Dakar’da 9. Dünya Su Forumu

0

Dünya Su Forumu, 21-25 Mart 2022’de Senegal’in başkenti Dakar’da gerçekleşti. Toplamda 1.000 kadar heyetle 8 bin katılımcı bir hafta boyunca hem tecrübelerini paylaştı hem de yeni gelişmeler hakkında bilgi edindi. Türkiye’den de Su Enstitüsü heyeti yanında iş dünyası ve ilgili birimlerden çok sayıda iştirak vardı.
 
Mevcut imkanlar seferber edilerek tüm su kaynaklarının insanlığın hizmetine bir an evvel sunulması, atık suların ise tekrar kullanımları için gerekli yatırımların yapılması kaçınılmaz. 2030 yılı için belirlenen hedefe ulaşmak için asgari 200 milyar dolarlık bir bütçe ayrılması gerekiyor. Dünya Bankası da 2030’a kadar her yıl 30 milyar dolarlık yatırım öngörüyor.
 
En ufak muhitten, tarihte ciddi iz bırakan nice hükümranlıklara kadar belli başlı kavgaların, ihtiyaç duydukları su kaynaklarını sahiplenme ve onları muhafaza etme yüzünden yaşandığı biliniyor. Günümüz dünyasında önemli bir adım atılarak, Dünya Su Forumu adıyla dost ve düşman tüm ülkelerden katılımcıların ortaklaşa gündemlerine alıp çözüm üretmeye başladıkları bu buluşmaların ilki, Fas Krallığı’nda 1997 yılında düzenlenmişti.
 
25 yıl sonra aralarında Türkiye’nin de 5’incisini düzenlediği bu etkinliğin 9’uncusu, Senegal’in ev sahipliği ile tekrar bu coğrafyaya bir dönüş yaptı. ‘Barış ve Kalkınma İçin Su Güvenliği’ temasıyla yapılan etkinlikte, gelecek için daha ciddi adımların acilen atılması gibi hayati konular üzerinde duruldu. 2024’de de Endonezya’nın Bali Adası, 10. Dünya Su Forumu için adres olarak belirlendi.
 
DAKAR DEKLARASYONU
 
Dünya Su Forumlarının temel varlık sebebi, su ile ilgili artan sıkıntılar karşısında uluslararası toplumun beklentilerine cevap verebilmek. Siyasi iradeleri bilgilendirip bu konuyla alakalı meselelerin çözümlerine katkı sağlamaları için birlikte çalışmalar yürütmektir. Zira genel anlamda tabiat ve onun en etkin unsurlarından su da ciddi tehdit altında. Aslında herkese yetecek miktarın üzerinde kaynak mevcut. Bazıları için istemedikleri kadar fazla ama hayatlarını devam ettirmek için asgari seviyede de olsa buna muhtaç olanlar da var. Mesela Afrika’da özellikle yeraltı kaynakları da dahil herkese yetecek miktarda var ama yüzlerce milyon
Afrikalı bunu temin edemiyor.
 
2018 yılında Brezilya’da düzenlenen 8. Dünya Su Forumu’nda 85 stant açılmışken, Dakar 105 stant ile daha geniş katılıma ev sahipliği yaptı. İnsanlığın geleceğini en fazla tehdit edebilecek su temini konusunda en etkin çözümlerin forumu olması için gayret edildi. Tanzanya eski Devlet Başkanı Jakaya Kikwete’nin tabiriyle bu sonuncusu, ‘tüm forumların en iyileri’ arasında yerini aldı. Haliyle Dakar Deklarasyonu’nu dünyanın her tarafında hayata geçirmek için gayret edilmeli.
 
DENİZLERE GİDEN SU
 
Yeryüzündeki tüm ırmaklar, göller ve yeraltı su kaynaklarının çok az miktarı içilebilir durumda. Tüm teknolojik imkânlara rağmen suyun yerleşim yerlerinde kullanımı ülkelere ve bölgelere göre çok sınırlı. Yüzde 80’i herhangi bir işlem görmeden atık şekilde tabiata bırakılıyor. Dahası her yıl 11 milyar metreküp suyun denizlere akması, gelecek için yapılacakların henüz çok azına el atıldığını gösteriyor. Dünya nüfusunun 8 milyara yaklaştığı günümüzde en ciddi çözüm gerektiren konuların başında, Birleşmiş Milletler’in belirlediği herkesin en tabii hakkı sayılan kişi başına yıllık 1.000 metreküp içme suyuna kavuşması geliyor. Bunun altındaki oran yetersiz, 2 bin 500 metreküplük oranın üstüne çıkıldığında ise yeterli kabul ediliyor. 1950’lerde tüm su kaynaklarından kişi başına düşen su miktarı 17 bin metreküp olarak hesap edilirken aşırı artan nüfus, şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak bu oran 7 bin 500 metreküpe düşmüştü. Aslında su kaynakları gereği gibi kullanıldığında tüm insanlığın ihtiyacından fazla miktar bulunuyor. Gerçi sadece içme suyu kullanım oranı artmıyor, arazi sulamalarında da 1960’lı yıllardan bu yana yüzde 60 kadar bir artış var. Halen 1.4 milyar insan bu miktarın altında su kullanabiliyor ve daha da vahimi 2050 yılında bu sayının 2.5 milyara çıkması öngörülüyor.
 
SU AFETLERİ
 
Teknolojik gelişmeler sayesinde belli bir azınlık daha fazla su kullanma imkanına kavuşurken milyarlarca insan bu konuda henüz büyük bir beklenti içinde. Bu menfi gidişin önüne geçmek için alınacak acil tedbirler kapsamında her yıl en az 30 milyar dolarlık bir harcamanın yapılması öngörülüyor. Mevcut imkânlar seferber edilerek tüm su kaynaklarının insanlığın hizmetine bir an evvel sunulması, atık suların ise tekrar kullanımları için gerekli yatırımların yapılması kaçınılmaz. 2030 yılı için belirlenen hedefe ulaşmak için asgari 200 milyar dolarlık bir bütçe ayrılması gerekiyor. Mesele sadece gerekli suyun varlığı değil, onu yerleşim yerlerine ulaştırmak için her türlü malzemenin üretilmesidir.
 
Senegal ve komşuları gibi sınır aşan sulara sahip coğrafi konumdaki ülkeler için önceden alınacak tedbirlerle muhtemel çatışma tehditlerini önceden fark edip yönetilmesi gerekiyor.
 
9. Dünya Su Forumu’na ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanı Macky Sall, açılış konuşmasında, her bir insanın su ihtiyacını karşılamak için eşit şartlara kavuşması hedefiyle gerekli düzenlemelerin zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi üzerinde durdu. Ayrıca atık suların yüzde 81’inin hiçbir işleme uğramadan tabiata bırakıldığını, son derece yüksek bu miktarın bir an evvel idaresi ve değerlendirilmesinin ekonomiye ciddi şekilde katkı sağlayacağını, neredeyse 4.5 milyar insanın hayatını tehlikeye sokarak çevreye vereceği zararın azaltılması gerektiğini de vurguladı. Günümüzdeki tabii afetlerin yüzde 90’ının suya bağlı olarak gerçekleştiği yönündeki ifadesi de önemliydi. Her gün çoğu kadın ve kız çocuklarının su temini için yüzlerce milyon saati bulan vakitlerini ayırmalarına da değindi. Kısacası yapılanlardan çok her türlü önleyici tedbirler arasında aciliyet arz edenler devamlı büyüyor ve bu forum vesilesiyle tehlikenin boyutları bir kez daha göz önüne getirilecektir. Sınır aşan nehirler ve göllerin konumları ülkelerin iç meseleleri değil, beynelmilel gündemin merkezindedir.
 
DAKAR’DAKİ ÖNCELİKLER
 
Senegal sadece Afrika’da değil, tüm dünya ülkeleri arasında su konusunda en etkin çalışmalara imza atıyor. Bunlar arasında biri eski Dışişleri Bakanı da olan Mankeur Ndiaye, Fodé Secke ve Pierre Faye isimli üç diplomat, ‘Hydrodiplomatie” başlıklı bir kitap yayınladı. Dahası 22 Kasım 2016’da geçici üye olarak bulundukları BM Güvenlik Konseyi’ne sundukları bilgi notunda, dünyada içilebilen toplam su miktarının yüzde 2 olduğunu ve bunun sadece yüzde 0.02’sinin insanlığın hizmetine sunulabildiğini ifade ettiler. Dakar’daki 9. Dünya Su Forumu’nda 5 nokta üzerinde hassasiyetle duruldu. Bunlardan birincisi; her bir insanın içilebilir suya kavuşma hakkı ve bunun iyileştirilmesi, ikincisi yeterli su kaynaklarının kullanılır hale getirilip verimli kılınmaları ile iklim değişiklikleri ve artan nüfus karşısında bunların üstesinden gelebilecek dayanıklılığa kavuşmaları, üçüncüsü yeterli su için gerekli finans kaynaklarının temini, dördüncüsü mevcut içme sularının verimli yönetilmeleri, beşincisi ikili ve çok yönlü işbirliği imkânlarının devreye sokulup korunmaları.
 
SU ZENGİNİ KITA VE ÜLKELER
 
Kıtalar arasında su kaynakları ve nüfusları bakımından ciddi derecede farklılıklar bulunuyor. Dünya nüfusunun yüzde 61’den fazlasına sahip Asya kıtasındaki kaynakların oranı, genelin en fazla yüzde 36 kadarı. Avrupa yüzde 12’lik nüfusu için ise yüzde 8’lik su kaynağı ile daha şanslı konumda. Bu konuda en iyi imkanlara sahip coğrafya Latin Amerika olup yüzde 6’lık nüfus oranına rağmen yüzde 26 gibi yeryüzündeki tüm su kaynaklarının dörtte birinden fazlası ile yakın gelecekte herhangi bir bunalım yaşayabileceği öngörülmüyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika birlikte düşünüldüğünde, yüzde 4.3 oranda bir nüfusa ancak yüzde 1’lik su kaynağı sunabiliyor. Ülkelerin konumları da benzerlik arz ediyor. Yeryüzündeki mevcut su kaynaklarının yüzde 60’ı sadece 9 ülke sınırları içinde bulunuyor. Bunlar ABD, Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Kanada, Kolombiya, Peru ve Rusya olup bölgelere göre çok ciddi kullanım dengesizlikleri oluşabiliyor.
 
DÜNYA BANKASI ÖNGÖRÜLERİ
 
Dünya Bankası Grup Başkanı David Malpass’a göre, dünyanın su konusunda gerekeni yapabilmesi için şimdiye kadar bilinen yönetimi konusunda mevcut anlayışları değiştirmeden arzu edilenler gerçekleştirilemez. Suya konulan ücretler üzerinde çalışılmalı, siyasi kararlar alınıp uygulanmalı, kamu yatırımları artırılmalı ve herkesin meselenin bir parçası olduğunu fark etmeleri sağlanmalı. Dünya Bankası, herkese içilebilir su temini ve şartların iyileştirilmesi konusunda üzerine görev alıyor. Bunun için de 150 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç bulunuyor. Ayrıca her yıl 30 milyar tutarında bir miktar harcanacak. Malpass, 17 ülke için 27 milyar dolarlık bir harcama üzerinde çalıştıklarını belirtti. Bunun için güçlü liderler, yatırımcılar ve müşterek çalışacaklarla yollarına devam edecekleri ifadesi, gelecek için umut vaat ediyor.
 
TÜRKLER EN ÜCRA YERLERDE DE SU KUYUSU AÇIYOR
 
Son yıllarda ülkemizdeki sanayi kuruluşlarımız, başta Afrika ülkeleri olmak üzere birçok coğrafyada baraj ve gölet yapımlarında, isale hatlarının inşasında ve malzemelerinin temininde faaliyet gösteriyor. Özellikle suya en çok muhtaç insanın yaşadığı bu kıtanın ve Asya’nın çok sayıda ülkesinde en sıradan su kuyularından ve daha çok miktarlara kadar su temin edilecek düzenleri kuranlar adına Türk insanı, tarihinin en büyük insanlık köprüsünü kurmuş bulunuyor. Bugün sadece Çad, Nijer, Burkina Faso, Kamerun gibi ülkelerin köy, kasaba, büyük şehirleri ve hatta başkentinin ücra mahallelerinde resmi ve sivil toplum kuruluşlarının açtıkları su kuyuları on binlerle ifade ediliyor.

Bu yazı 1 Nisan 2022 tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı