Şuan stratejik ortaklık düzeyinde olan Türkiye-Sudan ilişkileri esas itibari ile Mısır’ın fethi ile başlamış, Habeş Eyaleti’nin kurulması ile farklı bir şekil almıştır. Mehmed Ali Paşa’nın Sudan’ı Mısır topraklarına dahil etmesi ile hukuki olarak Osmanlı toprağı olan Sudan’ın Lozan anlaşmasından sonra Türkiye ile olan bağları kopmuştur. Sudan’ın İngiliz işgalinden kurtularak 1 Ocak 1956 tarihinde bağımsızlığını kazanmasıyla ilişkiler, iki bağımsız devlet olarak yeniden başlatılmıştır.
BOP, Arap Baharı (!) ve son olarak Trump yönetiminin başlattığı “Küre İttifakı” ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da birtakım değişimler hem başlamış hem de hızlan(dırıl)mıştır. “Küre İttifakı” görünürde ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE, görünmeyen ortak olarak İsrail’den oluşmaktadır. “Küre İttifakı”, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı yeniden şekillendirmeye başlayınca bu gelişmenin derin etkilerini üzerlerinde hisseden Sudan ve Türkiye birbirine daha da yakınlaşmaya başladılar.
Genel siyasi havaya bakacak olursak Suudi Arabistan ve Sudan’ın ilişkileri iyidir ve Sudan’ı siyasi ve iktisadi olarak desteklemektedir. Sudan, Mısır’ın arka bahçesi konumundadır ve Sudan’daki gelişmeler, Mısır’ı (veya tam tersi) daima etkilemektedir. ABD, uzun süreden beri Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir ve hükümeti nezdinde Sudan’ı “terörü destekleyen” ve “soykırım yapan” ülke olarak suçlayarak iktisadi ve siyasi yaptırımlar uygulamaktadır. “Küre İttifakı” Sudan’ı dışlamış, Mısır ilişkilerini azaltmıştır. Bu ortamda Sudan, Türkiye ile ilişkilerini askeri alanda da ilerletmek için Sevâkin adası üzerinden Türkiye’ye Kızıldeniz’de stratejik açılım sunmuştur. Sevâkin hamlesine Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’den hemen itiraz gelmiş ancak sonuç değişmemiştir. Eylül ayında üst düzey Türk heyetinin Hartum’a giderek kapsamlı anlaşmalara imza atmaları ve özellikle TPOA’nın Sudan’da petrol aramak için 100 milyon dolarlık yatırım yapma kararı “Küre İttifakı”nı harekete geçirmiştir.[1]
Her ne kadar yalanlanmış olsa da Sudan İstihbarat Başkanı Salih Abdullah Kuş’un Mısır aracılığı ile İsrailli yetkililer ile görüşmüş olması, diğer önemli bir gelişme olarak ortada durmaktadır. Bu görüşmede Salih Abdullah Kuş’un Ömer el-Beşir’e karşı yeni bir darbe girişiminde (ilki 2012) bulunması istenmiş olabileceği gibi “Küre İttifakı”nı desteklemeleri karşılığında Ömer el-Beşir’in iktidarının devam etmesini sağlayabileceklerini de ifade etmiş olmaları ihtimal dâhilindedir.
19 Aralık’ta ekmek ve akaryakıt zammına tepki olarak gelişen protestolar ile yeni bir süreç işlemeye başladı. Zamlara tepki kısa sürede birkaç şehre yayılarak doğrudan Ömer el-Beşir’in iktidarına yönelik bir hal aldı ve Sudan’da “Afro-Arap Baharı (!)” başladı-başlıyor söylemi gündeme geldi. Hükümetin sıkıştığı böyle bir ortamda hiç beklenmedik bir gelişme olarak Ömer el-Beşir, Suriye’ye giderek Beşar Esad ile görüşme yaptı. Rusya’ya ait uçak ile Mısır hava sahasını kullanarak ve Suudi Arabistan’ın bilgisi dahilinde yapılan bu ziyaret herkesi hayrete düşürdü. Çünkü böyle bir ziyaret başta ABD, Mısır ve Suudi Arabistan’ın bilgisi ve desteği olmadan yapılamazdı. Gösterilerin yapıldığı, iktidarın sallandığı bir zamanda kendisine verilen bu “can suyu”nun manası ne olabilirdi ki? İlerleyen süreçte Mısır, Suudi Arabistan ve BAE (Küre İttifakı) Ömer el-Beşir iktidarını desteklediklerini, reformlar yapılarak halkın taleplerinin karşılanabileceğini ifade eden açıklamalar yaptılar. Bu görüşe destek olarak ABD Başkanı Donald Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlarından olan Cyril Sartor, Sudan’ı ziyaret ederek “Küre İttifakı”nın diğer üyelerinin yaptığı açıklamayı destekleyen-onaylayan bir beyanatta bulundu. Bunun üzerine istifayı son çare olarak düşünen Ömer el-Beşir ulusa sesleniş konuşmasında iktidarı bırakmayacağını, eyalet yönetimlerini feshederek yerlerine askerleri atadığını, bir yıllık OHAL dönemi başlattığını ilan etti. Bazı kimseler Sudan’da askeri darbe beklentisi içerisindeler ve Ömer el-Beşir’e karşı darbe olur mu sorusuna cevap aramaktadırlar. Esas itibariyle Sudan’da Ömer el-Beşir eliyle darbe yapıldı. OHAL ilanı ve aldığı tedbirler ile ikinci askeri darbesini (ilki 1989’da) yapan Ömer el-Beşir, bu suretle yeniden iktidarı ele geçirdi. Bu da siyaset bilimi açısından yeni bir durumu ifade etmektedir. Bu gelişmelere Rusya, Avrupa ve “Küre İttifakı”ndan herhangi bir olumsuz tepki de gelmedi. Arap Birliği’nden olayların Sudan’ın iç sorunu olduğu tarzında açıklamalar yapılarak Ömer el-Beşir’e destek olundu.
Bu durumda Sudan’ın Libya, Irak, Suriye ve Yemen gibi iç savaş içine düşmemesi veya Ömer el-Beşir, iktidarını kaybetmemek için “Küre İttifakı”na hangi tavizleri vermiş, vermekte veya verecektir sorusu akıllara gelmektedir. Yaşadığı iktisadi ve siyasi krizin dayatması sonucunda “Küre İttifakı”nın dümen suyuna girmiş gözüken Sudan’ın (Ömer el-Beşir’in) bu ittifak ile sorun yaşayan Türkiye’ye karşı tutumu nasıl olacaktır? Suudi Arabistan’ın parasına, Mısır’ın korumasına, ABD’nin desteğine (en azından tarafsızlığına) ihtiyaç duyan Sudan, Türkiye ile olan ilişkilerinde eski samimiyetini gösterebilecek midir? Yaşadığı siyasi kriz (sarsıntı), onu Türkiye’den uzaklaştırmak için mi köpürtülmüştür? Bunun sonuçlarını kısa zaman içinde göreceğiz ve sıcak takipteyiz.
Dipnotlar
[1] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/tarim-ve-orman-bakani-pakdemirli-turk-yatirimlarini-sudanda-artirma-arzusundayiz/1251503. Erişim Tarihi:12.03.2019