İngilizler ve Fransızlar Arasındaki Anlaşmazlıkların Afrika’ya Taşınması

0

İngiliz ve Fransızların Afrika’daki ihtilaflarının halka nasıl yansıdığına değinilmeden önce, iki önemli noktanın vurgulanması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, Batılılar başta olmak üzere Türkiye dâhil dünyanın birçok farklı ülkesinden araştırmacıların Afrika kıtasına dair yaptıkları çalışmalarda, kıtaya dair kullandıkları iki hatalı terim ortaya konulmalıdır.

İlk olarak, Batılı yazında Afrika’da bulunan milletler anlatılmaya çalışılırken, genellikle “millet” sözcüğü yerine “kabile” sözcüğü kullanılmaktadır. İster bilerek isterse bilmeyerek kullanılsın, millet kelimesinin yerine kabile kelimesinin kullanılması Afrika’nın ve Afrikalıların küçümsendiğine yönelik bir izlenim oluşturmaktadır. Üstelik Afrika’da bulunan Hausa, Fulani ve Bambara gibi birçok büyük millet Türk, İngiliz ve Fransız milletleri ile benzer niteliklere sahiptir. Bu nedenle, kıta ile ilgili yazılarda “kabile” kavramının kullanılmamasına, bunun yerine diğer uygar ulusları tanımlamak için kullanılan “millet” kelimesinin kullanılmasına özen gösterilmelidir. İkinci bir hata olarak ise bahsi geçen bu Afrika’da konuşulan Hausa, Fulani ve Bambara gibi bazı dillerden bahsedilirken “dil” sözcüğü yerine “lehçe” sözcüğü ön plana çıkarılmaktadır. Lehçe sözcüğü de, küçümseme algısına neden olduğundan dolayı Afrikalıların dilleri ve kültürleri tarif edilirken kullanılmaması gereken sözcüklerdendir.

20. yüzyılın ortalarından itibaren gerçekleşen sömürgecilerin Afrika’daki kolonilerinin tasfiye sürecinde, Fransızlar kendi sömürgeleri olan ülkeler tam olarak bağımsız oluncaya ve İngilizlerin etkisinin onlara ulaşmayacağından emin hale gelinceye kadar Afrika’dan çekilmeme kararını almıştı. Böylece, İngilizler ile Fransızlar arasındaki ihtilaf bu devletler aracılığıyla bir kez daha Afrika’ya taşınmıştı. Günümüzde Afrika’da aktif olarak asırlardır konuşulan en az 2500-3000 yerel dil bulunmaktadır. Kıtanın bazı noktalarında yüzlerce yıl süren sömürgecilik dönemine ve kolonyalistlerin yerel dilleri kontrol etme ve bu diller üzerinde tahakküm kurma girişimlerine rağmen, kıtadaki hiçbir milletin kendi ana dilini konuşmasının önüne geçilememiştir. Öyle ki, kıtada konuşulan herhangi bir dil “azınlığın dili” konumuna düşse ve dolayısıyla başka bir milletin siyasi ve ekonomik kontrolü altında kalsa dahi, bu diller halk arasında konuşularak varlıklarını bir şekilde günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Ne var ki, asırlardır her türlü zulme direnen bu dillerin birçoğu günümüzde yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Zira UNESCO verilerine göre birçoğu Afrika’da olmak üzere dünya üzerindeki 577 dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bildirilmiştir.[1]

Tıpkı Avrupa’da ve Asya’da olduğu gibi, Afrika’da da farklı ülkeler bulunmakta ve söz konusu ülkeler birbirinden farklı ırklara ve dillere ev sahipliği yapmaktadır. Ne var ki, Afrika’da konuşulan hiçbir yerel dil, bu devletlerin resmi dili hüviyetinde değildir. Diğer bir ifadeyle, Afrika’da hiçbir devlet, Fransa ya da İngiltere’de olduğu gibi, kendi dillerinin tek ve mutlak resmi dil olduğu bir devlet kurmamıştır. Sömürgecilik dönemi başlayana kadar, kıtada bulunan farklı milletler ve bu milletlere ait yerel dillerle birlikte huzur içerisinde yaşayabilmekte, hiçbir millet bir başka milleti ya da o milletin dilini asimile etme yönünde herhangi bir çaba göstermemekte, böylece Afrikalı milletlerin entelektüel birikimi korunabilmekteydi. Fransızlar ile İngilizlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları Avrupa’dan Afrika’ya taşıması ise, kıtada bir “dil kavgasının” ortaya çıkmasıyla neticelendi. Günümüzde dahi birçok Afrikalı devletin resmi dili sömürgeciliğin bıraktığı acı mirasın kültürel kodlarını taşımaktadır.

Gambiya’nın Bağımsızlığı   

Gambiya, İngilizler ile Fransızlar arasındaki anlaşmazlıkların Afrika’ya taşınmasından etkilenen ülkelerden biri durumundadır. Türkiye’nin Ankara ili kadar yüz ölçümüne sahip bu ülke, coğrafi olarak Senegal tarafından bütünüyle çevrelenmiş durumdadır. Yaklaşık iki milyon nüfusa sahip olan bu ülkede bulunan milletlerin ve dillerin hepsi Senegal’de de bulunmakta, iki ülke arasında ne etnik, ne dini, ne de kültürel yönden herhangi bir ayrıma rastlanmamaktadır. Buna rağmen, sömürgeciliğin kirli geçmişi bu iki ülkenin dününü olduğu gibi bugününü de etkilemiştir. Günümüzde Gambiya sınırları içerisinde kalan bölge geçmişte İngiliz sömürgesi, Senegal sınırları içerisinde kalan bölge ise Fransız sömürgesi olduğundan ötürü neredeyse birbirinin aynı sosyal, siyasal ve kültürel kodlara sahip bu iki ülke birleşememektedirler. Söz konusu sömürgecilik geçmişinin bir sonucu olarak Gambiya’nın resmi dili İngilizce iken, Senegal’in resmi dili Fransızcadır. İronik bir şekilde, dinleri ve yerel kodları aynı olan Gambiya ve Senegal, resmi dilleri vasıtasıyla ayrışmakta; İngilizler kendilerinin nüfuz alanı olarak gördükleri Gambiya’da Fransızların ve Fransızcanın, Fransızlar ise kendi inisiyatiflerinde olduğunu düşündükleri Senegal’de İngilizlerin ve İngilizcenin alan kazanmasına müsamaha göstermemektedirler. Kendileriyle hiç alakalı olmayan bu suni durum, Gambiya ile Senegal halklarını ve bu iki ülke arasındaki ilişkileri derinden etkileyebilme potansiyeline sahiptir.

Kamerun’da Bulunan Anglofon Bölgesinin Bağımsızlık Mücadelesi

İngiliz gazetelerinin de yoğun propagandası ve teşviki neticesinde, eski bir Fransa sömürgesi olan Kamerun’da bulunan, ülke halkın % 20’sinin yaşadığı Anglofon bölgesi 2017 yılının Kasım ayında bağımsızlığını ilan etmiştir. 250 yerel dilin bulunduğu Kamerun, Afrika kıtasının en fazla yerel dile ve milliyete sahip ülkesi konumundadır. Sömürgecilikten gelen acı mirasın bir sonucu olarak, Kamerun’un % 80’i Fransızların, % 20’si ise İngilizlerin güdümündedir. Anglofon bölgesinin bağımsızlığını kazanmak için gösterdiği ayrılıkçı çabalar İngilizler tarafından teşvik edilmekte, Fransızlar ise olası bir bağımsızlığını engellemek adına Kamerun hükümetine yoğun destek vermektedirler. Zira İngiliz gazeteleri bu ayrılıkçı harekete ait haberleri sempatik bir dille yansıtırken, Fransızlar söz konusu haberleri bölücü hatta terörist girişimler olarak değerlendirmektedirler. Görünüşe göre, Kamerun’da yaşanan bu mücadele Béti-Fangs ve Bamilékés ırkları arasında değil, İngilizler ve Fransızlar arasında yaşanan bir nevi vekâlet savaşıdır. Yaşanan bu durum, Kamerunluların İngilizler ve Fransızlar arasındaki nüfuz mücadelesi için hayatlarını feda etmelerine/kaybetmelerine neden olmaktadır.

Afrika’da Commonwealth ve Frankofon Rekabeti

Kanada’nın % 20’sini oluşturan Fransızların özerklik kazanma ve hatta bağımsız bir devlet olma konusundaki çabalarını anlamak için uzun bir şekilde düşünmeye ihtiyaç yoktur.  Öyle anlaşılıyor ki, dünyanın neresinde olursa olsun görünürde birbirleri ile dost olan İngilizler ile Fransızları bir araya getirmek mümkün değildir. Bu iki devlet, aralarındaki anlaşmazlık ve nüfuz rekabetinin birer sonucu olarak Commonwealth’i ve Frankofoni’yi kurmuşlardır. Commonwealth (Uluslararası İngilizce Konuşan Ülkeler Teşkilatı) İngiltere’nin eski sömürgeleri üzerindeki nüfuzunu sürdürebilmek için kurduğu ekonomik ve siyasi bir yapıdır. Frankofoni (Uluslararası Fransızca Konuşan Ülkeler Teşkilatı) ise Fransa tarafından Commonwealth ile büyük oranda benzer amaçlar doğrultusunda kurulmuştur. Commonwealth’te 53 üye ülke bulunurken, bu ülkelerin 19’u Afrika’dan, yalnızca 3’ü Avrupa’dandır. Üye ülkelerin birçoğunun resmi dili İngilizcedir. Frankofoni ülkelerinin üyesi sayısı ise 88’i bulmuştur. Bu kapsamda, dünyada Fransızca’nın resmi dil olduğu 29 ülkenin 20’sinin Afrika’da bulunduğu ve bu ülkelerin de birçoğunun Frankofoni üyesi olduğu düşünüldüğünde, örgütün dünyadaki ve Afrika’daki etki alanı daha iyi anlaşılabilecektir.

1930’lu yıllardan günümüze kadar Commonwealth’in organize ettiği olimpiyatların ve Frankofoni kapsamında gerçekleştirilen organizasyonların birçoğunu Afrikalı ülkelerden katılan isimler renklendirmektedir. İngilizlerin düzenli olarak gerçekleştirdiği olimpiyatlara karşın, Fransızlar da Fransızca konuşulan ülkeler için bu yönde girişimlerde bulunacağını beyan etmiş, 1989 yılında Kanada’da gerçekleştirilen Frankofoni Zirvesi’nin neticesinde ilk kez Fas’ta bir Frankofon Olimpiyatı gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Commonwealth ve Frankofoni örgütünün üyelerinin birçoğunun Afrika’dan olduğu düşünüldüğünde, Afrikalıların da kendi içlerinde örgütlenebileceği, çeşitli olimpiyatların yapılabileceği ya da kıtada farklı ülke topraklarında yaşayan Fülanilerin sözgelimi bir Fülanifon örgütü kurmaya teşebbüs edebileceği gibi fikirler dile getirilmeye başlanmıştır. Ne var ki, İngilizlerin Commonwealth ve Fransızların Frankofoni girişimleri modern bir hamle olarak nitelendirilirken, Afrika’daki 21 ülkede bulunan Fülaniler böyle bir girişimde bulunduğunda gericilik ile suçlanmaktadırlar. Benzer şekilde, Afrika Birliği’nin siyaset, ekonomi, ortak para politikası ve gümrük birliği gibi konularda yaşadığı problemlerin temelinde de Avrupalılar ve Avrupa Birliği bulunmaktadır. Şimdilerde Avrupa Birliği’nden çıkmaya çalışan İngilizlerin Schengen Vizesi’ne ve Euro bölgesinde katılmamaktaki ısrarı, Afrika’daki İngiliz ve Fransız etki alanlarında kalan ülkelere de yansımış durumdadır. Sonuç olarak, gelinen noktada kıtada Commonwealth ve Frankofoni bölgeleri arasında yeni bir ekonomik ve siyasi savaşın başlaması hayli olası ve maalesef bu durum, İngiltere ile Fransa’nın menfaatinedir.

[1]https://www.thestar.com/news/world/2013/04/15/dying_languages_scientists_fret_as_one_disappears_every_14_days.html

Share.

Yazar Hakkında

Mamadou Bassoum, Senegal doğumludur. 2016’da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden mezun oldu. Hâlihazırda İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi’nde İslam İktisadı anabilim dalında yüksek lisansına devam etmektedir. Yoğunlaştığı alanlar, Futa Toro tarihi, Afrika tarihi, Batı Afrika’daki devletler ve medeniyetler olup yüksek lisans tezi özelinde Batı Afrika’da Vakıf Müessesesi üzerine çalışmalarına devam etmektedir. Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesidir.

Yoruma Kapalı