olmasına, ülke sınırlarının geçirgen bir yapıya sahip olmasına, Kongo’daki ve yakınındaki yaklaşık dokuz ülkedeki istikrarsızlığa ve bölgedeki göz ardı edilemeyecek kadar büyük olan kontrolsüz silah akışları ile ilişkilendirmektedir.
Konudan sapmamak adına, Kongo Savaşına dair bu kadar bilginin kâfi olduğu kanaatindeyim. Bu noktadan sonra Kongo’daki çocuk asker varlığına odaklanmaya çalışacağım. 2001 yılında Çocuk Askerlere Dair Küresel Rapor’da Angola, Burundi, Kenya, Ruanda ve Uganda’dan gelen çocuk askerlerin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki iç savaşta çatışmalara katıldığı ifade edilmiştir (Global Report on Child Soldiers, 2001: 11). Ayrıca yine bu ülkede, yaşları 14 ila 16 yaş arasında değişen dört çocuk, çocuk askerler tarafından yapılan yağma ve hırsızlık suçlarından idama mahkûm edildi (Global Report on Child Soldiers, 2001: 13). Mezkûr raporda, ayrıca 120 binden fazla çocuk askerin halen aktif görev aldığını vurgulanmış ve bu problemin hüküm sürdüğü ülkeler arasında Demokratik Kongo Cumhuriyeti de zikredilmiştir (Global Report on Child Soldiers, 2001: 14). 2000 yılında ateşkesin ve istikrarın sağlanmasına kadar geçen süre zarfında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki iç savaşta 6 binden fazla çocuk askerin hem hükümet hem de silahlı muhalif gruplar tarafından silahaltına alındığı ifade edilmektedir (Global Report on Child Soldiers, 2001: 129). Görüldüğü üzere, sadece yasadışı silahlı gruplar değil, hükümetlere bağlı ordular da çocukları asker olarak kullanmaktan geri durmamıştır. Yukarıda da ifade edildiği gibi çocuk asker sorunu esasen Demokratik Kongo Cumhuriyeti sınırları içre de kalmamış ve çevre ülkelerde de gözlemlenen bir olgu olarak karşımıza çıkmıştır. Şimdi ekonomik sebepler haricinde çocukların asker olarak kullanılmasını mümkün kılan sebepleri irdelemeye çalışalım.
Çocuk Asker Olgusundaki Sebepler
Bu bölümde, çocukların asker olma temayüllerinin temelindeki unsurları ortaya koymaya çalışalım. Malumdur ki bu olgunun göz ardı edilemeyen sebeplerinden biri ekonomidir, yoksulluktur. Fakat bu olgunun sadece ekonomik sebeplere indirgenmesi, olgunun hakikatini görmemizde bakış açımızı sınırlandırabilir. Dolayısıyla resmin bütününü görmek açısından sosyal ve siyasal etkenlerin de önemsenmesinin verimli olacağı kanaatindeyim. Giriş bölümünde yapılan çocuk tanımının da çerçevesinde, çocukların duygusal ve zihinsel olarak olgunlaşmamış olması onların kolaylıkla etki altına alınabilmesini sağlamaktadır diyebiliriz. Buna göre yetişkin bir birey, fayda ve tehdit algısını bir çocuğa göre daha çabuk ve geniş perspektifte algılayabilirken çocuklar bu konuda sınırlı kalmaktadır. Bu bağlamda, çocuklar yetişkinlerden tahayyül edilemeyecek kadar fazla risk alabilmektedir. Kongo’nun silahlı bir örgüt komutanı çocukların genç ve şov yapmaya hevesli oldukları için mükemmel savaşçılar olduğunu ve onların çatışmaları bir oyun olarak gördüklerini bu yüzden de korkmadıklarını ifade etmiştir (Global Report on Child Soldiers, 2001: 11). Görüldüğü gibi çocukların asker olarak tercih edilmesi bu örnekte, onların normalden daha fazla risk alabilmeleri ile ilintilendirilmektedir. Millard (2001:195) ise çocukların yetişkinlere göre daha sadık, daha disiplinli, büyük risk almaya daha fazla istekli ve ağır şartlar altındaki çatışma koşullarına daha kolay adapte olduğunu ifade etmektedir.
Diğer taraftan, çocukların asker olmaya istekli olmalarının bir diğer nedeni bağlı bulundukları siyasi erkler tarafından yapılan haksızlıklara veya zulümlere şahit olmalarıdır diyebiliriz. Otoritelerin gaddarlığına karşılık içinde bulundukları çaresizliğe kısa sürede çözüm bulmak isteyen çocukların silaha başvurma temayülünün oldukça yüksek olduğunu ifade edebiliriz. Özellikle bu coğrafyada, çocukların devlet eliyle yapılan zulümleri tecrübe etmesi, silahlı gruplara katılımlarını körüklemektedir (Global Report on Child Soldiers, 2001: 10). Bu tür sebepler daha çok muhalif silahlı gruplardaki çocuk asker sayısını arttırmaktadır.
Bununla birlikte Rosen (2005: 14), çocukların asker olarak kullanılmasına zemin hazırlayan bir başka etkenin hafif silahların yaygınlaşması olduğunu ifade etmiştir. Rosen’a göre silahların yaygınlaşması bir dönemler sıcak çatışma safları arkasında bulunan çocukların pozisyonunu ön saflara kaydırmıştır. Ebat ve ağırlık bakımından küçülen ve hafifleşen silahlar, çocukları etkin birer savaşçılara dönüştürmüştür diyebiliriz. Brosha’nın (2006) Carol Thomson’dan aktardığına göre son 20 yılın gelişen teknolojisi on yaşında bir çocuğun kolaylıkla kaldırabileceği ve pahaca altı dolar civarındaki silahları üretmektedir. Brosha çocuk asker konusunda, hafif silahların yayılması gerçeğinin ıskalanamayacak veya göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğunun altını çizmektedir.
Çocuk askerlerin çatışma alanlarına sürülmesinin başka bir nedeninin de vicdani kaygıların suiistimal edilmesi olduğunu ifade edebiliriz. Yine Brosha’nın (2006) Thomson ve Dalaire’den aktardığına göre; devletlerin silahlı kuvvetlerinin veya silahlı muhalif grupların, çocukları çatışmaların bir unsuru haline getirmelerinin bir başka sebebi de, çocuk asker ile karşılaşan yetişkin askerin tetiği çekmek ile vicdanının sesini dinlemek arasında kalmasıdır. Bu gerçekten hareketle, çocukları cepheye süren taraflar yukarıda zikredilen tereddüt sebebiyle oluşabilecek savaşma isteksizliği veya – yetişkin askerin ateş emrine itaat etmemesi veya çatışma hattını terk etmesi gibi- organizasyonel bozulmalardan faydalanarak karşı tarafa üstünlük sağlama düşüncesindedirler diyebiliriz. Ki bunun, bir bakıma insan doğasının suiistimali olduğunu söylemek de mümkündür.
Öte yandan istila veya işgal gibi durumlar, maruz kalınan etnik veya dini ayrımcılıklar, toplumun veya aile kurumunun tecrübe ettiği siyasi veya fiili baskılar da çocukları gönüllü olarak asker olmaya iten unsurların içerisinde yer almaktadır. İdeolojik veya politik inançlar, silahaltında alınan eğitim ve asker olmanın kazandırdığı sosyal statü yine savaş alanlarının ve askerliğin çocuklar tarafından cazip görünmesine zemin hazırlayan etkenlerdendir diyebiliriz (Child Soldiers Global Report, 2004: 20-21). Yetişkinlere göre daha pasif olarak nitelendirilebilecek konumda olan çocuklar, ellerine silah aldıklarında, özellikle terör gruplarınca söylemde birer kahramana veya devrimciye dönüştürülmektedir. Burada çocukların ailelerinin veya içinde bulundukları toplulukların nezdinde daha üstün bir statüye dönüştüğünü söylemek mümkündür.
Eker’in (2015: 38) Yalçınkaya’dan aktardığı bir ülkenin düşmanlarının askeri kanadının tamamen yok edilmesi amacıyla bütün vatandaşların doğal asker addedildiği savaş olan ‘topyekûn savaş’ da, çocukların asker olarak kullanılmasını doğuran başka bir etkendir (Millard, 2001:195). Bütün imkânların seferber edildiği bu savaşta eli silah tutabilen çocuk, yaşlı veya kadın kim var ise silahaltına alınarak cepheye sürülmektedir. Savaşın bu türünü tecrübe eden ülkeler, çocukları askere alma yoluna başvurabilmektedir.
Sonuç
Çalışmamızda ekonomik sorunlar haricinde, çocukların gönüllü olarak asker olma temayülünü doğuran etkenler, devlete bağlı ordu veya muhalif silahlı grupların çocukları zorla veya gönüllü olarak silahaltına alıp, çocuk asker olarak kullanmalarının sebepleri ve çocukları silaha başvurmaya iten sosyal ve siyasal etkenler irdelenmeye çalışılmıştır. Yukarıda zikredilen nedenler çocuk asker olgusunun karmaşık ve çok boyutlu olduğunu işaret etmektedir. Bu sorunun çözümüne dair BM ve ilgili alt kurumlarınca atılan uluslararası yasal adımların, bu sorunun görüldüğü ülkelerin halklarında mevcut olan etkenleri mümkün olduğunca azaltacak şekilde genişletilmesi daha olumlu sonuçlar almayı mümkün kılabilir.
Bununla birlikte, bugüne kadar çocuk asker konusunda oluşturulan uluslararası yasaların uygulamada eksik kaldığı ve bu sorunun özellikle Afrika ülkelerinde devam ettiği görülmektedir. Bu alanda yaşanan olumlu gelişmelerin BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve sivil toplum kuruluşlarınca desteklenmesi ve daha sık gündeme getirilerek hem uluslararası toplum nezdinde hem de yerel halkta daha güçlü bir kamuoyu farkındalığının oluşturulması yararlı olabilir. Örneğin, iç savaş ve çocuk asker olgusunun sık gözlemlendiği yerlerde basın-yayın ve sosyal medya araçları kullanılarak tüm dünyanın dikkatinin buraya yönlendirilmesi çocuk askerlerin azalmasına katkı sağlayabilir. Bu farkındalık oluşturulurken yukarıda zikredilen sosyal ve siyasal sebeplerin defalarca vurgulanması veya işlenmesi daha etkin sonuçların üretilmesine katkı sağlayabilir.
Ayrıca, BM nezdinde yeni kurallar getirilerek hafif silahların zorunlu veya gönüllü fark etmeksizin çocuklara kullandırılmasının engellenmesi yönünde aktif faaliyetler gerçekleştirilebilir. Hatta, çocuk askerden yararlanma olgusunun kimyasal silah kullanımı statüsüne denk sayılarak, bu şekilde hareket eden hükümetlere veya hükümetdışı organizasyonlara yönelik ekonomik ve ticari müeyyideler, uluslararası müdahale, boykot, kara listeye alma ve bunun gibi önlemler alınabilir. Bu şekilde BM’nin esas hedefi olduğu söylenen, uluslararası barış ve güvenliğin tesisine önemli bir katkı sağlanabilir.
KAYNAKÇA
- Brosha, Stephan, Children as Tools of War: Seeking Global Solutions Through Theorical Analysis, Atlantic İnternational Studies Organization (Erişim Tarihi: 02.01.2018) https://atlismta.org/online-journals/0506-journal-government-and-the-rights-of-individuals/children-as-tools-of-war/
- BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (Erişim Tarihi: 16.12.2017)
http://www.ohchr.org/en/professionalinterest/pages/crc.aspx
- Coalition to Stop the Use of Child Soldiers, Global Report on Child Soldiers, 2001.
- Coalition to Stop the Use of Child Soldiers, Child Soldiers Global Report, 2004.
- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki Seçmeli Protokol (Erişim Tarihi: 16.12.2017) http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/OPACCRC.aspx
- Eker, Sami, Savaş Olgusunun Dönüşümü: Yeni Savaşlar ve Suriye Krizi Örneği, Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, 2015, ss.31-36.
- En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi,Madde 2,3 (Erişim Tarihi:16.12.2017) http://www.ilo.org/dyn/normlex/en/f?p=NORMLEXPUB:12100:0::NO::P12100_ILO_CODE:C182
- Gilbert, Erik ve Reynolds, Jonathan T. (2016) Dünya Tarihinde Afrika. Birinci Basım. İstanbul: Küre Yayınları.
- McBride, Julie, The War Crime of Child Soldiers Recruitment, Asser Press by Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2014.
- Millard, Ananda S., Children in Armed Conflicts: Transcending Legal Responses, Security Dialogue, Vol.32, No.2, June 2001, pp. 187-200.
- Patrick, Stewart, Weak States and Global Threats:Fact or Fiction?, The Washington Quarterly, 29:2, pp.27-53, 2006.
- Rosen, David M., Armies of the Young: Child Soldiers in War and Terrorism, USA: Rutgers University Press, 2005.
- Reyntjens, Filip, Briefing: The Second Congo War: More thean a Remake, African Affairs, Vol. 98, No. 391(Apr.,1999), pp. 241 – 250.
- Stein, Conrad R., Hitler Youth, USA : Childrens Press, Chicago, 1985.